Thesis Search




SEARCH RESULTS

Prizmatik tek adsorban yataklı adsorpsiyonlu su soğutma sisteminin teorik analizi ve deneysel incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2022 Makine Mühendisliği Bilim Dalı
Soğutma uygulamalarında, elektrik enerji ihtiyacının artan oranda kullanılması, çevre ve üretim problemlerine neden olmaktadır. Bu kapsamda, adsorpsiyonlu su soğutma sistemleri jeotermal, atık ısı ve güneş enerjisi gibi düşük sıcaklık kaynaklarıyla çalışan soğutma veya ısıtma için harcanan elektrik enerjisini azaltabilir. Bu tez çalışmasında, adsorpsiyonlu su soğutma sisteminin adsorpsiyon fenomenleri, çalışma prensibi ve adsorban yatak tasarımı ilgili detaylı literatür taraması yapılmıştır. Adsorpsiyonlu su soğutma sisteminde çalışma çifti silika-jel olarak kullanılmış, hiç kaçak olmaksızın çevrim çalıştırılmıştır. Ayrıca, sıcak su giriş sıcaklığı (desorpsiyon sıcaklığı) ve soğutulacak su giriş sıcaklıkları gibi farklı çalışma parametrelerinin sistem performansı üzerindeki etkilerini değerlendirmek için adsorpsiyonlu su soğutma sisteminin enerji ve ekserji akım analizi teorik ve deneysel olarak incelenmiştir. Deneysel çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, 80oC desorpsiyon sıcaklığında olan deney (Deney 2), 70oC desorpsiyon sıcaklığında olan deney (Deney 5) ile kıyasla enerji verimliliği %15,6 iyileşmiş olan toplam ekserji verimliliği %-20,3 azalmıştır. Ayrıca, soğutulacak su giriş sıcaklığı artıkça, desorpsiyon sıcaklığı 80oC olan deneyler için enerji verimliliği yaklaşık %44 iyileşmiş olup, ekserji verimliliği ise %-21 azalmıştır. Desorpsiyon sıcaklığı 70oC olan deneylerin enerji verimliliği yaklaşık %57 iyileşmiş olup, ekserji verimliliği ise %-28 azalmıştır. Elde edilen deneysel sonuçları için yapılan belirsizlik analizinde %1,3 ila %4,4 arasında relatif belirsizlik değerlerine sahip olduğu görülmüştür. Son olarak, deneysel çalışmadan elde edilen sonuçlar simülasyon çalışmasından elde edilen sonuçlarla grafik ve istatistiksel yöntemlerle karşılaştırılmış olup, deneysel çalışmada (Deney 2) ortalama yüzde hata (MPE) değerlerinin %2,61 ila %18,8 arasında olduğu görülmüştür.

Prizren Birliği'nden bağımsızlığa Arnavut milli kimliğinin oluşumu (1878-1912)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2011 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Milliyetçilik konusunu irdeleyen çalışmalar Siyaset Biliminin temel çalışmaları arasında yer alır. Etnik grup, millet, millî kimlik, millet oluşumu ve millî inşa süreci bu çalışmaların açıklamayı hedeflediği başlıca kavramlar ve olgular arasında bulunmaktadır. Milliyetçiliğin kendisi hem tarihsel hem de güncel bir olgudur. Geçmişte olduğu gibi bugün de milliyetçiliğin uluslararası düzende sorun yarattığı bilinmektedir. Bu nedenden dolayı, milliyetçilik uluslararası ilişkiler disiplini çerçevesinde de ilgi çekmektedir. Gittikçe küreselleşen bir dünya düzeninin içinde yer alsak da milliyetçilik yeni sorunlar gündeme getirmeye devam etmektedir.Elinizdeki çalışma geçmişte yaşanan bir millet oluşum sürecinin incelemesidir. Temel bir özelliği de bir imparatorluk düzeninde gelişen milliyetçilik örneğini tartışmasıdır. 19.yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan yeni denebilecek düzen, Osmanlı İmparatorluğu'nda Arnavut millî hareketinin doğmasına sebep olmuştur. Bu hareket başta kültürel nitelikleri ağır bassa da zamanla yaygınlık kazandı ve aktif siyasî bir karakter almaya başladı. Osmanlı düzenini değiştiren toplumsal, ekonomik ve siyasî güçler Arnavut milliyetçi hareketini de ayrılıkçı bir renge bürümüşlerdir.Tezde kültürel, tarihsel ve siyasî koşulların ışığında Arnavut topluluğunun Osmanlı'daki konumu ve Arnavut millî kimliğinin oluşum süreci incelenmiştir. Çalışmada milliyetçilik kuramları genel çerçeveleriyle sergilenirken Arnavut milliyetçiliğine yapılan göndermelerle daha açıklayıcı olmaya çalışılmıştır. Bu konudaki literatürde pek az rastlanan bir tarzda, konuyu milliyetçi söylemin etkilerinden kaçınarak ele almak hedeflenmiştir. Böylece ilgili literatüre bir katkıda bulunmaya çalışılmıştır.

Probleme de la consoli̇dati̇on democrati̇que au Beni̇n: Le cas de la li̇berte d'expressi̇on

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Fransızca 2014 Siyaset ve Sosyal Bilimler Bilim Dalı
Benin'de 1990'dan bu yana ciddi politik değişiklikler oldu, şöyle ki Marksist-Leninist ideolojinin sonunun gelmesiyle ve demokrasiye geçiş ve bunun doğal sonucu olan, çok partili sistem ve temel özgürlüklere ve basın özgürlüğüne saygılı bir rejim geldi. Ulusal Konferans formülünün mucidi olan Benin, Afrika'da bir demokrasi laboratuvarı ve rejiminin istikrarıyla bir model oluşturmaktadır. Bu demokrasiye yön vermiş önemli başarılara rağmen, demokratik kazanımlarını korumak için yeni arayışla devam etmektedir. Benin'de demokrasiyi sağlamlaştırma yolundaki güncel zorluklardan biri de ifade ve basın özgürlüğünün etkisizleştirilmesiyle ilişkilendirilebilir. Söz konusu medyaya partilerin ulaşım eşitsizlilileri güçlü partilerin girişiyle, basın ve yayın özellikle umumi medyanın politik otoritelere bağlılığıyla sonuçlanır. Temel hakları anayasallaştırmak ve böylece ifade özgürlüğü ve basın üstünlüğünü sağlamak için düzenleyici kurum (HAAC) yetersizlik tehdidi ile karşı karşıyadır

Product placement in movies and Tv-programs: A study on consumer attitude of Bangladesh

