Thesis Search




SEARCH RESULTS

İspanyol kaynaklarında Osmanlı imgesi (1580-1641)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı
Akdeniz'de İspanya ve Osmanlı İmparatorlukları'nın hâkimiyet mücadelesi nedeniyle İspanyol Altın Çağı kaynaklarında Osmanlılar ile ilgili pek çok bilgi verilmektedir. Bu çalışmada, 16. yüzyılın son çeyreği ile 17. yüzyılın ilk yarısı arasındaki dönemde İspanyol kaynakları ve aynı zamanda konu hakkında İspanyolca, Türkçe, İngilizce ve Fransızca yazılmış araştırmalar kullanılarak Osmanlı imgesi analiz edilmektedir. 16. yüzyıl boyunca Türklerle ilgili ifadelerin sadece arşiv belgelerinde ve kroniklerde geçtiği görülmektedir. Fakat mühim Malta ve İnebahtı seferlerinden sonra İspanyol edebiyatında da bu ifadelere tesadüf edilmektedir. Süphesiz ilginç bir olgu olan bu durumu incelemek gerekmektedir. Bunun yanı sıra edebiyatta ilk kez Türklerin zikredilmesinin bir sonucu olarak Endülüs'te son kalan Müslümanlar (Moriskolar) ile sık sık birbirine karıştırılmaları üzerinde de durulmaktadır. İspanyol kaynaklarında Osmanlı imgesi konusunda iki tutum vardır: Birincisi, İspanyol yanlısı olan ve dolayısıyla Türklere karşı Haçlı Seferi fikrini güçlendiren tutumdur. Diğeri ise Türkiye Seyahati'nde ve Cervantes'in bazı eserlerinde görülen daha objektif ve hoşgörülü bir görüştür. Bu çalışmada her iki görüşün sebepleri ve özellikleri ele alınarak İspanyol eserleri ışığında dinî hoşgörü tartışması irdelenmektedir. Ayrıca bu tez boyunca önemli başka bir hususun da açıklığa kavuşturulması amaçlanmaktadır ki bu da İspanyol kaynakların tarihî gerçekliğe sadık kalıp kalmadıkları meselesidir. Son olarak, İspanyolların toplumsal bilinçlerinde bir Osmanlı imgesinin oluşturulması konusunda bu kaynakların ne kadar etkili olduğu sorusu da mümkün olduğu kadar cevaplanmaya çalışılmaktadır.

İspanyolca kaynaklara göre 13. yüzyılda Kastilya'da Müslüman imajı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
13. yüzyılda krallar ve şövalyeler İber Yarımadası'nda Müslümanların bulunduğu bölgeleri fethetmek istemiş ve bunun için savaşmışlardır. Günümüzde bu La Reconquista olarak bilinmektedir. En önemli reconquista hareketleri Fernando III ve Alfonso X El Sabio tarafından yürütülmüştür. Reconquista için savaşan askerler İslâm dini, peygamberi ve Müslüman karşıtı çok güçlü bir propaganda yürütmüşlerdir. Bunlar Müslüman ve Hristiyan dünyası sınırında yaşayan insanların deneyimleriyle birleşince, Hristiyanlar için bu dinin mensuplarının imajı yerleşmiştir. Bu çalışma iki dünya arasındaki çatışma bağlamında Müslüman imajını araştırmaktadır. Ayrıca bu dönemde söylemlerdeki iyi kötü ilişkisini, Müslümanların bedensel imajını ve bilinmeyen bir kültürün ve dünyanın yorumlanması gibi Haçlı Seferleri döneminde İslâm karşıtı eylemleri destekleyen ve buna gerekçe gösterilen unsurları analiz etmeye çalışmıştır. Son olarak, çalışmada mevcut olumsuz Müslüman imajının yanı sıra başka bir yaklaşım olup olmadığını görmek ve anlamak isteği vardır.

İsrail propagandasında kültürel kimlik inşası: İsrail'in sosyal medyada ürettiği Arapça içeriklerin analizi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Radyo Televizyon Bilim Dalı
Bu araştırmanın amacı, İsrail'in sosyal medya sayfalarındaki dijital içeriğini ve medyayı kültürel kimliğini oluşturmak için nasıl kullandığını anlamak ve analiz etmektir. Siyonist işgal medya propagandasına büyük ilgi gösterdi ve İsrail devletinin Filistin topraklarında ilan edilmesinden bu yana işgal, kolonyal planının bir parçası olarak medyaya ve Siyonist anlatısına destek verdi, Öte yandan, Filistinlinin ötekileştirilmesi ve anlatısı. Bu araştırma sayesinde Filistin'e Siyonist göçün tarihini, kültürel kimliklerinin nasıl oluştuğunu ve Filistinli Arapları sahada güçlenmek için nasıl kullandıklarını öğreneceğiz. Tez, İsrail medyasının hareket mekanizmasını açıklığa kavuşturmayı ve halkı İsrail anlatısına ve toprağa hakkı olduğuna, medya propaganda yöntemlerinin gerçekleri tahrif etmek ve kültürel bir kimlik oluşturmak için nasıl kullanıldığına ikna etmek için sosyal medya sitelerini kullanmayı amaçlamaktadır. Filistin kökenli ve Hasbra nın bilgi aktarımında nasıl bir rol oynadığı. Bu tez aynı zamanda İsrail medyasının Filistinlilere yönelik sosyal medya platformlarındaki söylemini ve bunların Filistinliler üzerindeki etkisini anlamayı ve analiz etmeyi amaçlamaktadır. İsrail'in kültürel söylemini Filistin ve Arap düzeyinde inceleyen ve analiz eden çok sayıda çalışma olmadığı için araştırmanın önemi, İsrail medyasının sosyal medyadaki söylemini incelemek ve anlamaya çalışmaktır. Bu çalışma, Filistin medyasının Siyonist propagandanın işleyiş mekanizmasını daha fazla anlamasına ve bilimsel bir şekilde karşı koymaya çalışmasına yardımcı olacaktır. . Bu çalışmada analitik yaklaşım, işgalin dijital medyada kullandığı söylem ve sembolleri anlamak ve aynı zamanda Filistinli ve Arap izleyicilere yönelik İsrail söylemini analiz etmek amacıyla kullanılacaktır. İsrail Arapça Konuşuyor sayfası, Avichay Adraee sayfası ve diğer Facebook sayfaları ve Twitter gibi İsrail sayfalarından örnekler alacağız.

