Thesis Search




SEARCH RESULTS

Pamuk (Gossypium hirsutum L. ) ve soya (Glycine max L. )'nın birlikte ekiminin verim ve bazı agronomik özellikler üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Tarla Bitkileri Bilim Dalı
Bu araştırma, pamuk (Gossypium hirsutum L.)- soya (Glycine max L.)'nın birlikte ekiminin verim ve bazı agronomik özellikler üzerine etkisinin belirlenmesi amacıyla Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Deneme Tarlasında 2018 yılında yürütülmüştür. Araştırmada, pamuk Lima çeşidi ile Mona soya çeşidi materyal olarak kullanılmıştır. Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre dört tekerrürlü olarak yürütülen denemede pamuk ve soya birlikte (a) yalın pamuk tek sıralı (70 cm sıra arası), b) yalın pamuk iki sıralı (105/ 35 cm), c) bir sıra pamuk+ bir sıra soya (35 cm), d) iki sıra pamuk+ iki sıra soya (35 cm), e) yalın soya (70 cm)) ekilmişlerdir. Çalışmadan elde edilen verilere göre, pamukta ortalama sonuçlarda, bitki boyu 65.25- 72.85 cm, bitki koza sayısı 9.00- 13.95 adet/bitki, kütlü verimi 185.90- 471.00 kg/da arasında, çiçeklenme tarihi 62 gün, koza açma tarihi ise 101 gün bulunmuştur. Soyada ortalama sonuçlarda bitki boyu 61.95- 70.55 cm, bin tane ağırlığı 144.25- 153.75 g, verim 241.63- 452.83 kg/da arasında, çiçeklenme gün sayısı 54 gün, fizyolojik olgunlaşma gün sayısı ise 142 gün saptanmıştır. Pamukta en iyi sonuçlar yalın pamuk iki sıralı ekim şeklinden (bitki boyu 72.85 cm, bitki koza sayısı 13.95 adet/bitki, kütkü verimi 471 kg/da), soyada ise soya yalın ekiminden (bitki boyu 70.15 cm, bin tane ağırlığı 153.75 gr, tane verimi 452.83 kg/da) elde edilmiştir. Farklı ekim oranlarında LER (Alan Eşdeğerlik Oranı) değeri 1.15-1.55 arasında değişim gösterdiği belirlenmiştir. Çalışmanın en iyi ekim sistemi iki sıra soya ve iki sıra pamuk ekim şekli tespit edilmiştir.

Pandemi döneminde uzaktan eğitimde konuşma becerisinin dil işlevleri açısından değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Bilim Dalı
Bu çalışmada, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğrenen öğrencilerin konuşma becerisini değerlendirmek amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda betimsel tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu araştırmanın çalışma grubunu Ankara ili, Gazi TÖMER'de 15.01.2021-15.05.2021 tarihleri arasında Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen B2 seviyesi öğrencileri oluşturmaktadır. B2 seviyesinin konuşma çalışmalarını değerlendirebilmek için öğrencilerin B2 kurunu tamamlamış olmaları göz önünde bulundurulmuştur. Çalışma B2 kurunda bulunan 20 öğrenci ile yürütülmüştür. Öğrencilerin girdiği çevrim içi konuşma kulübü ve konuşma dersleri araştırmacı tarafından kaydedilerek bu kayıtlar Google Doküman aracılığıyla yazıya dökülmüştür. Öğrencilerin konuşmaları sırasında kullandıkları ifadeler, Türkiye Maarif Vakfı tarafından hazırlanan Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi Programı'nda belirtilen Dil İşlevleri Listesinde uygun işlevin olduğu satırda işaretlenmiştir. İşaretlenen işlevlerin frekans ve yüzde analizleri SPSS (Statistical Package for Social Sciences) Windows 2.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Ayrıca konuşma kaygı durumuna yönelik anket ile öğrencilerin konuşma kaygıları değerlendirilmiştir. Anket, alan uzmanlarının görüşleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Araştırma sonunda öğrencilerin konuşma kaygı durumlarına bağlı olarak kullandıkları dil işlevlerinin ilişkisinin de açıklanması hedeflenmiştir.

Panı-epoksi ve panı-epoksi-nano metal oksit polimerik kompozitlerinin kimyasal olarak sentezi, karakterizasyonu ve çelik korozyonuna etkisinin araştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Diğer
Bu çalışmada, saf PANI ve PANI-nano metal oksit (TiO2, ZnO, WO3, SnO2, ... gibi) polimerik kompozitleri kimyasal olarak hazırlanmıştır. Hazırlanmış olan granül halindeki polimerik nanokompozitlerin yapıları DSC, TGA, FTIR, SEM ve TEM ile karakterize edilmiştir. L304 paslanmaz çeliğin korozyondan korunması amacıyla metal yüzeyleri, epoksi olarak kullanılan Polivinil bütiral (PVB) içerisine dağıtılan PANI, PANI-nano metal oksit polimerik kompozitleri ile kaplanmıştır. Polimerik nano kompozitlerin hazırlanmasında farklı miktarlarda (0,1g, 0,25g, 0,5g, 1,0g) nano metal oksit kullanılmıştır. Metal yüzeylerinde oluşan PANI-epoksi ve PANI-epoksi-nano metal oksit polimerik kompozit filmlerinin anti korozif özellikleri %3,5 NaCl çözeltisinde Tafel polarizasyon ve empedans ölçümleri ile belirlenmiştir. Ayrıca, metal yüzeylerde oluşturulan polimerik nanokompozit filmlerin morfolojisi SEM ile karakterize edilmiştir. Çelik korozyonunu önlemede, PANI-epoksi'ye göre PANI-epoksi-nano metal oksit polimerik nanokompozitlerin daha da etkili olduğu belirlenmiştir. Buna göre, polimerik nano kompozit içerisine ilave edilen nano metal oksitler polimerik kompozitin korozyon dayanımını arttırmıştır. Bu artış, kullanılan nano metal oksit miktarı arttıkça artmıştır.

