Thesis Search




SEARCH RESULTS

The relationship between monetary policy and stock prices under inflation targeting regimes

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Finansman Bilim Dalı
Her ülkenin parasal yetkilileri makroekonomik değişkenlere ilişkin kendi hedeflerine ulaşmak için para politikasını kullanmaktadır. Enflasyon oranının istikrarlı, düşük seviyelerde tutulması tüm merkez bankalarının temel amacıdır. Merkez bankası, enflasyon oranını kontrol etmek için para politikasını kullanırken, kararları genel ekonomiyi ve mali piyasaları da etkilemektedir. Bu araştırmanın amacı, belirlenen ülkeleri, gelişmekte olan ve gelişmiş piyasa ekonomileri olmak üzere iki ana gruba ayırarak, enflasyon hedeflemesi rejimi uygulamış olan ülkelerde para politikası ile pay senedi fiyatları arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu araştırma dört bölümden oluşmakta olup, ilk bölümde, amaç, hedef, araçlar ve para politikası kararlarının teorik arka planı tanıtılmıştır. İkinci bölümde enflasyon ve pay senedi fiyatları arasındaki ilişkiyi araştırmak için ARDL Sınır Testi Yaklaşımı kullanılmıştır. Aylık veriler analiz edildiğinde, enflasyon oranı pay senedi fiyatları için önemli bir belirleyici olmasa da bu iki değişken arasında negatif uzun dönemli bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Üçüncü bölümde para politikasının bir aracı olan kısa vadeli faiz oranı ile pay senedi fiyatları arasındaki ilişkiyi analiz etmek için GARCH (1:1) ve ARDL Sınır Testi Yaklaşımı kullanılmış ve ampirik sonuçlar, tüm gelişmiş pazar ekonomilerinde kısa vadeli faiz oranı ile pay senedi fiyatları arasında uzun vadeli negatif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Gelişmekte olan piyasa ekonomileriyle ile ilgili olarak, bu ilişki enflasyon hedefine ulaşıldığı ülkelerde negatif, enflasyon hedefine ulaşılamayan ülkelerde ise pozitiftir. Son bölümde tüm ülkeler için pay senedi endeksleri ve S&P1200 Küresel endeksi günlük verileri analiz edilerek, ülkeler arasında uzun vadede ve kısa vadede çeşitlendirme olanaklarını araştırmak için Johansson Co-entegrasyonu, Gregory & Hansen testi ve CAPM modelinin basit bir sürümünü kullanılmıştır. Sonuçlar, borsaların uzun vadede bütünleşik olduğunu göstermektedir. Ancak kısa vadede, yatırımcıların Meksika, Brezilya, Kanada, Şili, İzlanda, İsrail ve İngiltere borsalarına yatırım yaparak fayda sağlayabilecekleri saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: para politikası, enflasyon hedeflemesi, pay senedi fiyatları, çeşitlendirme

The relationship between perceived stress and work engagement: An empirical study

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Yönetim ve Organizasyon (İngilizce) Bilim Dalı
Modern çalışma koşulları işgücü üzerinde yoğun bir baskı oluşturmaktadır. İşveren, işçilerin rollerine bağlı kalmalarının yollarını ararken, yoğun stres ile başa çıkamayan işçiler ise tükeniş ve kopma noktasına gelmektedir. Yönetim literatüründe, işle bütünleşme ve algılanan stres arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. işle bütünleşme seviyeleri incelendiğinde, öz-yetkinlik, algılanan stres gibi değişkenlerin toplam işle bütünleşme seviyesini etkilediği görülmektedir. Kurumlar, üst alt ya da alt-üst yaklaşımlarını kullanarak bütünleşme seviyelerini sürdürürler. Kurumlar, alt üst yaklaşımında, öz-düzenleme, irade, hedef belirleme, geribesleme döngüsü, iç güdümlü menfaat pekiştirimi, davranış değiştirme gibi yetenekleri aşılarlar. Bu çalışma, stress ile baş etme ve rollere göre işle bütünleşme aşılama hususunda, alt üst yaklaşımın kullanılabileceğini ileri sürer. Sosyal-bilişsel kuram çerçevesinde, özyetkinliğin gelişmesi için, etkin idare, modelleme, sözlü ikna (örn: eğitim), kişinin kendi psikolojik durumu ile alakalı algısının, rol bağlılığının sürdürülmesinde gerekli araçlar olduğu belirtilmektedir. Ek olarak, stress ile başa çıkma yöntemlerinin kalıtımsal yollarla kazanılması dışında da açıklar. Örnek olarak, diğer çalışanlar tarafından taklit edilebilecek seçilmiş bir rol modeli kullanarak, rol modeli taklidinin kurumsal yapıdaki iş bağlılığı seviyesinin nasıl artırılabileceğini belirtir. Son olarak, literatür incelemelerinden alınan sonuçlar, stres seviyeleri kurumlardaki işle bütünleşme olumsuz etkilediğini göstermektedir. Öbür tarafa ise, öz-yetkinliğin işle bütünleşme doğrudan olumlu etkilediğini göstermektedir. Stres kaynağı insan kontrolü dışındayken, stres algısı kontrol edilebilir. Özellikle algısal değişiklik uygulaması bireyin stres algısını ve buna bağlı olarak işle bütünleşme seviyesini etkiler. Bilinçsiz bağlılıktan farklı olarak, çalışan bağlılığını sağlanması için, bilişsel bir irade ve kasti karar gerekmektedir. Çalışanların bir bölümü, bu kararın kendi iradeleri dahilinde olduğunu düşünürken diğerleri, bunun dışarıdan bir dayatma olarak görmektedir. Ne var ki, bunların tümü kontrol edilebilir. Anahtar Kelimeler: İşle Bütünleşme; algılanan stres; öz-yetkinlik; sosyal bilişsel kuram