İsrail ve Arap medyasının, Arap İsrail uzlaşmasına dair kamuoyu oluşturma çabaları: (BAE, Sudan TV ve kanal 12 örnekleri)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
70 yılı aşkın bir süredir İsrail'in Filistin topraklarını işgali devam etmesine ve Araplar ile İsrail işgali arasındaki Filistin-Arap sorununa çözüm bulunamamasına rağmen, son zamanlarda bazı Arap ülkeleri İsrail ile barış ve normalleşme anlaşmaları imzalamıştır. İşgal ile sözde barışa ve normalleşmeye yönelen İsrail ve Arap medyası, kamuoyunu yönlendirmek ve işgalin varlığını reddetmek veya barış fikrini kabul etme konusundaki kanaat ve fikirleri değiştirmek adına devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak çalışmaktadır. Çalışmanın temel iddiası, ilgili haber metinlerinde İsrail'in Filistin'deki işgal politikalarını görmezden geldiği ve bölge sorununun bu uzlaşma anlaşmasıyla çözülebileceğini iddia etmesidir. Buna göre İsrail'in 1948'den beri uyguladığı etnik temizliği, Filistinlilerin evlerinden zorla göç ettirilmesini ve Filistin topraklarının tamamını işgal etme girişimlerini görmezden gelmektedir. Bu bağlamda söz konusu çalışma, İsrail ve Arap medyasının dünyadaki ve Ortadoğu'daki Arap kamuoyunu bölgedeki İsrail işgalini kabul ettirmeye yönelik oynadığı rolü tartışmaktadır. Sözü edilen iki ülkenin medyası, işgalin saldırgan yüzünü değiştirip kitleleri, İsrail'in, Batı demokrasisinin bir vahası olduğuna ve her alanda büyük ve güçlü bir devlet olduğu için güvenliğini korumaya çalışan bir barış devleti olduğuna ikna etmeye çalışmaktadır. Bu aşamada medyanın, davranışı etkileyen kültür ve inançları değiştirmek için çalışmak üzere kamuoyuna yöneltilen diplomatik çalışmaya paralel hareket ettiği söylenebilir. çalışmada İsrail, BAE ve Sudan'dan birer TV kanalı amaçlı örneklem olarak seçilmiştir. Bu TV kanalları şunlardır: BAE TV, Sudan TV, İsrail Kanalı 12. Bu kanallarda 2020 yılında İsrail ile BAE ve Sudan devletleri arasında uzlaşma anlaşmasını imzalandığı tarihlerde 15 gün öncesinden başlanarak imza tarihimden 15 gün sonrasına kadarki günlerde yayınlanan haberlerin söylemleri çözümlenmektedir. Çalışmada Theun van Dijk'in geliştirdiği söylem çözümleme tekniği mikro düzeyde uygulanacaktır. Ayrıca bu söylemlerin retorik boyutu ve haber metinlerindeki görseller üzerinde durulmaktadır. Böylece haberlerde verilmeye çalışılan ideolojik mesaj, niyet, güç ilişkisi, ikna çabası ve anlam ortaya konularak ilgili ülke kamuoylarının nasıl ikna edilmeye çalışıldığı üzerinde durulmaktadır.

İstanbul Atatürk Arboretumunun ziyaretçi profilinin pazar bölümlendirmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Ormancılık Ekonomisi Bilim Dalı
Ticari ve ticari olmayan işletmelerin başarılı olabilmeleri için hangi pazar bölümünün kendileri için en iyisi olduğunu bilmeleri gerekmektedir. Pazar bölümlendirme olarak adlandırılan bu etkinlik, işletmelerin kendilerinden mal ve hizmet talep eden tüketicileri veya ziyaretçileri coğrafik, demografik, psikografik ve davranışsal değişkenlere göre homojen gruplara ayırmak ve onları tanımlamak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Tüketicinin pazarlama etkinliklerinin temeli olarak kabul edilmesi nedeniyle günümüzde pazar bölümlendirme çalışmaları zorunluluk haline gelmiştir. Pazar bölümlendirme ile işletmelerin, başarılarını daha iyi değerlendirmesi, kaynaklarını daha etkin kullanması, tüketicilerin ihtiyaçlarını daha iyi tatmin etmesi, rakiplerini daha iyi tanıması gibi çok sayıda faydayı elde etmesi hedeflenmektedir. Bu çalışmanın amacı; ticari olmayan ve kâr amacı gütmeyen bir işletme olan İstanbul Atatürk Arboretumunun ziyaretçilerini sosyo-demografik ve davranışsal özelliklerine göre homojen kümelere ayırmaktır. Bu amaç için çalışma alanını ziyaret edenler arasından rastgele seçilen 383 kişiye 20 Kasım 2017- 20 Nisan 2018 zaman aralığında anket uygulanmıştır. Elde edilen anket verisini amaç doğrultusunda istatistiki olarak değerlendirmek üzere K-Ortalamalar Yöntemi, Ki-kare Testleri ve Mann-Whitney U Testi kullanılmıştır. İstatistiki analizler % 95 güven düzeyinde ve SPSS 20.0 paket programında gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda çalışma alanı ziyaretçileri birbirinden önemli ölçüde farklılık gösteren etkinlik temelli iki homojen kümeye ayrılmıştır. Rekreasyoncular olarak adlandırılan Küme 1'e dahil edilen ziyaretçilerin, yürüyüş, kuş gözlemleme ve boş zaman değerlendirme gibi etkinlikleri, Fotoğrafçılar ve öğreniciler olarak adlandırılan Küme 2'ye dahil edilen ziyaretçilerin ise fotoğrafçılık (nişan, düğün, vb.), doğa fotoğrafçılığı, film-reklâm çekimi, eğitim ve bilimsel inceleme-araştırma gibi etkinlikler yaptıkları tespit edilmiştir. Bu iki küme arasında yaş, cinsiyet ve eğitim gibi sosyo-demografik değişkenler bakımından farklılıkların bulunduğu, ancak meslek ve hanehalkı geliri gibi değişkenler açısından farklılığın söz konusu olmadığı belirlenmiştir. İstanbul Atatürk Arboretumundan beklenen faydalardan en yüksek düzeyde tatmin edileni doğayı keşfetmek ve keyfini çıkarmak iken, en düşük düzeyde tatmin edileni ise yenilenmiş hissetmek olmuştur. Araştırma sonuçlarına göre Küme 1 ve Küme 2 arasında sosyo-demografik ve davranışsal özellikler bakımından hem farklılıklar, hem de benzerlikler bulunmuştur.

