Thesis Search




SEARCH RESULTS

Poverty level characterizations via feature selection and machine learning

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Telekomünikasyon Bilim Dalı
Yoksulluk seviye tespiti hassas, güncel ve güvenilir sosyo-ekonomik hane halkı verisine ihtiyaç duymaktadır. Öte yandan çoğu gelişmekte olan ülkede gelir, tüketim, yaşam türü verilerin güvenilir olarak elde edilmesi zor ve pahalıdır. Bu tür veriler uzun ve detaylı anketler gerektirir. Gelişmekte olan ülkelerin bu tür veri elde etmelerindeki güçlük nedeniyle veri azdır; bu da hane halklarına yönelik iyileştirme politikalarını geliştirme aşamasında zorluklara neden olmaktadır. Zira, ekonomik karakteristiklerin hassas ölçümü toplum politikaları üretmek açısından elzemdir. Bu tür durumlarda makine öğrenmesi yaklaşımlarını ele almak son derece faydalı olabilir. Maalesef makine öğrenmesi algoritmaları genel olarak kara kutu formatında olup, gerçekleştirdiği öğrenmenin ve sınıflandırmanın hangi parametrelere ve özniteliklere dayandığı çoğunlukla belirsizdir. Detay vermek gerekirse; bir hanenin yoksul olarak categorize olmasına neden olan niteliklerin neler olduğu konusunda makine öğrenme yöntemleri doğrudan sonuç üretmemektedir. Bu nedenle, bu çalışmada yoksulluk konusuna sadece gelirin belli seviyenin altında kalması şeklindeki tek boyutlu yaklaşımı kullanmayarak, bunun yerine çok boyutlu bir perspektif ele alınmaktadır. Yöntemimizin uygulaması ve faydalı olup olmadığı Inter-Amerikan Gelişim Bankası tarafından Kaggle'a yüklenen Kosta Rika veri seti üzerinden değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yoksulluk karakterizasyonu, Yoksulluk ölçümü, Çok boyutlu yoksulluk, Öznitelik çıkarımı, Makine öğrenmesi

Power control of series-series resonant converter based battery charger through harmonic current control method

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Diğer
Li-İyon bataryalar hem sivil hem de askeri uygulamalar için günden güne yaygınlaşmaktadır. Bu yaygınlaşmanın sonucu olarak da yüksek verimli ve kompakt batarya şarj sistemlerine gereksinim doğmaktadır. Yumuşak anahtarlama özelliğine sahip dönüştürücüler anahtarlama frekansının yüksek tutulmasına izin verirler ve dönüştürücü boyutlarının küçülmesine yol açarlar Seri rezonansa dayalı dönüştürücüler de yumuşak anahtarlama özelliğine sahip olmakla birlikte, bu dönüştürücüler için yaygın olarak kullanılan Darbe Genişlik Modülasyonu ve Frekans Modülasyonu il denetim yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlar bulunmaktadır. Bu yöntemler kullanıldığında hafif yüklerde yumuşak anahtarlama özelliği kaybedilmekte, çatallanma olgusu karşımıza çıkabilmekte veya anahtar iletim kayıpları artabilmektedir. Öte yandan, Harmonik Akım Denetim yöntemi, geniş bir yük aralığında hem iletime geçerken hem de tıkamaya geçerken yumuşak anahtarlama özelliğini koruyabilmektedir. Bu tez çalışmasında iki tane Li-İyon batarya, yönetim sistemleri ile birlikte tasarlanmıştır. İlk batarya 300 Wh (28,8 V, 9,9 Ah) kapasitesinde olup, küçük güçlü askeri uygulamalar için uygundur. İkinci batarya 1500 Wh (38,4 V, 40 Ah) kapasitesinde olup, küçük güçlü elektrikli araç uygulamaları için uygundur. Daha sonra Seri-Seri Rezonans Dönüştürücü tasarlanarak üretilmiş ve Harmonik Akım Denetim Yöntemi ile denetlenmiştir. Bu yöntem iyi bir yük regülasyonu da sağlamaktadır. Herhangi bir ekstra donanım kullanmadan, geniş bir yük aralığında geleneksel frekans modülasyon yönteminin sağladığından daha iyi bir verim elde edilmiştir.

Power management strategy of stand-alone microgrid with hydrogen fuel cell and renewable sources

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Elektrik Tesisleri Bilim Dalı
Dağıtık üretim sistemlerinin artmasıyla birlikte mikroşebekenin kararlılığı ve güvenilirliği önemli bir konu haline gelmiştir. Ayrıca, güç yönetim stratejisine (GYS) bağlı olan sistem verimliliği de çözülmesi gereken zorluklardan biri haline gelmektedir. Farklı üretim sistemleri farklı özelliklere sahiptir. Bu nedenle yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerji depolama sisteminin koordinasyonununda olduğu gibi birleşme ve koordinasyon konuları sistem verimliliğinin yüksek seviyelere ulaşmasını sağlayabilir. Diğer taraftan, hidrojen üretim ve depolama tekniklerinin geliştirilmesiyle, yakın bir gelecekte hidrojen yakıt üniteleri de mikroeşebekenin bir parçası olacaktır. Bu tez çalışmasında, yenilenebilir enerji ve hidrojen yakıt hücresine sahip mikroşebeke için çevrimiçi (online) Adaptif Model Tahmini Kontrol (AMTK) tabanlı güç yönetimi stratejisi ile enerji tüketimi ve msikroşebeke ömrü arttırılırken, hidrojen tüketimini en aza indirmek amaçlanmıştır. İlk olarak, güneş paneli, rüzgar türbini, proton değişim membranlı yakıt hücresi, batarya ve eletroliz içeren örnek mikroeşebekenin simulink modeli sunulmuştur. Sonrasında güç yönetim strateji problemi, mikroşebeke sisteminin kontrol yapısına göre basitleştirilmiştir ve sistemin tahmini model kontrolü ile maliyet fonksiyonu tasarlanarak standart ikinci derece programlama formatına aktarılarak problemin çözülmesi sağlanmıştır. Ayrıca, farklı hedeflerin ağırlıklarını sistem durumuna göre otomatik olarak ayarlamak için adaptif algoritma kullanılmıştır. Önerilen güç yönetim stratejisinin performansını ölçmek amacıyla, normalde Hibrid Elektrikli Araçlar (HEA) 'da kullanılan, eşdeğer enerji minimizasyon yöntemi (EEMY) durum analizinde uygulanmıştır. MATLAB-Simulink TM 'den alınan çeşitli durum analizi simülasyon sonuçlarına göre, güç yönetim stratejisinin batarya doluluk oranının (SoC) kontrol edilmesinde, hidrojen yakıt ünitesi kullanım ömrünün uzamasında ve batarya şarjı sürdürülebilirliği üzerinde önemli iyileşmeler sağladığı saptanmıştır.