The relationship between person-supervisor fit and organizational commitment

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2010 Diğer
Şirketler, dinamik çevrelerde rekabet yönünden avantaj sağlayabilmek için şirket değerleriyle uyum sağlayabilen bireylere ihtiyaç duymaktadır. Aynı zamanda, çalışanlar da beceri ve yeteneklerini kulanabilecekleri ve kişisel özelliklerinin uyum sağladığı iş ortamlarını tercih etmektedirler. Bu nedenle örgütle kişisel özellikleri ve değerleri uyum sağlayan çalişanlar uyum sağlamayanlardan oranla örgütlerine daha fazla bağlılık duyabilmktedirler. Bu noktada birey-örgüt uyumunun önemi ortaya çıkmaktadır.Değer uyumu örgütsel bağlılığı açıklamak açısından en kritik değişkenlerden biridir. Bu kapsamda, iş ortamında çalışan ve yöneticilerin değerlerinin uyumu özel bir öneme sahiptir. Genelde aynı iş ortamında çalışmalarından ve çok sık etkileşim içinde bulunmlarından dolayı yöneticinin çalışanın tutum ve davranışları üzerindeki etkisi büyüktür. Bu amaçla, bu çalışmada çalışan-yönetici uyumu ve örgütsel bağlılık ilişkisi incelenmiştir. Araştırma Türkiye'nin en büyük üniversitelerinden birinde uygulanmıştır. Çalışmanın örneklemi iki fakültede çalışan toplam 105 akademik personelden oluşmaktadır. Çalışmada, çalışan-yönetici ve Allen ve Meyer'in (1993) örgütsel bağlılık ilişkisine ilişkin üç hipotez önerilmiştir. Bu üç hipotezden ikisi desteklenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına gore, otorite açısından çalışan-yönetici uyumu ve örgütsel bağlılık arasındakı anlamlı ve pozitif ilişki ilk hipotezi kısmen desteklemiştir. Ödüllendirme açısından çalışan-yönetici uyumu ve devamlılık bağlılığı arasındakı ilişki üçüncu hipotezi kısmen desteklemektedir. Ikinci hipotez çalışmada desteklenmedi. Çalışan-yönetici uyumuyla normatif bağlılık değişkeni arasında anlamlı ilişki bulunamadı.

The relationship between the esg performance and financial performance of environmentally sensitive industries; A comparison between emerging and developed markets

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu tezin amacı, çevreye duyarlı sektörlerden şirketlerin ESG performansının finansal performansları üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığını incelemektir. Bu tez aynı zamanda, çevreye duyarlı şirketlerin ESG performansının finansal değeri ve kurumsal finansal performans üzerindeki etkisinin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere nasıl farklılaştığını da araştırmaktadır. Bu çalışmanın örneklemini, gelişmiş ülkelere ait 305 ve gelişmekte olan ülkelerden 78 şirket olmak üzere, çevreye duyarlı 383 şirket oluşturmaktadır. Thomson Reuters Eikon veri tabanından 10 yıllık ESG performans skorları ve finansal performans verileri toplanmış ve bu kurumların ESG performanslarının finansal performanslarına etkisini değerlendirmek için panel regresyon analizleri yapılmıştır. Bulgularımız, çevreye duyarlı şirketlerin genel ESG performansı paydaş teorisi yerine hissedar teorisini destekleyen sermaye getirisi (ROE) ve Tobin's Q getirisi ile anlamlı pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Çalışmamızın sonuçları gelişmiş ülkelerdeki çevreye duyarlı şirketlerin genel ESG performansının ROE ve Tobin's Q üzerinde önemli ölçüde olumlu bir etkiye sahip olduğunu, buna karşın gelişmekte olan ülkelerdeki çevreye duyarlı şirketlerin ESG performans puanının kullanılan finansal performans ölçümlerinden herhangi biri ile önemli bir etkisinin olmadığını ortaya koymaktadır. Bulgularımız, çevreye duyarlı şirketlerin ESG performansının finansal performans üzerindeki etkilerinin gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelere göre daha güçlü olduğunu göstermektedir. Bulgular ayrıca, ESG tartışmaları puanının piyasa değerlemesi veya Tobin'in Q'su ile pozitif bir ilişkisi olduğunu ve etkinin gelişmekte olan piyasa bağlamında daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışma, çevreye duyarlı şirketlerin ESG-finansal performans ilişkisinin ve ESG operasyonlarının ve girişimlerinin değer yaratma kabiliyetinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin yasal ve ekonomik bağlamlarından daha iyi anlaşılmasını sağlarmaktadır.

The relationship between the Sultanate of Johore and the Ottoman Empire

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
On dokuzuncu yüzyıl iki Saltanat, Güneydoğu Asya'da Johore Sultanlığı ve Batı'da Osmanlı İmparatorluğu arasında inşa edilen ilişkiyi tanık oldu. Sultan Abu Bakar saltanatı altında Johore Sultanlığı Osmanlı Imparatorluğu ile ilişki kurdu ve Sultan Ibrahim'in saltanatı sırasında daha da güçlendirildi. Bu ilişki 1923 yılında Osmanlı Imparatorluğu'nun düşmesine kadar sürdü. 1893 yılında Johore'dan İstanbul'a kadar olan Sultan Abu Bakar tarafından yapılan ziyaret, Osmanlı İmparatorluğu'nun Johore Sultanlığı üzerinde yönetim, sosyo kültürel hayat, yargı ve mimarlık yönü üzerine etkisi ile sonuçlandı. Müslüman dünyası halifesi olarak Islam ve Osmanlı Sultanı üzerine yoğunlaşacak olan Pan Islamizm ideolojisi, her iki sultanın birbirlerine karşı dayanışma ve empati kurması sağladı ortalama olarak görev yapmıştır. Rukiye Hanım ve Hatice Hanım'in Johore Sultanlığı mensupları ile evlilikleri Malezya sosyo kültürü ve ekonomisinde önemli rol oynadığı gibi Johore toplumunda elit grubun varlığına katkı sağladı. Johore sultanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması için, bu tezde Osmanlı dünyasından gelen bakış açısıyla ilgili kanıtlar bulunmaktadır.

