Thesis Search




SEARCH RESULTS

1990'lı yıllardan sonra Arnavutlarda dini kimliğin Millileşme sorunu

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2021 Sosyoloji Bilim Dalı
Bu çalışma, 1990'lı Yılardan Sonra Arnavutlarda Dini Kimliğin Millileşme Sorunu başlığıyla Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesin Sosyoloji Bölümünde Yüksek Lisans Tezi olarak çalışılmıştır. Arnavutlarda dini ve milli kimlikler üzerinde oluşturulan kimliksel tartışma ve çatışma sorununu bilimsel ve sosyolojik bir yöntemle ile araştırılmıştır. Yani 1990'lı yıllardan sonra Arnavutların Batı kültürüne olan düşkünlüğü ve özentisi kendi kültürel, dinsel ve ulusal kimliklerini Batıya göre yaklaşmaları, bakış geliştirmeleri ve Batıdan gelen bilimsel kaynaklar dışında başka kaynaklara başvurmayıp hata Batı kültürüyle uyuşmayan kaynakları sakıncalı-şüpheli yaklaşımların getirdiği dini ve milli kimlik sorunu bu araştırmanın hedefinde olmuştur. Bu çalışmada teorik ve literatür taraması yöntemi kapsamında genelde kimlik konusunu özelde Arnavutların kimlikleri ile ilgili olgu, bilgi, makale, kitap, rapor, olay ve yazılan tezleri derlendi objektif bir bakışla konu hakkında ileri sürülen farklı görüş ve yorumlar bir araya getirilip kıyaslamalar ve farklılıklar üzerinden çalışmanın amacına uygun atıf ve sentezlere yer verilmiştir. Çalışma, altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde giriş, araştırmanın konusu, kapsamı, sorunu ve amacı alt başlıkları yer almaktadır. İkinci bölümde kavramsal çerçeve ve kimlik, din, millet-ulus ve milli kavramların açıklaması yapılmıştır. Üçüncü Bölümde, Arnavutların tarihin seyri ve millileşme süreci ve dördüncü bölümde, 1990'lı Yıllardan sonra Arnavutlarda Dini Kimliğin Millileşme Sorunu başlıkları yer almaktadır. Beşinci bölümde tartışma, altıncı bölümde sonuç ve yedinci bölümde kaynakça başlıklardan oluşmaktadır. Anahtar Kelimeler; Kimlik, Milli, Millet, Ulus, Din, Arnavutluk, Arnavutlar…

1991 sonrası Gagauz yeri özerk bölgesi ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasındaki ilişkilerin kurulması ve gelişmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Konunun anlaşılabilirliğini arttırmak amacıyla bu araştırmada Gagauzya-Türkiye ilişkileri üç ana başlıkta, yalın bir dilde ele alınmıştır. İlk bölümde Gagauzların tarihi ve kökeni ile ilgili teoriler yer verilmiştir. Günümüz Moldova'sı ve Gagauzya'nın mevcut durumu, fiziksel yapısı ve coğrafik konumu, ekonomisi, endüstriyel yapısı vb. konulara ikinci bölüm rehberlik eder. Moldova'nın 1991'de bağımsızlığını kazanmasından itibaren, günümüze kadar geçen süre içerisinde Gagauz Yeri-Türkiye ilişkilerinin detaylı analizi üçüncü bölümde yapılmıştır. Üç bölümden oluşan bu çalışma günümüz Gagauzya'sını, günümüz Gagauzya'sının Türkiye ile olan ilişkisinin zaman içerisinde nasıl yol alındığını ve bu ilişkinin daha sıkı olmasının önündeki engellerin aşılabilmesini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu araştırma konusu Gagauzların hem ülke içi hem de uluslararası arenadaki gelişimlerinin nasıl bir yol izlediğinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Türkiye'nin desteği olmadan Gagauz Yeri'nin ekonomik, politik ve sosyal konularda daha az gelişmiş bir bölge olacağı gözler önüne serilmiştir. Teorik ve pratik olmak üzere çeşitli önemli bulgulara sonuç kısmında yer verilmiştir. Gagauzya ile ilgili kaynaklar kısıtlı olduğudan ötürü bu çalışma önem arz etmektedir. Bu tez Gagauzya-Türkiye ilişkilerinin yalnızca günümüzdeki halini değil; bu ilişkinin ilk gününden itibaren kapsamlı bir analizini barındırmaktadır. Anahtar kelimeler: Gagauzya, Türkiye, Moldova, İkili İlişkiler, İşbirliği, Yatırım

1992-1995 Bosna Hersek iç savaşında etnik temizlik

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Sırplar ve Hırvatlar, büyük devlet olma ideolojisi ile milliyetçiliğe dayalı tarih kaynakları ve siyasetine istinaden, şimdiye kadar süregelen tarihi geçmiş içerisinde özellikle de XX.yy'da Bosna ve Boşnaklara karşı çok sayıda suç işlemişlerdir. Bu suçlar içerisinde özellikle de XX.yy'ın sonlarında işlenmiş olanların kökeni, nedenleri, amaçları, boyutları ve doğurduğu sonuçların tamamı henüz yeterince araştırılmamıştır.

