Thesis Search




SEARCH RESULTS

Investigation of electronic and optical properties of wurtzite MgZnO with first principles calculations

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
Bu çalışmada, hekzagonal ZnO ve farklı Magnezyum (Mg) alaşım oranlarına sahip MgxZn1-xO yapıların elektronik ve optik özellikleri yoğunluk fonksiyonel teorisi (DFT) temelli Atomistix Toolkit-Virtual NanoLab (ATK-VNL) yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Hesaplamalarımız, ZnO kristalinde Zn atomunun 3d ve O atomunun 2p orbitallerine Hubbard (U) parametreleri uygulanıp Genelleştirilmiş Gradyent Yaklaşımı (GGA+U) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Tüm incelenen yapılar için elektronik bant yapısı, durum yoğunluğu (DOS) ve elektron etkin kütlesi gibi elektronik özelliklerin yanı sıra yapıların dielektrik fonksiyonu, kırılma indisi, sönüm katsayısı ve soğurma spektrumu gibi optik özellikleri incelenmiştir. Artan Mg alaşım oranına bağlı olarak MgxZn1-xO kristalinin yasak bant aralığının arttığı ve deneysel sonuçlara benzer olduğu görülmüştür. Mg alaşım oranına bağlı olarak elektron etkin kütlesi doğrusal olarak artış göstermektedir. Hesaplanan etkin kütle değerleri deneysel sonuçlarla kıyaslandığında benzer sonuçlar sergilemiştir. MgxZn1-xO kristalinin Mg oranı arttıkça kristalin soğurma kıyısı yüksek enerji bölgelerine (düşük dalga boyları) doğru kaymıştır. İncelenen yapıların statik dielektrik sabitleri artan Mg oranına bağlı olarak azalmıştır. Yüksek frekans dielektrik sabiti deneysel sonuçlara çok yakın olarak bulunmuştur. Ayrıca incelenen yapılar için kırılma indisleri belirlenmiştir.

Investigation of energy generation potential of reverse electrodialysis fed with synthetic and real solutions

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Çevre Mühendisliği Bilim Dalı
Fosil yakıtlar, niceliksel olarak sınırlı olmasının yanı sıra, iklim değişikliğine yol açarak yeryüzünü olumsuz etkilemektedir. Enerji geçişi kaçınılmazdır ve birçok alternatif ve yenilenebilir enerji kaynağının fosil yakıtın yerini alacağı düşünülmektedir. Yenilenebilir enerji dünyasında rüzgar ve güneş enerjisi liderdir, ancak tuzluluk gradyan gücü (SGP) gibi devasa ve erişilebilir diğer enerji kaynakları da mevcuttur ve enerji ihtiyacına katkıda bulunmak için toplanmaları gerekmektedir. SGP, esas olarak ters elektrodiyaliz (RED) ve basınç geciktirilmiş ozmoz (PRO) sistemleri ile elde edilir. Laboratuvar ölçeğinde bir RED modülü inşa edildi ve farklı su kütlelerinin enerji üretim potansiyelini ve proses performansı ile ilişkili parametreleri izlemek için kullanıldı. Optimal besleme çözeltileri konsantrasyonu, akış hızı ve RED güç yoğunluğu geliştirmek önemleri incelendi ve sonuçlar, besleme çözeltilerinin akış hızındaki artışın güç çıkışını artırarak RED için faydalı olduğunu, ancak çok yüksek akış hızının işlem performansına zarar verdiğini gösterdi. Sonuçlar ayrıca, voltaj ve yığın direncinin artan çift hücre sayısı ile arttığını, ancak voltajın artan eğiliminin, yığın direnci nedeniyle doğrusal eğilimden düştüğünü gösterdi. Son olarak, arıtılmış farklı belediye atık suları, gerçek deniz suyu ve sentetik solüsyonlarla birlikte RED güç performansı incelenmiştir. En yüksek güç yoğunluğu sentetik çözeltilerden elde edildi. Atıksular arasında, ultrafiltrasyon (UF) permeatı, membran biyoreaktör (MBR) ve ileri biyolojik arıtma (ABT) permeatlarına kıyasla RED için daha cazipti. SEM-EDX analizi, Mg2+ ve Ca2+'nın doğal çözeltilerde bulunduğunu ve güç çıkışını azaltmaya katkıda bulunmuş olabileceğini gösterdi. Her ne kadar deniz suyuna deşarj edilen arıtılmış belediye atık suları RED ile önemli enerji kaynakları olsa da, güç çıkışını artırmak ve optimize etmek için iyileştirilmiş, oldukça seçici ve uygun maliyetli iyon değişim membranlarla (IEM) birlikte yüksek çözelti kalitesi gereklidir.

Investigation of granular materials by ultrasonic velocities

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Uygulamalı Jeoloji Bilim Dalı
Bu çalışmada daneler malzemelerin sıkışma ses hız ilerlemesi ölçümleri (Vp) yapılmıştır. Bu ama için beş farklı litolojide kayaç (andezit, granit, kireçtaşı, kumtaşı ve tüf) ile çalışılmıştır. Vp ölçümleri seçilen kayaçlardan hazırlanan hem karot ve küp örnekleri üzerinde hem de aynı kayalardan üretilen farklı çaplardaki agregalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Karot ve küp örnekleri ile Vp ölçümleri kolaylıkla yapılabilirken, agrega örnekleri ancak belirli bir yük altında sıkıştırıldığı zaman Vp ölçümleri yapılabilmiştir. Hem kayada hem de agregalarda yapılan Vp ölçümleri onların fiziksel ve mekanik özellikleri ile karşılaştırılmıştır. Agregaların dane çapı artıkça Vp artmaktadır.