Para politikasının Yemen'de banka kredilerine etkisi: 1995-2014 dönemi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Diğer
Herhangi bir ülkenin bankacılık kanunu gereği, mevcut bankacılık sisteminin bir parçası olduğu için zorunlu olan konvansiyonel ve İslami bankalar ile merkez bankası arasında bir ilişki vardır. Bankaların faaliyetleri para politikasından etkilenir. Merkez bankasının devletin para otoritesi olarak temel amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Aynı zamanda parasal otoritelerin konvansiyonel ve İslami bankalara uyguladığı para politikası, finansal kaynakları harekete geçirmek ve ülke ekonomisine hizmet eden verimli yatırımları finanse etmek için bu kaynakları çekerek onları kalkınma hizmetine sokmada büyük rol oynamaktadır. Genel olarak gelişmekte olan ülkeler ve özelikle Yemen kalkınma sürecinde fon kaynaklarının azlığı sorunu ile karşılaşmaktadır. Yemen'deki savaşın neden olduğu ekonomik kriz nedeniyle, çeşitli ekonomik dengesizliklerden ötürü tasarrufların kredilere dönüştürülmesinde yetersizlikler ortaya çıkmaktadır. Ekonomik istikrar sürecine hizmet etmek ve Yemen'de ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesine katkıda bulunmak için bankacılık sektörü harekete geçirilmelidir. Yemen ekonomisinin istikrarı ve ekonomik büyümenin sağlanması için kalkınma planlarını ve programlarını finanse edebilecek kaynaklar sağlanmalıdır. Bu çalışmada, banka kredileri ile seçilmiş bazı makroekonomik değişkenler arasındaki dinamik ilişkileri test etmek için kullanılan yöntemler sunulmuştur. Bu çalışma, banka kredisi ve bağımsız değişkenler arasındaki dinamik ilişkiler Johansen Koentegrasyon testi ve Granger nedensellik yöntemleri yardımıyla Ocak 2001- Ocak 2015 aylık veriler kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Paralel programlama ve dağıtık hesaplama sıstemleri kullanarak büyük veri analitiği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Bilgisayar Mühendisliği Bilim Dalı
Bu tez çalışması üç aşamalı katmandan oluşmaktadır. Birinci katmanda bilgisayar sisteminin işlemcisindeki çekirdekler dağıtık sistem yapısı olarak alınır ve paralel programlama kullanarak büyük veri analitiğini gerçekleştirme hızı arttırılır. İkinci katmanda büyük veri analitiğini gerçekleştirmek için bir yazılım hesaplama ortamı oluşturmak için bilgisayar mimarisine sistem yazılımı yüklenir. Üçüncü katmanda sistem yazılımı yüklenen bilgisayar mimarisi üzerinde büyük veri analitiği gerçekleştirilir. Büyük veri analitiği için veri seti eğitim seti ve test seti olarak iki parçaya bölünür. Araştırmada Excel ile oluşturulan csv formatında veri kümeleri kullanılır. Herhangi bir makine öğrenme modelinde yapılması gereken işlem veri kümesini eğitim seti ve test seti olacak şekilde iki farklı sete ayırmaktır. Bunun nedeni makinenin işlemi öğrenmesine odaklanılmasıdır. Burada tahmin etme işlemi veya makine öğrenme işlemi hedeflerini gerçekleştirmek için algoritmanın verilerden öğrenmesidir. Makine öğrenme modeli, veri kümesindeki bazı korelasyonları anlayarak veri kümesinden bir şeyler yapmayı öğrenecek ve veri kümesinde çok fazla şey öğrenen makine modeli oluşturacaktır. Makine öğrenmesi çok fazla korelasyon içeren veri setini işleyerek performansı arttırmak için farklı korelasyona sahip yeni bir veri kümesine dönüştürecektir. Makine öğrenmesinin bir veri kümesinde oluşturulmasından sonra makine öğrenme modelinin oluşturduğu veri kümesinden biraz farklı olacak yeni bir veri kümesi test edilir. Bu nedenle, makine öğrenme modelini kullanarak oluşturulan bir eğitim seti ve makine öğrenme modelinin performansını test ettiğimiz bir test seti olmak üzere iki farklı set oluşturmak zorunludur. Test setindeki performans, eğitim setindeki performanstan farklı olmamalıdır. Makine öğrenme modelinin korelasyonu iyi anladığı ve yeni bir sete uyum sağlayabilmesi için onları ezbere öğrenmediği kontrol edilmelidir. Bu işlemler Anaconda ortamında Python programlama dili kullanılarak gerçekleştirilecektir. Anahtar Kelimeler: Büyük veri, Dağıtık sistem, Paralel programlama, Makine öğrenmesi, Python dili. Danışman: Prof.Dr. Hamza EROL, Mersin Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği Anabilim Dalı, Mersin.

