Thesis Search




SEARCH RESULTS

The taliban movement before and after 2001: How the taliban became suicide bombers

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2013 Diğer
Taliban sorunu halen Afganistan'da önemli konulardan biri olmaya devam etmektedir. Taliban, adalet ve barışı sağlama ve Afganistan'da İslam Hukukuna dayalı bir sistem kurma söylemi ile ortaya çıkmış bir harekettir. Savaş yorgunu Afganistan halkı öncelikle Taliban'ı hoş karşılamıştır ancak Talibanın radikal ve katı kurallarını gördükten sonra bir kez daha güç elde etme hırsının acı sonuçlarıyla karşılaşmıştır. ABD liderliğindeki koalisyonun işgalinden sonra Taliban Afganistan'ın kontrolünü kaybetti. Talibanın defteri kapanmış ve güçleri yenilmişti. Ancak Taliban, Afganistan halkı için daha fazla sorun yaratacak ve Afganistan'ın yeniden yapılanma ve gelişmesi sürecini engellemek için 2003 yılında bir kez daha Afganistan sahnesine çıkmıştır. Daha radikal bir tavır almış ve daha önce taraflarınca hiç kullanılmamış intihar saldırılarını direniş stratejileri olarak benimsemişlerdir. Bu tez, Taliban intihar bombacılarının nasıl ortaya çıktığını ve Talibanı daha radikal olmaya iten sebebi araştırmaktadır. 2001 öncesi ve sonrası Taliban hareketini karşılaştırarak, Afganistan'daki aktörler arasında olan güç dengesinin değişime uğrayıp uğramadığına bakacağım ve simetrik ya da asimetrik dengelemenin Taliban'ın radikalleşmesi üzerinde etkisi olup olmadığına bir sonuç çıkaracağım.

The Thirlwall model and the application of the model to the data of Turkey

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Bu tez, Neoklasik Teori'nin arz odaklı yaklaşımına bir alternatif olarak, talep odaklı bir Post Keynesyen ekonomik büyüme modelini ele almakta ve Thirlwall tarafından geliştirilen dinamik Harrod dış ticaret çarpanı modelini değerlendirmektedir. Thirlwall modeli, ekonomik büyümeyi talep faktörlerinin teşvik ettiğini ve ekonomik büyüme üzerindeki ana kısıtlamanın Ödemeler Dengesi olduğunu vurgulamaktadır. Dış ticaretin her zaman dengede olduğu varsayımı altında, Thirlwall (1979), üretimdeki büyüme ile, ihracattaki büyümenin ithalat talebinin gelir esnekliğine oranı arasında çok sıkı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, Thirlwall ve Hussian (1982), dış ticaretinde açık bulunan ülkelere daha uygun hale getirebilmek için, sermaye girişlerini modele ekleyerek, diğer bir katkı sağladılar. Bu çalışmada, Türkiye'nin ekonomik büyümesi üzerinde ödemeler dengesinin bir kısıtlama oluşturup oluşturmadığı, 2003-2014 dönemi için ampirik olarak test edilmektedir. Bu amaçla, orijinal Thirlwall Kanunu (1979) ve bu kanunun Thirlwall ve Hussian tarafından genişletilmiş versiyonu (1982) Türkiye verilerine uygulanmaktadır. Elde edilen sonuçlar, Türkiye'nin ekonomik büyümesi üzerinde ödemeler dengesinin gerçekten de bir kısıtlama oluşturduğunu göstermektedir.

The transboundary watercourse management under international law: The comparative cases of Tigris-euphrates and Nile river basin

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Diğer
Dünyamızın yaklaşık üçte ikisi suyla kaplı olmasına rağmen, su, hala en önemli tartışmalı kaynak alanlarından biridir. Özellikle paylaşılan kaynaklar üzerinde bulunan sınıraşan suları, Devletlerin çıkarlarının çatışması sebebi ile son derece kritik dikkat gerektirir. Bu çatışan çıkarlar nedeniyle sorunsuz uygulamalar bulunmazken, uygulamalar zaman zaman ve havza havza farklılıklar gösterir. Bu sebeple farklı bölgesel havza devletleri farklı sınıraşan suları yönetim yaklaşımını izler. Bu bağlamda, çalışma sınıraşan suları yönetimini – genel olarak uluslararası hukuk perspektifinden ve – özel olaraksa Dicle-Fırat ve Nil Nehri Havzası vakaları üzerinden açıklamaya çalışacaktır. Uluslararası Hukuk kapsamındaki sınıraşan suları yönetimini Dicle-Fırat ve Nil Nehri Havzalarının uygulamalarıyla karşılaştırmalı bir şekilde ilişkilendirmek amacıyla, çalışma, nehir havzalarının yönetiminde yol gösterici yasal rejimlerin olup olmadığını ele almaktadır. Eğer öyleyse, uluslararası hukuk ışığında yukarıda belirtilen havza yönetiminde uygulamanın niteliği, yasallığı ve uygulama kapsamı nelerdir? Ayrıca çalışma Dicle-Fırat ve Nil Nehri Havzası yönetimi için ortak kurumsal düzenleme olup olmadığında da bahsetmektedir. Eğer öyleyse, mevcut havza yönetiminde ortak kurumsal düzenlemenin türü, niteliği ve kapsamı nelerdir? Çalışma, son olarak, Dicle-Fırat Nehir Havzasının sınıraşan suları yönetiminin, Nil Nehri Havzasının yönetiminde gözlemlenen olası boşlukları çözmede örnek bir deneyim olarak kabul edilip edilemeyeceğine veya bunun tersinin mümkün olup olmadığına değinmektedir. Yukarıda belirtilen konuları ele alan çalışma, bu maddelerle birlikte ortaya çıkmayı hedeflemiştir: – 1) uluslararası hukuk perspektifinden, Dicle-Fırat ve Nil Nehri Havzaları yönetiminin yol gösterici yasal rejimleri, – 2) idari kurumsal perspektiften, Dicle-Fırat ve Nil Nehri Havzalarında mevcut havza çapında organizasyonel yapıları, – 3) karşılaştırmalı bakış açısı ile, Dicle-Fırat ve Nil Nehri Havzaları yönetiminin benzerlikleri ve farklılıkları, olası boşlukları ve birbirlerinden öğrenilecek dersler şeklinde olan daha iyi deneyimler ile birleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Havza Kurumsal Düzenleme, Uluslararası Suları Hukuku, Nil Nehri Havzası, Dicle-Fırat Nehri Havzası, Sınıraşan Suları Yönetimi

The transformation of Ludruk theatre in Indonesia: The case of Irama Budaya Sinar Nusantara and the Luntas groups in the city of Surabaya