1994 yılından günümüze kadar Afganistan'da din eğitimi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2012 Din Eğitimi Bilim Dalı
Bu çalışmamızın birinci bölümünde Afganistan'ın sosysal, kültürel ve ekonomisini irdeledik, ikininci bölümünde Afganistan'da din eğitiminin geçmişini (1994'e kadar) İslam öncesi ve sonrasını ele aldık, üçüncü bölümünde ise 1994 yılından günümüze kadar incelemeye çalıştık. Afganistan stratejik bir coğrafi yapıya sahip olduğundan tarih boyunca çeşitli güçlerin akınına uğramıştır. Dolaysıyla Afganistan çeşitli kültürlerin kaynaştığı bir merkez özelliği taşımaktadır. İktisadi ve sosyal bakımdan az gelişmiş bir ülke olan Afganistan'da eğitim ve öğretim kurumları yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Nüfusun büyük çoğunluğunun kırsal kesimde yaşadığı ülkede okuma yazma oranı çok düşüktür.Afganistan'da dini eğitim kurumları, yaygın ve örgün olmak üzere ikiye ayrılır. Yaygın dini eğitim veren kurumlar, halk tarafından sosyal dayanışma yoluyla açılan ve finanse edilen Kur'an kursları, büyük medreseler ve camilerdir. Örgün dini eğitim kurumları ise, Maarif bakanlığına bağlı bazı büyük medreseler ve darulhüffazlardır ve Yükseköğretim Bakanlıkları'na bağlı ise ve şeriat fakülteleridir ve diğer fakültelerde okutulan sakafat dersleridir.

2,3-diklor-1,4-naftakinon'dan n-; n-,s-; s-; s-,s- sübstitüe yeni naftakinon türevlerinin sentezi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2015 Organik Kimya Bilim Dalı
Kinon bileşikleri, biyo aktif özelliklerinden dolayı çok büyük öneme sahiplerdir. Kükürt içeren bileşiklerin de farmakolojik çalışmalar sonucunda anti-bakteriyel, ati-mantar, anti-sıtma ve anti-tümor etkilerinin olduğu kanıtlamıştır. İndoller de önemli ve ayrıcalıklı yapıya sahiptir. İndollerin türevleri ilaç sektörinde çokça kullanılır. Agrokimya ve doğal ürünlerde de önemli biyolojik aktivite gösterirler. Bu çalışmanın ilk aşamasında klorform veya diklormetan ve organik baz olarak trietil amin varlığında 2,3-Diklor-1,4-naftakinona indol ve türevlerini reaksiyona sokarak N-sübstitüe başlangıç maddeleri (3, 14, 18, 24, 30) sentezlendi. 2-klor-3-(1H-indol-3-il)naftalen-1,4-dion (3), 2-(2-(dietilamino)etilamino)-3-klornaftalen-1,4-dion (14) bileşiklerinden etanol ve sodyum karbonat ortamında metil-3-merkaptopropionat (5), butil-3-merkaptopropionat (7) kullanılarak bilinmeyen yeni S-sübstitüe bileşikleri 2-indol-3-metil-3-merkaptopropionat-1,4-naftakinon (6), 2-indol-3-butil-3-merkaptopropionat-1,4-naftakinon (8) ve metil-3-(2-(2-dietilamino)etilamino)-1,4-dihidro-1,4-diksonaftalen-3-iltiyo)propionat (15), butil-3-(2-(2-dietilamino)etilamino)- 1,4-dihidro-1,4-diksonaftalen-3-iltiyo)propionat (16) bileşikleri elde edildi. 2-klor-3-(2-metil-1H-indol-1-il) naftalen-1,4-dion (18) bileşiğini 2,4-dimetil benzentiyol (19) ile reaksiyona sokarak 2-(2,4-dimetilfeniltiyo)- 3-(3-metil-1H-indol-1-il) naftalen-1,4-dion (20) bileşiği sentezlendi. Aynı ortamda 2-klor-3-(4-metoksi-1H-indol-1-il) naftalen-1,4-dion (24) bileşiğine 4-flortiyofenol'i (25), 1-heksadekantiyol'ü (27) tiyolleri katarak yeni 2-(4-florofeniltiyo)-3-(4-metoksi-1H-indol-1-il)naftalen-1,4-dion (26) ve 2-(heksadeciltiyo)-3-(4-metoksi-1H-indol-1-il)naftalen-1,4-dion (28) bileşikleri sentezlendi. 1-(2-klor-1,4-dihidro-1,4-dioksonftalen-3-il)-1H-indol-3-karbaldehit (30) bileşiğinden 1-dekantiyol'ü (31) kullanılarak 2,3-bis(desiltiyo)naftalen-1,4-dion (32) bileşiği elde edildi. 2,3-Diklor-1,4-naftakinondan sodyum karbonat varlığında etanolda 1:2 mol ortamda tert-nonil merkaptan'ı (9) ve dodesil merkaptan'ı (21) kullanarak 2,3-bis(2-metiloktan-2-iltiyo)naftalen-1,4-dion (10), 2,3-bis(2-metilundekan-2-iltiyo)naftalen-1,4-dion (22) bileşikleri elde edildi. 2,3-Diklor-1,4-naftakinonun diklormetan ve trietil amin varlığında metil 1H-indol-3-karboksilat (11) ile reaksiyonundan metil-1-(2-klor-1,4-dihidro-1,4-dioksonaftalen-3-il) 1H-indol-3-karboksilat (12) bileşiği elde edildi Elde edilen bu yeni bileşikler kolon kromatografisi ile ayrılıp saflaştırıldıktan sonra, yapıları mikroanaliz, NMR (1H-NMR, 13C-NMR), FT-IR, MS spektroskopik yöntemleri ile aydınlatıldı.