Parasetamol analizi için elektrokimyasal sensör geliştirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Adli Kimya ve Adli Toksikoloji Bilim Dalı
Parasetamol, birçok insanın kolay erişebileceği ve yaygın olarak kullanılan bir analjeziktir. Aşırı dozda alınması sonucunda, NAC (N-asetilsistein) ve acil bir destekleyici bakım ile tedavi edilmediğinde ölümcül olma potansiyeline sahiptir. Bununla birlikte uygulanan erken tedavi ile önemli ölçüde iyileşme kaydedilir. Elektrokimyasal sensörler, adli uygulamalar ve klinik yaklaşım için çekici bir seçenektir, çünkü çok yönlülük, taşınabilirlik, seçicilik, hassasiyet ve çok az ön işleme veya hiç işleme tabi tutulmamış numuneleri analiz etme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle, basit ve ekonomik sensörler, sofistike ve pahalı cihazları kullanmak, yerine modern bilimde hızlı tanı için çok önemli bir yaklaşımdır. Bu çalışma kapsamında, sentetik biyolojik numunelerden parasetamol analizi için hassas, seçici, hızlı ve tamamen analitik yöntem geçerlilik testleri yapılmış elektrokimyasal sensörler ile ilgili yeni bir metodoloji geliştirmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca geliştirilen yöntemin sonuçları farklı analitik tekniklerle kıyaslanacaktır.

Parçacık sürü optimizasyonu (PSO) kullanarak öz ayarlamalı PID kontrolör tasarım

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Bu tezde, doğru akım (DA) motor sisteminde yeni adaptif parçacık sürüsü optimizasyonu (APSO) algoritması kullanarak öz ayarlamalı PID kontrolör tasarımı yapılmıştır. PID kontrolörün manuel ayarlanması iyi bir performans sağlamadığı gibi, parametrelerinin ayarlanması zor ve sıkıcıdır. PID kontrolörün ayar işlemi, parçacık sürüsü optimizasyon (PSO) algoritması ile yapılmıştır. Eylemsizlik ağırlığı PSO algoritmasında en önemli parametre olup global ve yerel arama süreci arasında denge sağlamaktadır. PSO algoritmasının başlangıcından bu yana, uygun eylemsizlik ağırlığı belirlemek için farklı PSO algoritması stratejileri önerilmiştir. Bu çalışmada, parçacıkların uygunluk değerlerinin karşılaştırılmasına dayanılarak eylemsizlik ağırlığını ayarlamak için yeni bir strateji önerilmektedir. Adaptif parçacık sürüsü optimizasyonu algoritması (APSO), arama verimliliğini ve yakınsama hızını iyileştirmek için eylemsizlik ağırlığı, hızlanma katsayıları ve diğer algoritmik parametrelerin çalışma zamanında otomatik olarak kontrol edilmesini sağlamaktadır. Standart parçacık sürüsü optimizasyon algoritması (S-PSO) ve zamanla değişen eylemsizlik ağırlığı parçacık sürüsü optimizasyon algoritması (TVIW-PSO) ile karşılaştırıldığında, önerilen adaptif parçacık sürüsü optimizasyon (APSO) algoritması, hızlı yakınsama ve optimal çözüme doğru harekete devam açısından daha iyi performans vermektedir.

Parçacık sürü optimizasyonu kullanarak makine öğrenmesi ile konuşma tanıma performansının artırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2019 Diğer
Konuşma tanıma, insan sesinin bilgisayar tarafından algılanması olarak tanımlanmıştır. Konuşma tanıma öznel bir olgudur. Bu alanda birçok araştırmalar yapılmış olmasına rağmen hala birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu alanda çeşitli ilerlemeler sağlanmıştır ve her amaç için farklı teknikler kullanılmaktadır. Bu tezde, Parçacık Sürüsü Optimizasyonu (PSO) ile k-en Yakın Komşuluk Algoritması (KNN), Destek vektör makinaları (DVM) ve yapay sinir ağları (YSA) sınıflandırma tekniklerini bir arada kullanılmıştır. Doğrusal Öngörüm Kodlaması (LPC), konuşma sinyali özelliklerinin çıkarılması için kullanılmaktadır ve destek vektör makinelerinin (SVM) sınıflandırmada önemli bir noktası olan öğrenme aşamasında sezgisel bir algoritma olan Parçacık Sürü Optimizasyonu (PSO) kullanılarak sınıflandırmanın başarısı arttırılmıştır. Bu tezde farklı yaştaki farklı kişilerin sesleri sessiz ve gürültüsüz bir ortamda kaliteli bir mikrofon ile kaydedilmektedir. Her biri 5 kelimeden (Back, go, left, right ve stop) oluşan ve içerisinde 12 kişinin bulunduğu bir veri seti kullanılmaktadır. Eğitim seti 60 örnekten test seti ise 40 örnekten oluşmaktadır ve kelime süresi 1 saniyedir. PSO ile optimize edilmiş konuşma tanıma sisteminde, SVM, KNN VE YSA olmak üzere ayrı ayrı üç sınıflandırma kullanılmıştır . Anahtar Kelimeler: Konuşma Tanıma, Lpc, Pso, Ses, Dvm, Ysa

Pareto-front performance of multiobjective teaching learning based optimization algorithm on time-cost trade off optimization problems

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
Gerçek dünyada, birçok amacı karşılayan en iyi çözümü bulmayı gerektiren birçok problem bulunmaktadır. Bu çözümü elde etmek için çok amaçlı optimizasyon modellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, bu çalışmada, böyle bir, çok amaçlı optimizasyon sürecinin gerçekleştirilmesi için Öğretme Öğrenme Tabanlı Optimizasyon (ÖÖTO) algoritması kullanılmaktadır. Oluşturulan modelin performansı 18 etkinlikten 630 etkinliğe kadar değişen çeşitli yapım projelerinde denenmektedir. Model, Pareto-çözümleri elde etmek için değiştirilmiş uyarlanabilir ağırlık ve baskın olmayan sıralama yaklaşımlarını içermektedir. Ayrıca, modelin ÖÖTO algoritmasının baskın olmayan sıralamayı içeren versiyonunda, bir iyileştirme yapabilmek için önceden bilinen çözümlerin belirli bir miktarı başlangıç popülasyonuna eklenerek model de küçük bir değişim de yapılmaktadır. Böylece, kullanılan modelin Pareto-çözümleri belirleme performansı, literatürden alınan zaman-maliyet ödünleşim optimizasyon problemlerinin tekrardan çözülmesiyle doğrulanmaktadır. Dolayısıyla, bu çalışmada geliştirilen ÖÖTO'ya dayanan çok amaçlı optimizasyon modeli, inşaat mühendisliği ve yönetiminde zaman-maliyet ödünleşim(dengeleme) problemini çözmek için alternatif bir araç olarak tercih edilebilir. Bu nedenle, bu çalışmanın ana katkısının ÖÖTO'nun inşaat yönetimi alanındaki zaman-maliyet ödünleşim(dengeleme) problemlerinin çözümünde ilk kez uygulanmasından açıkça görülebilir.