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Pazarlama Bilim Dalı
Ürün yerleştirme modern reklam çağında, şirketlerin mesajlarını hedef müşterilerine iletmek için en etkiliyeni bir pazarlama tekniğidir. Ürün yerleştirme, film veya TV programlarının hikâyesi ile birleştiren bir tür ticari reklamdır ve film ya da TV şovlarının tadını çıkarmak isteyen seyirciler onu görmezden gelemezler.Ürün yerleştirmede ürünleri film ve TV şovları gibi ana medya içeriğine konumlandırmak, yavaş yavaş şıklıkla kullanan bir uygulama haline gelmektedir. Bu çalışma, insanların geleneksel reklamlara yöneldiğini ve izleyicilerin kanal değiştirerek TV şovları sırasında reklam aralarından kaçınmaya başladığını göstermiştir. Buna ek olarak, ürün yerleştirmeyi kullanarak, reklam verenler geleneksel reklamcılık uygulamalarından daha düşük maliyetle etkili bir şekilde reklam verebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, Bangladeş'in film ve TV programlarında ürün yerleştirme konusundaki tüketici tutumunu araştırmaktır.Veriler, birincil ve ikincil kaynaklardan toplanmıştır. Birincil veriler, çevrimiçi anketinden toplanmıştır. Keşif araştırması, öncelikle bazı profesyonellerden ve endüstri uzmanlarından film ve TV programlarında ürün yerleştirme hakkında bilgi ve anlayış kazandırmak amacıyla yapılmıştır. Ayrıca, film ve TV programlarında ürün yerleştirmeye yönelik tüketici tutumunun net bir resmini elde etmek için tanımlayıcı araştırmalar yapılmıştır. Potansiyel olmayan uygunluk örnekleme tekniği kullanılarak Facebook gibi sosyal medya aracılığıyla ankete katılan 410 kişi ile görüşülmüştür. Birincil verileri analiz etmek için tanımlayıcı istatistikler, çapraz tablolama ve bir örneklem frekans analizi kullanılmıştır. Araştırma, Bangladeşli seyirciler için film ve TV programlarında ürün yerleştirmeye yönelik genel tutumların olumlu olduğunu ortaya koymaktadır.

Production and characterization of siRNA loaded magnetic nanoparticles to be used in cancer treatment

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Diğer
Kanser, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önde gelen ölüm nedenlerinden biridir ve sigara içme, fiziksel hareketsizlik ve beslenme alışkanlıkları gibi faktörler kanserin gelişme olasılığını arttırmaktadır. Kromozomların yeniden düzenlenmesi nokta mutasyonu ve gen amplifikasyonu, kinaz inhibitörleri, büyüme faktörleri, reseptörler, transkripsiyon faktörleri kaskadını ve sinyal iletim elemanlarını etkileyerek hücre proliferasyonunun bozulmasına ve işlev değişikliğine neden olur. Bu eylemler, neoplazi adı verilen hücrelerin anormal büyümesine neden olur. Kanser tedavisinde nanoteknolojiye dayalı yaklaşım, terapötik araçların güvenliğini ve etkinliğini arttırarak yeni nesil stratejiler geliştirmede büyük bir avantaj sağlamaktadır. Önemli ölçüde terapötik potansiyele sahip olan RNA interferans (RNAi) mekanizması, küçük çift sarmallı RNA'ların sekansa spesifik post-transkripsiyonel gen susturulmasına yol açan yüksek etkili regülatör olarak bilinir. Bu mekanizma ile spesifik genlerin ekspresyonlarının inhibe edilebileceği kanıtlanmıştır. RNAi yolağının bir parçası olan küçük interfere edici RNA (siRNA) çeşitli genetik hastalıkların yanı sıra kardiyovasküler hastalıklar ve çeşitli kanserleri tedavi etmek için kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Ancak, siRNA'lar hücrelere verildiğinde polianyonik yapısı nedeniyle hücre zarını etkin bir şekilde geçemez. Bu nedenle siRNA'nın hücre içindeki spesifik hedefe ulaşabilmesi ve enzimatik parçalanmadan korunması için taşıyıcı sistemlere ihtiyaç duyulmaktadır. siRNA için uygun taşıyıcıyı seçmek için biyouyumluluk, terapötik etkinlik, üretim kolaylığı gibi özellikler oldukça önemlidir. Bu çalışmada, demir oksit nanoparçacıkların doğal biyopolimer jelatin ile kaplanması, hücresel proliferasyon yolağında etkin olan mTOR geninin inhibisyonunu sağlayan siRNA'ların bu yapılar ile etkileştirilmesi ve kolon kanseri hücrelerinde terapötik etkinliğin sağlanması hedeflenmektedir. Bu amaçla, demir oksit nanoparçacıkları ve jelatin kaplı demir oksit nanoparçacıkları sentezlenmiş, optimizasyon parametreleri ve karakterizasyonları değerlendirilmiştir. Parçacıkların morfolojik incelemesi SEM (Scanning Electron Microscopy) analiziyle ortaya konmuştur. Üretilen nanoparçacıkların boy-boy dağılımları ve yüzey yükleri Zeta-Sizer kullanılarak elde edilmiştir. Nanoparçacıkların kimyasal yapılarını belirlemek için moleküler bağ karakterizasyonu Fourier Transform Infrared Spectroscopy (FTIR) ölçümleri alınmıştır. Hazırlanan parçacıkların manyetik özellikleri VSM (vibrating sample magnetometer) ve ESR (electro spin resonance) teknikleriyle değerlendirilmiştir. Jelatin kaplı demir oksit nanopartikülüne hedef siRNA'lar yüklenmiş ve (%) bağlanma verimleri elde edilmiştir. siRNA yüklü nanoparçacıkların model kolon kanseri hücre hattı, Caco-2 ve fare fibroblast hücre hattı, L929 hücreleri ile etkileşimleri yapılmıştır. Farklı konsantrasyonlarda yüklenen siRNA'ların ve hücrelerle inkübasyon sürelerinin etkisi incelenerek, hücrelerde sitotoksi