Power politics and recognition in international relations: The case of Abkhazia

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Bu tez yeni devletlerin tanınma/tanınmama sürecini ve bu süreçte uluslararası hukuk ve jeopolitik değerlendirmelerin rolünü analiz etmektedir. Rusya ve diğer altı BM üyesi için yeni bir devlet fakat uluslararası toplumun kalanı için donmuş bir bölgesel problem olan Abhazya bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Uluslararası toplumun bazı üyeleri tanırken diğerlerinin tanımaması sorusu çerçevesinde tanıma ile devlet çıkarları arasındaki ilişki değerlendirilecektir. Büyük güçlerin karar ve politikaları diğer devletleri de etkilediği için mühimdir. Bu yüzden ABD, AB ve Rusya'nın hedef ve siyasetleri derinlemesine ele alınmaktadır. Abhazya özelinde tanıma ya da tanımama kararı, bu çalışmaya göre uluslararası hukukun farklı yorumlanmasından ziyade Batı ve Rusya arasındaki jeopolitik rekabetin bir sonucudur. Bu çalışma Abhazya'nın devlet olup olmamasını ya da kısaca değinilse de tanınma mücadelesini sorgulamayı amaçlamamaktadır. Bu çalışmanın hedeflerinden biri uluslararası hukukun muğlaklığının altını çizmektir. Büyük güçler bu muğlaklığı kendi jeopolitik çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Bu çalışma öncelikle tanıma teorisini ele almaktadır. İkinci bölüm Abhazların kendi devletlerini inşa etme isteklerinin tarihçesine değinmektedir. Son bölüm ise büyük güçlerin dış politikası ile uluslararası toplumu devlet olduğu hususunda ikna etmeye çalışan Abhazya'nın şimdiki siyasi durumu arasındaki ilişkiyi tartışacaktır. Anahtar kelimeler: Tanıma, Güç Siyaseti, Uluslararası Hukuk, Abhazya, Rusya, AB, ABD

Predatör Anthocoris minki Dohrn (Heteroptera:Anthocoridae)'nin çiftleşme davranışları

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2015 Diğer
Anthocoris minki Dohrn (Heteroptera: Anthocoridae), antepfıstığı bahçelerinde zararlı Agonoscena pistaciae Burckhardt and Lauter (Homoptera: Psyllidae)'nin biyolojik mücadelesinde ümit var bir Anthocoris türüdür. Bu çalışmada, A. minki'nin çiftleşme davranışları araştırılarak bu türün üremesinde cinsiyetlerarası etkileşimin etkisi incelenmiştir. Bu çalışmada çiftleşmemiş dişiler hayatı boyunca hiçbir yumurta bırakmamış ve bunun aksine çiftleşmiş dişilerde minimum 4.13 dakika çiftleşme süresi olanları yumurta bırakmıştır. A. minki dişilerinin ilave çifteşmesi, bıraktığı yumurta sayısını azalmıştır. Çiftleşmiş dişilerin yanında beş tane erkek olduğunda, yanlız olan çiftleşmiş dişilerin bıraktığı yumurta sayısına göre daha az yumurta bırakmıştır. Ayrıca, her erkek, üç dişi ile bir gün içerisinde sırayla ve 1. ve 2. gün çiftleşmeler arasında aralık vererek, erkeklerin dölleme olanakları da test edilmiştir. Sonuçlara göre erkeklerin çok eşli (polygamous) olduğu görülmüş olup; sunulan bütün dişileri başarılı bir şekilde döllemişlerdir. Sonuçta, birinci sırada çiftleşmiş dişi tarafından bırakılan toplam yumurta sayısının, aynı erkek tarafından daha sonra çiftleşmiş dişilerin bıraktığı yumurta sayısına göre anlamlı bir şekilde daha fazla olduğu görülmüştür. Çiftleşmeler arasında verilen aralıklar, erkeklerin üremesinde önemli bir etkiye neden olmamıştır.

Predictive and adaptive channel estimation models for cooperative wireless communications

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 Telekomünikasyon Mühendisliği Bilim Dalı
Kablosuz haberleşme ağlarında çok yollu sönümleme, gölgeleme ve gürültü bilinen en yaygın kanaldan kaynaklı bozucu etkenlerdir. Bu yüzden son yıllarda birçok farklı yöntem ve teknikler, kablosuz kanalları iyileştirmek ve alıcıda iletilen işareti geri oluşturmak için araştırılmaktadır. Bunların arasında verici ve alıcı istasyonlarda çoklu anten kullanan ve etkin bir teknik olan çok giriş çok çıkışlı sistemler (MIMO), sönümleme etkisini doğrudan kaldıran, ağ kapasitesini arttıran ve daha güçlü bir sistem sağlayan çeşitleme ortamı yaratmak için önerilmiştir. Kablosuz haberleşme ağlarında MIMO sistemler kaydadeğer çeşitleme kazancı sağlamalarına rağmen çok anten kullanımı; araç-gereç boyutu, hesaplama karmaşıklığı ve güç tüketimi nedenleriyle kablosuz terminaller için uygun değildir. Bu yüzden, işbirlikli haberleşme, alıcı ve verici istasyonlarda tek anten kullanan alternatif bir teknik olarak doğdu. İşbirlikli haberleşme, sanal anten dizisini şekillendirmek için MIMO sistemlerdekine denk olan uzay çeşitleme kazancı sağlayan komşu düğümleri kullanır. İşbirlikli haberleşme, maliyet verimli, kullanışlı ve çok yollu sönümleme etkisini azaltan, kapsama alanını artıran, daha az yer kaplayan, düşük güç tüketen ve kanal band genişliğini koruyan gelecek nesil kablosuz ağların en iyi teknolojisidir. İşbirlikli haberleşme teknikleri, ağ türüne bağlı olarak değişen farklı yapılara sahiptir. İşbirlikli çalışma, kullanıcılar veya gezgin istasyonlar (MS) arasında, baz istasyonları (BS) veya çok hücreli işlemede ve BS ile MS arasında aktarma istasyonları (RS) yoluyla veya diğer MS için RS olarak uyarlanmış MS yoluyla gerçekleştirilebilir. RS kullanan birlikte çalışma, ağ kapsama alanının genişletilmesi, güvenilir haberleşme, hacim arttırılması, maliyet verimliliği ve kolay uygulanabilirliği gibi özellikleri dahil eden sayısız üstünlüklerinden dolayı literatürde oldukça fazla kullanılmıştır. Aktarma işbirlikleri işaret işleme için farklı protokolleri kullanır ve bunlar arasında en yaygın kullanılanları kuvvetlendir ve aktar (AF) ile çöz ve aktar (DF) protokolleridir. AF, iletilen işaretin gürültülü halini kuvvetlendirerek yeniden hedefe gönderen basit bir işbirlikli işaretleşme yöntemidir. Gürültünün de kuvvetlenmesine rağmen hedef, iletilen işarertin bağımsız sönümlenmiş hallerini alır ve veri sezimi için en iyi karar vermeyi gerçekleştirmeyi sağlar. AF, araştırmalarda oldukça dikkat çekmiştir ve işbirlikli haberleşmenin anlaşılmasında çok kullanışlı olmuştur. DF ise çözüp tekrardan kodlayarak alınan işareti yeniden ileten sayısal bir tekrarlayıcı devresidir. Gürültüye karşı yüksek başarım sağlamasına rağmen, uçtan uca gecikme kısıtları ve uygulanabilirlik gerçek dünya uygulamalarında bir sorun olarak yer tutmaktadır. Tezde çoklu aktarma birimleri ile oluşturulan işbirlikli haberleşme ağları, kanal bozuklukları problemini çözmek ve kablosuz ağlarda işaret kalitesini arttırmak için ele alınmıştır. Dahası, kablosuz haberleşme ağ yapısı sebebiyle alıcı her zaman