Parlamenter hükümet sistemleri ve Afganistan için parlamenter hükümet sisteminin uygulanabilirliği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Son yıllarda, karşılaştırmalı hükümet sistemleri kapsamında, demokrasi ve istikrar için en iyi hükümet biçiminin tanımlamasına ilişkin çok sayıda bilimsel eser yayımlanmış ve parlamenter sistemin, başkanlık sisteminden daha uygun olup olmadığı hakkında tartışmalar yapılmıştır. Ancak bu çalışmada, hangi hükümet sisteminin en iyi olup olmadığı tartışmasından ziyade, Afganistan'ın bulunduğu sosyal, kültürel ve tarihi koşullarına göre hangi sistemin daha uygun olduğu konusu ele alınmıştır. Afganistan'da 2001 yılından beri uygulamakta olan başkanlık sisteminin değiştirilmesine yönelik tartışmalar, ülkenin demokratik geçiş sürecinde olması, başkanlık sisteminin katılımcı ve kapsayıcı olmaması, sistemin tekrar otoriterizme kayması gibi kaygıların yanı sıra birçok krizle karşı karşıya kalınmış olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim başkanlık sisteminin uygulama ve deneyimlerine bakınca, söz konusu kaygıların haklılık payı yüksektir. Bu çalışma, parlamenter sisteminin kurumsal özellikleri, demokratik istikrar, birlikte yaşama, iyi yönetişim ve demokrasi gibi konular açısından başkanlık sisteminden daha uygun olduğu iddiasını tartışmaktadır. Bu tespit yapılırken, incelenen bazı parlamenter sistemlerle yönetilen ülkelerin uygulamalarından sonuçlar çıkarmak suretiyle, Afganistan'da parlamenter sistemin uygulanabilirliği ileri sürülmüştür. Dolayısıyla, başkanlık sistemine alternatif bir model olarak parlamenter sisteminin Afganistan'da uygulanabilirliği konusu, elde edilen bulgular ışığında tespit edilmeye çalışılmıştır.

Partial purification and characterization of polyphenol oxidase enzyme from common-morning glory (Ipomoea purpurea)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu çalışmada, in vivo ve in vitro olarak yetiştirilen Ipomoea purpurea (I. purpurea) bitkilerinin polifenol oksidaz aktivitelerinin karşılaştırılması amaçlandı. Bu amaçla yerel bitki ile LS (Linsmaier & Skoog) ortamında in vitro büyütülen bitki yapraklarından ham ekstrakt örnekleri optimum koşullarda hazırlanarak polifenol oksidaz aktiviteleri açısından karşılaştırıldı. Buna göre, bitkisel ham ekstrakt örneklerinden in vitro olarak üretilen bitkiye ait yaprakların yerel bitki örneğine göre katekol substratına karşı daha yüksek polifenol oksidaz aktivitesine (yaklaşık 3 kat daha yüksek aktivite) sahip olduğu belirlendi. Daha sonra enzim, kültür bitkisinden Üçlü-Faz Ayırma (TPP) sistemi ile %57 aktivite geri kazanımı ile 10,5 kat saflaştırıldı. Enzim alt birimine ait moleküler ağırlığı SDS-PAGE ile yaklaşık 12.8 kDa olarak hesaplanırken enzim optimum pH ve sıcaklık değerleri sırasıyla 7,0 ve 30°C olarak belirlendi. Aktivite boyama sonrası kısmen saf enzimde lakkaz, peroksidaz ve katekol oksidaz aktiviteleri tespit edildi. Ayrıca, 20°C ile 40°C arasında enzim aktivitesinin ?%75, pH 7,0 ile 9,0 arasında ?%65 oranında korunduğu tespit edildi. Sonuç olarak I. purpurea bitkisinin bir polifenol oksidaz kaynağı olarak kullanılabileceği önerilmektedir.

Particulate matter 2.5 – PM2.5 mapping using MODIS satellite data and multivariate non-linear regression analysis over Marmara Region – Turkey