Production of taxol precursors with yeast cell factories

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Biyoteknoloji Bilim Dalı
Taksol Taxus brevifolia tarafından üretilen önemli bir anti-kanser ajandır. Bitkilerde istenilen maddenin üretiminde değişimler görülmesi ve üretimin istikrarsız olmasından dolayı üretim işleminin devamlı ve daha ekonomik olması için, farklı bir kaynağa gereksinim vardır. Bir çok isoprenoid bileşiğin Saccharomyces cerevisiae' da üretimi başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve metabolizma mühendisliği çalışmaları kullanılarak, mevalonat yolağında düzenlemeler yapılıp, verimli sonuçlar alınmıştır. Taksolde, yine bu yolla S. cerevisiae' da üretilebilmiştir. Mayada, mevalonat yolağında metabolizma mühendisliği çalışılarak Taksol'ün öncü molekülü olan Taksadien'in üretimini arttırmak için pek çok girişimde bulunulmuştur. Bu çalışmada ise; S.cerevisiae'da taksadien miktarını arttırmak için farnesil difosfat sentaz (ERG20), taksadien sentaz (TS) ve geranyl geranyl diphosphate sentaz (GGPPS) genleri 5 epizomal plazmit ile S. cerevisiae'ya transfer edilmiştir. S.cerevisiae'da taksadien üretimi için GGPPS genleri Taxus canadensis, Sulfolobus acidophilus, Taxus baccata, ve Taxus cuspidata olmak üzere dört farklı suştan elde edilmiş ve taksadien üretimi için en etkili gen belirlenmeye çalışılmıştır. Referans suş ile karşılaştırıldığında Sulfolobus acidophilus'tan alınan GGPPS ile, ERG20, ve TS genleri içeren suşun ile çalkalamalı kültürde taksadien üretiminin kontrol suşa oranla 31 kat arttığı belirlenmişti.

Production of the Taiwanese identity: The role of the Sunflower Movement

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Siyaset Çalışmaları Bilim Dalı
Tez, Ayçiçeği Hareketi adlı geniş kapsamlı bir sosyal hareketin arkaplanını sunmayı ve mevcut Tayvanlı kimliğini analiz etmeyi hedeflemektedir. Çalışmada, 2014 yılındaki Ayçiçeği Hareketi tarafından Çin Karşıtı ve demokrasi temelli iki bakış açısı üzerinden sağlamlaşan yeni bir Tavyanlı kimliğinin ileri sürüldüğünü iddia ediyorum. Araştırma üç ana noktayı ele alıyor: Ayçiçeği nasıl bir Tayvanlı kimliği inşa ediyor ve gösteriyor, Tayvanlı kimliği daha önce neden çelişkiliydi, ve Çelişkili ve karmaşık Tayvanlı kimliği, Tayvan'ın uluslararası görünümünü nasıl etkiliyor? Tez, dergi makaleleri, haber bültenleri ve anketler gibi kaynaklardan yararlanarak bu soruları cevaplandırmak için tüm evarımsal yöntemi kullandım. Ulusal kimliğin, modern zamanlarda devletlerin egemenliğiyle yakın bir ilişki paylaştığına inanılıyor. Bir devletin kendini tanımlama yeteneği kaçınılmazdır. Tayvan örneğinde, bağımsız statüsü belirsizdi. Tayvan fiili bağımsızlık uygulamasına rağmen, yalnızca dünya çapındaki az sayıdaki müttefik tarafından de jure bağımsız olarak tanınmaktadır. Tayvanlı kimliği Tayvan teriminde belirsizdi. Kimlik, özellikle ulusal kimlik, Tayvanlı insanlar için karmaşık bir konu olmuştur. Ulusal kimliğin kendisi birçok faktörden etkilenir. Bazı akademisyenler kimliği karşılıklı soy ile ilişkilendirirken, diğerleri ulusların hayali topluluklar olduğunu ve böyle bir topluluk duygusu, tarihi, kültürü ve yoldaşlık duygusu oluşturmanın paylaşılan kimlik. Çin, Japonya ve Filipinler'in yanında ada devleti olan Tayvan, birden çok hükümet tarafından yönetiliyordu. Nüfusu, Han Çinlilerden, Hollandalılardan Avustronezya halkına kadar zengin bir etnik geçmişe sahiptir. Çeşitli kültürel tanıma ve tarihsel geçmişe sahip olan Tayvanlılar için ulusal kimlik konusunda tek bir tanımın olmaması şaşırtıcı değildir. Çin ile egemenlik anlaşmazlığı yaşayan Tayvan, geçmişten farklı kimliklere sahip. Tayvanlı kimliği coğrafi unsurlara ve siyasal baskılara dayalı olarak tarih boyunca Japonlardan Çinlilere diğer devletlerin kimlikleriyle karıştırılmıştır. Tayvan kimliğinin tüm farklı kavramları arasında, tek bir daha büyük Çin kimliğinin parçası, Tayvan'ın mevcut egemenliğini ve uluslararası statüsünü doğrudan etkiler. Biz Tayvanlılar ve Çinliler arasındaki muğlak tanımlama, belli ölçüde Tayvan'ın uluslararası arenada görünümünü etkilemektedir. Biz Tayvanlılar ve Çinliler fikri Tayvan toplumunda bulunmaktadır. Tayvan güçlü bir benlik iddiasından yoksundu ve toplum içerisindeki kimlik çatışmasından muzdaripti. Büyük ölçüde adada birbiri ardına çeşitli yabancı rejimlerin tarihçesi nedeniyle, toplu bir Tayvanlı fikri geç ortaya çıktı. Tayvan'daki ana nüfus, Çinli atalarının kökenine bağlı kalırken, yabancı rejimler de Tayvanlılara yabancı kimlikleri uyguladı. Tayvan ve Tayvanlı fikri, belirgin etnik ve sınıf farklılıkları Tayvanlı farkındalığı için güçlü unsurlar haline geldiğinde Japon sömürge kont