Investigation of HLA-DRB1 alleles in the treatment of chronic hepatitis b patients

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2011 Moleküler Biyoloji-Genetik ve Biyoteknoloji Bilim Dalı
Kronik hepatit B virüs enfeksiyonu dünyada yaklaşık 350 milyon kişiyi enfekte eden, en yaygın bulaşıcı hastalıklardan birisi olarak global bir sağlık sorunu teşkil etmektedir. Yapılan çalışmalar, hepatit B virüs enfeksiyonun'un progresyonunda sadece viral genotip ve vireminin değil, aynı zamanda konak genetik faktorlerinin de oldukça önemli rol oynadığını vurgulamaktadır. Aynı zamanda, hem hücresel hem de humoral immün yanıtın virüsün eredike edilmesi için gerekli olduğu birçok deneysel çalışmada gösterilmektedir.Bu nedenle, bu çalışmanın amacı, Türk toplumunda HLA-DRB1 allelleri ve viral hepatit B klinik seyri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu çalışmaya, 324 hasta dahil edildi; 63.4% erkek (n=204), 36.4% kadın (n=120) ve 23.5% (n=76) HBe antigeni pozitif hastalar ile 23.8% (n=77) siroz olan hastalar. Ortalama yaş 44 yıl (39-49 yaş ) arası, ortalama takip süresi ise 86.5 ay idi. Kontrol grubunda ise 150 sağlıklı kişi dahil edildi (DRB1*07). Kronik hepatit B olan 324 hastada ve 150 sağlıklı kişide HLA-DRB1 allelleri polimeraz zincir reaksiyonu/sekans spesifik primer (PCR/SSP) tekniği kullanılarak analiz edildi.Bu çalışmada, aktif ya da inaktif hastalık veya interferon tedavisine yanıt veya nükleozid analog tedavisi sırasında gözlenen virolojik kırılma (breakthrough) olayları ile DRB1 allellerinin arasında anlamlı ilişki gözlemlenmemiştir. Diğer taraftan vaka-kontrol grubumuzda DRB1*07 alleli için istatistiksel olaraka anlmalı değerler elde edildi (p=0.003). Dahası, elde dilen veriler sonucunda, DRB1*07 alleli saptanan hastalarda siroz anlamlı olarak daha nadir gözlemlenmiştir (likelihood ratio chi square:4.17, p=0.04).Bu durumda, DRB1*07 alleli HBV immun yanıtını etkileyen önemli konak faktörlerden biri olabilir. Ayrıca, kronik HBV ana komplikasyonlar'dan biri olan sirozun kendi kendini sınırlamasında oldukça önemli rol oynadığı düsünülmektedir. Bu çalışma, kronik HBV ve HLA DRB1 polimorfizmi arasındaki ilişkinin ortaya konmasında yardımcı bilgiler sunmaktadır. HBV'nin genetik patogenezinin anlaşılması ve bu çalışmadaki bulguların doğrulanması için daha büyük hasta gruplarında HLA polimorfizmi araştırılmalıdır.

Investigation of industrial storage rack systems under earthquake loads

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Deprem ve Yapı Mühendisliği Bilim Dalı
İnce duvarlı çelik profillerden yapılmış Çok Katlı Endüstriyel Depolama Raf Sistemleri (EDRS), Bu sistemler depreme maruz kaldığında riskli sonuçlara yol açan hassas imalat ve hafif yanal sertlik ile karakterize edilirler. Yapıların tasarımına ilişkin ulusal yönetmelikleri inceleyerek, sismik yükleme için ISRS tasarımına herhangi bir atıfta bulunmazlar. Mevcut tez çalışması, ISRS eklemlerinin sayısal bir çalışmasını ve bunların farklı deprem kayıtları altında tüm sistemin performansı üzerindeki etkilerini içermektedir. ABAQUS kullanılarak iki sayısal model oluşturulmuş ve analiz edilmiştir. Her iki model de aynı boyutlara sahiptir ancak farklı kiriş-kolon birleşim durumları (kancalı ve yarı sert) vardır. Çalışma, 22 gerçek depremde Artımlı Dinamik Analiz (IDA) uyguladı. Her durum için, iki farklı parametre hesaplandı 1) maksimum katlar arası kayma ve 2) maksimum kiriş-kolon bağlantı dönüşü. Bu parametrik çalışmada çok sayıda yinelemeyi işlemek için bir Python kodu uygulandı. Kırılganlık üretilirken, bu araştırmada üç sınır durum göz önünde bulundurulmuştur: sırasıyla 1%, 2%, ve 4% sürüklenme oranı olarak seçilen eşik değerleri ile anında doluluk (AD), can güvenliği (CG) ve çökme önleme (ÇÖ). Yarı rijit modelin kancalı modelden daha güçlü ve daha sert olduğu kanıtlanmıştır çünkü taban kesme aynı PGA'da bile daha büyüktür. Dahası, kırılganlık analizinde, yarı rijit modeller, belirtilen kapasite sınır durumlarını aşma olasılığının daha az olduğunu tecrübe etti ve bu da yarı rijit bağlantıların tüm yapıya daha yüksek mukavemet ve sertlik sağladığı çıkarımına yol açtı.