Predictive control of grid connected photovoltaic system

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Bu tezde, DC-DC yükseltici dönüştürücülü ve DC / AC nötr kenetlemeli (NPC) üç seviyeli eviricili şebekeye bağlı fotovoltaik (PV) dizisi analiz edilmiştir. DC-DC'ye yükseltici dönüştürücü, güneş panellerinden maksimum gücü çıkarmak için kullanılır. Tek fazlı üç seviye evirici, DC - DC çevirici ve şebeke arasında ara yüz oluşturmak için kullanılmıştır. Bu çalışmada, maksimum güç noktası izleme (MPPT) metodolojileri araştırılmış, geleneksel değiştir ve gözlemle (P&O) ve parçacık sürüsü optimizasyonu (PSO) yöntemleri karşılaştırılmıştır. Üç seviyeli invertör kendine özgü anahtarlama yapısıyla sabit bir ortak mod voltajı sağlamaktadır. Evirici çıkış gücünün kontrolü, oransal rezonans ve harmonik kompansatör denetçilerinin kullanıldığı ortogonal sinyal üretim metodolojisi ile gerçekleştirilmiştir. Sistemin modellemesi MATLAB / SIMULINK ortamında tasarlanmış ve analiz edilmiştir. Ek olarak, fotovoltaik dizinin maksimum güç noktası takip işlemi sırasında DC-DC'ye yükseltici dönüştürücünün endüktans akımını kontrol etmek için ketirilebilir akım kontrolü kullanılmıştır. Çalışmada kestirilebilir akım kontrolü ile çalışan çeşitli MPPT metodolojilerinin hızları ve sağlamlığı gösterilmiştir. Görev zamanlı P&O ve PSO algoritmaları, ve gerilim tabanlı P&O ve PSO tabanlı kestirilebilir akım kontrol yöntemlerinin simülasyon modelleri oluşturulmuş ve bu yöntemlerin simülasyonları MATLAB/Simulink' te yapılmıştır.

Pregabalin'in deneysel hot-plate ve tail-flick testleri ile oluşturulan somatik ağrı modelindeki antinosiseptif etkisinde kolinerjik ve serotonerjik sistemin rolünün araştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Amaç: Pregabalin (PGB), gabapentin gibi gamma-aminobütirik asit analoğu olup; antinosiseptif, antihiperaljezik ve antiallodinik bir etkiye sahip olduğu ve presinaptik uçta voltaj bağımlı kalsiyum kanallarının (VGCCs) alfa-2-delta alt ünitesi vasıtasıyla çeşitli etkileri meydana getirdiği bilinen bir ilaçtır. PGB'nin nöropatik ağrı, insizyonel yaralanma, inflamatuvar yaralanma, akut postoperatif ağrı ve kronik ağrı sendromlarında çeşitli modellerde etkili olduğu gösterilmiştir. PGB'nin, tail-flick ve hot-plate gibi birtakım ağrı testleri ile yapılan çalışmalarda antinosiseptif etkiye sahip olduğu bildirilmiştir. Aynı zamanda kolinerjik ve serotonerjik sistemin ağrı mekanizmasında rol oynadığı bilinmektedir. Fakat pregabalinin antinosiseptif etki mekanizmasında nosiseptif yolakların katkısı konusunda yeterli veri yoktur. Bu çalışmada çeşitli dozlarda uygulanan PGB'nin antinosiseptif etkisi ve bu etkide kolinerjik ve serotonerjik sistemin rolü araştırılmıştır. Materyal ve Metot: Çalışmada kullanılan bütün farelerde PGB'nin antinosiseptif etkisi ve bu etkide kolinerjik ve serotonerjik sistemin rolü tail flick ve hot plate testleri ile değerlendirildi. Lokomotor aktivite cihazı ile motor aktiviteleri ölçüm kontrolleri yapıldı. Bulgular: Pregabalin 30 ve 100 mg/kg dozlarında 30. dakikada saline göre istatistiksel olarak anlamlı bir antinosiseptif etki meydana getirdi. PGB'nin bu antinosiseptif etkisi selektif olmayan 5-HT2 antagonisti olan ketanserin (1 mg/kg) ve muskarinik reseptör antagonisti olan atropin (1 mg/kg) tarafından engellenmiştir. Sonuç: Bu sonuçlar, PGB'nin antinosiseptif etkisine kolinerjik ve serotonerjik sistemin aracılık ettiğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Pregabalin; antinosiseptif; ketanserin; atropin

Prejudice and its relation to the self-esteem of Yemeni university students in Turkey