İstanbul süreci'nin Afganistan'ın istikrarına etkisi: Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi çerçevesinde bir değerlendirme

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2015 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
İstanbul Süreci Afganistan da dâhil olmak üzere tüm bölge ülkelerinin aynı kadere sahip olduğunu göstermek amacıyla 2011 yılında başlatılmıştır. Ülkenin Asya kavşağı ve imparatorluklar mezarlığı olarak bilinmesi onun jeostratejik konumunun önemine işaret etmektedir. Tarih, Afganistan'ın Orta Asya, Güney Asya ve Orta Doğu'yu etkileyebilen konumuna tanıklık etmektedir. Soğuk Savaş sonrası özellikle 21. yüzyılın gelişmeleri ülkenin hassas konumunu etkilemiştir. Afganistan komşu ülkelerin, bölgesel ve küresel güçlerin ilgi odağı olmuştur. İran, Pakistan, Hindistan, Çin, Rusya ve ABD gibi devletlerin dış politikasında Afganistan önemli bir yer kaplamaktadır. NATO'nun ilk ve ciddi deniz aşırı operasyonu Afganistan'da gerçekleşmiştir. Bu operasyon aynı zamanda Avrupa için ne denli önemli olduğunun göstergesidir. Gerçi İstanbul Süreci'nden önce bölgedeki devletler arasında Afganistan'a odaklanan işbirliği projeleri başlamıştır, İstanbul Süreci tüm siyasi, ekonomik, güvenlik, sosyal ve kültürel işbirliğini kapsamaya çalışan TAPI ve CASA-1000 gibi bölgesel projelerin başlatılması, ilerlemesi ve tamamlanması üzerine vurgu yapan süreç olarak devreye girmiştir. En azından bölgedeki devletler arasında siyasi diyalogu ve güveni arttırması beklenen, İstanbul Süreci'n faaliyet alanı giderek genişletmektedir. Süreç, Afganistan merkezli olduğu için ülkenin adı geçen üç bölgeye olan etkisi dikkate değer bir konudur. Ayrıca, Afganistan'ın komşu ülkeleri, bölgesel ve ABD gibi küresel güçlerle olan ilişkisinde önemli faktörler irdelenmiştir. Bu devletlerin İstanbul Süreci'ne 14 ülke olarak katıldığı için Afganistan'la olan karşılıklı etkileşimin incelenmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu faktörler dikkate alarak İstanbul Süreci ayrıntılarıyla incelenmiştir. Anahtar Kelimler Güvenlik, Bölgeselleşme, Afganistan'ın İstikrarı, Bölgesel ve Küresel Dinamiklar, İstanbul Süreci

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Nadir Eserler Kütüphanesi 19.yüzyıl haritalarında görülen bozulmaların tespiti ve koruma önerileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Nadir Eserler Kütüphanesinde Taşınabilir Kültür Varlıkları olarak tanımlanan haritalarda, bazı bozulmalar tespit edilmiş ve bu bozulmalar incelendikten sonra elde edilen bulgular ışığında koruma yöntemleri önerilmiştir. Çalışmanın amacı haritalarda bulunan bozulmanın derecesini değerlendirmektedir. Değerlendirmeye göre, acil müdahale gerektiren ve durumu kötü olan haritalar belirlenmektedir. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak, Nadir Eserler Kütüphanesinde bulunan 207 harita üzerinde tarihsel bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada; haritanın numarası, basım tarihi, kayıt tarihi, boyutları, kullanım şekli, adı ve ölçeği yer almaktadır. Haritaları resimlerle belgelemenin yanı sıra bu çalışmanın amacına göre oluşturulan tablonun kütüphanede referans katalog olarak sunulmasını sağlamaktır. Tüm bilgiler toplandıktan sonra İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi'nde bulunan bu 207 adet haritalardaki bozulma nedenleri, süreçleri, sonuçları ve onların genel durumları ile ilgili bir veri dosyası oluşturulmuştur. Haritaların genel durumu; iyi, kötü ve orta şeklinde sınıflandırılmıştır. En acil bakım ve onarım yapılması gereken haritalar, kötü durumda olanlardır. Haritalardaki bozulmaların mekanik, kimyasal, fiziksel ve photo kimyasal sebeplerden kaynaklandığı belirlenmiştir. Verilerden elde edilen sonuçlarda da bozulmalara en çok yanlış depolamanın sebep olduğu görülmektedir.Bu doğrultuda diğer sebeplerle beraber yanlış depolama şartları için iyileştirici tedbirler alınarak korumanın arttırılacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Koruma, bozulmalar, depolama, haritalar, odun.