Investigation of intracellular mechanisms of sphingosine-1-phosphate (S1P)-induced contractions in detrusor smooth muscle of rats having cyclophosphamide-induced cystitis

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 Diğer
İnterstisyel sistit abdominal ağrı ve işeme sıklığı ve aciliyetinde artış ile karakterize kronik bir hastalıktır. Sfingosin 1-fosfat (S1P), G-protein kenetli reseptörler (S1P1-3 reseptörler) aracılı düz kas tonusunu kontrol eden bir biyoaktif sfingolipiddir. Bu tez çalışmasında, Siklofosfamid ile sistit oluşturulan sıçanların ß-eskin ile permeabilize edilen detrusor düz kasında S1P ile indüklenen kasılma yanıtlarının hücre içi mekanizması incelendi. S1P ile indüklenen ve kalsiyum sensitizasyonu kasılma yanıtları sistitte artmaktadır. Bulgularımız göre S1P ile indüklenen artan kasılma yanıtları S1P2 ve S1P3 reseptörleri ile ilişkilidir. Kalsiyum sensitizasyonu yolakları Rho kinaz (ROCK) ve protein kinaz C (PKC) bu artışta rol oynamaktadır. Ayrıca, sarkoplazmik retikulum ve lizozom gibi kalsiyum depoları da S1P ile indüklenen kasılmada rol oynamaktadır. Patolojik durumlarda detrusor inervasyonunda rolü olan mediyatörlerin hücre içi mekanizmalarının incelenmesi mesane disfonksiyonu tedavisinde yeni ilaç moleküllerinin geliştirilebilmesi açısından önemlidir. Anahtar kelimeler: Sfingosin 1-fosfat, sistit, permeabilizasyon, detrusor düz kası, sıçan

Investigation of longitudinal shear strength in concrete slabs with profiled steel decking

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Çelik sac ve beton kompozit döşemeler; çelik yapılarda yaygın kullanılan döşeme tasıyıcı sistemidir. Dünyadaki çelik - beton kompozit yapılarda yüksek gerilme ve esneklik özelliğine sahip çelik ile, yüksek basınç mukavemeti ve korozyon direncine sahip betonun çeşitli kombinasyonları kullanılmakta ve uygulanmaktadır. Kompozit döşemelerin uygulama kolaylığı, yangına karşı iyi performansı, kalıp gerektirmemesi, yüksek eğilme kapasitesi gibi birçok avantajlı yönleri vardır. Ancak kompozit döşemelerin mukavemetini hesaplamak için analitik formüller yoktur. Bu yüzden bu çalışma en gerçekçi davranışı yansıtabilecek sayısal bir model simüle etmeyi amaçlamıştır. Bu amaca ulaşmak için çelik sac ve beton arasındaki etkileşimin modellenmesine en çok dikkat edildi. Çünkü bu tip döşeme tasarımında dikkate alınması gereken en kritik sınır değerlerden biri boyuna kesme dayanımıdır. Etkileşim iki aşamaya bölünmüştür: ilk aşama bir kimyasal bağ çalışmasıydı, ikinci aşama mekanik ve sürtünme faktörlerinin etkisi olduğu aşamaydı. İlk kaymada kesme mukavemeti ve mekanik kilitleme gibi en önemli iki faktör varsayılmıştır. VEM modelinin kullanılması lifli döşemeler için ilk kaymanın hesaplanmasını ve lifli kompozit döşemelerin etkileşimin modellenmesini sağlamıştır. Sonuç olarak lifli döşemeler lifsiz döşemelere göre toplam dayanım ve ilk kaymadaki yükte önemli ve tutarlı gelişmeler gösterdi. Çelik-beton ara yüzeyinde çelik liflerin sağladığı kesme bağı davranışındaki iyileşme nicelleştirilmiştir.Son olarak daha önce yapılmış olan kompozit döşeme deney sonuçları sonlu elemanlar modellerinde elde edilen sonuçlarla kıyaslanmıştır.

Investigation of MDM2 and RYBP gene expression levels in colorectal cancer

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Biyokimya Bilim Dalı
Kolorektal kanser, Türkiye de dahil olmak üzere dünya genelinde önemli bir morbidite ve mortalite nedeni olarak bilinen bir kanser türüdür. Mouse double minute 2 (MDM2), bir tümör süpresör gen olan p53'ün kritik bir negatif regülatörü olan onkogendir. Ring1 ve YY1 bağlayıcı proteini (RYBP) ise Polykomb grubunun (PcG) bir üyesi olan ve PcG'ye bağımlı ya da bağımsız mekanizmalarla hücre büyümesini düzenleyen bir proteindir. Bu çalışmanın amacı, kolorektal kanser tanısı konulan Türk hastalarının normal ve tümör kolon/rektum dokuları arasındaki MDM2 ve RYBP mRNA ekspresyon düzeylerini araştırmaktır. Aynı zamanda kolorektal kanserli hastaların dokularında MDM2 ve RYBP ekspresyonunun yaş, cinsiyet gibi kliniko patolojik özellikler ile ilişkisini test etmek ve MDM2 ve RYBP ekspresyonu arasındaki ilişkiyi aydınlatmaktır. qRT-PCR tekniği kullanılarak yapılan çalışmamızda, kolorektal kanser tanısı konulmuş olan 43 hastadan elde edilen tümörlü ve normal dokular kullanılmıştır. Normal dokular (3.60 ± 2.56) ve tümörlü dokular (3.84 ± 2.70) arasında RYBP gen ekspresyonu açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p >0.05). MDM2 ekspresyonu için de normal dokular (3.20 ± 1.79) ile tümörlü dokular (3.36 ± 2.16) arasında benzer sonuçlar elde edilmiştir (p >0.05). Her iki genin ekspresyon düzeyi (yüksek ve düsük) ile kliniko patolojik veriler arasında istatistiksel olarak hiçbir ilişki bulunmamıştır.Yapılan çalışmalar sonucunda RYBP ve MDM2 gen ekspresyonu arasında korelasyon tespit edilmemiştir (r =0.158, p = 0.308). Bu veriler birlikte ele alındığında, MDM2'nin bir onkogen ve RYBP'nin tümör tipine bağlı olarak tümör baskılayıcı gen ya da onkogen olarak rol oynamasına rağmen, çalışma grubumuzu oluşturan kolorektal kanserli hastalarla hem MDM2 hem de RYBP ekspresyon düzeyleri arasında bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştır.