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Geomatik Mühendisliği Bilim Dalı
Bu çalışmada, çok değişkenli doğrusal olmayan regresyon analizini kullanarak Marmara Bölgesi, Türkiye için 2013-2017 yılları arasında yer seviyesinde PM2.5 (Partikül Madde 2.5) kuru kütle konsantrasyon dağılımı tahmin edilmiş ve dağılım haritası üretilmiştir. Çalışma, NASA'ya ait TERRA ve AQUA uydularında bulunan MODIS C6.1 (The Moderate Resolution Imaging Spectroradiometer) algılayıcısı ile elde edilen AOD550 nm (Aeorosol Optik Derinlik-550 nm) verileri, ECMWF tarafından üretilen ERA-5 meteorolojik parametreleri, Ulusal Hava Kalitesi İzleme Sistemi'ne ait yer istasyonlarından elde edilen yersel PM2.5 verileri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Uydu görüntülerinden elde edilen MODIS AOD verilerinin doğruluk değerlendirmesi için Türkiye ve yakın çevresinde bulunan üç AERONET istasyonundan elde edilen AOD değerleri kullanılmıştır. Ayrıca, MERRA-2 AOD verilerinin doğruluk performansı ile MODIS AOD verilerinin doğruluk performansı bu çalışma kapsamında AEORONET AOD verileri kullanılarak karşılaştırılmıştır. Çalışmada, MODIS C6.1 AOD550 verileri kullanarak 2013 ve 2017 yılları arasında Marmara Bölgesi, Türkiye için aylık PM2.5 kütle konsantrasyon haritalarının üretilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, Marmara Bölgesi'nde yaşayan nüfusun PM2.5 kirleticilerine maruz kalma durumunun mekânsal-zamansal PM2.5 analizleri ile değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Avrupa Birliği (AB) üyeliğine aday bir ülke olan Türkiye'nin Marmara Bölgesi'ndeki PM2.5 konsantrasyonlarının AB'nin hava kalitesi yönetmeliklerine uygun olarak değerlendirilmesi önerilmiştir. Bunlara ek olarak, çalışma alanı için seçilen meteorolojik parametreler ile PM2.5 arasındaki istatistiksel ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Türkiye ve yakın çevresinde yer alan üç farklı AERONET istasyonundan (ODTÜ-ERDEMLI, Atina-NOA ve Kıbrıs CUT-TEPAK) elde edilen AOD veri setleri, MODIS algılayıcısı ile elde edilen AOD değerlerinin doğruluk değerlendirmesi için kullanılmıştır. AERONET güneş fotometreleri, AOD değerlerini 550 nm' de elde etmemektedir. Doğruluk değerlendirmesinde kullanmak için AERONET istasyonlarında ölçülen AOD 440 nm ve AE440-550'den (Angstrom Exponent) kullanılarak AERONET AOD 550 nm hesaplanmıştır. Ayrıca, günlük yarım saatte bir ölçülen AERONET AOD değerlerinin ortalaması günlük sabah, öğlen ve sabah/öğlen (gün ortası) saatleri için hesaplanmıştır. Terra ve Aqua uydularına ait MODIS C6.1 AOD görüntüleri coğrafi konum dosyaları ve ENVI IDL 5.1 de üretilen bir algoritma kullanılarak geometrik düzeltmesi gerçekleştirilmiştir. MODIS Terra ve Aqua birleşik AOD görüntülerini üretmek için ortak pikseller ArcGIS 10.4 bulunan otomatik ve iteratif bir model kullanılarak birleştirilmiştir. Günlük Terra, Aqua ve Terra/Aqua AOD değerlerini hesaplamak için boyutu 30x30 km (dokuz MODIS piksel) olan pencere kullanılmıştır. Terra ve Aqua sonuçlarının birleştirilmesinin MODIS AOD'nin kullanılabilir veri kapasitesini yaklaşık %24,5 artırdığı görülmüştür. Bunların yanı sıra, MERRA-2 AOD verileri (.netCDF) GeoT

Pasif optik erişim ağlarında fiberdeki doğrusal olmayan olayların sistem performansı üzerindeki birleşik etkilerinin modellenmesi ve benzetimi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Dalgaboyu Bölmeli Çoğullamalı Pasif Optik Ağ (WDM-PON), modern optik ağ iletişim sistemlerinde önemli bir rol oynamakta olup uzak mesafe ağlarda, tasarımda esneklik sağladığı ve iletim kapasitesini önemli ölçüde arttırdığı için iyi bir seçenek haline gelmiştir. Günümüzde, Gigabit Pasif Optik Ağ (GPON) yapıları, erişim ağları için önemli özellikler sağlamaktadır. Kanal başına giriş gücü, kanallar arasındaki mesafe, kanal sayısı ve toplam iletim uzunluğu gibi sistem özellikleri, sistemin performansı üzerinde önemli rol oynamakta olup optik fiberdeki doğrusal olmayan etkiler de sistemin performansını sınırlamaktadır. Optik fiberdeki tüm doğrusal olmayan olaylar arasında, uyarılmış Raman saçılması (SRS) ve dört dalga karışımının (FWM), optik fiberli sistemlerdeki performans sınırlamaları üzerinde en büyük etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Bu tezde, işaret-çapraz karışım oranı (SXR), -SRS'den kaynaklanan modifiye işaret gücünün FWM çapraz karışım gücüne oranı - değişimlerinden yararlanılarak, aşırı yoğun/ yoğun dalgaboyu bölmeli çoğullamalı gigabit pasif optik ağ (UDWDM/DWDM-GPON) sistemleri üzerindeki SRS ve FWM'nin birleşik etkisi ile FWM'nin yalın etkisi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Ayrıca Stokes dalgasının kuvvetlendirme faktörünün -Raman kazancı (GR)- sistem parametreleriyle değişimi de analiz edilmiştir. Benzetim sonuçları, SRS'nin FWM'nin olumsuz etkilerini kompanze ettiğini ve artan kanal sayıları ve kanallar arası boşluk değerleri ile kompanzasyon miktarının arttığını göstermektedir. Ayrıca, Raman kazancının 0.1-5 mW aralığında kanal giriş gücü ile yaklaşık lineer bir değişim sergilediği ve artan fiber uzunlukları, kanallar arası boşluk değerleri ve kanal sayıları ile arttığı gözlemlenmiştir. Sonuçlar, sistem üzerinde SRS ve FWM'nin birleşik etkisi ile FWM'nin yalın etkisi arasındaki önemli farkları vurgulamakta ve mevcut/gelecekteki UDWDW/DWDM-GPON uygulamaları için önemli fikirler vermektedir.