Production of tin sulphide (SnS) for photovoltaic applications

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Kalay, kalay monosülfid (SnS), kalay disülfür (SnS2) ve kalay sesquisulphid (Sn2S3) gibi çeşitli sülfür bileşikleri oluşturur ve optoelektronik alanında büyük ilgi görmüştür. SnS, fotovoltaik emici malzeme için potansiyel bir aday olarak araştırılmaktadır. Kalay disülfür, hidrojen enerjisi üretiminde potansiyel bir görünür ışık fotokatalizörü olarak dikkat çekmiştir. Bu çalışmada kalay sülfitler üretilmiş ve karakterize edilmiştir. Kalay (?) Oksit nano tozları (?100nm ortalama parçacık boyutu) 500, 600 ve 700?'de kükürt tozu (% 99.9) kullanılarak sülfürlendi. Kalay nano tozları, 250, 275 ve 300 ?'de kükürt tozu (% 99.9) kullanılarak sülfürlendi. İnce SnS, SnS2, Sn2S3 filmleri, spin kaplama tekniği kullanılarak tozlardan İTO kaplı silika cam substratlar üzerine kaplandı. Tüm filmler, 1 saat süreyle argon atmosferinde tavlandı. Kalay tozunun sülfürizasyonundan üretilen ince filmler 200 ve 300?'de tavlandı. SnS2 filmleri 200, 300 ve 400?'de tavlandı. Sn2S3 filmleri 300°C'de tavlandı. Tavlanmış filmlerin faz bileşimi ve kristal yapısı, x-ışını kırınımı ile belirlendi. Filmlerin yüzeyinde faz kompozisyonu tespiti için Raman spektroskopisi de yapıldı. Tavlanmış ince filmlerin yüzey morfolojisi SEM kullanılarak incelenmiştir. Bant aralığı belirlemesi UV-VIS spektrofotometrisi ile yapılmıştır. Fotoelektrokimyasal testler, üç elektrotlu bir konfigürasyon kurulumunda gerçekleştirildi. SnS2 fotoelektrotlarının karakterizasyonunda, elektrolit olarak 0.5M sodyum sülfat (pH 7) ve SnS ve Sn2S3 için 0.1 M sülfürik asit (pH 0.6) kullanıldı. SnS2 tozları, bir SnS2 ve Sn2S3'ün bir karışımı ve bir SnS ve Sn2S3 tozlarının bir karışımı, SnO2'nin sülfürleşmesinden, sırasıyla, x-ışını kırınımı ile belirlendiği gibi, 500, 600 ve 700 ° 'de oluşturuldu. SnS tozu 250, 275 ve 300 C'de kalayın sülfürizasyonundan üretildi, ancak artan sıcaklıkla artan bir safsızlık SnS2 fazı da oluştu. SnS, SnS2 ve Sn2S3 için sırasıyla 1.4, 2.2 ve 0.9eV band boşlukları bulundu. Tüm ince filmler fotoaktifti ve SnS filmleri, n-tipi davranış sergileyen SnS2 ve Sn2S3 filminin aksine p-tipi iletkenlik sundu. SnS2 fotoanotları, fotoelektrokimyasal testler sırasında foto-katalizör özellikleri gösterdi.

Productivity and environmental kuznets curve for asian countries: A panel data analysis

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Diğer
Bu çalışma, 1980-2012 dönemi için 33 Asya ülkesinde Çevresel Kuznets Eğrisi (EKC)'nin geçerliliğini incelemektedir. Bu amaçla, çalışmada bir kirlilik göstergesi olarak CO2, Ch4 gibi sera gazları ve CO, PM2.5, NO2, SO2 gibi hava kirleticilerinden yararalanılmaktadır. Çalışmada aynı zamanda, etkinlik ve toplam faktör verimliliğindeki değişimlerin etkisi de dikkate alınmaktadır. Çalışmada, stokastik sınır yöntemi kullanılarak, ülkelerin etkinlik, teknik ve toplam faktör verimliliğindeki değişimi bulunmakta ve daha sonra gelir gruplarına ve aynı zamanda Asya'nın alt coğrafi bölgelerine dayalı olarak ülkelerin birbirine yakınsaması araştırılmaktadır. Çalışma bulguları, düşük ve orta-düşük gelirli ülkelerin hem etkinlik hem de teknik gelişme konusunda en kaydadeğer gelişmeyi sağladığını göstermektedir. Bu durum, bahse konu ülkelerdeki toplam faktör verimliliğindeki değişimin, yüksek ve orta-yüksek gelirli ülkelerle karşılaştırıldığında göreli olarak daha yüksek olduğunu ve böylece örneklem döneminde bu ülkelerin diğer ülkelere yakınsadığını ortaya koymaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde, EKC modeli sabit etkiler yöntemi kullanılarak tahmin edilmiştir. Araştırmanın tahmin sonuçları, kirlilik göstergelerinin çoğu için eğrinin monoton artan ve N-biçimli bir fonksiyona sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın özgün sonuçları, örneklem döneminde etkinlik ve toplam faktör vermililiğindeki değişimlerin Asya ve alt bölgelerinde üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda araştırmada ele alınan ülkelerin ticarete açık olmaları da EKC üzerinde negatif bir etkiye sahip olmaktadır.

Propafenon hidroklorür'ün Co(II), Ni(II), Zn(II) ve Mn(II) iyonlarıyla etkileşimlerinin fizyolojik pH'da voltametrik teknikler ile incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Bu çalışmada öncelikle Propafenon Hidroklorür (PFOH)'ün elektrokimyasal davranışı Britton-Robinson (B-R) tamponu (pH = 2 - 12) destek elektrolitinde kare-dalga voltametrisi (KDV) ve dönüşümlü voltametri (DV) teknikleri kullanılarak incelenmiştir. İncelenilen pH aralığında PFOH için bir adet tersinmez indirgenme piki gözlenmiştir. Artan pH değeriyle pik potansiyelinin daha negatif değerlere kaydığı bulunmuştur. Elde edilen voltametrik sonuçlar ve PFOH'un kimyasal yapısı dikkate alınarak elektrot mekanizması önerilmiştir. Fizyolojik pH (pH=7,4)'da PFOH'un miktar tayini analizlerinde kullanılabilecek kalibrasyon grafikleri KDV ve DV teknikleri kullanılarak araştırılmıştır. Her iki voltametrik teknikte pik akımının 0,19 ? 1,63 µg/mL (4,98?10-7 ? 4,31?10-6 M) derişim aralığında doğrusal olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, alt tayin sınırının 0,19 µg/mL (4,98?10-7 M) olduğu tespit edilmiştir. Fizyolojik pH'da PFOH'un Co(II), Ni(II), Zn(II) ve Mn(II) iyonlarıyla etkileşimleri KDV ve DV teknikleri kullanılarak incelenmiştir. Artan PFOH derişimi ile metal komplekslerine ait pik akımlarının azaldığı ve pik potansiyellerinin daha negatif potansiyellere kaydığı gözlenmiştir. DeFord–Hume yöntemi ile sulu fazda komplekslerin stokiyometrileri ve kompleks kararlılık sabitleri belirlenmiştir. Metal / ligand (M:L) mol oranının Mn(II), Ni(II), Zn(II)-PFOH kompleksleri için 1:2 ve Co(II)-PFOH kompleksi için 1:6 olduğu bulunmuştur. Bu metal iyonlarının PFOH ile komplekslerine ait kararlılık sabitleri değerlerinin sıralaması şu şekildedir: Co(II)-PFOH >> Ni(II)-PFOH > Zn(II)-PFOH > Mn(II)-PFOH. Aynı sayıda PFOH ligandı ile kompleksler oluşturan Mn(II), Ni(II) ve Zn(II) iyonlarının kararlılık sabitlerinin sıralamasında metal iyonlarının yarıçapı, elektronegatiflik ve ikinci iyonlaşma enerjisi değerlerinin etkili olduğu bulunmuştur.