The relationship between working capital management and corporate performance:Evidence from Turkey

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2015 Muhasebe Finansman Bilim Dalı
Firmaların kısa dönemdeki yatırımlarını ifade eden çalışma sermayesinin toplam aktifler içerisindeki payı ve firma kârlılığı üzerindeki etkisi önemli boyutlardadır. Çalışma sermayesinin yönetimi firmanın başarı veya başarısızlığı için hayati önem taşımaktadır. Çünkü fazla ya da yetersiz çalışma sermayesi düzeyleri herhangi bir işletme için olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Yetersiz çalışma sermayesi karlılıkta azalmaya neden olabilir ve hatta faaliyetlerin sürdürülebilmesinde başarısızlığa yol açar. Ayrıca fazla çalışma sermayesi firmanın karlılığını azaltabilir ve atıl durumda kalmaması gereken çalışma sermayesi düzeyi işletmelerin düzgün çalışmasını sağlamak için çok hayati önem taşımaktadır. Literatürde karlılık ve çalışma sermayesi yönetimi arasındaki ilişki hakkında farklı ülkeler üzerine yapılmış çeşitli çalışmalar vardır. Ayrıca Türkiye'de de çalışma sermayesi yönetimi konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır ancak ticaret firmalarının kurumsal performansı üzerindeki etkisine gerekli önem verilmiş değildir. Bu nedenle çalışmada, çalışma sermayesi yönetimi bileşenleri ile firmaların karlılıkları arasındaki ilişki Borsa İstanbul Ticaret Endeksi'nde faaliyet gösteren seçilmiş işletmelerden alınan ikincil veriler kullanılarak regresyon analizi ile araştırılmaktadır. Anahtar kelimler: Çalışma Sermayesi Yönetimi, Kârlılık, Ticaret Firmaları, Borsa İstanbul, Kurumsal Performans.

The right to a clean and healthy environment in the jurisprudence of European Court of Human Rights and European Court of Justice

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
Bu yüksek lisans tezi, uluslararası insan hakları hukuku alanında yeni bir alan araştırmasını sunmaktadır - temiz ve sağlıklı bir çevre hakkı. Uluslararası hukuk çerçevesinde, çevre kanunu - hakların genç bir dalı olarak - yakın zamanda insanlığın karşı karşıya olduğu iklim ve diğer çevre sorunları nedeniyle uluslararası toplumdan büyük ilgi görmüştür. Avrupa Gnsan Hakları Mahkemesinin uygulamasında gelişen Avrupa kıtasal hukuk sisteminin insan hakları sistemi, temiz ve sağlıklı bir çevreye açık bir hak olduğunu hala bilmemektedir. Temiz ve sağlıklı bir çevreye ilişkin bazı hakların ihlaline ilişkin davalar, Avrupa Mahkemesinde Avrupa Sözleşmesinde açıkça tanınan diğer haklar dahilinde incelenir. Ayrıca, Avrupa Birliği, Avrupa'daki bir suigeneris örgütü olarak, temiz ve sağlıklı bir çevreye açık bir hak olduğunu da kabul etmemektedir. Uygulamada, Avrupa Adalet Divanı temel olarak Üye Devletlerin çevre koruma alanındaki yükümlülüklerini geliştirmektedir. Bu yüksek lisans tezinin amacı, bu mahkemenin çevre hukuku ve insan hakları arasında nasıl bir bağ oluşturduğunu göstermek için Avrupa Gnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihadını incelemektir. Temiz ve sağlıklı çevre hakkının dolaylı olarak korunmasıyla, bu Mahkeme çevre hukuku ve insan haklarına yeni bir yaklaşım getirmektedir. Buna ek olarak, yüksek lisans tezi, Avrupa Adalet Divanı'nın uygulamasını inceler ve Avrupa Birliği'nin çevre sorunlarına nasıl yaklaştığını analiz etmeyi amaçlar. Buna göre, bu makalenin ana hipotezi, temiz ve sağlıklı bir çevre hukuku sahip olmanın temel bir insan hakkı olarak tanınması ve Avrupa Konvansiyonu tarafından açıkça korunmasının sağlanmasıdır. Ayrıca, yüksek lisans tezinin bir bölümü, insan haklarının korunması ve tek tek ülkelerin anayasaları için karşılaştırmalı sistemlerde temiz ve sağlıklı bir çevre hakkının araştırılmasına ayrılmıştır. Bu araştırmanın amacı uluslararası toplumun insan hakları olarak temiz ve sağlıklı bir çevreyi koruma çabalarını göstermektir.