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Psikoloji Bilim Dalı
Bu çalışma, Türkiye'de üniversite eğitimi alan Yemenli öğrencileri arasında önyargı ve benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Öğrencilerin önyargı puanları arasındaki farklılıklar ile benlik saygısı puanları arasındaki farklılıklar cinsiyet, yaş, yaşanılan şehir, eğitim seviyesi, burs alıp almama durumu, akademik başarı ve uzmanlık alanı gibi değişkenler göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Çalışma, Türkiye'nin dokuz farklı şehrinde öğrenim gören 308 Yemenli üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma verilerini toplamak için önyargı ölçeği ve Rosenberg benlik saygısı ölçeği kullanılmıştır. Sonuçlar, önyargının benlik saygısı ile negatif bir ilişki gösterdiğini olduğunu ortaya çıkarmıştır. Önyargı önemli bir faktördür ve alt faktörlere sahiptir ve bu alt faktörlerin hepsi birbirleriyle ilişkilidir. Ayrıca, cinsiyet, yaş ve bursla ilişkilendirilen önyargıda anlamlı farklılıklar bulunurken, diğer değişkenlerin önyargıda herhangi bir farklılık göstermediği saptanmıştır. Ayrıca cinsiyet ve öğrencilerin okuduğu bölümlere bağlı olarak benlik saygısı konusunda farklılıklara rastlanılmış olmakla beraber, değişkenlerin geri kalanı benlik saygısı üzerinde herhangi bir farklılık göstermemiştir. Çalışmanın bulguları ilgili literatür ile tartışılmıştır.

Preparation and characterization of different graphene based-materials and investigation in graphene/silicon schottky junction solar cell

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Diğer
Bu tezde, kolay ve uygun maliyetli yöntemler kullanılarak grafenin üç formu sentezlenmiştir. Grafen oksit (GO) tozu modifiye edilmiş Hummers yöntemiyle, birkaç katmanlı grafen pulları (FLG) sonikasyon ve mikrodalganın yanı sıra elektrokimyasal eksfoliasyon yöntemiyle ve tek katmanlı grafen levha da kimyasal buhar biriktirme yöntemiyle (CVD) üretilmişlerdir. Düzlemsel boyutu 4-80 µm olan saf grafen oksit başarıyla üretilmiştir. Yüksek kaliteli FLG pulları elektrokimyasal eksfoliasyon (EE) yöntemiyle başarıyla sentezlendi, ardından DMF'de sonikasyon ve hızlı mikrodalga (MW) işlemi yapıldı. Raman spektrumları, nihai üründe birkaç katmanlı grafen oluşumunu doğrulamaktadır. Yüksek kaliteli tek katmanlı grafen levha, geçiş metali olan bakır folyo üzerine CVD yöntemi ile sentezlendiği Raman spektroskopisindeki I2D/IG = 2,05 ve düşük kusur yoğunluğu ID/IG = 0,14 ile teyit edilmiştir. Grafen esaslı fotovoltaik cihaz incelenmiştir, üst görünüş yapısında aktif alanı 0,11 cm2 olan grafen levha olan grafen/silisyum (G/Si) Schottky cihazını üretmek için CVD'de üretilen grafen ve n-tipi silikon altlıklar kullanılmıştır. Schottky cihazını elde etmek için orta ve yüksek katkılı n tipi silisyumun etkisi de araştırılmıştır. Ayrıca, SiO2'nin dağlanma süresi ile grafenin ve p tipi katkılı grafenin ısıl tavlanmasının etkisi de incelenmiştir. Tavlama işlemi, PMMA kalıntısında kayda değer bir azalma gösterirken, nitrik asit buharları ve GO dispersiyonu ile p-katkılı grafen, grafenin çalışma fonksiyonunda bir artış göstermiştir. En iyi elde edilen güç dönüşüm verimliliği (PCE), termal tavlama ve sentezlenmiş GO ile katkılamadan sonra saf grafen/orta katkılı n-Si'de % 3,2 ve p-katkılı grafen/yüksek katkılı n-Si Schottky eklemli güneş hücresinde yaklaşık % 2,24 bulunmuştur.

Preparation and characterization of fast-dissolving desloratadine oral film for geriatric use

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu çalışmanın amacı, geriatride alerjik semptomları tedavi etmek için hızlı parçalanma süresi ve uygun mekanik mukavemete sahip 5 mg desloratadin yüklü ağızda dağılan film (ODF) geliştirmek ve hasta uyumunu ve rahatlığını artırmaktır. Film oluşturucu ajan olarak hidroksipropil metilselüloz (HPMC), polivinil alkol ve Eudragit RS 100 kullanılmıştır. HPMC, film oluşturma yeteneği, şeffaflık ve yapışkanlık açısından en iyi polimerlerden olduğu için tercih edilmiştir. Plastikleştirici olarak polietilen glikol 400 ve gliserol (Gly) kullanılmıştır. Etkin madde yüklü formülasyonlar, farklı oranlarda HPMC ve plastikleştiriciler kullanılarak hazırlanmıştır. Elde edilen filmler parçalanma süresi, katlanma dayanıklılığı, yüzey pH'sı, ağırlık değişimi, kalınlık, taramalı elektron mikroskobu kullanılarak yüzey morfolojisi değerlendirmesi, etkin madde mikra tayini, içerik tekdüzeliği, nem kaybı, nem alımı, ilaç-eksipiyan uyumluluğu için fizikokimyasal karakterizasyon açısından değerlendirilmiştir. Seçilen tüm filmler 14 saniyeden daha kısa sürede parçalanmıştır. Filmlerin çoğu, 100'den büyük bir katlanma dayanıklılığı değeriyle iyi mekanik özellikler sergilemiştir. Seçilen filmlerin çoğunda ağırlık, kalınlık ve etkin madde miktarında tekdüzelik elde edilmiştir. Yüzey pH'sı kabul edilebilir aralık içinde bulunmuştur (6.4-6.8). Tüm filmlerde önemli bir nem kaybı olmamasına rağmen, plastikleştirici olarak Gly içeren filmlerde nem alımı çekme meydana gelmiştir. Filmlerde pürüzsüz bir yüzey elde edilmiş ve etkin madde-eksipiyan uyumluluğu kanıtlanmıştır. Geleneksel çözünme testi aparatı kullanılarak ağız boşluğu fizyolojik koşullarının simüle edilmesiyle ilişkili zorluklar nedeniyle tüm filmler için çözünme testi yapılamamıştır. Bununla birlikte, ilacın % 87'inden fazlasının 4. dakikada salındığı tespit edilmiştir.