Properties of controlled low-strength materials incorporating quarry waste

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 Yapı Mühendisliği Bilim Dalı
Bu çalışmada ucucu kül ile taş ocağı atık malzemesi ikame edilerek üretilmiş olan akışkan dolgunun taze ve sertleşmiş haldeki özellikleri araştırılmıştır. Üç farklı atık malzeme ikame oranına (0, 20 ve 40%) ve üç farklı çimento dozajına (40, 60 and 80 kg/m3) sahip toplamda dokuz karışım, basınç dayanımı, ultrases geçiş hızı, donma çözünme dayanımı, oturma, su emme, kuruma rötresi, akışkanlık, su kusma oranı, penetrasyon direnci ile priz süresi tayini ve reoloji gibi deneylere tabi tutulmuşlardır. Deneysel çalıma sonucunda elde edilene veriler, atık malzeme ilavesinin durabilite ile ilgili olan özellikleri olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir, ancak, elde edilen bütün değerler arzu edilen sınır değerler içerisinde kalmıştır. Genel olarak, elde edilen deneysel sonuçlar, %40 oranına kadar bu tarz atık malzeme barındıran CLSM karışmları için kabul edilebilir düzeyde taze ve sertleşmiş performans elde etmenin mümkün olacağını göstermektedir.

Propil paraben'in zebra balığı (Danio rerio)'nın dopaminerjik nöronları üzerine etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Bu çalışma, zebra balığının (Danio rerio) erken gelişim aşamalarında (embriyo ve larvalar) ve yetişkin aşamalarında propil paraben (PP)'nin dopaminerjik (DA) nöronlar üzerindeki olumsuz etkilerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu araştırma için, zebra balığı embriyoları 2 döllenme sonrası saatten (dss)120 dss'ye 1 ve 10 µM dozlarda PP'e maruz bırakılmıştır. PP'nin doza bağlı olarak sağkalım oranını ve kuluçka süresini belirgin şekilde düşürdüğü ve gelişim bozukluğunu arttırdığı görülmüştür. DA nöronlarının moleküler belirteci tirozin hidroksilaz (TH), 48 dss'de ekspresyonlarında önemli bir azalma göstermiştir ve 120 dss'de larvanın ortalama yüzme mesafesi de PP'e maruz kalındığında önemli ölçüde azalmıştır. Bu değişikliklerin altında yatan potansiyel mekanizmaları araştırmak için, muamele edilen tüm larvaların dopamin ve östrojen sinyal yolaklarında yer alan anahtar genlerin transkripsiyonel profili 120 dss'de ölçülmüştür. Dopamin sinyalinden sorumlu TH1 ve TH2 genlerine ilişkin mRNA ifade düzeyleri, önemli ölçüde aşağı regüle edilirken, DRD2 ve DAT genlerine ait mRNA'ların ifade düzeylerinde önemli bir değişiklik gözlenmemiştir. PP'nin östrojen sinyalinden sorumlu olan AroB ve ER?? genlerinin ifade yüzdelerini de önemli ölçüde azalttığı görülmüştür. Bu sebeple, DA nöronları üzerinde olası bir değişikliğe neden olabileceği belirlenmiştir. Yetişkin erkek zebra balığı ayrıca 7 gün boyunca 1 ve 10 µM dozlarda PP'e maruz bırakılarak, motorlarındaki anormalliği ve görsel fonksiyonlarını kontrol etmek için davranış analizi (örn. lokomotor aktivite, kurtulma deneyi) yapılmıştır. PP'e maruz kalmanın yetişkin balıklarda 7 maruziyet sonrası günlerde (msg) lokomotor aktiviteyi önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir. Kurtulma davranışı için, yetişkin balığın iç bölgeden ortalama geçiş sayısı önemli bir değişiklik gösterirken, deney grupları arasında balıkların dış bölgede geçirdiği ortalama sürede anlamlı bir fark (p <0.05) gözlenmemiştir. PP'nin neden olduğu davranış değişikliklerini aydınlatmak için, yetişkin beyin ve göz dokularından gelen dopaminerjik ve östrojen sinyalleri ile ilgili genlerin ifadesi de 7 msg'de ölçülmüştür. PP'ye maruz kalmaya bağlı olarak, yetişkin balıkların beyin dokularında dopamin sinyalinden sorumlu olan TH2 geni ile östrojen sinyalinden sorumlu AroB, ER??1 ve ER??2 genlerine ait mRNA ifadelerinin önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, PP'nin 7 msg'de yetişkin göz dokusunda dopamin sinyali (TH1 ve TH2) ve östrojen sinyali (AroB ve ER??2) ile ilgili genleri önemli ölçüde aşağı regüle etmesinin DA dejenerasyonu ile ilişkili olabileceği düşülmüştür. Sonuç olarak, bu çalışma, endokrin bozucu PP'nin, zebra balıklarının hem embriyonik hem de yetişkin yaşam evrelerinde DA nöron dejenerasyonu ile etkileşimini kanıtlamıştır.

Propofol anestezisinde wistar ratlarda oluşturulan hipoterminin kardiyovasküler sistem üzerine etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Amaç: Bu yüksek lisans tezinin amacı propofol anestezisi altında, ratlarda deneysel olarak farklı düzeylerde oluşturulan hipoterminin kardiyovasküler sistem üzerine etkilerinin belirlenmesidir. Materyal ve Metot: Çalışmanın hayvan materyalini oluşturan 2 aylık, ortalama 200 gr ağırlığındaki 56 adet dişi wistar ırkı rat her grupta 8'er adet olmak üzere 7 gruba ayrıldı. 1. grup hiçbir işlem yapılmayıp kontrol grubu olarak değerlendirildi. 2. gruptaki ratlara intraperitoneal yolla propofol anestezisi, 3. gruptaki ratlara anestezi ile birlikte orta derecede hipotermi ve 4. gruptaki ratlara anestezi ile birlikte ileri derecede hipotermi uygulandı. Son üç gruptaki ratlarda sadece hipotermi oluşturuldu. Beşinci grupta hafif hipotermi, 6. grupta orta derecede hipotermi ve 7. grupta ileri derecede hipotermi oluşturuldu. Bütün ratlar deney protokolünün tamamlanmasından sonra sakrifiye edildi. Bulgular: Grupların kalp atım sayıları, solunum sayıları, oksijen saturasyon oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. ALP aktivitesi ölçümleri OH grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulundu. ALT, AST ve CK-MB aktivitesi ölçümlerinde kontrol grubu ve İH grubu arasında fark bulunamazken diğer gruplardaki yükselmeler anlamlı bulundu. LDH aktivitesi ölçümlerinde bütün gruplardaki yükselmeler kontrol grubuna göre ve gruplar arası farklar anlamlı bulundu. AG ve HH grubunda kalp dokularında miyositlerde orta derecede nekrotik ve dejeneratif değişiklikler belirlenirken AOH, AİH, OH, ve İH gruplarında bu değişikliklerin daha yoğun olduğu belirlendi. Sonuç: Çalışmanın sonucu olarak anestezi altında yada anestezi olmadan oluşturulan hipotermi klinik parametreler de bir değişikliğe sebep olmasa bile biyokimyasal ve histopatolojik olarak nekrotik ve dejeneratif değişikliklere yol açtığı bulundu. Hafif hipoterminin ratlarda klinik belirtilere neden olmamasına rağmen, kalp dokusu üzerinde hasar oluşturabildiği sonucuna varıldı. Anahtar Kelimeler: Anestezi, hipotermi, kardiyovasküler sistem, propofol, rat