Pasifik ittifakı ülkeleri ve Türkiye dış ticaret rekabet gücü: Karşılaştırmalı bir analiz

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Ekonominin her alanında, iki ülke veya birkaç ülke arasında büyük fırsatlar içeren dış ticaret ilişkilerinin gelişiminin incelenmesi önem taşımaktadır. Küreselleşme sonucu artan rekabet ortamında, bütün ülkeler uluslararası piyasalarda rekabet gücünü arttırarak ekonomik büyüme ve dolayısıyla refah artışına katkı sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu tez çalışmasının amacı, karşılaştırmalı bir analiz yoluyla Türkiye'nin ve Pasifik İttifak ülkelerinin küresel piyasada rekabet gücünün belirlenmesidir. Bu ülkelerin ticari rekabet edebilirliğini analiz etmek ve bu çalışmayı desteklemek için Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük (AKÜ) endeksi kullanılmıştır. Veri kaynağı, iki ve üç hane kodlu (ürün düzeyinde) Uluslararası Standart Ticaret Sınıflandırmasının (SITC) revizyon 3'üdür ve 1998-2018 dönemini kapsamaktadır. Ampirik analiz için, öncelikle malların teknolojik sınıflandırması (faktör yoğunluğu) açısından Türkiye ile Şili, Kolombiya, Peru ve Meksika'nın rekabet gücü karşılaştırmaya çalışmıştır. Akabinde, Türkiye'nin ve Pasifik İttifakı üyelerinin her birinin mukayeseli üstünlüğündeki değişiklikler dinamik yaklaşıma göre değerlendirilmiştir. Türkiye ile Pasifik İttifakı'nın dört üyesi arasındaki rekabet gücü ve ticari tamamlayıcılık derecesi, Spearman sıra korelasyon katsayısı hesaplanarak belirlenmiştir. Son olarak, Türkiye ile Pasifik İttifakını oluşturan ülkelerin rekabet ettiği, verimli ve karşılıklı yarar sağlayan, ticareti artırma ihtimali olan tamamlayıcı mal gruplarının listesi sunulmuştur.

Patates (Solanum tuberosum L.) genotiplerinde transpozon hareketlerinin belirlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Solanacae familyasının bir üyesi olan patates, dünyanın en önemli bitkilerinden birisidir ve günümüzde iki yüz civarında tür ile, dört binden fazla çeşit içerdiği bilinmektedir. Transpozonlarca zengin patates bitkisinde transpozon çalışmaları patates genom projesi ile ivme kazanmıştır. Transpozonlar, genom içinde yer değiştirebilme özelliğine sahip hareketli DNA dizileridir. Bu DNA dizileri, transpozisyon vasıtasıyla bir kromozomal bölgeden bir diğerine hareket ederler. Retrotranspozonlar, genom içindeki hareketli genetik elementlerdir ve patates genomunun yüzde 50'sinden fazlasını oluşturur. Bu çalışmada; Sukkula, Nikita, P-Tst-1, P-Tst-3, P-Tst-6 ve Copia like retrotranspozonlarının hareketleri, patates (Solanum tuberosum L.) bitkisinin 19 çeşidinde, IRAP-PCR moleküler marker tekniği kullanılarak incelenmiştir. İncelenen çeşitlerin yumru ve yaprak dokularından örnek alınmıştır. Çeşitler arasındaki polimorfizm Jaccard benzerlik katsayısı formülü kullanılarak tespit edilmiştir. Yaprak örneklerinden elde edilen PCR ürünlerinde Sukkula, Nikita, P-Tst-1, P-Tst-3, P-Tst-6 ve Copia like transpozonları için çeşitler arasındaki polimorfizm oranları sırasıyla % 0-20, % 0-92, % 0-100, % 0-83, % 0-60 ve % 0-88 aralığında; yumru örneklerinden elde edilen PCR ürünlerinde ise Sukkula, Nikita, P-Tst-1, P-Tst-3, P-Tst-6 ve Copia like transpozonları için çeşitler arasındaki polimorfizm oranları sırasıyla % 0-20, % 0-64, % 0-63, % 0-57, % 0-40 ve % 0-20 aralığında tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, patates çeşitlerinin belirlenmesinde bu retrotranspozonların moleküler markır olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Sukkula, Nikita, P-Tst-1, P-Tst-3, P-Tst-6 ve Copia like, Retrotranspozon, IRAP-PCR

Patlama yükleri etkisindeki betonarme binaların davranışının incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 İnşaat Mühendisliği Bilim Dalı
Bu tez çalışmasında betonarme binaların patlama etkisindeki davranışı ve muhtemel oluşan hasarların belirlenmesi hedef almıştır. Birinci bölümde konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalar, patlama kavramı, patlayıcılar, patlama şok dalgası, patlama etkileri, patlama sınıflandırması, patlama parametrelerin hesaplaması, CONWEP yöntemi, betonun davranışı, plastisite teorisi, sürekli hasar mekaniği ve CDP (Concrete Damaged Plasticity-beton hasarlı plastisite) modeli anlatılmıştır. İkinci bölümde yapılan çalışmalar sunulmuştur. İlk etapta betonarme yapıların modellemesinde kullanılan yöntemleri belirleyebilmek için literatürde mevcut olan patlama yüküne maruz betonarme döşeme sonlu eleman analizi ve laboratuvar çalışması referans alınarak bu döşemenin ABAQUS yazılımında sonlu eleman modeli oluşturulmuş ve analiz edilmiştir. Patlama yükü için Kingry ve Bulmash metoduna dayanan CONWEP yöntemi kullanılmış olup betonarmeyi modellemek için CDP modeli kullanılmıştır. Üçüncü bölümde analizden çıkan hasar sonuçları gerçek deney karşılaştırmıştır. Modellemenin gerçeği temsil ettiğini elde edilmiştir. İkinci etapta, seçilen bir betonarme binanın patlama etkisindeki davranışı ABAQUS programında oluşturulan sonlu eleman modeli üzerinde incelenmiştir. Bu incelemede öncelikle sonlu elaman boyutunun analiz sonuçlarına etkisi belirlenmiştir, ardından betonarme binanın patlama etkisindeki davranışı, farklı patlayıcı miktarları kullanılarak binadan farklı mesafelerde ve zeminden farklı yüksekliklerde oluşturulan toplam 9 patlama senaryosu için analiz edilmiştir. Analizlerde hasar dağılımına ve enerji çıkışlarına bakılarak değerlendirmeler yapılmıştır.