Preparation and investigation of pH-sensitive hydrogels/nanoparticles for drug delivery

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
Vücuda ilaç alım yollarından olan oral ilaç uygulaması, genel olarak en uygun ve konforlu yollardan biri olarak düşünülmektedir. Ancak, insülinin etkili bir şekilde oral olarak verilmesi biyoyararlanım probleminden ötürü oldukça zordur. Son yıllarda diyabet tedavisinde daha etkili bir oral insülin sistemi geliştirmek için yoğun bir çaba vardır. PH'a duyarlı polimerik nanopartikül sistemleri, insülinin oral yoldan verilmesi için en önemli ve umut verici stratejilerden biridir. Bu stratejide, nanopartiküllerden insülinin salım hızı pH değerlerinden etkilenmektedir. Bu şekilde midenin asidik ortamından insülin için bir koruma sağlanabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, kitosan (CS) ve alginat (ALG) katmanları ile kaplı poli (?-kaprolakton) (PCL) çekirdeğe dayanan, insülinin oral yoldan iletimi için bir pH'a duyarlı polimerik sistem geliştirmektirdir. Bu amaçla, nanopartikül çift emülsiyon (su / yağ / su) çözücü buharlaştırma metodu temel alınarak hazırlanmıştır. Sisteme istenen pH'a duyarlı özellikleri sağlamak için ALG seçilmiştir. Bununla birlikte, anyonik ALG'yi PCL çekirdeğine bağlamak için katyonik olan CS tabakası PCL nanopartikül yapılarına ilave edilmiştir. İstenilen insülin salım davranışlarını elde etmek için atlatılması gereken ilk zorluk PCL çekirdeğinin hidrofobik yapısıdır. Bu yüzden, ıslanabilirliğinin arttırılması için hidrofilik Pluronic127'nin (F127) hidrofobik PCL matrisi içine eklenmesinin etkisi araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar F127'nin PCL matrisine eklenmesinin nanopartiküllerin fizyokimyasal özelliklerini etkilediğini ve salım davranışını geliştirdiğini göstermiştir. Sonuçlara göre, tüm nanopartiküllerin küresel bir şekle sahip olup, homojen olmayan boyut dağılımı ile ortalama boyutları yaklaşık olarak 275.6 nm'dir. Ayrıca, CS ve ALG katmanlarının PCL matris yapısına eklenmesinin PCL nanopartiküllerinin farklı fizyokimyasal özelliklerini etkilediği görülmüştür. PCL nanopartiküllerinin ortalama boyutunun, CS eklendiğinde yaklaşık 10 µm'ye kadar ve ALG ile kaplandığında 50 µm'ye kadar önemli ölçüde arttığı görülmüştür. In-vitro salım çalışmaları, nanopartiküllerin pH'a duyarlı salım modellerine sahip olduğunu göstermiştir. Kitosan ve aljinat katmanları arasındaki polielektrolit kompleksleşmesi, farklı pH ortamlarında (1.2 ve 7.4) nanopartiküllerin insülin salım davranışını geliştirmiştir ve ilaç salımının, tek başına aljinat ya da kitosan ile kaplama sonrası salımından daha etkili olduğu görülmüştür. Nanopartiküllerin in vitro salım davranışının kinetik çalışması, Korsmeyer-Peppas kinetik modeli ile uyumlu olduğunu ve Fickian difüzyon mekanizmasına göre insülin salımının meydana geldiğini göstermiştir.

Preservation of endangered Ottoman cultural heritage in Yemen: A case of Sana'a

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu bağlamda, Sana'a'nın yapısının ve tarihi kent dokusunun tanınması önem taşımaktadır. Bu çalışmada Sana'a kenti Osmanlı dönemi kültür mirasına vurgu yapılarak incelenmiştir. 1517'de Yavuz Selim'in Memlûkler'e karşı kazandığı zaferden sonra Yemen'de Osmanlı hakimiyeti başlamıştır. Ancak şehir 1538'de Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı İmparatorluğu'na katılmıştır. Daha sonraki yıllarda şehir zaman zaman bazı imamlar tarafından yönetildi. Ve 1871'de Ahmed Paşa'nın Yemen valiliğine atanması ile Osmanlı idaresi yeniden ele geçirildi. 1517'lerden başlayarak Yemen, Sana'a gibi büyük şehirlerin dönüşümüne yansıyan bir dizi kurumsal değişiklik geçirdi. Osmanlıların San'a'da üç asırdır süren iktidarı sırasında önemli kamu iyileştirmeleri sağlandı; yeni yollar yapıldı, yeni yerleşim merkezleri kuruldu, evler, camiler, okullar, kışla ve köprüler yapıldı. Eski Sana'a şehri, kısmen korunmuş bir duvar içindeki monolitik binalar ve 1986 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilen Ulu Camii gibi önemli yapılarla birlikte zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Ancak, 2014'ten beri dışarıdan desteklenen bir iç savaş altındadır. 2015 yılında UNESCO Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir. Yemen'deki kültürel miras, yalnızca son dönemdeki çatışmalar nedeniyle değil, aynı zamanda kentsel büyüme, tarımsal kalkınma, doğal kaynak arama, yağma, vandalizm ve doğal bozulma gibi diğer faktörler nedeniyle de ciddi tehdit altındadır. Devam eden bir savaş durumu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kısa vadede bu risklerin ortadan kalkma olasılığı düşüktür. Bu zorlu süreçte, kültürel miras değerleri gelecekteki olası tehditlere karşı korunmalıdır. Bu tez çalışması kapsamında eski Sana'a'daki risk altında bulunan Osmanlı kültür mirası incelenmiş ve korunması için birtakım öneriler sunulmuştur. Bu öneriler, nitelikli yapıların uzun süreli bakım ve restorasyon çalışmalarına yöneliktir. Anahtar Sözcükler: Yemen, Sana'a, Osmanlı Mimarisi, Kültürel Miras, Tehlike Altındaki Kültürel Miras.