Propranolol önderiştirilmesine yönelik moleküler baskılanmış kolon malzemesi hazırlanması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Analitik Kimya Bilim Dalı
Propranolol, uzun yıllardan beri angina pektoris tedavisinde kullanılan ve halen de en fazla kullanılmakta olan ß-reseptör bloke edici etkiye sahip ilaçlardan biridir. Propranololün en önemli etkisi kardiyovasküler sistem ve bronşlar üzerindedir. Propranolol antianginal, antiaritmik ve antihipertansif bir ajandır. Propranololün in vitro miktar tayini için spektrofotometrik yöntemler sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlardan başka ince tabaka kromotografisi (TLC), gaz kromotografisi (GC), yüksek basınçlı sıvı kromotografisi (HPLC), radyoimmunoassay yöntemleri ile miktar tayini yapılmaktadır. Bu çalışmada propranololün düşük miktarlarının tayini için yeni bir katı-faz ekstraksiyon sistemi hazırlanmıştır. Bu amaçla, propranolole son derece seçici olan moleküler baskılı polimer sentezlenmiş ve kriyojel kolon içerisine gömülmüştür. Moleküler baskılı polimer hazırlamada kalıp molekül olarak propranolol, fonksiyonel monomer metakrilik asit, çapraz bağlayıcı EGDMA (Etilen glikol dimetakrilat), çözücü asetonitril ve başlatıcı olarak AIBN (Azobisizobütironitril) kullanılmıştır. Geniş gözenekleri, kısa difüzyon yolu, düşük basınç gibi avantajlı özelliklerinden dolayı seçilen kriyojel ise, çapraz bağlayıcı MBAAm (N,N'-Metilenbisakrilamid ), fonksiyonel monomer HEMA (Hidroksi etil metakrilat) ve başlatıcılar olarak APS (Amonyum per sülfat ) , TEMED (N,N,N',N'-Tetramethylethylenediamine) kullanılarak hazırlanmıştır Elde edilen moleküler baskılanmış polimerin ve MIP gömülü kriyojelin yapısı, taramalı elektron mikroskobu (SEM), fourier dönüşümlü kızıl ötesi spektroskopi (FTIR), kullanılarak tanımlanmıştır. Hazırlananan kolon malzemesinin adsorpsiyon ve desorpsiyon koşulları optimize edilmiştir. MIP gömülü kriyojel için en yüksek adsorpsiyon kapasitesi 200 ppm propranolol kullanıldığında 106,24 mg/g olarak bulunmuştur. Propranololun MIP gömülü kriyojele bağlandığında Kd değeri 7,69×10-4 M ve Qmax 187,41 mg/g olarak bulunmuştur. Hazırlanan katı-faz ekstraksiyon kolonu kesikli sistem deneylerinin yanısıra, seçicilik için propranolol benzeri beta bloklayıcının ve yine aktif maddesi propranolol olan dideral isimli ilacın önderiştirilmesinde kullanılmıştır. Analizler HPLC cihazı ile gerçekleştirilmiştir. Propranololün %89,59 oranında geri kazanımı sağlanmıştır. Sonuç olarak bu tez çalışmasında propranolol tayininde önderiştirme veya kromatografik ayırım amaçlı seçici, ucuz ve uzun süre kullanılabilen yeni bir katı-faz ekstraksiyon malzemesi hazırlanmıştır

Prostat kanser kök hücrelerinde zoledronik asitin Rab23 GTPaz ve sonic- hedgehog yolak aktivasyonu üzerinde etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2019 Diğer
Prostat kanseri erkelerde akcigˆer kanserinden sonra o¨lu¨mlu¨ ilis¸kili ikinci kanser tipidir. Kanser Ko¨k Hu¨cresi (KKH) tu¨mo¨r yapısı ic¸inde c¸ok az sayıda hu¨creden olus¸an, ko¨k hu¨cre gibi sonsuz sayıda bo¨lu¨nebilen ve sessiz kalabilen hu¨cre gurubudur. KKH'i tu¨mo¨ru¨n c¸ogˆalmasından, geleneksel tedavilere direnc¸ten, invazyondan ve hatta metastazdan sorumlu tutulmaktadırlar. KKH'de SHH, Wnt, Notch ve BMP yolakları gibi c¸ok yo¨nlu¨ sinyal yolaklarının du¨zenlenmesindeki bozukluklar kanser olus¸umu ve yayılması ile ilis¸kili bulunmaktadır. SHH sinyali bazal/ko¨k hu¨crelerin KKH'e transformasyonunda yer almakta ve KKH devamlılıgˆı, sagˆ kalımını du¨zenlemektedir. Sagˆlıklı dokularda Rab23 GTPaz, SuFu-bagˆımlı s¸ekilde SHH yolak aktivasyonunu negative s¸ekilde du¨zenler. C¸alıs¸mamızın amacı zoledronik asit uygulanan insan prostat KKH'de Rab GTPaz ve SHH yolak biles¸enleri genlerinin ekspresyon seviyesini aras¸tırmaktır. Insan prostat kanser hu¨creleri FACSAria flow sitometri kullanılarak sort edilmis¸, prostat kanser ko¨k hu¨creleri CD 133high/ CD44high olacak s¸ekilde ayrıs¸tırılmıs¸tır. Zoledronik asit uygulanarak deney gruplarında IC50 degˆerleri bulunmus¸tur. Zoledronik asit uygulanan deney gruplarında Rab23 GTP' az ve SHH yolak biles¸enlerinin ekspresyon profilinin incelenmesi ic¸in RNeasy Plus Mini Kit ( Qiagen) kullanılarak total mRNA izole edilmis¸, cDNA sentezi gerc¸ekles¸tirilmis¸tir. Rab GTP'azların ekspresyonu LightCycler® 480 real-time PCR kullanılarak analiz edilmis¸tir. Saptanan sonuc¸lar zoledronik uygulanan insan prostat KKH ve control grupları arasında kars¸ılas¸tırılmalı s¸ekilde incelenmis¸tir. Bu c¸alıs¸ma, Zoledronik asit etkisinin Rab23 GTPaz ve SHH yolak biles¸enleri ve dolayısı ile de KKH o¨zellikleri u¨zerinde etkisinin saptanması yo¨nu¨nde ilk olabilme o¨zelligˆine sahip c¸alıs¸madır.