The rivalry between Russia and Great Britain in Eastern Rumelia 1878-1885

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Diğer
Bu araştırma özerk statüde olan Doğu Rumeli Vilayeti üzerine Rusya ve İngiltere arasındaki rekabeti incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda bölgedeki tarihi gelişmelere bağlı olarak iki tarihsel sürece odaklanılmıştır. Bunlardan ilki Doğu Rumeli Vilayeti'nin kurulması ve teşkilatlanması diğeri ise Doğu Rumeli Vilayeti ile Bulgaristan Prensliği'nin birleşmesi süreçleridir. Bu çalışmada konu ile ilgili farklı tarihi perspektiflerin kronolojik bir dizilim içerisinde karşılaştırmalı olarak tartışıldığı bir yöntem takip edilmiştir. Birinci bölümde dönemin büyük güçlerinin XIX. yüzyılda girişilen modernleşme hamleleri içinde Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki topraklarına yönelik politikaları irdelenmiştir. Sonraki bölümde ise Balkanlardaki ayrılıkçı hareketler ve milliyetçi akımlara yönelik Rus ve İngiliz siyaseti incelenmektedir. Ele alınan bu süreç Balkanlardaki Rus-İngiliz rekabetinin ana hatlarını teşkil etmektedir. Üçüncü bölümde İngiltere'nin Doğu Rumeli Vilayeti'nin yönetim sistemine ve 1885 yılında gerçekleşen birleşmeye yönelik siyasi faaliyetlerine odaklanılmaktadır. Dördüncü bölümde Rusya'nın İngiliz siyasi emellerine karşı bölgeyi kendi etki alanında tutmayı amaçlayan politikası ortaya konmaya çalışılmıştır. Dördüncü bölümde ise Osmanlı Devleti'nin Balkan topraklarına yönelik tehditler karşısında ülkenin entegrasyonunu koruma gayretleri incelenmiştir. Çalışma ile aydınlatılmaya çalışılan temel nokta İngiliz yönetiminin Rusya'nın Balkanlardaki ilerlemesine karşı önce Doğu Rumeli Vilayeti'nin oluşumuna daha sonra ise Bulgar Prensliği ile birleşmesine yönelik politikalarıdır. Rusya bölgedeki etkisini 1885 yılındaki birleşmeye karşı tavır alıncaya kadar korurken İngiltere Bulgaristan ile ilgili siyasi hedeflerini hayata geçirmeyi büyük ölçüde başarmıştır. Bu araştırmada arşiv kaynakları ve ikinci el kaynaklar temel alınmıştır. Çalışmanın ortaya çıkmasında kullanılan arşiv belgeleri İngiliz Milli Arşivinde yer alan Dış İşleri Bakanlığı (Foreign Office) kataloğu içerisinden temin edilmiştir. Doğu Rumeli Vilayeti ile ilgili literatür oldukça sınırlı ise de birleşme süreci ve 1879'dan 1885 yılına kadarki ekonomik, siyasi, kültürel gelişmelere yönelik hatırı sayılır miktarda çalışma bulunmaktadır.

The role of accounting information in improving financial decision: A case study of industrial companies in Iraq

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Üretim Yönetimi Bilim Dalı
Bu çalışmada, muhasebe bilgilerinin finansal kararların iyileştirilmesindeki rolü ve Irak'taki beş endüstriyel şirketin verileri incelenmiştir. Araştırmanın amacı muhasebe bilgisinin spesifik özelliklerini belirlemek, bu özellikleri finans ve yatırım kararları alırken kullanmak ve genel olarak karar alma süreçlerinde muhasebe bilgisinin önemini ve yararını göstermektir. Bu araştırma ayrıca finansal kararlara, finansal analizin rolünü de göstermektedir. Seçilmiş olan Irak merkezli beş endüstriyel firmanın finansal verileri, finansal oranlar (15 oran) kullanılarak analiz edilmiştir. Bu oranların kabul edilebilir sonuçları ile birlikte ilgili bilgilerin bu firmalar tarafından nasıl kullanıldıkları anlatılmıştır. Oranlar ile ilgili olarak SPSS istatistik programı kullanılmıştır. Bu oranlara ANOVA analizi uygulanması sonrasında testin kabul edilebilir seviyesi 0.05 olarak belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarının kanıtladığı üzere, hisse senedi üzerinde likidite oranları (0.027) ile karlılık oranları (0.00) arasında çok ciddi bir ilişki bulunmaktadır ve hisse senetleri ile uzun vadeli oranlar (0.116) arasında negatif bir etki vardır. Ayrıca, finansal bilançolar üzerinde finansal kararların etkisi daha fazla olan bilgiler de mevcuttur. Bunun yanı sıra finansal kararları kısıtlayan daha farklı engeller de mevcuttur. Araştırma sonucunda bazı tavsiyelerde bulunulmuştur. Bu tavsiyeler yatırımcılar için önemlidir; çünkü muhasebe bilgisinin önemini onlara anlatır, finansal bilançoların işlevlerini belirtir, sürekli eğitimin önemini anlatır, yatırımcılara finansal kararlarında yardımcı olacak yıllık raporların hazırlanmasını sağlar. Irak Borsası'nda daha bilgili bir biçimde yer almalarını ve firmaların kurallara uymasını sağlar.