Investigation of metakaolin-based geopolymers mortar production and application in construction

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Yapı Mühendisliği Bilim Dalı
Portland çimentosu mevcut inşaat endüstrisinde kullanılan ana malzemedir. Çimento üretiminde, gerekli olan yüksek sıcaklık nedeniyle yüksek enerji harcanmakta ve gaz emisyonu açığa çıkmaktadır. Bir ton çimento ihtiyacını karşılamak için 3 Giga Joule enerji gereklidir ve küresel ısınmaya neden olan sera gazlarından biri olan bir ton CO2 açığa çıkar. Küresel çimento endüstrisi, insanların neden olduğu CO2 emisyonu salınımının yaklaşık %5'ini oluşturur. İnşaat sektörünün oluşturduğu emisyonları azaltmak için alternatif bağlayıcı malzemelerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Geopolimer inorganik, çevre dostu bir malzemedir. Geopolimerdeki bağlayıcılar, silis (Si) ve alüminyum (Al) bakımından zengin uçucu kül veya metakaolin gibi malzemelerdir ve bu malzemelerin alkali çözeltisi ile aktive edilmesi gerekir. Geopolimer, çimentosuz olmasına rağmen, portland çimentosuna benzer özellikler göstermektedir. Bu tezde, metakaolin tabanlı geopolimer harçların mekanik ve ısıl özellikleri incelenmiştir. Harçlar, metakaolin ile kolemanitin kısmen farklı yüzdelerle (%10, %20 ve %30) ikame edilmesiyle yapılmıştır ve daha sonra lifli olmayan karışımlar ile bazalt lif takviyeli olanlar arasında bir karşılaştırma yapılmıştır ve burada iki farklı bazalt lif uzunluğu kullanılmıştır. Alkali çözelti, metakaolin aktivasyonu için sodyum hidroksit ve sodyum silikat kombinasyonu ile hazırlanmıştır. Alkali çözelti/metakaolin oranı 1:1 ve sodyum hidroksit konsantrasyonu 10M olacak şekilde hazırlanmıştır. Geopolimer numuneleri, kalıplara dökümden sonra 24 saat oda sıcaklığında tutulmuştur ve daha sonra 60oC sıcaklıkta bir elektrikli fırın içinde 72 saat süreyle kür edilmiştir. Geopolimer harçların basınç ve eğilme dayanımları 7 ve 28 günlerde test edilmiştir. Sonuçlara göre, metakaolin ile kolemanitin ağırlıkça % 10'a kadar ikame edilmesi olumlu sonuç vermektedir. Öte yandan, ağırlıkça % 20 kolemanit kullanılması basınç dayanımı bakımından kabul edilebilir sonuçlar vermesine rağmen kolemanitin % 10'dan daha fazla kullanılması mekanik özellikleri olumsuz yönde etkiler. Kolemanit içeriği ağırlıkça %10'u geçmediği sürece, karışımlardaki bazalt lifin eğilme mukavemeti açısından büyük bir gelişme göstermiştir.

Investigation of mixing and compaction temperatures of asphalt through different viscosity models

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Ulaştırma Bilim Dalı
ASTM (equiviscous) yöntemi ile karıştırma ve sıkıştırma sıcaklıklarının belirlenmesi standart yöntem olarak tanımlanmıştır. Modifiye bitüm için ASTM (equiviscous) yönteminin uygulanması, asfalt karışımlarının üretiminde istenmeyen yüksek karıştırma ve sıkıştırma sıcaklıklarına neden olacaktır. Bu çalışmada literatürde alternatif yöntemler olarak önerilen yüksek kesme hızı yöntemi, sıfır kesme viskozitesi yöntemi, sabit kesme akışı yöntemi ve faz açısı yöntemi olarak önerilen çeşitli alternatif yöntemler araştırılmıştır. Bu amaçla, elastomerik tip - Stiren Bütadien Stiren (SBS) ve Reaktif Elastomerik Terpolimer - Elvaloy (RET) ile modifiye edilmiş 50/70 ve 160/220 penetrasyon sınıfı bitüm kullanılmıştır. Çalışma ayrıca önerilen alternatif yöntemlerin organik ve kimyasal katkı maddeleri içeren ılık karışım asfalt için uygulanabilirliğini ölçmeyi amaçlamaktadır. Sonuçlar, polimer modifiye bitüm için önerilen tüm yöntemlerin, ASTM (equiviscous) yöntemine kıyasla daha düşük karıştırma ve sıkıştırma sıcaklıklarına sahip olduğunu göstermiştir. Ilık karışım asfalt ise, SSF yönteminin uygulanması yalnızca ASTM (equiviscous) yöntemine kıyasla daha düşük sıcaklıklarla sonuçlanmıştır. Ayrıca Marshall tasarım yöntemi ve Dolaylı çekme mukavemeti testi (ITS) ile asfalt karışımın mekanik özellikleri, farklı yöntemlerle belirlenen karıştırma ve sıkıştırma sıcaklıklarına göre ölçülmüştür. Son olarak, birkaç modelde için belirlenen üretim sıcaklıklarının ekonomik etkileri, beç tipi plent için elektrik ve doğalgaz maliyetleri açısından enerji tüketimi tahmini yapılarak değerlendirilmiştir. Ayrıca olası çevresel etkiler karbondioksit emisyonları dikkate alınarak hesaplanmıştır.