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi herbaryum'undaki fabaceae (baklagiller) familyası örneklerinin sanal herbaryuma aktarılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2014 Botanik Bilim Dalı
ISTF Herbaryumu'nda bulunan Fabaceae (sensu lato) familyasına ait 2.970 bitki örneğinin incelenmesi sonucu 50 cins ve bu cinslere ait toplam 393 tür tespit edilmiştir. Ülkemizde doğal yetişen tohumlu bitki çeşidi sayısı yaklaşık 11.078 civarındadır. Bunlardan 3.700 civarında bitki Türkiye için endemiktir. Endemizm oranı %34,5 dir. En zengin tür içeren cinsler: Astragalus (75),Trifolium (56) ve Lathyrus (39) 'tur.

İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY. 1000 numarada kayıtlı Mecmȗ'a-i Eş'ȃr (55b-120a) (İnceleme-metin)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı
Bu çalışma, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY. 1000 numarada kayıtlı 'Mecm?'a-i Eş'?r'ın 55b varağından 120a varağına kadar incelenmesi ve tenkitli metnini içermektedir. Bu varaklarda toplam on yedi şair ve onlara ait 163 gazel, 2 muhammes ve 2 müfred ihtiva etmektedir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm-inceleme: mecmua hakkında genel bilgi içeren giriş, şairler ve şiirleri hakkında inceleme ve vezin incelemesi yer almaktadır. İkinci bölüm mecmua metninin yer aldığı tenkitli metin ihtiva etmektedir.

İstanbul'da ev işinde çalışan Filipinli kadın işçilerin yaşam kalitesi ve iş koşullarının belirlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Amaç: İstanbul'da ev işlerinde çalışan Filipinli kadınların yaşam kalitesini ve çalışma yaşamına ilişkin sorunlarının yaşam kalitesine etkisini belirlemek. Gereç ve yöntem: Kesitsel bir araştırma planlanıp yürütülmüştür. Türkiye'de bulunan Filipinlilerin Filipino Community Turkey isimli örgütün kayıtlarına göre İstanbul'da Filipinli ev işlerinde çalışan kadınlar, yaklaşık 1200 civarındadır. İstanbul'da yaşayan 1200 Filipinli ev işlerinde çalışan kadın evren kabul edilerek, bilinmeyen prevalans (%50) ve desen etkisi 1, %5 hata payı ile minumum görüşülmesi gereken kişi sayısı EPI Info ile 292 olarak hesaplanmıştır. Bu kadınların izin günlerinde toplantılarında bir araya geldiklerinde yüz yüze görüşülerek 2 bölümden oluşan anket formu doldurulmuştur. Bağımlı değişken yaşam kalitesini belirlemek üzere SF36 yaşam kalitesi ölçeği kullanılmıştır. Bağımsız değişkenleri belirlemek (sosyodemografik özellikler, çalışma koşulları, istismar maruziyetini ve gelecek planları) için literatürden faydalanılarak 20 soruluk bir anket oluşturulmuştur. Filipinli kadınların yaşam kalitesi puanı ile demografik özellikleri ve çalışma koşulları ilişkisi t- testi ve ANOVA analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Kadınların SF36 alt ölçeklerden aldıkları puanlar; fiziksel sağlık; 60.19±27.65, fiziksel rol kısıtlılıkları: 54.71±38.00, ağrı: 68.85±20.54, genel sağlık:65.70±17.00, canlılık:56.11±15.36, sosyal fonksiyonlar: 62.24±17.97, emosyonel rol kısıtlama: 57.76±40.94, mental sağlığı:58.60±20.50, canlılık: 56.11±15.36 olarak hesaplanmıştır. Yaş grubu, eğitim durumu, medeni hal, çalışma süresi, ev işçisi olarak çalışma sebebi gibi değişkenler fiziksel rol kısıtlılığı, canlılık, duygusal sorunlara bağlı rol kısıtlılığı, ruh sağlığı ve genel sağlık durumu gibi SF-36 alt ölçek puanlarını etkilediği anlaşılmıştır. Çalışma koşulları ve işlerinin doğası, verilen işin miktarı, işverenle yaşamak, özel oda, maaş miktarı fiziksel rol kısıtlılığı, canlılık, ruh sağlığı, genel sağlık durumu ve ağrı durumu alanlarını etkilemektedir. Beslenme, sağlık sigortası, giyim, eğitim ve kişisel hijyen malzemeleri gibi ihtiyaçların karşılanmaması fiziksel rol kısıtlılığı, canlılık, duygu durumu ve ruh sağlığı, fiziksel durum ve ağrı durumu alanlarını etkilemektedir. Uzun çalışma saatleri, tatil yapamama, iş kontratlarının sözlü yapılması ve işverenlerin tutumu duygusal sorunlar bağlı rol kısıtlılığı, ruh sağlığı ve ağrı durumu alanlarında farklılıklara sebep olmaktadır. Maaş kısıtlanması, hastayken çalıştırılma ve maaşın geç ödenmesi gibi ekonomik sömürülere uğrama ve yaşanan sömürüleri paylaşmama hali fiziksel rol kısıtlılığı, ruh sağlığı, beden sağlığı ve ağrı durumu alanlarını etkilemektedir Sonuç: İstanbul'da yaşayan Filipinli ev işçisi kadınların yaşam kalitesini, sosyodemografik özelliklerinin ve çalışma koşullarının, istismar maruziyetlerinin yaşam kalitelerini etkilediği saptanmıştır. Anahtar kelimeler: Filipinli Kadinlar, İstanbul, SF-26, Yaşam Kalitesi, Ev