The role of chemerin in Helicobacter pylori induced gastric pathogenesis

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Helicobacter pylori (H. pylori), insan gastik epitelinde kolonize olan, gram negatif, spiral-şekilli, mikroaerofilik, kamçılı bir bakteridir. Bu bakteri, kronik gastrit, gastrik adenokarsinom, peptik ülserler ve gastrik lenfomalar gibi gastrik hastalıkların gelişimiyle olan bağlantısından dolayı Tip I karsinojen olarak sınıflandırılmaktadır. Dünya nüfusunun %50'si H. pylori ile enfekte olduğu halde, enfeksiyonların büyük bir çoğunluğu, patojenin güçlü doğal ve edinsel bağışıklık cevaplarından kaçınabilme yeteneğinden ötürü, semptomlara veya gastrointestinal hastalıklara yol açmamaktadır. Bakteriler nadiren tamamen yok edilir, kolonizasyon genel olarak ömür boyu sürer, ve enfeksiyon hem doğal, hem de edinsel bağışıklı cevaplarını içerir. Kemerin (chemerin), katelisidin/sistatin ailesinden bir proteindir ve G proteinine bağlı reseptör CMKLR1 ( kemokin benzeri reseptör 1)'in ana ligandıdır. Epitel hücreler, karaciğer, dalak, lenf düğümleri vb. dahil birçok dokuda mevcuttur. Bu şekilde, makrofajlar, plazmositoid dendritik hücreler ve NK hücreleri gibi CMKLR1 ifade eden lökosit popülasyonlarının enflamasyon bölgesine kemotaksisini başlatır. Plazmada her yerde, sürekli, nanomolar konsantrasyonlarda 143 aa prokemerin olarak bulunan protein, serin ve sistein proteazlarının yanı sıra karboksipeptidazlar tarafından proteolitik kesime uğrayarak, farklı formlar halinde aktive olur. Kemerin, ortamdaki uyarıcıya ve incelenen hastalığa göre, hem pro-enflamatuvar, hem de anti-enflamatuvar cevaplara sebep olabilmektedir. Eritematöz, romatoid artrit, psöriyazis (sedef hastalığı), Crohn hastalığı gibi enflamatuvar hastalıklarda, birçok kobay ve insan çalışmalarında da gözlemlendiği gibi, enflamasyon gelişiminde artan kemerin seviyelerinin hastalıklarla ilişkisi gösterilmiştir. CMKLR1 nakavt farelerde, EAE'de merkezi sinir sistemi (MSS) enflamasyonunun ve sigara içmeye bağlı kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) modelinde pulmoner enflamasyonun azaldığı gösterilmiştir. Bu şekilde, kemerinin pro-enflamatuvar rolü ortaya konmuştur. Fakat, LPS ile akciğer hasarlı modelde ve pro-enflamatuvar markerlerin ifadesi azaltılmış akut viral pönomi modelinde, CMKLR1 nakavt farelerde ve kemerinin baskılandığı durumlarda, kemerinin anti-enflamatuvar rolü de gözlemlenmiştir. Makrofajlar, dışarıdan gelen uyarılara adapte olmak için yerel enflamatuvar durumlarını şekillendirebilen, uyarana ve yerel mikroçevreye göre polarize olabilen, plastik ve heterojenik bir hücre grubudur. Makrofajlar, klasik yollardan aktive olan- M1 tipi-makrofajlara ve alternatif yollardan aktive olan –M2 tipi-makrofaj alt gruplarına polarize olabilmektedir. M1 tipi makrofajlar, granülosit makrofaj uyarıcı faktör (GM-CSF), lipopolisakkarit (LPS) ve IFN-? tarafından üretilen doğal bağışıklık cevapta görülen, pro-enflamatuvar efektör hücrelerdir ve TNF-?, IL-1ß, IL-6, IL-12/ IL-23 gibi pro-enflamatuvar sitokinler salgılarlar. M1 tipi makrofajların antimikrobiyal fonksiyonları, L-argininden nitrik oksit ve

The role of ethnic-political leaders in the post-2001 US invasion of Afghanistan

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Diğer
Son üç yüzyılda, Afganistan zamanın üç büyük gücü tarafından üç kez işgal edildi. İngiltere, 19. yüzyılda Hindistan Alt Kıtası'nı Rusya'nın etkisinden uzak tutmak ve Rusya'nın Afgan toprakları üzerinden Arap Denizi'nin sıcak suyuna ulaşmasını önlemek için işgal etti; 20. yüzyılda Sovyetler Birliği, yeni kurulan Afgan komünist rejimini hayatta tutmak ve aynı zamanda Güney Asya bölgesinde egemenliğini artırmak için Afganistan'a askeri olarak müdahale etti; ve 21. yüzyılda ABD, Taliban rejimini devirmek ve El-Kaide ağını ortadan kaldırmak için işgal etti.İlk iki istila, güçlü ve sağlam ulusal silahlı direniş ve kitlesel ayaklanma ile karşı karşıya kaldı; özellikle Sovyet'in Afganistan işgaline karşı, Afganistan'ın büyük ve küçük etnik grupları bütün ülkede çeşitli irili ufaklı silahlı direniş hareketleri oluşturdu. Aksine, son işgal, milli silahlı direnişin eksikliğiyle karşılaştı, oysa bu işgal, daha önceki iki işgalden hem yabancı işgal güçlerinin katılımı bakımından daha kapsamlıydı hem de zaman olarak daha fazla kalıcıydı. Bu bağlamda, bu çalışma, Afgan etnik-politik liderlerinin, ülkede gerçek siyasi ve toplumsal gücün sahipleri olarak, ulusal bir silahlı direniş hareketinin ortaya çıkmasını ve ABD'nin Afganistan'ı işgaline yönelik kitlesel ayaklanmayı engellediği savunmaktadır. Çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde tez cümlesi, tezin amacı, tez metodolojisi, literatür taraması, kavramsal analiz ve tezin teorik çerçevesi yer almaktadır. İkinci bölüm, Afganistan'ın tarihi dönüm noktaları, sosyal yapı, ekonomik yapı ve siyasi yapıya kısa bir genel bakış sunmaktadır. Çalışmanın üçüncü kısmı, gücün yapısal dağılımı ve modern Afganistan'ın yönetici sınıfının dönüşümünü ele almaktadır. Çalışma, son bölümünde, 2001 sonrası kurulan hükümette etnik-politik liderlerin rolünü ve ABD ile derin ilişkilerini incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Afganistan, İşgal, Direniş Hareketi, Etnik-Politik Liderler, ABD.

The role of financial develepment, human capital and economic growth on envirtonmental sustainability: An empirical analysis of Cameroon