Investigation of Nigella sativa, Diospyros lotus and Mespilus germanica extracts' phenolic compounds, antioxidant properties and apoptotic effects in some cancer cell lines

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu araştırma, Nigella sativa tohumu, Mespilus germanica yaprağı ve meyvesi ile Diospyros lotus tohumu ve meyvesinden fenolik bileşenleri ekstrakte etme ve profilini çıkarma, ekstraktların antioksidanlarını ve sitotoksik potansiyellerini değerlendirmeyi ve karşılaştırmayı amaçlamıştır. Flavonoid (flavon, flavanon, flavonol ve flavan-3-oller) ve fenolik asit (FPA, BHPA, AHPA, BPBH-1, BPAH-2, BPAH-1 ve BPBH-2) ekstraktları, farklı çözücü sistemleri ile ekstraksiyon sonrasında elde edilmiştir. Liyofilize ekstreler HPLC analizi, antioksidanlar ve sitotoksik aktivite tayinleri için hazırlandı. Toplam fenolik/flavonoid/tanen içerikleri (TPC, TFC, TTC) de belirlendi. Flavonoidler: hesperidin, kersitrin, epikateşin, epigallokateşin ve epigallokateşin gallat ve fenolik asitler: benzoik, 4-hidroksibenzoik, gallik, protokateşik, rosmarinik, şiringik, vanilik, klorojenik, kafeik, ferulik, sinapik, o-kumarik, p-kumarik ve t-sinnamik asitler HPLC ile belirlendi. M. germanica yaprağı ekstresi en yüksek TPC, TFC ve TTC'yi verdi. Antioksidan analizlerde, D. lotus meyve BPAH-1ekstresi, M. germanica yaprak BPBH-2 ile flavan-3-ol metanolik ekstreleri, sırasıyla en yüksek DPPH•, •OH, NO• sönümleme etkileri göstermişlerdir. N. sativa tohum flavon ekstresi en yüksek demir iyonu şelatlama etkisi göstermiştir. Ayrıca, D. lotus meyvesinin BPAH-1 ekstresi en yüksek ferrik iyon indirgeme gücü ve FRAP değerine sahip bulunmuştur. Ekstraktların çoğu, HeLa ve HepG2 hücre hatları üzerinde iyi sitotoksik etkiler göstermiştir (IC50 <100 µg/mL). Ayrıca, HepG2 > HeLa sitotoksisite belirlenmiştir. Farklı ekstraktlardan saptanan önemli antioksidan ve sitotoksik aktiviteler, belirlenen fenolik bileşiklerin etkilerinden kaynaklanabilir. Bu araştırma, Türkiye'den üç bitkinin antioksidan ve antikanser özellikleri açısından potansiyel bitki biyoçeşitliliğini ortaya çıkarmıştır.

Investigation of occurence of autotransporter genes in Escherichia coli isolated from clinical and food sources and identification of phylogenetic relationship of E.coli strains by using pfge method

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2018 Diğer
Ototransporter sistemler, bakterilerde patojeniteden sorumlu en önemli hücre elemenlarından birisi olup, sıklıkla farklı bakterilerden mobil genetik elemanlar olarak transfer edilirler ve konak hücrenın yeni virülans genlerini transfer edebilmesine imkân sağlarlar. Bu çalışma, E.coli suşlarına gerek metabolik faliyetlere katılan gerekse konak savunma sistemlerine karşı bakterinin korunmasında rol olan ototransporter genlerinin varlığı, dağılımı ve virülanspotensiyel katkılarınıortaya çıkartma amacı ile planlanmıştır. Böylece ototransporter genlerinin, E.coli suşlarının süreveyansındaki önemi ve gıdaların UPEC gibi ExIEC suşlarının insanlar arasında dağılımında rezervuar veya portör rollerinin olup olmadığıda sorgulanmıştır. Çalışmada intestinal sistem dışı klinik örneklerden izole edilmiş altmış beş ve gida örneklerindenizole edilmiş otuz beş E.coli suşu olmak üzere toplam 100 E.coli izolatıörnek olarak kullanılmıştır. PCR yöntemi ile yapılan bu genlerin prevalansı;Agn43 için %15,Tsh için % 1, UpaC için %6 ve UpaJ icin %8 olarak tespit edilmiştir. Buna karşılık Sat, Vat ve UpaB genlerine ait hedef gendizilerinin varlığı gösterilememiştir. E.colisuşları arasındaki genotipik ilişkinin gösterilmesi için PFGE metodu kullanılmıştır. İnsan ve gıda kaynaklı 89 izolatın 6'sında (%6. 8) klonal anlamlı bir ilişki bulunmadığı görülmüştür. Sonuç olarak klinik örneklerden izole edilen E.coli suşlarının gıda örneklerinden elde edilen suşlara göre daha yüksek prevalansa sahip olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte bazı ototransporterlerin. E.coli suşlarının çeşitliliği arasındaki spesifik dağılımı henüz belirlenmemiştir. Ototransporterin virülans faktörü ile olan ilişkisini tanımlamak ve anlamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Investigation of photocatalytic activities of metal oxide ALD thin films

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Fotokatalizörler TiO2 ve ZnO ince filmleri, atomik katman biriktirme ile cam kumaş üzerine biriktirildi. İnce filmlerin sonradan tavlanması 450 ° C ve 600 ° C'de iki saat süreyle yapıldı. TiO2 ve ZnO'nun fotokatalitik aktiviteleri, güneş simülatörü ve UV lambası altında metilen mavisi bozunma verimi kullanılarak incelenmiştir. İnce filmlerin morfolojisi FESEM ve AFM tarafından araştırıldı. ALD ince filmlerin element analizi ve kristal yapısı sırasıyla XPS ve XRD ile araştırıldı. İnce filmlerin optik özellikleri UV-Vis spektrofotometre ile incelendi. 450 °C tavlı TiO2 ince film, anataz forma dönüşen ve düşük bant aralıklı enerji ile hem biriktirildiği halde hem de tavlanmış TiO2 ALD ince filmlerde en yüksek fotokatalitik aktiviteyi göstermiştir. Biriktirildiği gibi ZnO ALD ince filmler, iyi kristalleştirilmiş altıgen wurtzit yapısı, oksijen boşluğu (Vo) ve düşük bant aralığı enerjisine sahip olmaları nedeniyle, hem TiO2 hem de ZnO ALD ince filmler en yüksek fotokatalitik aktiviteler göstermiştir.