Patlama yükünün betonarme ve yığma binalara etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2018 Yapı Bilim Dalı
Günümüzde bina ve altyapı tesislerine yönelik çeşitli patlayıcı saldırılar nedeniyle, bu yapıların tasarımı patlamalara karşı yerinden ele alınabilir ve sonuç olarak güvenli hale gelmesi sağlanabilir. Bu saldırılar gönüllü veya istemsiz olabilir. Maalesef, düşmanca veya gönüllü sabotajlar, patlamalar ya da şok, inşa edilen tesislerin hizmet süresi boyunca maruz kalabileceği olağan yük senaryolarının bir parçası haline gelmiştir. Dünya genelinde terörist organizasyonlar tarafından şehir merkezlerine saldırmak için bombalı araç kullanımı son yıllarda oldukça artmıştır. Bir bina dâhilinde ya da yakınlarında meydana gelen bomba patlamasından sonra, ciddi hasar ortaya çıkabilir veya bina tamamen yıkılabilir. Bir patlama, parlak bir ışık ve duyulabilir bir dalga ile nitelenen depolanmış enerjinin ani olarak serbest bırakılmasıdır. Bu enerjinin bir kısmı termal ışıma olarak diğer kısmı ise havaya hava dalgası ve toprağa (yere) radyal genişleyen şok dalgası olarak yayılır. Bir patlayıcının infilak etmesinden kaynaklanan sıcak gazların ani olarak yayılması, havada ilerleyen bir şok dalgası olarak adlandırılan bir basınç dalgasına yol açmaktadır. Bu patlama dalgası aniden çevre basınç değerini atmosfer basıncının üzerine çıkarır. Bu, da patlama kaynağından dışarı doğru genişleyen ve azalan pozitif fazlı bir şok dalgasını işaret eder. Kısa bir sure sonra, cephe gerisindeki basınç ortam basıncının altına düşebilir. Bu negatif faz süresince yerel vakum oluşur ve hava merkeze doğru emilir. Bu da patlama kaynağından uzak mesafelerdeki yıkıntıları sürükleyen yüksek emiş rüzgârına refakat eder. Patlamalar sonrasında görülen en yaygın hasar biçimi, duvarların göçmesi, pencerelerin genişleyip patlaması, taşıyıcı elemanlarda bozulmalar şeklindedir. Bunun yanı sıra doğrudan patlama ve enkaz etkisi, yapısal çökme, yangın ve duman gibi birçok neden yaralanma ve ölümlere yol açabilir. Günümüz teknolojisi ve sonlu elemanlar yazılımları ile patlama yükleri etkisinde bırakılmış olan betonarme ve yığma binaların modellenmesi ve sayısal analizleri rahatlıkla yapılabilmektedir. Ancak bu tarz ticari yazılımlara patlama etkisi durumu için ek bazı yazılımlar yapmak gerekmektedir. Ya da sonlu elemanlar programı ile yapılacak analiz ve modellemelerde patlama etkisinin ne şekilde ele alınacağı çok iyi bilinmelidir. Bu tez çalışmasında Patlama etkisinin betonarme ve yığma binalarda etkisinin irdelenmesi için ele alınan binalar sonlu elemanlar yöntemi ile modellenmiş, modellere farklı mesafelerden bomba patlaması dikkate alınarak binanın yapısal cevapları elde edilmiştir. Bununla birlikte ele alınan binaların şiddetli dinamik yükleme koşullarını da kapsayan ve/veya yapıya bağlı olan muhtemel tüm etkiler göz önünde bulundurularak tüm yaşamı boyunca yeterli performansı sağlayabilmesi için sürdürülebilir bir tasarım ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaçla betonarme binanın zemin katında yer alan elemanlar FRP ile güçlendirilmiş, patlama etkisi FRP yapılmayan bina modelinin sonuçları il