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Diğer
Bu tezde, ekonomik büyümenin gelişmekte olan ülkelerde yoksullukla mücadelede bir politika aracı olarak kullanılmasının bir zorluk olduğunu, çünkü ekonomik büyüme genellikle çevreye zararlı sera gazı emisyonları ile ortaya çıktığını kaydettik. Ekonomik büyüme ve çevre kirliliği arasındaki denge bağlamsal olsa da, hem beşeri sermaye hem de finansal kalkınma, sürdürülebilir kalkınma hedefi 1 (yoksulluk yok), sürdürülebilir kalkınma hedefi 2 (sıfır açlık), sürdürülebilir hedef 4 (kaliteli eğitim ), sürdürülebilir hedef 6 (temiz su ve sanitasyon), sürdürülebilir hedef 8 (insana yakışır iş ve ekonomik büyüme) ve sürdürülebilir kalkınma hedefi 13 (iklim eylemi). Bu tezin analizi dört bölüme ayrılmıştır. İlki, değişkenlerin bütünleştirici özelliklerini değerlendirir (yani geleneksel birim kökü ve yapısal kırılmalar). 1980-2016 dönemini kapsayan Kamerun zaman serisi verilerinden yararlanılarak, değişkenlerin ilk fark I (1) 'de durağan olduğu bulunmuştur. Bu arada, yapısal kırılma testi ayrıca Kamerun'un zaman serisi verilerinde, özellikle (a) Nyos Gölü felaketi ve 1985 ile 1993 arasındaki petrol krizi sırasında, (b) 1994-2004 yerel para biriminin devalüasyonu ve sonrası seçim krizi; ve (c) Kamerun da dahil olmak üzere dünyadaki birçok ülkeyi etkileyen 2008 ila 2009 mali krizi. İkinci analizde, yazar regresif dağıtım gecikmeli (ARDL) sınır testini kullanarak finansal kalkınma, beşeri sermaye, ekonomik büyüme, doğrudan yabancı yatırım, enerji tüketimi ve çevre kalitesi arasındaki eşbütünleşme ilişkisini inceliyoruz. Ayrıca, ARDL sınır testi ayrıca iki kategoriye ayrılmıştır: model bir ve model iki. Birinci modelde ARDL sınır testi, kukla değişkenler dikkate alınmadan gerçekleştirilmiştir. Ancak ikinci modelde, yapısal kırılmaların etkilerini yakalamak için yapay değişkenler tanıtıldı ve bu, sonuçların iyileştirilmesine büyük ölçüde yardımcı oldu. ARDL sınır testlerinden hesaplanan F istatistiklerinin alt ve üst sınırlardan daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır, bu da değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğunu göstermektedir. Özellikle, doğrudan yabancı yatırımlarda (DYY) %1'lik bir artış ve finansal gelişme, karbondioksit emisyonlarını sırasıyla %0,01 ve %1,34 artırmaktadır. Bu arada, ekonomik büyüme, beşeri sermaye ve enerji tüketiminde% 1'lik bir artış, karbondioksit emisyonlarını buna bağlı olarak %1,09, %3,71 ve %0,99 oranında azaltır. Doğrudan yabancı yatırım ve çevresel kalite arasındaki pozitif ilişki, kirlilik cenneti hipotezinin Kamerun ile ilgili olduğunu gösteriyor. Ekonomik büyüme ve çevresel kalite arasındaki negatif ilişki, bu ülkedeki çevresel Kuznets eğrisi (ECK) hipotezinin önemini gösterir. Beşeri sermayenin (eğitim) Kamerun'da çevresel sürdürülebilirliğin oluşturulmasında rol oynayan önemli bir değişken olduğu da belirtilmektedir. Üçüncü analizde, finansal gelişme, beşeri sermaye, ekonomik büyüme, doğrudan yabancı yatırım, enerji tüketimi ve çevre kalitesinin nedensellik etkilerini inceliyoruz. Bu, Granger nedensellik

The role of foreign aids in state building the case of Somalia

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2018 Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bilim Dalı
Uluslararası toplum, Haiti ve Afganistan gibi başarısız devletlere daha aktif bir şekilde müdahil olmaktadır; bu durum itibariyle başarısız bir devlet olarak Somali, 1991'de Siyad Barre diktatörlüğünün çöküşüyle, devlet yapılanmasında dış aktörlerin etkilerine dair farklı yaklaşımlar sunmaktadır. Uluslararası toplum tarafından Somali'de resmi bir merkezi devlet kurulması için büyük çapta dış destek verilmiştir ve uluslararası toplum iki taraflı, çok taraflı ilişkiler ve sivil toplum kuruluşları yoluyla çok çeşitli destek ve kalkınma yardımları sağlayarak devlet inşası sürecinde giderek daha fazla yer almıştır. Söz konusu uluslararası yardımlar, devletin yeniden yapılandırılması sürecinde ve kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde hükümet tarafından sağlanmasında oldukça önemli bir role sahiptir. Bu durum yeni bir politik strateji olmamakla beraber; İngiliz sömürgesi olan Somali bölgesi ve İtalyan sömürgesi olan Somali bölgesinin birleşmesi ile 1960'ta cumhuriyetin ilk kez kurulmasından bu yana Somali, devlet faaliyetlerini ve kalkınma bütçesini dengelemek için her zaman yabancı yardımlara bağlı kalmıştır. Bu kapsamda, bu çalışma, yabancı yardımların Somali'nin devlet inşasında oynadıkları rolü incelemekte ve Somali'nin devlet inşasında yabancı yardımların rolü nedir? temel sorusunu cevaplandırmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, derlenen nicel ve nitel veriler çoklu regresyon yöntemiyle incelenmiştir. Araştırmada, Somali'de devlet inşa çabaları ile dış yardımlar arasında önemli bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Halihazırda devam eden devletin yeniden yapılandırılması sürecinin, uluslararası bağışlar yoluyla sağlanan yabancı yardımlara önemli ölçüde bağımlı olduğu görülmektedir.