20. yüzyıl tefsirlerinde, aile hayatı konusunda yaklaşımlar (Baküvi, Şekevi, Tabatabaii özelinde)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Tefsir Bilim Dalı
Bu çalışmada insanlık için önem arzeden aile hayatı ve aile kurumu 20. yüzyıl müfessirlerinden Bâküvî, Şekevî ve Tabâtabâî'nin Keşfü'l-Hakâyık 'an Nüketi'l-Âyâti ve'd-Dekâyık, Kitâbü'l-Beyân fî Tefîri'l-Kur'ân, el-Mîzân fî Tefsîri'l-Kur'ân tefsirleri doğrultusunda mukayeseli şekilde değerlendirilmiştir. Konuyla ilgili her üç müfessirin aynı ve farklı görüşleri tespit edilmiş ve karşılaştırılmıştır. Çalışmanın en önemli amaçlarından biri İslam'ın gelişen dünyanın olumsuz etkilerine maruz kalan aile kurumuna verdiği değeri tanıtmaktır. Giriş ve iki bölümden oluşan çalışmamızın giriş kısmında İslam öncesi farklı din ve toplumların aile kurumu hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde Bâküvî, Şekevî ve Tabâtabâî'nin hayatları, ilmi şahsiyetleri ve eserleri araştırılmış, teze konu olan tefsirlerin özellikleri tanıtılmıştır. İkinci bölümde aile hayatı klasik ve modern tefsir kaynakları kullanılarak açıklanmış, bu konuda Bâküvî, Şekevî ve Tabâtabâî'nin farklı görüşleri bir araya getirilerek değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bâküvî, Şekevî, Tabâtabâî, Tefsir, Aile Hayatı