Pre-surgical device for correction of the cleft lip

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2022 Diğer
Bu tezin ilk amacı, dudak damak yarıklarının ameliyat öncesi tedavisinde kullanılabilecek yeni bir metot önermektir. Yeni metot mekanik ve elektronik olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Önerilen metodun mekanik kısmına yerleştirilen bir hava yastığı aracılığıyla doğrudan yarık dudak bölgelerine uygulanan bir dış basınç sağlamaktadır. Yarık dudağa uygulanan basınç miktarı elektronik donanım tarafından kontrol edilmektedir. Yarık dudak ve yarık kemik bölgelerine uygulanan basıncın etkisini analiz etmek için FEA yöntemi kullanılmaktadır. Yarık alanları üzerindeki yer değiştirme dağılımının, çekme ve von Mises gerilme dağılımlarının etkisi FEA yöntemi kullanılarak analiz edilmektedir. Sonuçlar, dış baskının kesikleri birbirine yaklaştırdığını kanıtlanmaktadır. Dış baskı, kesiklerin plastik cerrahların hedef pozisyonuna yaklaştırılmasına katkıda bulunmuştur. Sonuçlar, önerilen metodun geleneksel yönteme alternatif olarak dudak ve damak yarıklarının ameliyat öncesi tedavisine katkıda bulunabileceğini göstermektedir. Tezin ikinci amacı, kombine yöntem ile yarık dudağın tespiti ve plastik cerrahlara yarık dudak özelliklerinin görülmesi için ikinci bir görüş sağlayan özellikleri ortaya çıkarmaktadır. Birleşik yöntem, yarık dudak algılama ve öznitelik çıkarma için üç algoritmadan oluşmaktadır (yüz algılama, yarık dudak sınıflandırması ve yarık dudak algılama). Sonuçlar, yöntemimizin dudak algılama ve optimal öznitelik çıkarmada en iyi verime ve yüksek doğruluğa sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca, önerilen yöntem etkinliğini sınırlı bir dizi yarık dudak görüntüsü ile göstermektedir.

Pretreatment of sugar beet bagasse for enhance biogas production

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Dünya enerji tüketimi sön dönemlerde fosil yakıt kıtlığı ile insanlığı tehdit eden talebin artmasına bağlı olarak artmaktadır. Bu nedenle araştırma, yenilenebilir enerji kaynakları gibi alternatif enerji kaynaklarına odaklanmıştır. Biyogaz üretimi, çeşitli türlerdeki biyokütle besleme stoğundan veya uygun şekilde atılmadığı takdirde çevre üzerinde olumsuz etkileri olabilecek atıklardan üretilen alternatif bir enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir. Kademeli olarak diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına kıyasla biyogaz, pazardaki verimlilik ve teknoloji değişikliği eksikliğinden dolayı yeni hız kazanmaktadır. Anaerobik bozulmada karşılaşılan problemler, lignoselülozik biyokütlenin karmaşık ve sert yapısından kaynaklanmaktadır. Hidroliz oranını ve biyogaz üretimini arttırmak için etkin bir bozulma gerekmektedir. Lignoselülozik biyokütleden biyogaz üretimini arttırmanın bir yolu olarak biyolojik olarak parçalanmayı arttırmak için anaerobik sindirim işleminden önce alt tabakaya ön arıtmalar uygulanmaktadır. Biyometan verimini arttırmak için fiziksel, kimyasal ve biyolojik ön arıtımılar yaygın olarak incelenmektedir. Biyometan üretimi, çeşitli ön arıtmalar uygulamalarıyla %25 ve >%100 oranında arttırılabilmektedir. Çesitli ön arıtım kombinasyonları da uygulanmaktadır. Ön arıtma yönteminin seçimi uygulama prosedürü, zaman, enerji ve kimyasal maliyetlerle ilgilidir. Ayrıca, kullanılan reaktifler nedeniyle kimyasal reaktiflerin etkinliği, olası korozyon veya bozulma da göz önünde bulundurulmaktadır. Bu araştırmada, şeker pancarı küspesinin lignoselülozik yapısının bozulması üzerine fiziksel ve kimyasal ön arıtımıların etkileri ve bunların kombinasyonları, ve (ii) Biyokimyasal Metan Üretimi (BMP) testlerinin uygulanmasıyla ön arıtma yöntemlerinin metan üretimine etkisi incelenmiştir. Mevcut araştırmadaki önceki veriler göz önüne alınarak, ham şeker pancarı (RSB) ve bitkin şeker pancarı (ESB) incelenmiştir. Şeker pancarı küspesi %22-30 selüloz, %22-30 hemiselüloz, %24-32 pektin ve %1-3 lignin içeriğine sahip olmaktadır. Kimyasal ön arıtma yöntemleri olarak, seyreltik H2SO4 ile asit ön arıtma ve seyreltik NaOH ile alkalik ön muamele kullanılmışdır. Fiziksel ön arımalar, mikrodalga ve otoklav altında yapılmaktadır. Fiziksel ön arıtma kapsamında spesifik metan üretim potansiyeli (SMP) 328.90 mL CH4 / gVSfeed ile sonuçlanmaktadır, bu da 2 dakika boyunca mikrodalga radyasyonuyla (300 Watt) %40 artmaktadır. %2 NaOH (25 ° C'de, 48 saatte) ile alkalin ön arıtma, %45'lik bir artışı temsil eden 286.96 mL CH4 / gVSfeed elde edildi. Ayrıca, fizikokimyasal ön arıtma sırasında şeker pancarı 30 dakika boyunca 120 ° C'de %2 asite maruz bırakıldığında 387.82 mL CH4 / gVSfeed olarak otoklavda biyometan üretim potansiyelini %65 artmaktadır. Üstelik, karışık bir substrat (önceden arıtma edilmiş 70 ve önceden arıtma edilmemiş 30), SMP'yi %60 oranında 376.11 mL CH4 / gVSfeed (2 dakika için RSB + Asit %2 + MW 300Watts) veya 280 mL CH4 / gVSfeed (ESB + Alkalin 2% + Otokla

Prevalence of cyberbullying among university students (A comparison between Philippines and Turkey)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
Teknolojideki yenilikler, insanların yaşamlarında önemli değişiklikler yapmaktadır. Örneğin, internet kullanımı, insanlara yeni bilgi edinme, dünyadaki insanlarla iletişim kurma ve ilgili görevleri yerine getirme olanağı vermektedir. Ancak, aynı zamanda siber zorbalık için yol açmaktadır. Bu fenomen, teknolojik gelişmelerin kötüye kullanılmasıyla birlikte dünya çapında ortaya çıkan bir problem olan siber zorbalık olarak bilinmektedir. Daha sonra, kültürler arası ve uluslararası perspektiften siber zorbalığın araştırılması, teknolojinin dünya genelindeki insanlar, özellikle de gençler için küresel olarak daha erişilebilir hale gelmesi nedeniyle önemlidir. Bu çalışmanın temel amacı, siber mağduriyet ve zorbalık davranışlarının Filipinler ve Türkiye'deki üniversite öğrencileri arasındaki yaygınlığı ve durumları açısından karşılaştırılmasıdır. Bu araştırmaya 250 Türk ve 250 Filipinli üniversite öğrencisi katılmaktadır. Çalışmada nicel araştırma tasarımı, özellikle betimsel yöntem kullanılmıştır. Sonuçlar, Türk ve Filipinli üniversite öğrencileri arasında siber zorbalık davranışlarında anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir. Filipinli üniversite öğrencileri, siber mağduriyete daha fazla maruz kalır ve Türk üniversite öğrencilerine göre daha fazla siber zorbalık deneyimleri yaşamaktadır. Ancak, her iki örnekte siber mağduriyet ve zorbalık davranışları yaygın bulunmaktadır. Son olarak, Türk ve Filipinli siber mağduriyeti yaşayanlar ve yapanlar arasındaki siber zorbalığın temel nedenleri ve etkileri benzer olmasını bulunmaktadır. İki farklı ülkeden alınan bu karşılaştırmalı analiz, programlar, kılavuzlar ve eylem planı için ampirik referans sağlayabilir. Bu sayede siber zorbalığın önlenmesine ve farklı kültürel ve kurumsal çevreye sahip siber mağdurlara destek grupları oluşturulmasına yardımcı olabilir.