İstanbul'da yaşayan Suriyeli mültecilerin sorunlarının insani güvenlik bağlamında değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Suriye'de 2011 yılında çatışmalar başladığından beri yakın tarihteki en büyük mülteci krizlerinden birine tanık oluyoruz. Türkiye dünyada en çok mülteci kabul eden ülkedir. Türkiye'de bulunan toplam 4 milyon sığınmacıdan ve mülteciden 3.5 milyonu Suriyeli'dir. Genellikle mülteciler, göçmenler ve sığınmacılar hakkında söz ederken bu insanların çoğunun mülteci kamplarında olduğunu varsayarız. Ancak, Türkiye'de Suriyeli göçmenlerin toplam sayısının %96'ından fazlası kampların dışında yaşamaktadır. Bu durum göz ardı edilmesine rağmen, şehirler Suriyeli mülteci krizinin merkez noktasıdır. Bunun en çarpıcı örneği olan şehir ise; 500 binden fazla mülteciyi barındıran İstanbul'dur. Bu çalışma, İstanbul'daki Suriyeli mültecilere insani güvenlik açısından odaklanmaktadır. Şehirler farklı güvenlik ve korunma yöntemleri üzerine kurulmasına rağmen, çoğu kez güvenli olmayan ve tehlikeli durumlar ortaya çıkmakta, şehirde yaşamakta olan mülteciler risk altında kalmaktadır. Bu çalışma, insani güvenliğin yedi boyutunu (ekonomik, sağlık, gıda, çevre, birey, topluluk ve siyasal güvenlik) kullanarak İstanbul ve kentsel çevresindeki Suriyeli mültecilerin karşılaştığı sorunlara odaklanacaktır.

İstanbul'da yükseköğrenim gören öğrenciler örneğinde sosyal sermaye - siyasal katılım ilişkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Günümüzde, özellikle sosyal bilimler alanında, çok disiplinli yaklaşımlar ve disiplinlerarası çalışmaların hâkim olduğu görülmektedir. Disiplinlerarası çalışmalar, toplumsal olguların daha kapsamlı bir biçimde anlaşılmasında önem arz etmektedir. Bu araştırmada, sosyolojinin ekonomiden ödünç aldığı – sosyal – sermaye kavramı ile siyaset biliminin bir kavramsallaştırması olan siyasal katılım, siyaset sosyolojisi alanında birlikte seferber edilerek bunlar arasındaki ilişki incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda, sosyal sermayenin tanımları, bileşenleri, boyutları ve düzeyleri ele alınmış ve bu kavramın siyasal katılımla olan ilişkisi incelenmiştir. Bu araştırma, İstanbul'da Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı Kadırga Erkek Öğrenci Yurdu, Fatih Sultan Mehmet Erkek Öğrenci Yurdu, Çemberlitaş Kız Öğrenci Yurdu ve Vezneciler Kız Öğrenci Yurdu'nda barınan, eşit sayıda kız ve erkek öğrenciden oluşan toplam 250 katılımcıya uygulanan bir alan araştırmasına (survey research) dayanmaktadır. Araştırma kapsamında elde edilen verilerin analizinde SPSS bilgisayar programı kullanılmış ve T-testi uygulanmıştır. Elde edilen bulgular, sosyal sermaye ve siyasal katılım arasında olumlu ve anlamlı bir ilişkinin bulunduğunu göstermiştir. Doğrudan sahadan hareketle ifade etmek gerekirse, İstanbul'da yükseköğrenim gören öğrenciler arasında sosyal sermayeleri nispeten yüksek olanların siyasal katılımlarının da nispeten yüksek olduğu tespit edilmiştir.

İstanbul'daki Afrikalı göçmenlerin sosyo-ekonomik durumlarına yönelik bir değerlendirme

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı
Göç, yıllar boyunca farklı şekillerde söz edilmiş sınır tanımayan, karışık bir olgudur. Tarih boyunca, modern zamanlara dek göçün sebepleri değişmemiştir. Göçün en büyük nedenleri itme ve çekme faktörleri olarak sınıflandırılmıştır. İtme faktörlerinin en iyi örneklerinden birisi, Afrikalıların kölelik sebebiyle göçe zorlanmasıdır, bu da göçün neden bugün Afrika'da hâlâ yaygın olduğunun nedenlerinden birisidir. Atlantik köle ticaretinin gerçekleştiği yüzyılda, çoğunluğu Batı Afrika'dan olmak üzere 15 milyon insan köleleştirilmiş, ardından Amerika ve Avrupa'daki Yeni Dünya'ya götürülmüştü. Bugün, yüzyıllar sonra bile Afrika dışarıya en fazla göç veren kıtadır. Ancak bugün Afrika insanı kendi arzusuyla göç etmektedir. Afrikalıların dışarı göçünün ana hedef merkezi olan Avrupa'nın kalabalıklaşması, yeni gelen göçmenler için fırsatların azalmasına ve bu sebeple göçmenlerin kendilerine yeni bir istikamet belirleme çabalarına neden oldu. Bu doğrultuda Türkiye, özellikle de İstanbul, 2000'li yıllar sonrası yaşanan ekonomik gelişme ve göçmenlere yönelik fırsatların artmasıyla Afrikalı göçmenler arasında cazip halee gelmeye başladı. Başlarda İstanbul Avrupa'ya gitmeyi planlayan göçmenler için bir geçiş noktasıydı. Ancak zamanla birçok Afrikalı göçmen için yurt olmuştur. Afrikalı nüfusun en yoğun olduğu yer Kumkapı bunun bir kanıtıdır. Bu araştırmada İstanbul'daki Afrikalıların hayatları ve karşılaştıkları sosyo ekonomik sorunlar incelenmiştir. Göçün tarihine yönelik genel bir değerlendirme yapılan bu tez çalışmasında, Türkiye'nin göç tarihi ve göç alan bir yer olarak şu anda karşılaştığı sorunlar değerlendirilmiş, bu çerçevede de İstanbul'daki Afrikalı göçmenlere ve karşılaştıkları sorunlara yer verilmiştir. Araştırmanın sonucu olarak, yazar göçün önlenemez bir eylem olduğunu, göçün doğal düzen gereğince gerçekleştiğini anlamıştır. Bu konuyla ilgili ortak kanıya tamamıyla farklı bir çerçeveden bakmak gerektiği oldukça açıktır.