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Diğer
Endonezya'daki, Java Kabilesinin Halk Tiyatrolarından biri olarak Ludruk gösterisi, 19. yüzyılın başlarından beri vardır. Yerel kültür ününü olarak tiyatroyu, müziği, dansı, diyaloğu, monologu ve mizahı içeren Ludruk, güncel konular ile birlikte toplumsal ve siyasi hayata dair alay ve eleştiriyi de içerir. Ancak, Ludruk performansı yavaş yavaş neslinin tükenmesiyle karşı karşıya kalmaya başlamıştır. Son zamanlarda, Ludruk'un varlığını yeniden inşa etmek ve güçlendirmek için sanatçı, birey, topluluk, toplum ve hatta hükümet düzeyinde desteklenen yeni bir hareket vardır. Ludruk'u korumaya çalışan birkaç grup vardır, ancak çalışmanın odak noktası olarak sadece iki Ludruk grubu ele alınmıştır. Bu çalışma, eski yapı ve geleneği koruyan geleneksel grup olarak Irama Budaya Sinar Nusantara (IBSN) grubunu ve modifikasyon ve yenilik kullanan yeni grup olarak Luntas grubunu ele almaktadır. Her iki gruba yönelik görüşme ve saha gözlemleri Surabaya'daki Ludruk üretimini kavramak için kullanılmıştır. Kültürlerarası bakış açısı kullanılarak yapılan analiz sonucunda: Ludruk'un bir ritüel performans iken popüler eğlenceye dönüşmüş olduğu görülmüştür. Bulgular, kültürün ve toplumun etkileşim içinde dönüşüğünü ve bu dinamiğin Endonezya'daki Ludruk tiyatrosunda belirgin olduğunu göstermektedir.

The transformation of the higher education sector in Albania

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Kamu Yönetimi Bilim Dalı
Bu çalışma, Arnavutluk'ta her iki dönemi kapsayacak şekilde (komünizm ve demokrasi) son 25 yıldaki yüksek öğrenim sektörü üzerine odaklanmaktadır. Bu nedenle, araştırma özellikle Arnavutluk'taki komünizm sonrası dönemi mercek altına almıştır. Arnavutluk'taki yüksek eğitim, komünist dönemde ve komünist-öncesi ilk yirmi yıla göre seviyesinin ve performansın artmasına rağmen, uygun bir yüksek öğrenim modelinin belirlenememesi ve uygulanmamasının bir sonucu olarak hala zayıflamaya devam etmektedir. Arnavutluk'taki YÖK'ler (Yüksek Öğretim Kurumları), geçmişten kalmış bir kurumsal mirasın sonucu olarak reform yapma konusunda zorlanmaktadır. Seviyede ve performanstaki küçük ilerlemeler, üniversitelerin artan özgürlük ve bağımsızlığından ve yüksek öğrenim reformunun ilk adımlarının benimsenmesinden ötürü sektördeki artan rekabet nedeniyle yaşanmaktadır. Üniversite, olası profesyonellerin hazırlandığı bir aşamadan ziyade, teorik ve pratik vatandaşları barındıran bir sığınaktır; bu nedenle, üniversite yönlendirmelerinin bir kısmı sosyal bilimlerine yönelik olmalıdır. Arnavutluk'taki yüksek öğretimin kalitesi, son on yıl içinde yüksek öğretim sistemindeki öğrencilerin sayısının neredeyse üç kat artmasına rağmen önemli ölçüde iyileşemedi. Bunun gerçekleşmesi için öncelikle, öğretim yönemleri ve müfredat modernizasyon reformu gerekmektedir. Arnavutluk'ta öğrencilerin YÖK'lerden mezun olma oranları çok düşüktür. Arnavutluk'taki yüksek öğrenim sistemi ve iş gücü piyasasının ihtiyaçları arasında bir tutarsızlık vardır çünkü piyasanın gerektiğinden fazla üniversite mezunu bulunmaktadır. Bu bağlamda Arnavutluk'taki yüksek öğretim sisteminde yapılması gereken önemli değişiklikler: a) öğretim kalitesinin artırılması (öğretim metotlarının modernizasyonu ve müfredatın güncellenmesi), b) pratik öğrenme ve iş deneyimi için daha fazla fırsat sağlanması, c) mezunlara kendi çalışma alanlarında iş imkanları bulma konusunda daha fazla destek sağlanması d) Arnavutluk'ta YÖK'lerde okuyan öğrencilerin mezuniyet oranlarını arttırma teşvik politikalarının ortaya konması ve e) YÖK'lerde etik komiteler aracılığıyla yolsuzlukla mücadele etmek olarak sıralanabilir.

The trilateral political relations between Ethiopia, Somalia, and Kenya (1960-1991)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Tarih Bilim Dalı
Bu çalışmada, 1960-1991 yılları arasında, Etiyopya, Somali ve Kenya arasındaki üçlü siyasi ilişkilerin doğası ve niteliği, adı geçen ülkelerin arşiv kaynakları çerçevesinde, ele alınarak incelenmektedir. Ayrıca, 1960-1991 yılları arasında üç ülkenin dış politika yaklaşımlarının dinamiklerini ortaya koymak için de çaba sarf edilmektedir. Bu çalışmada, üç ülke arasındaki düşmanca ve/veya işbirlikçi siyasi ilişkileri gerekçelendiren olayların seyri de değerlendirilmektedir. Ayrıca bu çalışmada, bölgesel, kıtasal ve kıta dışı olayların dinamiklerine dayanarak, Etiyopya, Somali ve Kenya (1960-1991) arasındaki üçlü siyasi ilişkilerin doğasını n izleri de takip edilmeye çalışılmaktadır. Ek olarak bu çalışma da, 1960'tan 1991'e kadar üç ülke arasındaki düşmanlık ve/veya işbirliğinin karmaşık gerçekliklerinin dinamikleri, Somali birliği ve Somali milliyetçiliğinin yayılmacılığı perspektifi çerçevesinde ele alınarak değerlendirilmektedir. Etiyopya, Somali ve Kenya arasındaki üçlü siyasi ilişkileri karakterize eden tarihsel süreçlerin izleri takip edildiğinde, yayılmacı milliyetçilik, hegemonik rekabet, toprak bütünlüğü ve kendi kaderini tayin etme hakkı arasındaki çatışan çıkarlar gibi konuların, bu üç ulus arasındaki düşmanlık veya işbirliğine zemin hazırladığını, böylece bu çalışma ortaya koymaktadır. Buna ek olarak, isyan ve isyanla mücadele etme meselesi, küresel aktörlerin müdahalesi ve inatçı diplomatik yaklaşım, 1960'tan 1991'e kadar Afrika'nın bu üç Boynuz ülkesi arasındaki üçlü siyasi ilişkileri daha da karmaşık bir hale getirmiştir. Bu çerçevede, bu çalışmanın kapsadığı dönem boyunca Etiyopya-Somali ve Kenya-Somali ilişkileri daha düşmanca ve güvensizken, Etiyopya-Kenya ilişkileri daha işbirlikçi bir yapıyı sembolize ediyordu. Bu çalışmada, Etiyopya Ulusal Arşiv ve Kütüphane Ajansı'ndan (ENALA) elde edilen arşiv materyalleri kapsamlı bir şekilde kullanılmıştır. Ayrıca yazma eserler ve ikinci el kaynaklar, arşiv kaynaklarıyla ilişkilendirilerek, eleştirel bir şekilde değerlendirildikten sonra kullanılmıştır. Eleştirel olarak değerlendirilen birinci el ve ikinci el kaynaklar objektif ve analitik olarak yorumlanmıştır. Umarım bu çalışma Etiyopya, Somali ve Kenya arasındaki modern diplomasi tarihini daha iyi anlamaya yardımcı olur.