Investigation of rheological properties of transparent bitumen

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Ulaştırma Bilim Dalı
Son yıllarda, asphalt endüstrisinde değişik renklerde yollar yapmak için siyah renkli klasik bitümlü bağlayıcı yerine şeffaf özel bir bağlayıcı madde kullanılmaktadır. Doğal toprak renginden parlak kırmızıya, daha canlı açık mavi, sarı, yeşile veya istenen renklerde yol yapılabilmektedir. Renksiz bitümlü malzeme kullanımı, klasik bitümlü yollarla aynı karakteristikte ve istenen renkte asphalt yapımına olanak sağlamaktadır. Tamamen bağlayıcı olarak kullanılan ve sıklıkla kullanılan 50/70 bitümle aynı penetrasyonlu özellikte olup, siyah renkli geleneksel bitumen yerine kullanılabilmektedir. Şeffaf bağlayıcıyı kullanarak, şehir meydanları, yaya yolları, özel caddeler, bisiklet yolları, park, spor, yürüyüş alanları ve çevreci yollar yapılabilmektedir. Özellikle gün boyu ışıklandırma ile aydınlatılan tünellerde, şeffaf bitümle üretilen asphalt kaplamaları kullanımıyla, açık rengi sebebiyle yüksek maliyetlere ulaşan aydınlatma maliyetlerini düşüreceği, ülke ekonomisine de fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmada siyah ve şeffaf bitümlerin reolojik özelliklerinin belirlenmesi ve elde edilen sonuçların karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında saf siyah bitüm ve saf şeffaf bitüm, %5 elastomerik tip Styrene Butadiene Styrene kopolimer ve %2 reaktif elastomeric tip Elvaloy® AM polimer ile modifiye edilmiştir. Saf ve hazırlanmış polimer modifiye bitüm örnekleri üzerinde geleneksel ve reolojik bitüm deneyleri uygulanmıştır. Kısa ve uzun dönem yaşlandırılmış ve yaşlanmamış (orijinal) bitümlerin; orta ve yüksek sıcaklık davranışları, dinamik kayma reometresi ile belirlenmiştir. Bitüm örneklerinin tekerlek izi oluşumuna karşı gösterdikleri dayanımlar sıfır kayma viskozitesi ve çoklu gerilmeli geri dönüşümlü sünme yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Bununla birlikte yüksek frekans (kısa dönem yüklenme) ve düşük frekans (uzun dönem yüklenme) ve farklı sıcaklıklar altında siyah ve şeffaf bitümlerin davranışları dinamik kayma reometresi ile incelenmiştir.

Investigation of shipyard wastewater treatment using electrocoagulation process with different electrodes

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Diğer
Elektrokoagülasyon (EK), atıksu arıtımı için alternatif bir teknolojidir. Yağlı atık su, su kaynaklarını, insan sağlığını ve hatta doğal peyzajı etkileyebilir. Bu çalışmada tersane atıksu arıtımı, kesikli reaktörde alüminyum ve demir elektrotları kullanılarak elektrokoagülasyon ile araştırılmıştır. Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), yağ-gres ve toplam askıda katı madde (AKM) başlangıç değerleri sırasıyla 7000mg/L, 1640 mg/L ve 1470 mg/L olarak ölçülmüştür. Tüm bu parametreler, bu deneysel çalışmada başlangıç konsantrasyonu, başlangıç pH değeri ve akım yoğunluğu gibi farklı çalışma koşulları altında değerlendirilmiştir. Başlangıçtaki KOİ konsantrasyonu 7000 mg/L ile demirin, KOİ giderme verimliliğinden çözünen elektrotun malzemesi olarak alüminyuma göre daha üstün olduğu görülürken, alüminyum yağ ve gresin çıkarılması için uygun olduğu ve toplam askıda katı madde bulundu. 4 mA/cm2 akım yoğunluğunda, KOİ, yağ gresi ve AKM' nin demir elektrot için sırasıyla %92.2, 95.6 ve 96.5'lık giderim verimi elde edildi; alüminyum elektrot için ise bu oranlar sırasıyla yüzde 88.8, 97.3 ve 97.7 oldu. İşlem maliyeti analizi teorik olarak, m3 arıtılmış atık su başına 0.355 kg Al elektrot ve 25.1 kWh/m3 enerji tüketimi olarak hesaplanmışken, demir elektrot için bu değerler 7.25 kWh/m3 ve 1.103 kg/m3 olmuştur. Bu araştırmanın sonucunda, elektrokoagülasyon işleminin yağlı atıksuların arıtılmasında etkili bir yöntem olduğunu göstermektedir. Deşarj kalitesin artırmak için yapılan electro-Fenton çalışması sonrası Labistes reticulatus balığının yaklaşık 48 saat boyunca deney canlısı olarak kullanıldığı bir biyo-deney, arıtılmış tersane atık suyunun toksik etkilerini değerlendirmek üzere gerçekleştirildi. Bu deney sonucunda herhangi bir ölüm görülmedi. Bu araştırmanın sonucu, elektrokoagülasyon işleminin yağlı atık suların arıtımında etkili bir yöntem olduğunu göstermektedir. Anahtar kelimeler: Elektrokoagülasyon, Electro-Fenton, Yağlı atıksu, Al elektrot, Fe elektrot, Balık biyodeneyi.