20. yüzyılda yeni şehirlerin gelişim süreçlerinin analizi: Çin'in Shenzhen şehri örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
20. Yüzyılda Yeni Şehirlerin Gelişim Süreçlerinin Analizi: Çin'in Shenzhen Şehri Örneği başlıklı bu çalışmada, 20. yüzyılın son dönemlerinde ortaya çıkan yeni şehirlerin kentsel gelişmelere etkisi incelenmektedir. Bu doğrultuda tezde, yeni şehirlerin oluşturulmasına ilişkin plan ve politikaların kapsamlı bir biçimde analiz edilmesi hedeflenmiştir. Günümüzde artık her alanda olduğu gibi kentsel alanda da büyük değişimler ve gelişimler yaşanmaktadır. Modernleşme süreçleriyle birlikte, özellikle de hızlı bir şekilde kentleşen ülkelerde, yeni şehir olgusu ortaya çıkmıştır. Bu yeni şehirlerden biri de Çin'deki Shenzhen şehridir. Tez kapsamında son yüzyıl içerisinde kurulmuş olan Shenzhen'in kentsel gelişim dinamikleri detaylı bir şekilde ele alınarak söz konusu kentin gelişmesini yönlendiren politikaların zaman içerisinde yaşadığı değişim irdelenmiştir. Çalışmada kentin gelişim dinamiklerinin incelenmesi sırasında konumundan, kalkınma hedeflerinden, ana ulaşım sistemlerinden, arazi kullanımına ilişkin verilerden ve sosyo-ekonomik göstergelerden yararlanılmıştır. Çalışma alanına ait tarihsel boyutta mekânsal ve sosyo-ekonomik göstergeler elde edildikten sonra, kente ilişkin zamansal gelişme dinamikleri de tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin kullanımı yoluyla teze dâhil edilmiştir. Ayrıca farklı dönemlerde elde edilmiş olan mekânsal verilerin üst üste çakıştırılmasıyla zamansal boyutta kentsel alanın nasıl bir değişime uğradığı da tespit edilmiştir. Bu araştırmada yeni şehir olgusunun nasıl ortaya çıktığını ve yeni şehirlerin nasıl geliştiğini açıklamaya yönelik literatür taraması yapılmış ve Shenzhen şehri, yeni şehir olgusu bağlamında örnek şehir olarak incelenmiştir. Bu bağlamda söz konusu şehrin gelişim süreci analiz edilerek kentteki yerleşme alanlarını etkileyen faktörler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu araştırma, farklı sosyo-ekonomik özelliklere sahip olan ülkelerde de yeni şehir çalışmaları için önemli katkılar sağlayacaktır. Ayrıca çalışma kapsamında detaylı olarak incelenen kentteki uygulamalar ile planlama kararları ve bu çerçevede uygulanan politikalara ilişkin yapılan performans değerlendirmelerinin gelecekte yapılacak olan diğer akademik çalışmalara da önemli bir örnek teşkil edeceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Shenzhen, Yeni Şehir, Kentsel Planlama, Kentsel Politika.

20. yy'dan günümüze plastik sanatlar bağlamında bir deneyim alanı olarak mekan-belleğin yitimi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Resim Bilim Dalı
Endüstri Devrimi sonrası 19. yy. Avrupası'nın geçirdiği modernleşme süreci izleyici ve sanat nesnesi arasındaki ilişkiyi köklü bir dönüşüm sürecine sokmuştur. Bu sürecin etkisiyle izleyici ve sanat nesnesi arasındaki sınırlar kalkmış, gelenek halini alan sergileme yöntemlerine yeni alternatifler doğmuştur. Beyaz Küp olarak tabir edilen modernist düşüncenin nötr sergileme mekanları, yapısöküme uğramaya başlamıştır. Mekân ile izleyici, izleyici ile sanat nesnesi, sanat nesnesi ile mekân arasında yeni bir izleme pratiği doğmuştur. 1950'lerden sonra kavramsal alt yapıyı mekân-nesne-gözlemci-zaman öğeleriyle bir araya getiren sanatçı, içine girilip çıkılabilen 'deneyimlenebilen' mekanlar yaratmıştır. Böylelikle izleyicinin sanat nesnesi karşısındaki duruşu değişmiş ve artık yapıtı tamamlayan, onun parçası olan katılımcı pozisyonuna girmiştir. Mekân da sadece bir yer olmaktan çıkıp bir duruma dönüşmüştür.

2000`li yıllar sonrası küreselleşme hareketinin popüler kültüre yansıması: Japon Manga ve animelerinde kimlik temsilleri üzerine bir inceleme

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Diğer
Bu çalışmada küreselleşmenin yaratmış olduğu popüler kültür ürünleri olan Manga ve Anime"nin anlaşılmasında kullanılan metodolojiler ve kavramsal çerçevelerin sonucunda oluşturulmuş olan hareketli karakterler, değişik betimlemeler, sert renkli grafiklerle karakterize olmuş genellikle fantastik veya fütüristik temalar içeren görüntüler ve bunların izleyicileri büyülemesi araştırılmaya çalışılmıştır. Kuşkusuz kullanılan görüntüler kişinin kimliğine de önemli bir katkı sağlamaktadır. Oluşturulan karakterler kadın veya erkek olarak toplumsal cinsiyet kavramlarını da gündeme getirmektedir. Batı"nın çizgi film bilgisinden yararlanarak kendi karakterlerini oluşturan Japonlari bugün birçok ülke piyasasına ürünlerini takdim etmekte ve fan evresiyle ilgi odağını da artırmaktadır. Çalışmamızda, rengârenk görsel özellikleri olan Manga ve Anime"nin tarihsel gelişimi ele alınmış ve oluşturulmuş hikâyelerin perspektiflerine dayalı olarak kavramsal analiz yapılmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, anlatısal çözümleme yardımıyla gerçekleştirilmiştir.