The Turkish government scholarship scheme as a soft power tool

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Diğer
Dünya siyasetinin yapısı değiştikçe, devletlerin dış politikalarını bu değişimlerden kaynaklanan fırsatlara cevap vermek ve devamında avantajlarından yararlanmak için stratejik olarak tasarlama ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Mevcut Türk dış politikası bu yelpazede tanımlanabilir. Son on yılda, Türkiye dış ilişkilerin belirleyici temeli olarak yumuşak bir güç boyutuna girmiştir. Bunu ilerletirken, uluslararası öğrencilere yönelik devlet tarafından desteklenen eğitim burs planları da dahil olmak üzere çeşitli araçlar ve enstrümanlar benimsenmiştir. Bu çalışma, uluslararası öğrencilere yönelik temel Türk Hükümeti Burs Programı (Türkiye Bursları) inceledi. Burs planının, Ankara'nın normlarının yaygınlaştırılmasında büyük ölçüde yardımcı olduğu ve bölgesel bir süper güç olma ve küresel sahnede önemli bir oyuncu olma hedeflerini ilerlettiği ortaya çıktı. Ayrıca, katılımcıların belirttiği güçlükleri gidermek için Türkiye Bursları'nın dünyadaki diğer burs programlarına karşı rekabet gücünü artıracak bazı reformların yapılmasına ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.

The use of integrated geophysical methods for groundwater exploration in ghana

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2015 Diğer
Gana bölgesinde yer olan Twifo-Hemang Lower Denkyira İlçesinin mevcut yeraltı suyu varlığının incelenmesi için entegre jeofizik yöntemler kullanılmıştır. Bu ilçede yaşamını sürdüren bazı topluluklar su sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu problem bölgesel olarak su taşıyan boru sistemine yörenin bağlanması ile çözülebilir. Fakat olumsuz ekonomik etkenler ve bölgede yaşayan halkın yöreye konum olarak dağılımı bu çözümü mümkün kılmamaktadır. İçme ve evlerde ihtiyaç duyulan su için sadece birkaç el kazılmış kuyu, dere ve nehirler kaynak olarak kullanılmaktadır. Bu kaynaklar bölgede bulunan çiftçilik ve küçük ölçekli madencilik faaliyetleri nedeniyle kirlenme eğilimindedir. Kirlenmiş suların kullanılması ile cyclosporiasis, amebiazisli, hepatit A, kolera, ishal, bilharziasis gibi ciddi hastalıklar gün yüzüne çıkabilmektedir. Bu hastalılardan kaynak sularını arındırmak maliyet açısından oldukça fazla bir götürüsü olacağından bölgenin acil bir şekilde maliyeti düşük bir şekilde ortaya çıkarılacak ve işlenebilecek su kaynaklarına ihtiyacı bulunmaktadır. Su kaynağının ortaya çıkarılmasının bir başka önemli nedeni ise nüfusun hızla artmasıdır. Nüfus arttıkça su tüketimi artmakta buda mevcut olan sınırlı sayıda kaynakların tükenmesine yola açacaktır. Bu sorunun çözümü ise daha fazla sondaj kuyusu açıp su temin etmektir. Su temin etmekteki bir başka sorun ise dere, nehir ve kuyulardan insan gücüyle su getirmek için harcanan vakittir. Suyu taşıyanların kadın ve çocuklar olduğu dikkate alınırsa özellikle çocukların bu zaman kaybı nedeniyle eğitimi olumsuz etkilenmektedir. Bu çalışma yukarıda bahsi geçen tüm bu olumsuzuklara ışık tutabilmek amacıyla yapılmıştır.Bölgede çeşitli jeofizik yöntemler uygulanarak veriler elde edilmiştir. Elektromanyetik (EM) veriler ve Düşey Elektrik Sondaj (DES) verileri sırasıyla Geonik EM 34-3 ground conducting meter ve ABEM Terrameter SAS 1000C aletleri kullanılarak elde edilmiştir. Jeofizik araştırmaları, topluluk su temini için yüksek yeraltı suyu potansiyeline sahip bölgeleri belirlemek ve uygun sondaj yerini önermek amacıyla ilçenin içindeki on (10) topluluğun bulunduğu alanlarda yürütülmüştür. Tüm bu çalışmalarda uygun içme sularının temin edebilmenin yanında aynı zamanda akademik anlamda rezistivite yöntemi kullanılarak özdirenç değerleriyle birlikte suyun derinlik bilgisinin de tartışılıyor olmasıdır. GPS ile belirlenmiş DES noktalarında yapılan çalışmalarda elde edilen özdirenç değerleri ile yeraltı içi yığılmış kontur haritası modeli oluşturulmuştur. Bu sayede bozuşmuş veya kırık bölgeler ortaya çıkarılmakta çalışma alanının altındaki su taşyan akiferler tespit edilip kalınlıkları hakkında bilgiler edinilmiştir. Kullanılan her iki elektromanyetik ve düşey elektrik sondaj yöntemi teorileri ve saha prosedürleri, Telford vd 1990 Applied Geophysics, Keary vd 2002 An Introduction to Geophysical Exploration, Reynolds 1997 An Introduction to Applied and Environmental Geophysics, Sharma 1997 Environmental and Engi

The varying impact of Guerrilla vs traditional marketing communication practices on consumers: An applied research on college students