Investigation of solubility of some drugs using deep eutectic solvents

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Kimya Mühendisliği Bilim Dalı
Bu tezde, derin ötektik çözgenler kullanarak bazı ilaçların çözünürlüğünün araştırılması incelenmiştir. Bu çalışmada farklı DES'ler hazırlamak için, farklı hidrojen bağı alıcıları ve hidrojen bağı bağışçıları kullanılmıştır. HBA veya HBD değiştirilerek farklı DES tipleri sentezlenebilir. Seçilen HBA'lara ve HBD'lere göre, HBA ve HBD, ötektik noktayı veren belirli bir kompozisyon ile karıştırılmıştır. Karışımlar şişelere kapatılmış ve homojen çözeltiler oluşana kadar 80 °C'de bir ısıtıcıda ısıtılmıştır. Daha sonra, bu numuneler oda sıcaklığında saklanmış ve sadece sıvı halde kalan numuneler, zayıf çözünebilir modeller için oda sıcaklığında çözücüler olarak test edilmiştir. Bazı ilaçlar, zayıf sulu çözünürlükleri nedeniyle çözünürlük deneyi için model ilaçlar olarak seçilmiştir. DESD'lerde ilacın çözünürlüğünü belirlemek için, boş bir DESD çözücüsüne fazla miktarda bir ilaç eklenmiş, ardından fazla katı çözünene kadar kuvvetli vortekslenmiştir. Elde edilen fazla ilacı içeren çözelti, dengenin sağlanmasını sağlamak için 24 saat bekletilmiştir. Çözünürlük ölçülmeden önce, fazla ilaç içeren çözelti bir şırınga filtre ünitesinden süzülmüştür. Filtrelenmiş DESD süpernatanındaki ilaç konsantrasyonu, bir Cary 50 UV-Vis spektrofotometresi üzerinde spektrofotometrik olarak belirlenecektir.

Investigation of the associations among androgen receptor, TNF- α,SRD5A2 gene polymorphisms in idiopathic male infertility

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 Diğer
Amaç: Bu çalışmanın amacı androjen reseptörü (AR) (CAGn), steroid 5-? redüktaz 2 (SRD5A2) (V89L) ve tümör nekroz faktör alfa (TNF-?) (-308G/A) genlerinin polimorfizmleri ile erkek infertilitesi arasındaki olası ilişkiyi araştırmaktır. Çalışmamızda, bu polimorfizmlerin özellikle idiyopatik erkek infertilitesinin etiyolojisinde rolünün olup olmadığı araştırıldı. Materyal ve Metot: Bu çalışmada, 100 idiyopatik infertil erkek ve 47 fertil erkek kontrol dahil edildi. Çalışmaya katılan tüm bireylerden periferik kan örnekleri alındı. Genomik DNA tuz çöktürme yöntemi kullanılarak izole edildi. Genotipleme polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ve restriksiyon parçacık uzunluk analizi (RFLP) yöntemleri kullanılarak yapıldı. Sonuçlar: Total testosteron, folikül stimülan hormon ve luteinizan hormon değerleri infertil hasta grubu ve fertil kontrol grubuyla karşılaştırıldığında anlamlı farklılıklar gösterdi (sırasıyla p<0.001, p<0.001 ve p<0.05). AR geni CAG tekrar polimorfizmi ve idiyopatik erkek infertilitesi arasında anlamlı ilişki belirlenmedi (p=0.93). Diğer yandan, SRD5A2 (p=0.05) ve TNF?? (p<0.001) genleri ve idiyopatik erkek infertilitesi arasında istastistiksel anlamlılık gösteren bir ilişki bulundu. Sonuç: Bu bulgular, SRD5A2 ve TNF-? polimorfizmlerinin idiyopatik erkek infertilitesinin etiyolojisinde rolü olabileceğini göstermektedir. Anahtar kelimeler: AR geni; idiyopathik; erkek infertilitesi; polimorfizm; SRD5A2; TNF??. Saadiq Hurre DIRIE, Yüksek Lisans Tezi Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Samsun, Mayıs-2017

Investigation of the effect of CO2 annealing on the efficiency of P3HT: PCBM solar cells

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu çalışmada, süperkritik CO2'nin poli(3-heksil tiyofen) (P3HT) ve [6,6]-fenil-C60 butirik asit metil ester (PCBM) harman filmlerinin hava arayüzeyi faz ayrışımı ve elektriksel özellikleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. P3HT gibi konjuge yapıda ki polimerler 2 farklı istif düzeni içermektedir: lame (lamellar) ve ?-? istif düzenleri. Bu çalışmada literatürde ki çalışmalardan farklı olarak zincirlerin ?-? istifleme yönünde ki yük transferi esas alınarak, yüzeydeki iki temas noktası arasında gerçekleştirilen testler ile iletkenlik sonuçları elde edilmiştir. Çünkü ?-? şekilde istiflenmiş kristaller arası mesafenin daha kısa olduğu ve bu yapıların daha iletken oldukları bilinmektedir. Bununla birlikte P3HT içerisinde ki PCBM gibi katkıların hava arayüzeyinde ki dağılımını kontrol etmek bu kapsamda performans belirleyici unsur olarak görülmektedir. Söz konusu cihaz yapısını optimize edebilmek için faz ayrışımının kontrolünde CO2 ortamında tavlama işlemi uygulanmıştır. Numune hazırlama aşamasında P3HT:PCBM çözeltesi cam altlıklar üzerine damla döküm kaplama tekniği ile sentezlenmiştir. Sentezlenen filmler azot ortamında ve vakumda bekletilmiştir. Hazırlanan numuneler, 24 saat boyunca 1180 psi ve 36°C'de CO2 ile tavlanmış, ardından RF püskürtme tekniği ile harman film üzerinde gümüş kontak oluşumu gerçekleştirilmiştir. Son olarak elektrik iletkenliği potansiyostatın lineer tarama modu ile ölçülmüştür. Polarize ışık mikroskobu görüntüleri, scCO2 tavlamasından sonra bir heterojonksiyon yapısının oluşumunu ortaya koymaktadır; bu, aynı zamanda elektriksel verilerle de, harman filmin yüzey iletkenliğinin kontrol edilebilirliğini desteklemektedir.