Prostat kanser kök hücrelerınde megalin ekspresyonunun sonic hedgehod (SHH) yolağı ile ilişkisinin incelenmesı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Gelişmiş prostat kanseri başlangıçta androgen baskılayıcı terapiye (ADT) yanıt verse de, bu tedavi agresif ve genellikle iyileştirilemeyen durumla sonuçlanmakta ve hastalığın invazif ve metastatik kastralasyon dirençli prostat kanserlerin gelişmesi yönündeki (mCRPCs) progresyonunun halen karşısı alınamamaktadır. Mevcut tedaviler genellikle neoplastik, hızlı büyüyen kanser hücrelerini hedeflemekte, oysa tedavinin daha etkili ve başarılı olabilmesi için kanser hücre populyasyonu içerisinde az sayda hücreden oluşan kanser kök hücrelerinin (KKH) hedeflenmesi gerekmektedir. KKH, geleneksel tedavilere dirençten, invazyondan ve hatta metastazdan sorumlu tutulan, tümör yapısı içinde çok az sayıda hücreden oluşan, kök hücre gibi sonsuz sayıda bölünebilen ve sessiz kalabilen hücre gurubudur. KKH'de SHH, Wnt, Notch ve BMP yolakları gibi çok yönlü sinyal yolaklarının düzenlenmesindeki bozukluklar kanser oluşumu ve yayılması ile ilişkili bulunmaktadır. SHH sinyali prostat bazal/kök hücrelerin prostat KKH'e transformasyonunda yer alarak KKH devamlılığı, sağ kalımını düzenlemektedir. Sağlıklı dokularda megalin/LRP2, SHH reseptörü işlevi yaparak SHH yolağını duruma-bağlı olarak uyaran veya baskılayan bir endositik reseptördür. KKH'de SHH yolak inhibisyonu için megalinin bir biyolojik belirtec olasılığını saptanması KKH'ni yok etmek, dolayısı ile ilaça direnci azaltmak, olası invazyon ve metastazı önlemek için ümit verici tedavi hedefi sunmaktadır. Ancak megalin ekspresyon ve işlevini etkileyen prostat KKH' ne özgü genetik ve epigenetik faktörlerin daha detaylı incelenmesi, megalin-aracılıklı SHH yolak düzenlenme mekanizmasına yönelik yeni fonksiyonel çalışmaların yapılması, elde edilen verilerin prostat kanser hasta klinik verileri ile karşılaştırılması gerekmektedir. Bunun ynı sıra prostat KKH'de SHH yolağı ve Wnt, Notch ve BMP, TGFß yolakları gibi çok diğer yolaklar arasındaki karşılıklı etkileşim araştırılmalıdır.

Proteaz ile aktive edilen reseptör 1 (PAR1) üzerinden etkili antikanser bileşiklerin moleküler modelleme yöntemleri ile tasarımları

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Biyoenformatik Bilim Dalı
Proteaz ile aktive edilen resepto¨r-1 (PAR1), bas¸ta Multipl Myelom olmak u¨zere c¸es¸itli kanser tu¨rlerinde ve metastatik safhada umut verici bir hedef olarak saptanmıs¸tır. PAR1'in c¸ogˆalma ve farklılas¸ma gibi c¸ok sayıda hu¨cre fenotipine neden olabilecegˆi bulunmus¸tur. Kanserli hu¨crede PAR1 gen as¸ırı ekspresyonu ve ß-katenin yu¨ksek seviyeleri arasında gu¨c¸lu¨ bir bagˆ oldugˆu o¨ne su¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. C¸ok merkezli retrospektif bir analizde antikoagu¨lan amacıyla Heparin kullanan hastalarda Talidomidin anti-miyelom etkisinin arttıgˆı 2015 yılında M. Beksac¸ ve ark. tarafından go¨sterilmis¸tir. Takiben Heparin'in etki mekanizmasında rol oynayan trombinin bagˆlandıgˆı PAR1, Multipl Miyelom hasta hu¨crelerinde ve hu¨cre dizilerinde saptanmıs¸ ve PAR1'e bagˆlanan daha o¨nceden grubumuz tarafından sentezlenmis¸ bulunan benzoksazol ve benzamid tu¨revlerinin PAR1'e bagˆlanmaları bu tez konusu olarak incelenmis¸tir. Bu moleku¨llerin o¨nce Arkansas U¨niversitesinde E.Tiang Laboratuvarında daha sonra Ankara u¨niversitesi Tıbbi Biyoloji ABD Laboratuvarlarında Sungurogˆlu ve ark tarafından in vitro anti-miyelom etkileri duyarlı ve direnc¸ gelis¸tirilmis¸ hu¨cre serilerinde go¨sterilmis¸tir. PAR1'e bagˆlanmalarına kars¸ılık trombositler ve normal kemik iligˆi hu¨creleri u¨zerinde in vitro sitotoksisite olus¸turmadıkları da saptanmıs¸tır. Bu moleku¨ller arasından IC50 du¨zeyi en etkili olan iki moleku¨l, XT5 ve XT2B daha sonra in silico ortamda DNA bagˆlanma, genotoksisite o¨zellikleri ac¸ısından Multipl Miyeloma tedavisinde standart ilac¸lar olan Talidomid ve Melfelan ile kars¸ılas¸tırılmıs¸ ve sentezlenen moleku¨llerin standart ilac¸lardan c¸ok daha etkili bagˆlanma o¨zelligˆi oldugˆu go¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. Halen yayınlanmamıs¸ o¨n analizlerimiz bu daha o¨nce hic¸ aras¸tırılmamıs¸ benzozaksol ve benzamid derivesi olan ilac¸ların inflamasyon, apoptozis sinyal ileti yolaklarındaki birc¸ok gen ifadesini de go¨stermis¸ bulunmaktadır. Tu¨m bu bilgilerden yararlanarak, etki mekanizması aydınlatmak u¨zere, XT5 ve XT2B biles¸iklerinin, bilinen PAR1 antagonistlerinin, bagˆlanma mekanizmaları ilac¸ tasarımı ve gelis¸tirilmesinde kullanılan moleku¨ler modelleme yo¨ntemleri ile incelenmis¸tir. Bu amac¸la Autodock Vina bilgisayar programı kullanılarak, bilinen PAR1 atagonistleri ile XT5 ve XT2B moleku¨llerinin kars¸ılas¸tırmalı doking analizleri gerc¸ekles¸tirilmis¸tir. Doking sonuc¸ları, HYDE bagˆlanma degˆerlendirme ve Sinir Agˆı (NN) puanlama fonksiyonu kullanılarak dogˆrulanmıs¸tır.