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Tüketicilerle iletişim ve bu iletişimin yöntemi bütün işletmeler için çok önemlidir. Tüketicilerle iletişim kurmanın en etkin, ilginç ve diğer iletişim yöntemleri ile karşılaştırıldığında en başarılı yollarından biri de, daha az kaynak kullanılan ve potansiyel tüketiciler üzerinde önemli etkisi olduğu bilinen gerilla pazarlama yöntemidir. Tüketicilerin geleneksel iletişim tarzına ait çok sayıda reklam ile çevrildiği pazarda, yaratıcı reklam kampanyası ile gerilla pazarlama iletişimi, seçilen sitelerde ilginç bir içerik ile tüketicilerle iletişimin yeni yollarından biridir. Gerilla pazarlama iletişimi araçları ile işletmenin sınırlı kaynaklarla büyük iletişim etkisi yaratması ve çok sayıda tüketiciye ulaşması sağlanmaktadır. Bu araştırmaya göre, piyasa koşullarındaki değişiklikler ve artan rekabet nedeniyle, birçok şirket etkili iletişim yollarını kullanmaya karar vermektedir. Bu çalışma geleneksel pazarlama iletişimi ve gerilla pazarlama iletişiminin karşılaştırılmasının yanı sıra, gerilla pazarlama iletişiminin neden ve nasıl diğer pazarlama iletişim yöntemlerinde daha etkili olduğunu belirlemesine yönelik yürütülmüştür. Buna ek olarak, bu iki tür reklam yöntemi, birinin geleneksel pazarlama iletişimi ile ilgili olduğu araştırmalarda, diğerleri ise gerilla pazarlama iletişimi ile ilgilidir. Katılımcıların 406 yanıtı ile elde edilen sonuçlar, geleneksel pazarlama iletişimi ve gerilla pazarlama iletişiminin tüketici tutumunu hangi düzeyde etkilediğini göstermektedir. Bu araştırma, gerilla pazarlama kampanyalarının tüketiciler üzerindeki etkilerini ve bunların dikkat düzeyini, ilgi düzeyini, hatırlama düzeyini ve bu reklamların öneri düzeyini dikkate alarak nasıl algıladıklarını görmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca araştırmanın amacı, gerilla pazarlama iletişimi ve geleneksel pazarlama iletişiminin, cinsiyet, eğitim ve milliyet (uyruğu) gibi demografik faktörler aracılığıyla tüketicilere göre nasıl farklılaştığını incelemektir. Gerilla pazarlama iletişiminin temel özelliğini, bu tür yatırımların haklı gösterdiği ve önemli geri dönüşler sağladığı, çaba ve yaratıcılığın vurgulandığı maliyet etkinliğini artırmak olduğu belirtilmelidir.

The volatility of gold spot and futures prices: A comparison between Russian and Turkish futures markets

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2013 Muhasebe Finansman Bilim Dalı
Altın dünya ekonomisinde önemli bir rol oynadığı için altın volatilitesinin dinamiklerini anlamak politika yapıcılar için büyük önem arz etmektedir. Bu tez dünya altın piyasasının önemli oyuncularından olan Türkiye ve Rusya'nın spot ve vadeli altın fiyatlarının volatilite dinamiklerini incelemektedir. Veriler 27 Haziran 2008 ve 31 Mayıs 2013 arasındaki dönemini kapsamaktadır. Ampirik olarak, üç uzun hafıza testi, altının koşullu varyans süreçlerindeki uzun vadeli bağımlılığı incelemek için uygulanırken Bai ve Perron (2003) prosedürü altın metalinin zaman serisindeki yapısal değişikliklerini belirlemektedir. Bulgular spot ve vadeli zaman serilerin volatilitesinde yapısal kırılma ve uzun hafıza olduğuna dair güçlü kanıtlar göstermektedir. 2009 yılında oluşan kırılma tarihleri altın fiyatlarındaki düzeltmeler ile ilişkilidir.Yapılan testler uzun hafızanın gerçek olduğunu kanıtlamaktadır. Bu göstergeler altın fiyatlarındaki uzun bağımlılığın yapısal değişikliklerin olmasına rağmen altın fiyatlarının volatilitesinin bir özelliği olduğunu göstermektedir. Bu çalışma Türk ve Rus spot ve vadeli altın piyasalarındaki volatilitenin yayılma etkisini çoklu düzeltilmiş dinamik FIGARCH özellikli şartlı korelasyonmodeli kullanarak incelemektedir. Sonuçlar, Türk ve Rus spot altın piyasaları ile Türk spot ve vadeli altın piyasaları arasında anlamlı şartlı korelasyon olduğunu göstermektedir. Bu durum yüksek düzeyde bütünleşmeye, bilgilerin daha verimli transmisyonuna ve gelişmiş riskten korunma fırsatlarına işaret etmektedir. Dünya ekonomisi bugünlerde finansal kurumlar arasındaki volatiliteden, başka bir ifade ile riskten oldukça kötü etkilenmektedir. Bu tezin bulgularının, volatilitenin varlık değerlemesi, riskten korunma ve risk yönetiminde önemli bir girdi olması nedeni ile yatırımcılar, politika yapıcılar, kanun yapıcıları tarafından Türk ve Rus altın piyasalarındaki volatilitenin anlaşılmasında önemli etkilerinin olması beklenmektedir. Özellikle portföylerinin büyük kısmı altından oluşan ve Riske Maruz Değer (RMD) yöntemi kullanarak maksimum kayıplarını tahmin etmeye çalışan bankalar sonuçlardan yararlanabilirler. nahtar Kelimeler: Uzun Hafıza, Yapısal Kırılmalar, Volatilite, Yayılma etkisi