İstanbul'daki Afrikalı kadınların sosyal ve ekonomik sorunları

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Göçle ilgili araştırmaların çoğunda, kadınlar dünyanın dört bir yanındaki göç nüfusunun neredeyse yarısını oluşturmasına rağmen, bu araştırmalar, göçün toplumsal cinsiyet (Erkek-Kadın) boyutunu ihmal etme eğilimindedir. Önce gelişmiş ülkelerde, kuzey ülkelerinde ve daha sonra ticaret ve yatırımın küresel serbestleşmesinin yüzünü oluşturan yeni endüstrileşmiş ekonomilerde gerçekleşen sosyal-ekonomik ve demografik değişimler, dünya çapındaki kadın ve erkek nüfus hareketine önemli ölçüde etki etmiştir. Ayrıca dünyanın bazı bölgelerinde kadın göçünün artmasında büyük rol oynamıştır. Türkiye, geleneksel olarak yurt dışına göçmen veren bir ülke olarak bilinmektedir. Aynı zamanda uzun yıllardır Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşayan ve özellikle Avrupa'ya geçme hayali kuran kişiler için transit bir ülke olma özelliği taşımaktadır. Ancak son yıllarda göç alan bir ülke haline gelmiştir ve dünyanın her yerinden göçmenler (çoğunlukla düzenli göçmenler) Türkiye'ye gelmeye başlamıştır. Bu yeni hareketin önemli özelliklerinden biri de toplumsal cinsiyettir. Kadınlar, göçün önemli oranını oluşturmaktadır. Bu araştırmanın genel teması, göçün toplumsal cinsiyet boyutuna ve kadınların karşılaştığı sosyal-ekonomik sorunlara odaklanmaktadır. Bununla beraber Afrikalı kadın göçmenlere odaklanarak Türk toplumsal yapısında ev işlerinin ve diğer işlerin küreselleşmesinin yeni eğilimlerini keşfetmek ve araştırmak için tasarlanmıştır. Ayrıca bu tez, Afrikalı kadınların Türkiye'ye göç hareketinin etkisini ve onların sosyoekonomik problemlerini anlamayı ve analiz etmeyi amaçlamaktadır; bu da göçün bir fırsat mı yoksa bir mücadele mi olduğunu anlamaya yardımcı olacaktır.

İstanbul'daki paşa camilerinin mihrapları (Kahire'deki Osmanlı Dönemi mihraplarından seçilen örneklerle karşılaştırılması)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Diğer
Bu çalışmada İstanbul'daki Osmanlı Paşalarının inşa ettirdikleri camilerdeki mihraplar ele alınarak incelenmiştir. İstanbul'daki Paşa Camilerinin mihrapları isimli çalışma mihrap tanımı ve gelişimi, katalog, değerlendirme, karşılaştırma ve sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. İncelenen mihrapların adedi 62 olup, 46 tanesi orijinal ve 16 tanesi tamamen yenilenmiştir. Birinci Bölümde; mihrap tanımı, yanında Anadolu Selçuklu, Beylikler ve erken dönem Osmanlı mihraplarından kısaca bahsedilmiştir. İkinci Bölüm, tezin katalogunu oluşturmaktadır. Bu bölümde orijinal ve orijinalliğini kaybeden mihraplar kronolojik olarak detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Katalog 10'u erken, 24'ü klasik ve 28'i geç döneme ait olmak üzere toplam 62 adet mihrabı ihtiva etmektedir. Üçüncü Bölümde; İstanbul'daki Paşa Camilerinin mihrapları elemanlarına ve süsleme özelliklerine göre değerlendirilmiştir. Değerlendirme bölümünde İstanbul'daki Paşa Camilerinin mihraplarının yapıdaki yeri, malzeme ve teknik, elemanlar ve süsleme bakımından ele alınarak, tipolojik gruplara göre sınıflandırılmıştır. Mihrapların yapıdaki yeri başlığı altında, mihrapların yapıda bulundukları yer, içe doğru ve dış cephede çıkıntısı var olup olmadığı belirlenmiştir. Malzeme ve teknik başlığı altında, mermer, taş, çini, alçı, ahşap malzemeler ve mihrapların süslemelerinde kullanılmış olan teknikler üzerinden örnekler verilerek durulmuştur. Mihrap elemanları, taç, çerçeve, alınlık, köşelik, kavsara, niş, sütunceler ve oturtmalık başlıkları altında örnekleriyle ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca mihraplardaki bulunan süslemeler, bitkisel, geometrik, mukarnas, yazı ve diğer motifler başlıkları altında ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Dördüncü Bölümde, Kahire'deki Osmanlı dönemi mihraplarından bir kaç örnek seçilmiş olup, İstanbul'daki Paşa Camilerinin mihraplarıyla karşılaştırma yapılmıştır. Karşılaştırmada İstanbul ile Kahire'deki Osmanlı dönemi mihraplar arasında farklılık ve benzerlik ele alınmıştır. Beşinci Bölümde, tez çalışması sonucunda, incelenen mihrapların elemanları, süsleme özellikleri ile ilgili bulgular ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Mihrap, Kavsara, Niş, Kahire, Süsleme.