The role of foreign direct investment in Turkish economy

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 İşletme Bilim Dalı
Bu çalışmanın amacı, uluslararası işletmecilik alanında önemli bir yere sahip olan piyasaya giriş modelleri tartışılarak ve Doğrudan Yabancı Yatırımların (DYY) Türkiye ekonomisindeki rolünü araştırmaktır. Bu amaçla, doğrudan yabancı yatırımların ekonomideki önemi ve DYY akımlarını etkileyen faktörler tartışılmıştır. Çalışmada 1988-2018 yılları arasında Türkiye'ye yapılan doğrudan yabancı yatırımlar En Küçük Kareler yöntemi ile analiz edilmiştir. Bağımlı değişken olarak doğrudan yabancı yatırımlardaki büyüme alınmış ve DYY etkileyen faktörler modele dahil edilmiştir. Çalışmanın sonuçlarında göre ekonomik büyüme ve dış ticaretteki büyüme Türkiye'ye gelen yabancı yatırımları olumlu etkilemektedir. Sonuçların beklenen anlamlılık düzeyinde çıkmaması veri kısıtı ile açıklanmaktadır. Döviz kurundaki değişim ve işgücüne katılım oranı ile anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Teknoloji ile ise negatif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bu çalışmada özellikle piyasaya giriş modelleri ve Türkiye'deki Doğrudan Yabancı Yatırım konusunda derinlemesine bir analiz yapılarak ilgili veriler sunulmuştur. Bu alanda önceden yapılan teorik ve ampirik çalışmalar derlenmiştir. Türkiye ekonomisinin kalkınması ve ilerlemesi açısından doğrudan yabancı yatırımların rolünün anlaşılması ve analiz edilmesi önem taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında, doğrudan yabancı yatırımlar derinlemesine analiz edilerek ülkenin ekonomik büyümesi ve üretkenlik artışındaki rolünün anlaşılması önem taşımaktadır. Anahtar sözcükler: Doğrudan yabancı yatırım, uluslararası işletmecilik, ekonomik büyüme, dış ticaret, en küçük kareler yöntemi.

The role of good governance on conflict resolution at local level: Best practice in Mogadishu Municipality, Somalia

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Yönetim Bilimleri Bilim Dalı
Devletin dolayısıyla hükümetlerin temel görevi, vatandaşlarına hizmet etmektir. Ancak bu hizmetin, kamu yönetim katmanlarınca yerine getirildiğini düşündüğümüzde yerel yönetimlerin, merkezi ve eyalet yönetimlerinden sonra gelmekle birlikte, ülkenin en farklı ve en uzak alanlarında halka hizmet verebilmeleri mümkün olabilmektedir. Bu bağlamda, tezin temel amacı, yerel düzeydeki anlaşmazlıkların çözümü konusunda, yerel yönetimlerin iyi yönetişim (Good Governance) rolünün belirlenmesidir. Bu amaçla, Mogadişu Belediyesi vakası örneğinde, yerel anlaşmazlıkların çözümü için başvurulan iyi yönetişim uygulaması araştırılmıştır. Araştırma, dört amaç çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Buna göre ilki, Mogadişu Belediyesi'nde anlaşmazlıkların çözümü konusunda yerel yönetime halkın katılımı, ikincisi hesap verebilirlik, üçüncüsü şeffaflık ve dördüncüsü eşitliktir. Araştımanın örneklemini, yerel yönetim ve sivil toplumdan 109 katılımcı oluşturmuştur. Araştırma tasarımı olarak kantitatif yöntem kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiyi öğrenmek üzere, betimleyici istatistik ve çıkarsamalı istatistik analizleri yapılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular ortalama, standart sapma, korelasyon, regresyon, ANOVA tablosu ve katsayı belirlemesiyle tablolara yansıtılmıştır. Araştırma sonucunda, tarafsızlık değişkeninin anlaşmazlığın çözümü ile ilişkisinde zayıf bir negatif korelasyon var iken; yerel yönetimin halk katılımı, hesap verebilirlik ve şeffaflığın, anlaşmazlıkların çözümü konusunda, istatistik olarak olumlu etkileri olduğunu belirlenmiştir. Buna göre şayet toplum genelinde, yerel seviyedeki yetkili birimlerde daha geniş katılımının yanısıra, hesap verebilirlik, şeffaflık ve eşitlik var ise, daha yüksek seviyede iyi yönetişim ve aynı zamanda daha etkili bir anlaşmazlık çözümü de elde edilebileceği anlaşılmıştır.

The role of Islamic finance in reduction of financial exclusion in Ethiopia

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Diğer
Bu çalışmanın amacı, Etiyopya'daki finansal dışlanmayla mücadelede İslami finansın rolünü araştırmaktır. Bu doğrultuda çalışmada, Etiyopyalı Müslümanların dini esaslı finansal dışlanmasının kapsamı ve niteliği incelenmiş ve mevcut faizsiz bankacılık pencere sistemlerine katılım düzeyleri değerlendirilmiştir. Araştırma sürecinde veri toplamak için, anket ve yarı yapılandırılmış mülakatı içeren karma yöntem kullanılmıştır. Anketler, Etiyopya Addis Ababa'da yer alan 321 katılımcıya dağıtılırken, yarı yapılandırılmış mülakatlar ise yüksek rütbeli banka memurlarıyla yapılmıştır. Elde edilen bulgular, ankete katılanların sırasıyla %94.4, %87.2 ve %69.2'sinin kredi, mikro finans ve sigortaya erişimi olmadığını göstermektedir. Ek olarak, ankete katılanların %62.9'u toplu konut gibi ev finans programını hiç kullanmamış olduğunu belirtmiş ve din faktörü konvansiyonel finansal hizmetlere erişmemesi için ana faktör olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca, araştırmaya katılanların % 67.9'unun konvansiyonel bankaların sunduğu faizsiz bankacılık penceresi ürünlerine ve hizmetlerine erişmedikleri tespit edilmiştir. Bu bulgu potansiyel olarak yeni tanıtılan faizsiz pencerenin Etiyopyalı Müslümanları finansal sisteme dahil etmediğini ve başarısızlığa uğradığı anlamına gelmektedir. Etiyopya'da tam teşekküllü Şeriat uyumlu bir finans kuruluşunun bulunmaması, Etiyopyalı Müslümanların ülke ekonomisine dahil edilememesinin nedenini oluşturmaktadır. Bu nedenle, Etiyopya hükümetinin Müslüman nüfusun finansal sisteme olan ilgisini uyandırmasının gecikmiş bir görev olduğu ifade edilebilir. Ek olarak bunlarla sınırlı olmamak üzere; faizsiz banka, sigorta ve mikrofinans kuruluşları da dahil olmak üzere tam teşekküllü faizsiz finansal kurumların kurulması da gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Dini esaslı finansal dışlanma, İslami finans, faizsiz bankacılık penceresi, tam teşekküllü faizsiz finans.