Protein profiling of inflammation-mediated migration in prostate cancer

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Diğer
Proteinler, kanserle ilişkili biyolojik süreçlerde önemli bir rol oynarlar. Proteinlerin değişmiş ekspresyon seviyeleri, kritik hücresel yolakları ve etkileşimli ağları regulasyonunu etkileyebilirler. İnflamasyonla ilişkili diferansiyel olarak eksprese edilen proteinler, PKa hücre göçünü ve istilasını teşvik etmede önemli bir rol oynar, ama mekanizma tam olarak bilinmemektedir. Bu proteinlerin proteomik analizi, metastaz mekanizmasını açıklığa kavuşturmaya, terapötik hedefleri keşfetmeye ve protein varyasyonları yoluyla tanı için biyobelirteçler üretmeye yardımcı olabilir. Bu tez çalışması kapsamında inflamatuar mikroçevrede metastatik özellik kazanan prostat kanseri hücrelerindeki fonksiyonel değişikleri karakterize etmek için protein profilleme analizi gerçekleştirildi ve bu süreçte prostat kanserinde tu¨mör baskılayıcı fonksiyona sahip NKX3.1 geninin önemi araştırıldı.

Provenance use in social media software to develop methodologies for detection of information pollution

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Bilgisayar Mühendisliği Bilim Dalı
Sosyal Medya, iletişim kurmak ve sosyalleşmek için, geleneksel medyanın (gazeteler, televizyonlar vb.) sunamadığı büyük ölçekli ve kolay kullanımlı araçlardan oluşan bir platform sunmaktadır. Bu platform, Internet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemi tanımlayan Web 2.0.'ın teknolojik temellerine dayanmaktadır ve kullanıcı tarafından oluşturulan içeriklerin paylaşılmasına olanak veren bir grup yazılım olarak tanımlanmaktadır. Sosyal Medya kullanıcıları bu platformları kullanırken iki önemli problem ile karşı karşıyadır. Birinci problem; kullandıkları sosyal medya yazılımı üzerinden bir veri (başka kullanıcı tarafından oluşturulan içerik) aldıkları zaman, bu verinin kalitesi hakkında tam olarak bilgi sahibi olamamaktadır. Dolayısıyla, kullanıcılar, veri hakkında yeterince bilgiye sahip olmadan ve veriye ne kadar önem verilmesi gerektiği konusunda emin olamadan, verinin yayılmasına olanak sağlayabilmektedir. Bunun sonucunda da bilgi kirliliği durumu ortaya çıkabilmektedir. İkinci problem; Sosyal Medya yazılımlarının gizlilik politikalarını zaman içinde değiştirebilmeleri ve kullanıcıların bu yazılımların gizlilik ayarlarını, talep ettikleri gizlilik derecesine göre, tam olarak düzenleyememeleri yüzünden kaynaklanmaktadır. Bu gizlilik politikaları kullanıcının paylaştığı verilerin kullanılması ve yayılması ile ilgili hakları belirlemektedir. Kullanıcının sadece arkadaşları arasında paylaştığı veriler, yeniden paylaşma yöntemiyle sosyal medya üzerinden yayılabilmektedir. Kullanıcılar, kendi verilerinin gerçekte kimler tarafından görüntülenebildiğini ve üzerinde kimlerin işlem yapılabildiğini takip edememektedir. Bunun sonucunda da telif hakları ihlalleri ortaya çıkabilmektedir. Bu iki problemin çözülebilmesi için, kullanıcılar verinin hayat döngüsü bilgilerine ihtiyaç duymaktadır. Provenans, veri hakkında köken, doğruluk, gerçeklik, kalite, mülkiyet gibi hayat döngüsü bilgileri sağlayan bir üst-veri olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde, Sosyal Medya yazılımlarında, bilgi kirliliği durumlarının ve kullanıcı verilerinin telif haklarının ihlal edilip edilmediğinin tespitine yönelik yöntemlerin eksikliği görülmektedir. Bu projenin başlıca amacı, Sosyal Medya yazılımlarında yayınlanan verilere ait provenans bilgilerini toplayan, saklayan, sorgulayan; bu bilgilerinden, provenans çizge yapıları oluşturan; provenans çizgeleri üzerinde bilgi kirliliği durumları tespiti ve kullanıcı verilerinin telif haklarının ihlal edilip edilmediğinin tespiti amaçlı tasarlanacak algoritmaları içeren yöntemler geliştirmektedir. Bu temel amaç kapsamında algoritmalar geliştirilmiş ve testleri yapılmıştır. Sonuçlar, önerilen algoritmaların başarılı olduğunu ortaya koymuştur.

Prunella vulgarisin biyolojik aktiviteleri üzerine araştırmalar

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Dünyada 220 cinse sahip bir familya olan Lamiaceae Türkiye'de 49 cins doğal yayılış göstermektedir. Çalışmamızda Lamiaceaeya ait Prunella vulgaris bitkinin dal, yaprak ve çiçek kısımlarının hekzan, metanol ve su özütlerinin antioksidan, antibakteriyal, antifungal ve DNA koruyucu aktiviteleri çalışılmıştır. Antioksidan aktivitesini belirlemek amacıyla Rel Assay Diagnostics kitleri (TAS, TOS) ve DPPH testleri kullanılmıştır. Antibakteriyel ve antifungal aktivite testi için disk difüzyon metodu kullanılmıştır. DNA koruyucu aktivite için pBR322 plazmid DNA'sı üzerine test edilmiştir. Çalışmamızda farklı özütlerin farklı antioksidan aktivite gösterdiği gözlemlenmiştir. Özellikle su ve metanol özütlerinin TAS, TOS ve DPPH yöntemleri ile incelendiğinde oldukça yüksek aktivite gösterdikleri gözlemlenmiş. En yüksek antioksidan aktivite dal-hekzan özütünde belirlenmiştir. Prunella vulgaris'in antibakteriyel ve antifungal aktiviteleri açısından etkisinin olduğu gözlemlenmiştir. DNA Koruyucu aktivite açısından ise en fazla koruyucu aktivite gösteren bitki kısımları yaprak-hekzan özütü ve dal-su özütü olduğu belirlenmiştir.