İstanbul'dan Semarang'a panislamizm: Endonezya'daki anti-kolonyal harekette Osmanlı etkisi (1876-1918)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı
19. yüzyılda teknolojinin gelişmesiyle birlikte iletişim kurmak kolaylaşmıştı. O zamanlarda, devletlerarasında kültürel ve diplomatik etkileşim kaçınılmazdı. Bu yüksek lisans tezi 19. Yüzyılın sonlarında ve 20. Yüzyılın başlarında Endonezya ve Osmanlı Devleti arasındaki uluslararası tarihe değinecektir. Müslüman devletlerde siyasi değişikliklerde payı olan Panislamizm bu süreçte en önemli ideoloji haline gelmişti. Endonezya tarihi açısından Panislamizm, Endonezya'da kültürel ve sosyal alanda etkin bir rol oynamasından dolayı önemlidir. Birçok tarihçi ve bilim adamı Panislamizm'i İstanbul'daki halifenin öncülüğünde sömürge karşıtı vahşet ve askeri eylem olarak tanımlar. Bu araştırmada Müslüman devletlerde modernizasyonu sağlayan Panislamizm'in temel unsurları ifade edilecektir. Panislamizm 19. yüzyılın sonlarında Endonezya, Hindistan ve Afrika gibi devletlerdeki haksız sömürge etkinliklerinden dolayı batı uygarlığının modernleşmesi üzerine alternatif bir ideolojiydi. II. Abdülhamid kendisini halife olarak ilan etmişti. Dolayısıyla dünyanın geri kalanındaki Müslümanları korumak zorundaydı. Kısacası bu araştırmadaki ana düşünce Panislamizm'in Osmanlı Devletinin dış meselelerinin temel prensibi olmasıdır. Fakat bu Osmanlı Devleti'nin sömürge karşıtlarına askeri destek vererek soruna müdahale ettiği anlamına gelmez. Osmanlı Devleti sadece Endonezya'da modernleşmeyi kontrol edebilmek için eğitim vasıtasıyla manevi olarak destek verdi. Bununla birlikte bu araştırmada gazeteler, el yazmaları ve bağışlar aracılığıyla Osmanlı Devletine yardım ve destek vermek amacında olan Endonezyalıların rolü belirtilecektir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Anti-Kolonyal, Panislamizm, Sömürgecilik, Endonezya

İstanbul-Durusu kumulundaki sahil çamı (pinus pinaster ait.) ve fıstık çamı (pinus pinea l.) ağaçlandırmalarında ölü örtü ve toprakta karbon birikimi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Toprak İlmi ve Ekoloji Bilim Dalı
Kumul hareketinden kaynaklanan, tarımsal ve konut hasarlarına neden olan veya içme suyu rezervlerini tehdit edici zararlara karşı korunma amacı ile 1950'lerden bu yana yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan biri de kuzey kıyısındaki kum tepelerinden Terkos Gölü'ne tehlike oluşturabilecek acil durumlar nedeniyle başlatılmıştır. Ön çalışmalar sonucunda, sahil ve fıstık çamlarının ağaçlandırma için başarılı türler olduğu tespit edilen alanda bu türler 1960'lardan bu yana yoğun olarak kullanılmaktadır. Günümüzde, Durusu-Terkos sahil kumulu ağaçlandırma alanında 1674 ha sahil çamı ve 371 ha fıstık çamı ormanı bulunmaktadır. Doktora tezi olarak hazırlanan bu araştırmanın amacı, İstanbul'un Terkos Gölü Orman Koruma Bölgesi, Durusu sahil kumulu sahil çamı (Pinus pinaster Aiton) ve fıstık çamı (Pinus pinea L.) ağaçlandırma alanlarında ölü örtü ve toprakta karbon birikiminin belirlenmesidir. Çalışmada farklı gelişim çağlarına sahip sahil çamı ve fıstık çamı meşcerelerinden 20x20 m boyutlarında 120 örnek alan seçilmiştir. Bu 120 örnek alanının 60'ı sahil çamı ve 60'ı ise fıstık çamı meşcerelerinden oluşmaktadır. Örnek alanlar her bir türde ve farklı gelişim çağından 15 er adet alınmıştır (ağaçların göğüs çapları <8 cm, 8-20 cm, 20-36 cm ve >36 cm değerlerinden ve sırasıyla a, b, c, ve cd simgeleri ile gösterilen gelişim çağlarından). Ayrıca kontrol alanı olması amacı ile ek olarak üzerinde ağaçlandırma olmayan 25 örnek alan seçilmiştir. Örnek alanlarda açılan toprak çukurlarında Ah horizonu haricinde bir profil gelişimi olmadığı görülmektedir. Bu nedenle, toprak örnekleri sabit derinliklerden (0-5 cm, 5-15 cm, 15-30 cm, 30-50 cm, 50-70 cm ve 70-100 cm) alınmıştır. Ölü örtü örnekleri ise, 25x25 cm'lik alanlardan, her örnek alan içerisinde beş tekrarla toplanmıştır. Ölü örtü örneklerinde fırın kurusu ağırlık, karbon oran ve miktarları belirlenmiş, toprak örneklerinde ise hacim ve ince toprak ağırlığı, kum, toz ve kil oranları ile elektriksel iletkenlik (EC), pH, kalsiyum karbonat (CaCO3) ve karbon belirlenmiştir. Gelişim çağları arasındaki sonuçlar, SPSS programı kullanılarak, Varyans analizi ve Duncan testi ile istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yapılan ağaçlandırma çalışmaları sonunda hem fıstık çamı hem de sahil çamı meşcerelerinde gelişim çağları bakımından ölü örtü miktarı önemli fark göstermektedir. Buna bağlı olarak, meşcereler yaşlandıkça ölü örtü birikiminin arttığı söylenebilir. Sahil çamı ve fıstık çamı alanındaki ağaç tabakası ve ölü örtüsü kumul hareketini istikrarlı bir şekilde kontrol altına almıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde araştırma alanlarında her iki türde de önemli bir ölü örtü birikimi olmasına karşılık, farklı toprak derinliklerinde tespit edilen organik karbon değerleri oldukça düşüktür. Üst toprak derinliği olan Ah horizonunda çok sığ bir organik madde-karbon birikimi görülmekle birlikte alt toprak derinliklerine doğru organik karbon değerleri genel olarak azalmaktadır. Durusu (Ter