The Western Balkans in the Turkish foreign policy in the post-cold war period (1990-2021)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Bu çalışma, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden günümüze dek (2021) Türkiye'nin Batı Balkanlar'daki dış politikasını incelemeyi amaçlamaktadır. Tarihsel olarak Balkan Yarımadası, Osmanlı İmparatorluğu ve daha sonra modern Türkiye için hayati öneme sahip bir bölge olmuştur. Türkiye'nin Avrupa'ya tek kara koridoru olan Balkan Yarımadası'nın jeostratejik öneminin yanısıra, Türkiye'nin bu bölgeye aktif katılımında güvenlik, ekonomi, akrabalık, kültür gibi faktörlerde belirleyici olmuştur. Soğuk Savaş döneminde uluslararası sistemin iki kutuplu yapısı gereği Türkiye, dış politikasını genişletme bağlamında kısıtlarla karşıkarşıya kalmıştır. Bu dönemde Türkiye'nin Balkan bölgesindeki dış politikası büyük ölçüde pasif ve durağandı. 1990'dan sonra uluslararası sistemin dönüşümü ve iki kutuplu sistemden ABD'nin başını çektiği tek kutuplu sisteme geçilmesiyle birlikte ise Türkiye'nin Balkan bölgesinde varlık göstermesi ve etkinlik sağlaması için elverişli bir ortam ortaya çıkmıştır. Bu konjonktürde Türkiye'nin dış politikası için ilk ciddi sınav, Yugoslavya'nın şiddet yoluyla gerçekleşen dağılma süreci olmuştur. Aktif diplomasisi, askeri ve barışcıl koruma misyonlarına katılım ve savaşlardan kaçan mültecilere kucakaçma politikasıyla Türkiye 1990'lı yıllarda Batı Balkanlar'daki gelişmelerde söz sahibi olmayı başarmıştır. Diğer yandan, 21.yüzyılın başlarında Türkiye'nin iç politikasında bir değişiklik olmuş ve 1990'ların koalisyonlar dönemi sona ererek, 2002'den bugüne dek Türkiye'yi tek parti iktidarı olarak Adalet ve Kaklınma Partisi (AKP) yönetmiştir. İç politikadaki değişikliklere rağmen, Türkiye'nin 1990'larda başslayan Batı Balkanlar'daki angajmanlarını 21.yüzyılın ilk yirmi yılında AKP yönetimi de sürdürmüştür. Bu çerçevede, bu doktora tezinin temel araştırma sorusu, AKP iktidarı döneminde Türkiye'nin Batı Balkanlar'a dönük dış politikası, 1990'lardan itibaren yürütülen aktif dış politikanın bir devamı mıdır? olacaktır. Tez, Türkiye'nin Batı Balkanlar'daki dış politikasının Soğuk Savaş sonrası dönemin başlangıcından günümüze kadar bir devamlılık arz ettiği sonucuna varmaktadır. Bu sonuç, son otuz yıllık dönemde, Türkiye'nin Batı Balkanlar'daki tüm önemli gelişmelerde aktif rol aldığı ve böylelikle Soğuk Savaş döneminde karakteristik olan bölgesel meselelere karışmama politikasından vazgeçtiği anlamına gelir.

Theoretical and experimental studies on the structure and dynamics of thermostable enzymes in non-aqueous media

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Termoalkalofilik lipazlar, çok yönlü reaksiyonları kataliz edebilen endüstriyel potansiyele sahip termostabil enzimlerdir. Bu enzimlerin sulu olmayan ortamlarda nasıl davrandığının anlaşılması, kimya endüstrisindeki uygulamalarını güçlendirilmesine ve zorlu endüstriyel koşullar için kararlı lipaz varyantlarının akılcı tasarımına katkıda bulunabilir. Buna dayanarak, bu tez çalışmasında, sulu olmayan ortamlardaki termoalkalofilik lipazlarla ilgili üç ayrı çalışmaya yer verilmiştir. İlk olarak, organik çözücülerin lipaz aktivitesi ve stabilitesi üzerine olan etkisi araştırıldı. Kısaca, moleküler dinamik (MD) simülasyonları ile, polar çözücülerin düşük sıcaklıkta lipaz dinamiklerini iyileştirdiği, polar olmayan çözücülerin ise yüksek sıcaklıklarda lipazı önemli ölçüde stabilize ettiği gösterildi. Bu gözlemler, düşük sıcaklıkta polar çözücülerde yüksek lipaz aktivitesi ve yüksek sıcaklıkta polar olmayan çözücülerde geliştirilmiş termostabilite olarak belirlenmiştir. İkinci olarak, derin ötektik çözücülerdeki (DES'ler) su içeriğinin lipaz yapısı üzerindeki etkileri incelenmiştir. MD simülasyonları ile, saf DES'in lipazı yüksek oranda stabilize ettiği, DES'e su ilavesinin ise lipaz dinamiklerini iyileştirdiği gösterilmiştir. Özellikle, yüksek oranda sulu DES ortamında, yüksek sıcaklıkta lipaz katlanmasına olumsuz etkileri olmuştur. Son olarak, anyonik deterjan sodyum dodesil sülfatın termoalkalofilik lipazların arayüzey aktivasyonu üzerindeki etkisi araştırıldı. MD simülasyonları, simülasyon sıcaklığından bağımsız olarak SDS'nin lipazı aktive ettiği gözlenmiştir. Yüksek SDS konsantrasyonlarında, SDS misel oluşturmayı tercih ederek lipaz ile etkileşim göstermemiştir. Ayrıca, yüksek sıcaklıklarda bile SDS'in lipazı denature etmediği görülmüştür. Son olarak, lipaz dimerik yapısının, özellikle yüksek sıcaklıkta yapısal stabiliteyi güçlendirdiği belirlenmiştir.

Theoretical performance optimization of solar absorption chiller coupled to underground cooling tower.

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
The study aims to enhance the thermal/economic performance of a solar powered absorption heat pump used for the cooling/heating of a shopping center in Izmir. MATLAB and TRNSYS are used to simulate the system. First, borehole thermal energy storage is added to the system to store the heat rejected by the chiller condenser in summer for later use in winter. Secondly, cooling water out of a condenser is partially stored during an 8:00-16:00 working time, and cooled from 16:00 to 8:00 to take advantage of the lower ambient temperature at night. Lastly, chilled water storage is added to the system to level the cooling load. The study revealed that the borehole efficiency is 37%. Also, it enhanced the solar fraction in winter by 40% and increased the system cooling load to heat input ratio by 110%. The second study showed that operating a cooling tower at night can reduce cooling water temperature by 5°C. In the last study, producing chilled water 24h/day reduced the required cooling capacity of the chiller to 34% of its current capacity of 1020kW, thus increasing the capacity factor from 41% to 96%. A brief economic analysis showed that the levelized cost of cooling/heating is 0.034$/kWh and 0.049$/kWh for the system with chilled water storage and the system without chilled water storage respectively. This represented a cost reduction of 29%. Keywords: Solar Collector, Absorption Chiller, Thermal Storage, Capacity Factor, BTES.

Theory of constraints as a tactic cost management technique and an implementation in a production company

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 İşletme Bilim Dalı
1979'da, Optimize edilmiş Üretim Zaman Çizelgesi çizelgeleme yazılımının tanıtımı, bir yönetim felsefesinin, Kısıtlar Teorisi'nin (KT) geliştirilmesine getirildi. Beş adım odaklanma süreci sayesinde, KT kuruluşların kısıtları belirlemelerini ve şirket performansına zarar vermelerini engellemenin yollarını bulmalarını sağlar. Bu çalışmanın amacı, bir üretim şirketindeki beş odaklanma adımının uygulanması yoluyla Kısıtlar Teorisi'nin bir şirketin performansı ve kârı üzerindeki etkilerini incelemektir. Araştırma, her sistemin en az bir kısıta sahip olduğu ve bir sistemin en zayıf bağlantısının o sistemin tüm performansını belirlediği varsayımına dayanmaktadır. Değişken Maliyet yöntemi ve KT yönteminin sonuçlarını karşılaştırarak, KT'nin beş adımlı sürekli iyileştirme sürecini takip ederek, Karadağ'daki ayakkabı üretici firması, geleneksel maliyet muhasebesine göre daha yüksek satış karlılığından yarar sağlamıştır.