Price and volume dynamics: The case of cryptocurrency markets before and during covid-19 pandemic

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Diğer
Alternatif bir para kaynağı olarak kripto para birimlerinin ortaya çıkışı, 21. yüzyılın en büyük fenomenlerinden biri olarak adlandırılmıştır. Yıllar geçtikçe, kripto para birimleri geleneksel finansal sistemi büyük ölçüde kesintiye uğrattı ve devrimi için bir katalizör görevi görmeye devam ediyor. Bununla birlikte, kripto para birimleri sefalet ve tartışmalardan arınmış değildir. Bu çalışma, bu tür gizemlerden birini keşfetmeyi ve araştırmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmanın ana odak noktası, COVID-19 pandemisinin kripto piyasalarındaki fiyat ve hacim dinamikleri üzerindeki etkisini ampirik olarak araştırmaktır. Çalışma iki veri örneğinden yararlanmaktadır ancak bu örnekler ayrı ayrı ve bağımsız olarak analiz edilmektedir.İlk veri örneği, 7 Kasım 2020 itibariyle piyasa değeri açısından İlk Beş Kripto Para Biriminden oluşmaktadır. Bu para birimleri BITCOIN, ETHEREUM, XRP, BINANCE COIN ve LITECOIN'dir. İkinci veri örneği, 7 Kasım 2020 itibariyle ilk 40 kripto para birimi arasında yer alan Alt Beş Kripto Para Biriminden oluşur. Bunlar FTX TOKEN, HUOBI TOKEN, FILECOIN, DASH ve DECREED'dir. İlk Beş Kripto Para Birimi arasındaki veriler 2014 ile 2021 arasında, en Alt Beş Kripto Para Birimi arasındaki veriler ise 2018 ile 2021 arasında değişmektedir. Her iki örnekteki tüm kripto para birimleri 1. sıraya entegre edilmiştir, yani I (1). Johansen Eşbütünleşme Testi ve Vektör Hata Düzeltme modeli, bu çalışma kapsamında kripto para birimleri arasındaki fiyat-hacim ilişkilerinin kurulmasında çalışmanın benimsediği temel istatistiksel yöntemdir. v Çalışma, pandemi öncesi veya pandemi dönemi olup olmadığına bakılmaksızın, kripto pazarındaki fiyat ve hacim dinamikleri arasında uzun vadeli ve uzun vadeli ilişkilere dair güçlü kanıtlar buldu. Bu çalışmanın bulguları, kripto piyasası tüccarları, yatırımcıları ve portföy yöneticileri için herhangi bir yatırım kararı vermeden önce, diğer altcoinlerin fiyatlarını ve hacimlerini büyük ölçüde etkilediğinden, Bitcoin'in fiyat dinamiklerini ve işlem hacimlerini dikkate almanın kritik olduğunu ima ediyor. Anahtar Kelimeler: Kripto para birimleri, Johansen Eşbütünleşme, VECM, COVID-19

Primary education as a lead force in human capital formation and economic development in South Sudan

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Diğer
Beşeri sermaye, eğitim, sağlık ve iş başında eğitim gibi alanlara yapılan bir yatırım olarak tanımlanır. Beşeri sermaye, emek ve emek-dışı piyasa faaliyetlerinde verimliliği arttırır ve bir ülkenin ekonomik kalkınması ile ilişkilendirilir. Gelişmiş ülkelerden elde edilen veriler eğitim, sağlık ve işbaşında eğitimi desteklemenin ekonomik büyüme ve kalkınmayı geliştirdiğini göstermektedir. Diğer yandan son 20 yılda gelişen ekonomilerden elde edilen veriler ise eğitim ve sağlık gibi alanlara yatırım yapmanın ekonomik kalkınmanın motoru olduğunu göstermiştir. 2011 yılının Ocak ayında yapılan bir referandum vasıtasıyla Güney Sudan Cumhuriyeti'nin Sudan'dan barışçıl bir şekilde ayrılışını takiben 9 Temmuz 2011 tarihinde Güney Sudan Dünya'nın en genç ulusu haline gelmiş ve Afrika'nın 55. ülkesi olmuştur. Bu yeni ülke, 50 yıllık savaşın kalıntısı ve istikrarsızlığının yanı sıra önemli ölçüde kalkınma ihtiyacı ile yüz yüze gelmiştir. Ülke 2/3'ü 30 yaşın altında olan genç bir ülke olmasının yanı sıra okuma yazma oranı %27 seviyesindedir. Bu zorlu tablo, ülkenin önemli ölçüde cinsiyet eşitsizliği ve pek çok insani gelişme zorlukları ile katlanmaktadır. Güney Sudan, görece az gelişmiş ve Dünyada çoğunlukla petrole bağımlı bir ekonomidir. Güney Sudan'ın ihracatının neredeyse toplamı ve GSYH'sinin %60'ı petrolden oluşmaktadır. Ülkenin işgücü, önemli ölçüde düşük beşeri sermayeye sahiptir. Bu durum, özellikle genç işçiler için okuryazarlığın, beceri eğitimi ve diğer türdeki eğitimin önemini ortaya koymaktadır. Nerdeyse bu işçilerin 10 tanesinden 9'u herhangi bir niteliğe sahip değildir ve bunların yalnızca % 2'sinden azı ortaokul sonrası eğitime sahiptir. Eğitim seviyesi, kentliler, erkekler ve zenginler arasında daha yüksek olmasına rağmen bu kesimlerin çoğunda bile eğitim yoktur. Aktif nüfus içinde ücretsiz kesimin payı, yüksektir ve tarım kesimi istihdamda düşük verime sahip işçilere sahip olarak önemli role sahiptir. Bu alanda çok fazla çalışma yapılmadığı için bu çalışma ülkedeki gerçek beşeri sermaye oluşumunu incelemeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda bu çalışma Güney Sudan'da temel eğitim ve sağlık alanına yatırım yapmanın ekonomik kalkınmaya katkısını gösteren önceki çalışmalara da değinmektedir.