İstatistiksel süreç kontrolü: Bir çağrı merkezinde uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Üretim Yönetimi ve Pazarlama Bilim Dalı
Kalite, farklı yazarlar tarafından üretim ve hizmet sektörlerindeki önemini göstermek üzere farklı şekillerde tanımlanan karmaşık bir terimdir. Kalite kavramı pek çok yazarın ilgisini çektiği için bu konuda çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışma, kalitenin istatistiksel yönüne dayanmaktadır. Sürekli iyileştirme arayışında istatistiksel kalite kontrol iki temel pratik yöntem kullanır. Bunlardan birisi kabul örneklemesi diğeri ise İstatistiksel Proses Kontrolüdür. İstatistiksel Proses Kontrolü (İPK), proses stabilitesini sağlamak ve değişkenliği azaltarak işleme kapasitesini artırmak için güçlü bir problem çözme araçları setidir. İPK kalite kontrol alanındaki en önemli yöntemlerden birisidir. İPK üretimde değişkenliğin azaltılması ve sürekli gelişimin sağlanması için klasik olarak bilinir ve endüstride başarılı bir şekilde kullanılmakla birlikte hizmet sektöründe de kullanılabilir. Bu çalışma hizmet sektöründe yapılmış ve bir çağrı merkezindeki işlem süresinin iyileştirilebilmesi amacıyla İPK'nın nasıl kullanılabileceğini göstermiştir. Bu amaçla nicel bir yöntem kullanılmıştır. Arama süresine ilişkin veriler Gabon'da faaliyet gösteren bir çağrı merkezinden 25 gün boyunca günde 25 görüşme kaydedilerek elde edilmiştir. Toplanan verilerin analizi için histogram, kalite kontrol şemaları ve balık kılçığı diyagramları kullanılmıştır. Bulgular sürecin ortalamasının kontrol altında olduğunu ancak değişkenliğinin kontrol altında olmadığını göstermiştir. Bu duruma sebep olan özel nedenler arasında ise çalışanların eğitim yönünden yetersizliği, prosedürleri tam anlamıyla takip etmemeleri ve teknoloji ile ilgili eksikliklerin olduğu görülmektedir.

İstihdam politikalarının etkinliği çerçevesinde girişimciliğin önemi: Avrupa Birliği ve Türkiye

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 İktisat Politikası Bilim Dalı
Günümüzde, makroekonomik göstergeler içinde istihdamın arttırılması dünyanın birçok ülkesinde ana hedef haline gelmiştir. İşsizlik sorununun giderek arttığı bir dünya ülkelerinin temel politikası, işsizliği azaltmak ve ekonomik büyümeyi sağlamaktır. İstihdam düzeyi artınca toplumun gelir düzeyi de artış gösterir. Bu ise toplam talebin artmasına sebep olur, toplam talep artınca da toplumsal refah sağlanmaktadır. Bir ülkenin işsizlik sorununu önlemenin en önemli yolu girişimcilik düzeyinin arttırılmasıdır. Çünkü girişimcilik düzeyi arttıkça yeni iş olanakları da artmaktadır. Bu ise istihdam olanaklarının gelişmesi ve ekonomik büyümenin sağlanmasına ön ayak olmaktadır. Ayrıca, değişimin kaçınılmaz olduğu ve sanayi toplumundan bilgi toplumuna kaymanın görüldüğü günümüz dünyasında girişimcilik, ülke bayrağını dünyaya taşıyan bir lokomotiftir. Ekonomik büyümenin en önemli etkeni olan girişimcilik, dünyanın birçok ülkesinde desteklenmeye başlamış ve ülkelerin devlet politikası haline gelmiştir. Çalışmada, Avrupa Birliği'nin istihdam yaratmada girişimcilik politikasının önemi ve Türkiye'nin girişimcilik politikası, girişimciliği destekleyen kurum ve kuruluşları incelenecektir. Ekonomik büyüme ve toplumsal refahın sağlanmasında girişimcilikle beraber KOBİ'lerin önemine yer verilecek ve KOBİ'ler için uygulanan devlet politikaları ele alınacaktır. İstihdam yaratmak için girişimciliği geliştirmenin kaçınılmaz olduğuna vurgu yapılacaktır.

İş ahlakı ve kurumsal sosyal sorumluluğun kültürlerarası boyutu: Polonyalı ve Türk yöneticiler üzerine karşılaştırmalı bir çalışma

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Diğer
Bir insanın kabullendiği ahlaki değerlerin ve tutumların, yaşamakta olduğu yakın çevresine yansıdığı bilinmektedir. Günümüzde, özellikle küreselleşme sürecinin getirmekte olduğu olumlu ve olumsuz değişimlerin ışığında, bireylerin davranışları ve sorumlulukları insanların etkileşimi açısından daha önce olmadığı kadar önemlidir. Günümüzde işletmelerin misyon ve vizyonlarında kâr maksimizasyonuna ilişkin çabalarının dışında, iş yerindeki sağlam ahlaki standartların ve faaliyet gösterilen çevreye anlamlı katkılar sağlıyor olmanın gerekliliği artık yaygın olarak kabul görmektedir. Bununla birlikte, her iki kavramla ilgili sorunların devam ettiği gözlenmektedir. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri, farklı kültürlere göre iş ahlakı ve sosyal sorumluluk kavramlarının farklı anlaşılmasıdır. Bunun dışında, genel olarak ana dili İngilizce olan veya Batı kültürüne ait olan ülkelerde etik ve sosyal sorumluluk ile ilgili konuların çok daha yaygın olarak ele alındığı görülmektedir. Dolayısıyla, etik ve sosyal sorumluluk ile ilgili ana dili İngilizce olmayan ülkelerin görüşlerinin arka planda kaldığı akla gelmektedir. Bu araştırmanın temel amacı, özellikle ulusal kültür boyutları açısından benzerlikler sergileyen Polonya ve Türkiye'nin işletme yöneticilerinin iş ahlakı ve kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili algılamaları ve bakış açılarının benzerlik ve farklılıklarının tespitidir. Bu amaçla, etik ve sosyal sorumluluk alanında daha önce geliştirilmiş olan bir ölçek, 80 işletmede çalışan 104 Polonyalı ve Türk yönetici üzerinde uygulanmış ve her iki ülke yöneticilerinin sözü edilen kavramlar açısından benzer algılamalara sahip olduğu tespit edilmiştir.