Thermal effects on punch shear and impact behaviors of laminated composite materials

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Mekanik Bilim Dalı
Kompozit malzemeler sahip oldukları yüksek mukavemet-ağırlık oranları sayesinde birçok uygulamada yaygın olarak kullanılmaktadır. Enine yükleme, delaminasyon, elyaf kırılması ve matris çatlaması gibi kompozit malzemelerde ciddi hasarlara neden olabilmektedir. Bu çalışmada, tabakalı kompozit malzemelerin zımba kayma ve darbe davranışları üzerine sıcaklığın etkisi incelenmiştir. Zımba kayma test aparatı, önceki araştırmalara uygun olarak üretilmiş ve yarı-statik testler (QST) Shimadzu evrensel test cihazı ile birlikte tasarlanmış aparatla kullanılarak yapılmıştır. Yarı statik testler için 1 mm / dak, 10mm / dak, 20mm / dak, 40mm / dak ve 60mm / dak test hızları seçilmiştir. CEAST Fractovis Plus darbe test cihazı kullanılarak 20J, 30J, 50J ve 80J olmak üzere dört farklı darbe enerjisinde, düşük hızlı darbe (LVI) testleri yapılmıştır. Hem QST hem de LVI testi için 100x100 mm boyutlarında S2 cam / epoksi ve hibrid karbon-kevlar / epoksi kompozit numuneler kullanılmıştır. Test cihazına, 12,70 mm çapa sahip düz ve yarı küresel uçlu silindirik zımba monte edilmiştir. Testler, ilk önce oda sıcaklığında (23°C) ve sonra sıcaklığın etkisini incelemek için 40°C, 60°C ve 80°C sıcaklıklarda yapılmıştır. Yapılan testler sonucunda kuvvet-çökme eğrileri çizilmiş ve absorbe edilen enerji değerleri elde edilmiştir. Statik ve dinamik testlerin sonuçları karşılaştırılarak aralarında bir ilişki kurulmuştur.

Thermodynamic and exergo-economic analysis of a solar-biomass hybrid power plant for multi-energy generation

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Diğer
Orta Afrika'nın batı bölgesinde yer alan Kamerun, biyokütle kaynakları ve güneş enerjisi potansiyeli bakımından iyi bir coğrafi konumdadır. Ancak, Kamerun'un halen ticari enerjiye erişimi olmayan bazı bölgeleri, özellikle ülkenin kuzey kesiminde, bulunmaktadır. Biyokütle ve güneş enerjisi kaynaklarını birlikte kullanmak, kesintisiz enerji temini sağlamak için en uygun seçeneklerden biri olarak değerlendirilebilir. Kamerun'un kuzey kesimi için bu kaynakların potansiyeli enerji üretimi bakımından yeterli durumdadır. Ayrıca, enerji kaynaklarının hibrid kullanımı güç sistemlerinin dönüşüm verim arttıran umut verici bir alternatif, enerji talebinin düşük maliyetle karşılanmasını sağlayabilen cazip bir özelliktir. Bu çalışmada, üç farklı Yoğunlaştırmalı Güneş Enerjisi (CSP) teknolojisinin, Biyokütle yakma (BF) teknolojisiyle birleşimi olan güneş biyokütle hibrid enerji sistemleri incelenmiştir. Güneş enerjisinin dönüşümünde, Parabolik Oluklu Kollektör (PTC), Doğrusal Fresnel Yansıtıcı (LFR) ve Güneş Kulesi (ST), CSP teknolojileri olarak seçilmiştir. 5 MWe kurulu güce sahip her bir hibrid sistem için dört alt sistem, güneş ve biyokütle sahası, güç bloğu, ısı geri kazanımlı buhar üretimi (HRSG) ve absorbsiyonlu soğutma ve kurutma sistemlerini içeren çoklu üretim enerji sistemi tasarlanmış ve analiz edilmiştir. Her sistem ve bileşenleri için enerji, ekserji, ve eksergoekonomik yönlerden kapsamlı ekonomik ve termodinamik analizler, maliyetin en aza indirilmesi ve performansın arttırılması amacıyla yapılmıştır. PTC, ST ve LFR'ye dayalı hibrid enerji sistemlerinin ihtiyaç duyduğu ilk yatırım maliyetleri sırasıyla 38.47 Milyon ABD Doları, 51.47 Milyon ABD Doları ve 25.23 milyon ABD Doları olarak elde edilmiştir. Hibrid enerji sistemlerinin tekno-ekonomik değerlendirmelerinden, LFR-BF için 76.4 ile 143.4 USD/MWh arasında değişen seviyelendirilmiş elektrik maliyeti değerlerinin en düşük olduğu bulunmuştur. Geri ödeme süresine göre, LFR-BF, 8.4 yıl ile en kısa bir yatırım dönüş süresine sahiptir, ardından 10.62 yıl ile PTC-BF gelmektedir; ST-BF ise 14.71 yıl ile en yüksek geri ödeme süresine sahip olmaktadır. Ayrıca, PTC-BF, ST-BF ve LFR-BF için sırasıyla %13.79, %12.64 ve %16.49 olan iç karlılık oranlarına göre LFR-BF bu üç hibrid enerji sistemi arasında en karlı yatırım gibi görünmektedir. Üç hibrid enerji sistemin ileri ekserji analizinden, tek başına güneş sahasındaki ekserji yıkımının (PTC-BF için %86.3, ST-BF için %92.2 ve LFR-BF için %85.4) tüm ekserji yıkımlarının büyük kısmından sorumlu olduğu görülmektedir. PTC-BF için, eksergoekenomik analizden rejeneratör 1, güç bloğuna bağlı ara ısı değiştiricisi ve buhar türbinlerinin kaçınılabilir-iç ekserji yıkımları ile ilgili toplam maliyet değerlerinin sırasıyla 7.33 USD/saat, 4.17 USD/saat ve 4.49 USD/saat olduğu belirlenmiştir. ST-BF için kaçınılabilir-iç ekserji yıkımları ile ilgili toplam maliyet değerlerinin rejeneratör 1, güç bloğuna bağlı volümetrik alıcı ve buhar türb

Thermodynamic optimization of downhole heat exchangers for geothermal power generation