Privacy preservation on mobile systems using context-aware role based access control

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Mevcut mobil platformlar kullanıcıların uygulamalara izinleri elle vermesini ya da iptal etmesini zorunlu tutmaktadır. Kullanıcı bir uygulamaya bir izin verdikten sonra, elle izni iptal etmediği takdirde, o uygulama o izni sınırsız olarak kullanabilmektedir. Bu pek çok kişisel gizlilik sorunlarına neden olmaktadır. Bir çok araştırmacı tarafından önerilen çözümlerden biri bağlam bilinçli rol tabanlı erişim denetimidir. Ancak, izin düzeyinde politika yapılandırmaları ile ilgilenmek çok karmaşık hale gelir, çünkü politika kurallarının sayısı çok fazladır. Örneğin, A tane uygulama, P tane izin ve C tane bağlam varsa, kullanıcı A x P x C adet politika yapılandırması ile uğraşmak zorunda kalabilir. Bu nedenle politika kural sayısını mümkün olduğunca küçük tutarken aynı zamanda dinamik izin verme ve iptal etme fonksiyonu sağlayabilecek bağlam bilinçli rol tabanlı erişim denetimi kullanan bir model önermekteyiz. Modelimizi Android üzerinde göstermekteyiz. Modelimizde, Android uygulamaları için izin kümesi içeren roller atanmakta ve bağlamlar da izinler ile ilişkilendirilmektedir. İzinler, onları içeren rol için ilişkili bağlamlara dayalı olarak aktive edilmekte ya da devre dışı bırakılmaktadır. Yaklaşımımız roller ile bağlamları ilişkilendiren benzer çalışmaların aksine izinler ile bağlamları ilişkilendirdiği için benzerlerinden ayrılmaktadır. Önerilen kavramların kanıtı olarak CA-ARBAC (Context-Aware Android Role Based Access Control) adı verilen bir prototip uygulama geliştirilmiştir. Ayrıca, prototip uygulamamızı kullanarak çeşitli testler gerçekleştirilmiş ve sonuçlar önerilen modelin arzu edildiği şekilde çalışıtığını göstermektedir

Privacy preserving search and data retrieval from data clouds

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 Diğer
Son zamanlarda, bulut bilişim sistemleri, Bilgi Teknolojisi (BT) uygulamaları alanındaki en önemli gelişmelerden biri olarak görülüyor. Bulut sistemlerinde saklanan ve işlenen veriler, her geçen gün büyük bir hızla artmakta. Verilerin her noktadan erişilebilir olması, merkezi veri depolama ve merkezi işlem kapasitesi sayesinde verimliliği artırması, bir çok uygulamayı yüksek altyapı maliyetlerinden kurtarması, esnek ve ölçeklenebilir çözümler sunması nedeniyle, kullanımı yaygınlaşıyor. Bununla birlikte, güvenlik ve mahremiyet endişeleri, veri üzerinde yüksek seviyede gizlilik ve güvenlik gerektiren, özel kişisel bilgiler içeren veya güvenlik açıklarının maddi kayıplara yol açabileceği hassas uygulamalarda bulut bilişim sistemlerinin daha hızlı yaygınlaşmasına ve daha fazla alanda kullanılmasına engel olmaktadır. Özellikle mahrem bilgilerin yoğun şekilde bulunduğu, kamu, bankacılık ve finans, telekomünikasyon ve sağlık sektörlerinde bulut sistemleri kullanımının yaygınlaşması, güvenlik endişeleri nedeniyle, diğer alanlara kıyasla önemli ölçüde yavaş gerçekleşmekte. Bulut bilişim sistemleri, verileri her zaman internet erişimine açık, merkezi veri depolama alanlarında saklamayı gerektirir. Model gereği, çoğunlukla bulut üzerinde veri depolama servisi, üçüncü taraf sağlayıcılar aracılığı ile gerçekleştirilir. Üçüncü taraf sağlayıcının veriyi hangi fiziksel konum veya konumlarda sakladığı genellikle bir bilinmezdir. Çoğunlukla, kesintisiz erişim, yedekleme, ve yerkürenin her noktasına aynı hızda veriyi ulaştırma, doğal afet ve kazalara karşı verileri koruma gibi nedenlerle, veriler dünyanın birçok noktasındaki farklı fiziksel konumlarda aynı anda saklanır. Verileri bulut bilişim sistemleri üzerinde, fiziksel olarak bilinmeyen konumlarda veya üçüncü taraf sağlayıcılar aracılığı ile saklamak , bu verilerin şifrelenerek güvence altına alınmasını gerektirir. Öte yandan, bu verilerin veya bir bölümünün bulut systemi üzerinden çağırılması, hassas verilerin, üçüncü partilere açıklanmasına, üçüncü taraflar tarafından erişilebilir hale gelmesine neden olabilir. Bu da çeşitli mahremiyet ve güvenlik sorunlarına yol açar. Bulut bilişim sistemleri üzerindeki güvenlik endişelerini ortadan kaldırmak için, halihazırda birçok güvenlik ve şifrele çözümü geliştirilmiştir. Literatürde bulunan bütün bu çözümler, farklı noktalardan güvenlik açıklarını ve muhtemel tehditleri engellerken, performans, verimlilik ve tutarlılık noktasında geriye gidişe neden olmaktadır. Halihazırda bulut üzerinde çalışan birçok gizlilik ve very güvenliği çözümü olmasına rağmen, halihazırda kurulu olan birçok ticari ve kamu uygulamalarında halen geleneksel veri şifreleme ve gizlilik yöntemleri ve tanımlamaları kullanılmaya devam etmektedir. Geleneksel yöntemlerin kullanılmaya devam etmesinde birkaç neden sıralanabilir. Yöntemlerin basit ve yüksek performanslı olması, hizmet sağlayıcıların ve kamu kurumlarının veriler üzerinde kontrolü devam ettirebilmesi, teknoloji ve deneyim eksikliği g