Patlıcan bitkisi su verim ilişkisinin Fao-Aquacrop modeli ile değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
AquaCrop, farklı sulama yönetimi ve çevre koşulları altında yetiştirlen ürün verimini az sayıda girdi kullanarak simüle edebilen, dinamik bir su kullanım modelidir. Bu çalışmada yarı kurak iklimin hüküm sürdüğü Türkiye'nin Samsun ili Bafra ilçesinde üç büyüme döneminde (2015, 2016 ve 2017), damla sulama sistemi ile farklı su kısıtı uygulamaları altında yetiştirilen patlıcan için AquaCrop modelinin (V5.0) uygulanabi-lirliği değerlendirilmiştir. Çalışmada tam sulama (S1:% 100) ve kısıtlı sulama uygula-maları (S2:% 75, S3:% 50, S4:% 25 ve S5:% 0) uygulanmıştır. 2015,2016 ve 2017'den elde edilen veriler, evapotranspirasyon (ETo), son ürün verimi (Y), bitki örtüsü (CC), biyokütle (B) ve toprak suyu içeriğinin (SWC) kalibre edilmesi için kul-lanılmıştır. Ayrıca, tüm yıllardan elde edilen veriler AquaCrop'tan simüle edilmiş veri-lerle karşılaştırmıştır. Bu çalışma, toprak su içeriği ve biyokütle için elde edilen, belir-leme katsayısı (r2) ve Willmott'ın endeksinin (d) istatistiksel olarak modellerin per-formansı değerlendirilmiştir. Performans değerleri toprak su içeriği için belirleme katsayısı (r2) 0.62 ile 0.88, Willmott'ın endeksi (d) 0.99 olarak belirlenmiştir. Biyokütle için performans değerleri belirleme katsayısı (r2) 0.91 ile 1, Willmott'ın endeksi (d) 0.96 ile 0.97 olarak belirlenmiştir. Bitki örtüsü ve su verimliği istatistiksel olarak göz-lemlenen ile model verileri arasında yüksek oranda ilişki bulunmuştur. Ayrıca, referans evapotranspirasyon sonuçları gözlenen ve model arasında iyi bir uyum göstermiştir. Sonuç olarak, AquaCrop modelinin, yarı kurak bölgede damla sulama ile tam ve kısıtlı sulama uygulamlarında bitki terlemesi ve topraktan olan buharlaşmayı ayırarak patlıcan gelişimini tahmin etmede ve sulama programlamasında uygun bir araç olarak kullanılabileceği belirlenmiştir.

Pazarlamada yapay zekânın kullanımı: Yapay zekâ pazarlama araçlarının tüketici kabulüne ilişkin bir araştırma

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Üretim Yönetimi ve Pazarlama Bilim Dalı
Dördüncü endüstri devrimi ana gücü olarak bilinen yapay zekâ günümüze kadar farklı alanlarda oldukça önemli değişimlere yol açmıştır. Bu araştırmada pazarlama alanında yapay zekâ araçlarının kullanımı ve özelliklerini araştırmayı, ayrıca teknoloji kabul modeli kapsamında kullanıcıların alışverişte kullanılan chatbotlara yönelik tutum ve kullanma niyetlerini etkileyen faktörlerin ortaya koyması amaçlanmıştır. Bu hedefe yönelik Türkiye'de 15 yaş ve üzeri çevrimiçi ortamda akıllı araçlarla alışveriş yapan bireylere çevrimiçi anket formu aracılığıyla ulaşılmıştır. Veri toplama süreci sonunda toplanan veriler Yapısal Eşitlik Modellemesi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda Türkiye'de yapay zekâ araçlarının alışveriş sürecinde düşük seviyede kullanıldığı bulunmuştur. Önerilen araştırma modeli YEM analiziyle değerlendirilmiştir. Analiz sonucunda algılanan eğlence, algılanan zekâ yapay zekâ araçlarına karşı tutumu pozitif etkilediği bulunmuştur. Tutumun da kullanma niyeti üzerinde pozitif etkisi bulunmuştur. Araştırma sonuçları hem pratik anlamda hem teorik anlamda önemli katkılara sahiptir.

Pazarlarda satılan peynirlerde genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz üreten enterobacteriaceae varlığının belirlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Amaç: Bu çalışma, Samsun bölgesinde satışa sunulan peynirlerde, genişlemiş spektrumlu beta laktamaz (GSBL) üreten Enterobacteriaceae varlığını belirlemek ve direnç oluşumundan sorumlu genleri PCR tekniğiyle saptamak amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metod: Samsun Merkezi'nde kurulan semt pazarlarından alınan toplam 150 adet peynir örneği (25 beyaz peynir, 25 kaşar peyniri, 25 örgü peynir, 25 köy peyniri, 25 kuymak peyniri ve 25 çökelek peyniri) materyal olarak kullanıldı. Numuneler, E.E. Broth içerisinde ön zenginleştirme işlemine alındı ve daha sonra GSBL kromojen agara geçildi. Şüpheli koloniler CLSI (2013) talimatlarına göre kombine disk difüzyon metoduyla GSBL yönünden analiz edildi. PCR ile CTX, TEM ve SHV genlerinin varlığı belirlendi. BD Phoenix sistemi kullanılarak elde edilen izolatların bakteriyel tanımlanması ve EUCAST kriterlerine göre antimikrobiyel (MİK değeri) duyarlılık testleri yapıldı. Bulgular: İncelenen 150 peynır örneğinin 34 (% 26,6)ndan 148 adet GSBL pozitif izolat elde edildi. Bakteriyel tanımlamada 148 izolatın 79'u Escherichia coli (% 54,5), 39'u Klebsiella pneumoniae (% 26,3), 16'sı Klebsiella oxytoca (% 10,8), 5'i Citrobacter youngae (% 3,4), 4'ü Shigella bodii (% 2,7), 2'si Klebsiella ozaenae (% 1,53), 2'si Enterobacter cloacae (% 1,53) ve 1 tanesi Enterobacter aerogenes (% 0,67) olarak belirlendi. PCR analizinde, izolatların 64'ünün blaCTX-M genini (% 43,2), 39'unun blaTEM genini (% 26,3) ve 16'sının blaSHV genini (% 10,8) taşıdığı gözlendi. Sonuç: Semt pazarlarında satışa sunulan peynirlerin GSBL üretebilen enterik bakteriler için önemli bir kaynak olduğu, dolayısı ile gıda güvenliği ve halk sağlığı açısından büyük bir risk unsuru olabileceği belirlendi.