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Jeotermal rezervuarlar çeşitli termodinamik ve fiziksel özelliklere sahiptirler. Jeotermal akışkanın üretildiği rezervuarlardan alınabilen/aktarılabilen ısı miktarı ve bu ısıdan üretilen elektrik enerjisi miktarı rezervuar özelliklerine bağlıdır. Kuyu içi ısı değiştirgeçleri (KİID), jeotermal akışkandan ısı alımı/aktarımı işlemini kuyu içinde yapar. Kuyu içine indirilen farklı konfigürasyonlardaki borulardan oluşan KİIDne çalışma akışkanı gönderilir, bu akışkan jeotermal akışkan tarafından ısıtılır ve yüzeye geri dönerek ısıtma yada elektrik üretimi uygulamalarında kullanılabilir. Mevcut uygulamalar ısıtma uygulamaları olup herhangi bir elektrik üretimi uygulaması mevcut değildir. KİID uygulamalarında, kuyu içinde akış olmadığı için taşınım ile ısı transferi katsayısı düşüktür, bu nedenle çalışma akışkanına aktarılan ısı miktarı da kuyu içi pompa uygulamaları ile karşılaştırıldığında düşüktür. Dolayısı ile KİIDleri yüksek sıcaklıklı fakat düşük debili kuyulardan ısı alımı/aktarımı için iyi bir alternatiftir. Dünya'da mevcut bu özellikteki kuyular dikkate alındığında jeotermal santrallerin KİIDleri ile birlikte kullanımı elektrik üretimi için iyi bir potansiyeldir. Tezin amacı, KİIDnin elektrik üretiminde kullanımı için termodinamik ve ekonomik bir model geliştirmektir. Termodinamik model EES yazılımında geliştirilmiş, geliştirilen termodinamik model üzerinde; boru yalıtımı, jeotermal kuyu özellikleri, KİID geometrisi, debi ve çeşitli çalışma akışkanlarının KİID performansına etkilerini belirlemek için 300'den fazla simülasyon gerçekleştirilmiştir. Termodinamik analiz sonuçları; net şimdiki değer, basit geri dönüş süresi ve elektrik üretim maliyeti gibi ekonomik parametreler için de analiz edilmiştir. Çalışmanın sonuçlarından biri KİID geri dönüş borusu üzerinde yalıtımın; ısı kaybı, dolayısı ile de çalışma akışkanı sıcaklığının düşümü açısında hayati olduğudur. Jeotermal akışkandan maximum ısı alımı için KİID tasarımında en uzun derinlik, en geniş iç boru ve en yüksek debi seçilmelidir. Örnek kuyu koşullarında simülasyonlar sonucu elde edilen en iyi durumda net iş üretimi 3152 kW, yıllık net geliri ve geri ödeme süresi sırasıyla 1.75 milyon dolar ve 2.24 yıldır. Ekonomik analiz sonucu, net bugünkü değer pozitif olduğundan, jeotermal elektrik üretimi için KİID yatırımı kabul edilebilir anlamına gelmektedir.

Thiol-benzoxazine chemistry as a novel thiol-x reaction for the synthesis of block copolymer

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2014 Kimya Eğitimi Bilim Dalı
Polimerler yaşamımızı kolaylaştırmak için kullanılan önemli materyellerdir. Bilim ve teknolojideki gelişmelerde polimer bilimi önmeli bir yer tutmaktadır. Her gün gelişen yeni polimer sentez yöntemleri sayesinde elde edilmiş binlerce polimere hergün yenileri ilave edilmektedir. Günlük hayatın hemen her alanında rastlanan polimerik malzemeler, hayatın vazgeçilmez parçaları olmuşlardır.Polimerik malzemelrin bu kadar geniş kullanım alanlarına sahip olmalarının nedeni, yapısal özelliklerinin istenildiği gibi ayarlanabilir olmasından ve ekonomik olarak elde edilebilmelerinden kaynaklanmaktadır. Yapısal özelliklerinin istenildiği gibi ayarlanabilir olması, monomerlerin kendi kendileriyle ve diğer monomerlerle bağlanmalarında, bağlanma şekillerinin ve bağlanma miktarlarının fazlalığının bir sonucudur. Ayrıca istenilen fonksiyonlara sahip polimerler de uygun fonksiyonel gruplu monomerler kullanılarak kolayca hazırlanabilir. Doğrusal bir polimer, yeterince yüksek sıcaklıklarda amorf, kauçuksu bir eriyiktir. Zincirler birbiri içine giren yumak görünümünde olup, bir konformasyondan öbürün rastgele dönme ve bükülme hareketleri yapar. Yeterince düşük sıcaklıklada ise aynı polimer sert bir katıdır. Bir polimer soğutulduğunda birbirinden farklı iki mekanizma ile kristallenir. Bunlardan biri kristallenme diğeri ise camsılaşmadır. Bir polimerik maddenin ne tür pratik uygulamaya elverişli olduğu belirleyen faktörlerden biri Te (kristal erime noktası) ve Tg (camsı geçiş sıcaklığı) ile belirlenir. Uzun zincirler halinde bulunan lineer ya da dallanmış zincirlerden oluşan polimer sistemlerine aynı zamanda termoplastik adı da verilmektedir. Yüksek oranda çapraz bağ içeren sistemler ise termosetting olarak tanımlanır. termoplastik bir malzeme sıcaklık artışı ile eriyerek şeklini değiştirebilir ve böylece kalıplara dökülebilmesi mümkün olur. Oysa yüksek oranda çapraz bağ içeren bir yapının sıcaklık artışı ile böyle bir değişim geçirmesi, zincirlerin hareketli olmayışı nedeniyle zordur ve sıcaklığın artışı bu tür malzemelerin erimesine değil, malzemenin parçalanmasına neden olur. Tek tür birimlerden oluşan polimer zinciri homopolimer, iki ya da daha fazla monomer içeren polimerler ise kopolimer olarak adlandırılırlar. Kopolimerler genellikle farklı monomerlerin düzensiz birleşmesinden oluşarak rastgele (random) kopolimeri oluştururlar. Bununla beraber, alternatif, blok, graft kopolimerleri de mevcuttur. Alternatif kopolimerde monomer birimleri birbiri ardına gelir. Blok kopolimer farklı homopolimerlerin uzun segmentlerini içerir. Blok kopolimerlerin kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Bu artışın sebebi sadece farklı sentetik metotlara uygunluğundan değil aynı zamanda yaşayan polimerizasyondaki gelişmelerden de kaynaklanmaktadır. Graft kopolimer ya da diğer bir deyimle aşı kopolimer ise asıl mevcut bir polimer zinciri üzerinde bir dallanma olarak ikinci bir monomer içerir. Polimerler lineer, dallanmış ve ağ olarak da tanımlanırlar. Lineer polimerde hiçbir dallanma yoktur

Threats and balancing strategies: A comparative analysis of Saudi Arabia, the United Arab Emirates and Bahrain before and since the Arab uprisings