Investigation of the effects of boric acid on hemocyte mediated immune system in Galleria mellonella L. (Lepidoptera: pyralidae) larvae

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Borik asit (BA) insektisit, fungisit ve çeşitli endüstriyel işlemlerde kullanılmaktadır. Böylece birçok farklı populasyon bu kimyasala maruz kalmaktadır. Bu çalışma'da, BA'nın model organizma Galleria mellonella L. (Pyralidae: Lepidoptera) türü üzerindeki insektisidal ve hemosit aracılı immün savunma üzerindeki etkilerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Zorla besleme yöntemi ile larvalara faklı BA konsantrasyonları (78,125-10.000 ppm) uygulandı. BA'ya maruz kalan deneysel gruplarda larval mortalitenin uygulanan konsantrasyona bağlı olarak arttığı gözlendi. Probit analizine göre, BA'nın LC30, LC50 ve LC70 değerlerinin sırasıyla 112,438, 320,133 ve 911,484 ppm olduğu belirlenerek, bu değerler immünolojik deneylerde kullanıldı. BA konsantrasyonlarına maruz kalan gruplarda kontrol grubuna kıyasla, larva gelişim zamanında bir artış, pupa ve ergin ağırlığında, pupal gelişim zamanında ve ergin ömründe azalma olduğu belirlendi. BA uygulama sonrasında, toplam hemosit sayısında, prohemosit, plazmatosit ve oenosit oranlarında önemli bir azalma, granülosit ve sferülosit sayısında ise artışlar gözlendi. Canlı hemosit oranında ise konsantrasyona baglı azalma, nekrotik ve apoptotik oranlarda artış belirlendi. Fakat, mitotik indeks, BA uygulanan gruplarda değişiklik göstermedi. Hemositlerde belirlenen enkapsülasyon ve melanizasyon oranları ise BA konsantrasyonun artmasıyla azaldı. Bununla birlikte, laminarin enjeksiyonundan sonra BA'ya maruz kalan larvalardaki nodülasyon kabiliyetinin düştüğü belirlendi. Bu çalışma, BA'nın böceklerdeki immünotok potansiyelini gösteren ilk çalışmadır ve sonuçlarımız G. mellonella'nın bağışıklık sisteminin BA'nın yüksek konsantrasyonlarında baskılandığını göstermektedir.

Investigation of the performance of elastomeric polymer modified bitumen using warm mix technologies

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2014 Diğer
Son yıllarda, sıcak karışım asfalt sanayisinde, karıştırma ve sıkıştırma sıcaklıklarını düşürerek enerji ihtiyacı ve emisyonların azaltılması için ılık karışım asfalt yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ilık karışım asfalt teknolojileri kullanımı, daha uzun taşıma ve serme mesafeleri, daha kısa trafiğe açılma süresi, bağlayıcı yaşlanması ve çatlakların azaltılması gibi birçok faydayı da beraberinde getirmektedir. Buna ek olarak, polimer modifiye bitüm, yaşlanma ve tekerlek izlerine karşı gösterdiği direnç, yorulma çatlaklarını engelleme özelliği ve diğer üstün performansları nedeniyle yol inşaatı sektörünün çok önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu çalışma, ılık karışım asfalt katkı maddeleri içeren SBS polimer modifiye bitümlerin performansı ile ilgili deneysel bir değerlendirme sunmaktadır. Çalışma kapsamında saf bitüm, Styrene Butadiene Styrene kopolimerin üç farklı konsentrasyonu (%4-%5-%6) ile modifiye edilmiştir. Hazırlanan polimer modifiye bitüm numuneleri %3 organik ve %2 kimyasal ılık karışım asfalt katkılarıyla tespit edilen üretim süre ve sıcaklıkları altında karıştırılmıştır. Söz konusu ılık karışım asfalt katkıları içeren polimer modifiye bitüm örnekleri üzerinde geleneksel ve reolojik bitüm deneyleri uygulanmıştır. Viskozite deneyi sonuçları kullanılarak tüm numuneler için karıştırma ve sıkıştırma sıcaklıkları belirlenmiştir. Dinamik kayma reometresi deneyleri sonucunda elde edilen G*/sin? değerleri kullanılarak tüm numuneler için Performans Sınıflandırma (PG) sisteminde kullanılan üst sınıf sıcaklıkları tespit edilmiştir. Bununla birlikte düşük (0,01Hz) ve yüksek (10Hz) frekans ve 4 farklı sıcaklık (50°C-80°C) altında G*/sin? sonuçları değerlendirilerek sıcaklık ve yüklemenin performans üzerindeki etkileri ortaya konulmuştur. Ayrıca sünme deneyi neticesinde elde edilen sıfır kesme viskozite değerleri kullanılarak, ılık karışım asfalt katkıları içeren polimer modifiye bitüm numünelerin tekerlek izine karşı dirençleri araştırılmıştır.