The role of Islamic principles in the development and legislation of human rights: A case of post-revolution Tunisia under Ennahda Islamic movement

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Bu tezin amacı, İslami ilkelerin Nahda İslamcıları yönetimindeki devrim sonrası Tunus'ta insan haklarının gelişimi ve mevzuatı üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığını incelemektir. Araştırma sorusunu yanıtlamak üzere analiz; bu ilkelerin ülkedeki insan haklarının gelişimini ve mevzuatı ne ölçüde etkilediğini (devrim sonrası Tunus'ta İslami ilkeler insan haklarının gelişimini ve mevzuatı etkiledi mi?), Nahda'nın resmi belgelerine, basın bültenlerine ve diğer ilgili literatüre bağlı olarak açıklamaya çalışmaktadır. Çalışma, bu ilkelerin büyük ölçüde insan haklarının geliştirilmesine aşamalı olarak yardımcı olmasına ve bu tür yasaları olumlu yönde etkilemesine rağmen, insan haklarının ve bu haklara dair pozitif mevzuatın geliştirilmesinde tökezleyen bazı durumlar olduğunu ortaya çıkardı. Bunlar arasında aile hukuku konuları, örneğin kişisel statü hukuku, eşit miras ve bekar annelerin statüsü yer alıyordu. Ancak tüm bunlara rağmen, çalışma İslami ilkelerin Ennahda hareketi altında Tunus'ta insan haklarının gelişimini ve mevzuat oluşumunu aşamalı olarak etkilediği sonucuna varmıştır. Anahtar Kelimeler: İslami ilkeler, Nahda islamcıları, İnsan haklari, Aile hukuku, Bekar annelerin durumu

The role of international agreements and impact of the customs union on the Kazakhstan's economic growth

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2015 Diğer
Bu araştırma Kazak ticaret ve ekonomik verileri kullanılarak uluslararası anlaşmalar içindeki Gümrük Birliğinin Kazakistan ekonomisinin geliştirilmesi üzerindeki etkisini incelemek için gerçekleştirilmiştir. Günümüzde ekonomik büyüme açısından ülkelerin uluslararası işbirliği içinde olmalarının önemli olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Ticaret anlaşmalarına üye ülkeler bu birlikteliklerden fayda sağlamaktadır. Bu amaçla yola çıkılarak Kazak ekonomisi için (1) Ticaret performansının belirleyicisi nedir? (2) Kazakistan'ın ticaret performansı nedir? (3) Uluslararası ticaret anlaşmaları ülkelerin ekonomik büyümesini etkiler mi? sorularına cevap aranmıştır.Kazakistan ekonomisinin gelişmişliği üzerinde uluslararası anlaşmaların etkilerini açıklamak için Gümrük Birliği verilerden yararlanılmıştır. Sonuçlar dinamik panel veri modellerine dayandırılmıştır ve 2003 ile 2013 yıllarına ait Kazakistan'in, Rusya'nin ve Beyaz Rusya'nin (Özel Birliği) verileri Birleşmiş Milletler UNCOMTRADE, IMF verilerinden alınmıştır. Kazakistan ekonomisine ait verilerin bir kısmı Kazakistan Ulusal Ekonomi Bakanlığından elde edilmiştir. Elde edilen tahmin sonuçları göstermektedir ki uluslararası anlaşmalardan özellikle Gümrük Birliği Ticaret Anlaşmasının ülke ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahip olmamakla beraber siyasi açıdan önemli bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte SWOT analizi yardımı ile de Gümrük Birliği Antlaşmasının ülke ekonomisi üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde ortaya konmuştur. AnahtarKelimeler: Ekonomik Büyüme, Uluslararası Anlaşmalar, Gümrük Birliği, Kazakistan.

The role of international cooperation for peace building in Colombia after the demobilization of the FARC-EP (2016). The cases of the United States and the European Union

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
FARC-EP'nin feshedilmesinden sonra Kolombiya'da barışın inşası için uluslararası işbirliğinin rolü

The role of international organizations for political instability of Somalia (1991-1998)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Bu yüksek lisans tezi, uluslararası örgütlerin Somali'nin 1991-1998 arası dönemdeki siyasal istikrarsızlığı üzerindeki rolünü incelemektedir. Somali halkı, Somali yönetici elitlerince başvurulan baskı ve şiddet yüzünden çok acı çekmiştir. Somali halkı hem demokratik hem de askeri rejimler döneminde problemlerle ve zor şartlarda yaşamıştır. Askeri yönetiminin çöküşü ile birlikte Somali'de sivil savaş patlak vermiştir ve akabinde dış müdahalelerin etkisiyle ülkeler arası çatışmalar, siyasal istikrarsızlık, hükümet krizi ve Somali'ye uluslararası aşırı ilgi baş göstermiştir. Bu tezin amacı, 1991'de Somali merkezi yönetimin çöküşünden itibaren Somali siyasetine yönelik uluslararası, bölgesel dinamiklerin ve devletlerin müdahalelerinin daha rafine bir şekilde anlaşılmasına katkı sağlamaktır. Genel olarak bu çalışma, Somali Cumhuriyet'inin kuruluşu öncesi ve sonrasındaki Somali toplumunun sosyal ve siyasal yapısına, Somali sivil savaşının temel dinamiklerine ve otuz yıldır süren Somali siyasal krizindeki uluslararası ve bölgesel örgütlerin olumsuz müdahalesine ve komşu devletlerin rolüne odaklanmaktadır