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Bu araştırma, tehdit algılarını ve devletlerin ortak tehdit algılarıyla başa çıkmadaki farklı tepkilerini incelemektedir. Silahlanma ve diğer devletlerle ittifak gibi dengeleme stratejileri, esas olarak devletlerin iç ve dış ortamlarındaki tehditlerin veya algılanan tehditlerin bir sonucudur. Yapısal benzerlikleri paylaşan devletlerin tehditleri dengelerken benzer şekilde davranmaları beklenmektedir. Bununla birlikte, çoğu zaman, benzer durumların dengeleme stratejilerinde farklılıkların ortaya çıkması söz konusu olabilmektedir. Nitekim Körfez'de İran İslam Devrimi, İran-Irak Savaşı, Irak'ın Kuveyt'i işgali, ABD'nin Irak'ı işgali ve Arap Baharı gibi olaylar bölgenin güvenlik dinamiklerini şekillendirmiştir. Bu olaylardan dolayı tehdit altında olan devletler, tehdit algılarını dengelemek için farklı stratejiler kullanmışlardır. Makul bir açıklamaya ulaşmak, farklılığın nedenlerini anlayıp açıklamak ve benzer durumları belirlemek için En Benzer Sistemler Tasarımı (Most Similar Systems Design) kullanılmaktadır. Bu nedenle, monarşi ile yönetilmeleri ve otoriter yapılar olmaları dolayısıyla Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ortak tehdit algılarını paylaştıkları için dikkatle seçilmiştir. Bu doğrultuda devletlerin tehdit algılamaları ve dengeleme stratejileri incelenmiştir. Sonuç, devletlerin doğasında var olan farklılıkların tehdit algısının doğasını ve büyüklüğünü belirlediğini ve benzer tehditleri algılayan devletlerin neden farklı tepki verdiğini açıkladığını göstermektedir. Bu çalışma teorik olarak, tehditler ve dengeleme stratejileri üzerine daha önceden yapılan çalışmalarda dahil edilmemiş bazı değişkenleri ekleyerek literatüre katkıda bulunmuştur. Yapısal teoriler ve omnibalancing, birim düzeyindeki değişkenlerin devletlerin dengeleme stratejileri üzerindeki etkisini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma, benzer tehditlere verilen yanıtları daha iyi kavramak için devletlere özgü birim düzeyindeki özellikleri eklemiştir. Araştırmanın temel bulgusu, devletlerin benzer tehditleri algılamasına rağmen, demografik yapıları, liderlerin algılanan rolü, finansal kaldıraç gibi kendilerine özgü bazı birim düzeyindeki özelliklerin tehdit algılamasının doğasını ve büyüklüğünü belirlemesidir. Yukarıdaki birim düzeyindeki özellikler, benzer tehditleri algılayan devletlerin neden farklı tepki verdiğini de açıklamaktadır. Bu faktörler, bir devletin belli bir politikayı tercih etmesinin temel nedeninin kendine özgü karakteri olduğunu göstermez. Ancak diğer devletlerden farklı olarak bir devletin neden bu şekilde davrandığını ortaya koymaktadır. Araştırmada ortaya çıkan diğer bir bulgu ise, devletler algıladıkları tehditleri dengelemek için benzer stratejiler izleseler de taahhütlerinin aynı olmadığı yönünde ortaya çıkmıştır.

Three essays in applied macroeconomics: A quasi-experimental approach

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2022 İktisat Bilim Dalı
Bu tez, üç farklı uygulamalı makroekonomik çalışma üzerindeki araştırmaları birleştirmektedir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomi grupları için Eğilim Puanı Eşleştirme (PSM) yaklaşımını kullanılmıştır. En yakın komşu eşleştirme, radyan, katmanlaştırma ve kernel eşleştirme olmak üzere dört eşleştirme yöntemlerini kullanarak Ortalama İşlem Etkisini (ATE) ve İşlenenler Üzerindeki Ortalama İşlem Etkisini (ATT) tahmin etmek için eşleştirme sonuçlarını araştırılmıştır. Sonuçlarımız belirli politika çıkarımlarını istatistiksel olarak anlamlı ve sağlam (robust) olarak ortaya koymaktadır. İlk makale, Enflasyon Hedefleme (IT) politikasının gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler için iç ve dış kamu borcu üzerindeki etkisini incelemektedir. Sonuçlar, enflasyon hedeflemesi politikasının dış kamu borcunu hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomiler için azalttığını istatistiksel olarak anlamlı ve sağlam (robust) şekilde ortaya koyar. Ayrıca enflasyon hedeflemesi uygulanmasının gelişmekte olan ekonomilerde iç kamu borcunu azalttığı istatistiksel olarak anlamlı şekilde ortaya konulur. Başka bir deyişle, yarı deneysel eğilim skoru eşleştirme analizleri yoluyla, enflasyon hedefleme rejimini benimsemeyen ülkelerin eğer enflasyon hedeflemesini benimsemiş olsalardı kamu dış borçlarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülke gurupları için daha düşük olacağı ve bunun yanında iç kamu borcunun da gelişmekte olan ekonomiler için daha az olacağı bulgusuna istatistiksel olarak anlamlı şekilde varılır. İkinci makale, yolsuzluğun ekonomik büyümedeki rolüne yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Yolsuzluğun ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin nicel tahminlerini verir. Sağlam ve istatistiksel olarak anlamlı sonuçlarımıza göre, ekonomik büyüme ve enflasyon hedeflemesi politikası, düşük yolsuzluğun olduğu ülkelerle negatif ilişkilidir. Ayrıca, düşük düzeyde yolsuzluğa sahip bir ülke olmak ekonomik büyümeyi önemli ölçüde artırırken, düşük düzeyde yolsuzluğa sahip bir ülke olmak, gelişmekte olan pazarlardan oluşan örneğimizde IT politikasını benimseme olasılığını istatistiksel olarak anlamlı şekilde önemli ölçüde artırmaktadır. Başka bir deyişle, yolsuzluğun yüksek olduğu ülkelerde yolsuzluk düzeyi düşük olsaydı, bu ülkelerin ekonomik büyümelerinin ve IT'yi benimseme olasılıklarının istatistiksel olarak anlamlı olarak daha yüksek olacağı gösterilmiştir. Üçüncü makalenin arkasındaki ana fikir petrol ihracatçılarının organizasyonu ile ilgilidir. OPEC+ üye ülkeleri için petrol işletmesinden elde edilen gelirler bazı üye ülkelerde makroekonomik performansı iyileştirmektedir. Sonuçlarımız OPEC+ üye ülkesi olmanın, tam örneklem ve 2008 öncesi dönem için ekonomik büyümeyi istatistiksel olarak anlamlı ve sağlam (robust) biçimde artırdığını ortaya koymaktadır. Diğer bir deyişle, OPEC+ üyesi olmayan petrol üreticisi ülkelerin eğer örgüte üye olmuş olsalardı ekonomik büyümelerinin istatistiksel olarak anlamlı biçimde daha yüksek olacağı ortaya konmuştur.