2000-2019 döneminde Türkiye ve Ürdün'deki mülteci politikaları : Karşılaştırmalı bir çalışma

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
İltica olgusu, başta Ortadoğu bölgesinde olmak üzere, dünyadaki ülkeler veya gruplar arasındaki çatışmaların yayılmasıyla ve ayrıca halkların hem bireysel hem de toplu olarak karşılaştıkları siyasi, ekonomik ve sosyal baskıların artmasıyla önemli ölçüde artmıştır. Uygulanan baskı ve şiddet, bunu yaşayan toplumların bazılarının, belirli bir süre için de olsa, daha iyi bir maddi veya manevi bir yaşam için ya da her ikisi için kendi bölgelerinden kaçıp uzaklaşmasına neden olmaktadır. Türkiye ve Ürdün, bölgedeki mültecilerin birçoğuna, özellikle son yıllarda çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Bu çalışma, son 19 yıl boyunca Ürdün ve Türkiye'deki hükümetlerin başta Suriyeliler olmak üzere mültecilere uyguladıkları politikaları, incelemektedir. Çalışma, Ürdün ve Türkiye hükümetleri tarafından mültecilere yönelik olarak konut, sağlık, istihdam, eğitim ve sosyal entegrasyon alanlarındaki temel ihtiyaçları ve siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda uygulanan politikaları değerlendirmekte ve analiz etmektedir. Çalışmada, her iki ülkedeki (Ürdün'de Filistinli, Iraklıve Suriyeli mülteciler ve Türkiye'deki Afgan, Iraklılar ve Suriyeli mülteciler) üç mülteci barındırma tecrübesini sunarak ve analiz edilerek, her iki ülkedeki sığınma politikalarının gelişimi karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma, Ürdün ve Türkiye'nin, mültecilerin insani durumunu iyileştirmede uzun bir yolu olduğunu ve mültecilerle ilişkileri geliştirmek için, geçmiş tecrübelerinden yararlanmaları gerektiğini ortaya koymaktadır. Uluslararası toplumun her iki ülkedeki mültecilere ve ev sahibi topluluklara karşı olan sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir.

2000'li yıllarda Afganistan'ın dış ticaret stratejisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
Bu araştırmada Afganistan'ın 2000 yıllarındaki dış ticaret stratejisi incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla birkaç kriter kullanılarak Afganistan'ın dış ticaret performansı, çalışmaları ve politikaları incelenmiş ve bu stratejiler sınıflandırılarak gelecekte daha iyi bir planlama yapılması için zemin oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın sonuçları geçmiş 15 yıllık dönemde Afganistan'ın Net İhracat Geliştirme Stratejisi ve daha sonra Korumalı İhracat Geliştirme stratejisini kullandığını göstermektedir. Afganistan 2003-2011 yılları arasında, serbest ithalat politikası uygulamış ve aynı zamanda ihracatı teşvik etmiştir. 2012-2017 yılları arasında, Afganistan bebek sanayisinin korunmasına ve ihracatın teşvik edilmesi ve artmasına odaklanmıştır. Aslında iç piyasada yerli firmalar üretim için koruma altında alınmakta ve ihracat ile global rekabete teşvik edilmektedir. Ayrıca yerli ve yabancı yatırımlar, ithalat ve ihracat bileşenleri, iktisadi kriterler ve tarifeli ve tarifesiz engeller incelendiğinde; Afganistan Devleti'nin bu stratejileri uygulamakta başarılı olmadığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Afganistan, dış ticaret stratejisi, ihracat geliştirme, ithalat ikamesi, iktisat, Afganistan'ın dış ticareti.

2000'li yıllarda Endonezya ve Türkiye'nin dış politikası: Karşılaştırmalı söylem analizi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Bu araştırmada Endonezya ve Türkiye'nin dış politikalarını nasıl inşa ettiklerinin incelenmesi hedeflenmektedir. Çalışmada 11 Eylül saldırıları sonrasında Endonezya ve Türkiye'nin dış politika aktörlerinin karar alma mekanizmalarını etkileyen küresel siyasetin kriz ve kritik gelişmelerine dayanarak Lene Hansen'in söylem analizi modeli kullanılmıştır. Bu bağlamda, araştırmada örnek olarak incelenen Endonezya ve Türkiye'nin dış politikasının söylemsel arkaplanı analiz edilmiştir. Soğuk Savaş boyunca Endonezya ve Türkiye farklı komunlarda olsalar da, Soğuk Savaş boyunca her iki ülke dış politikasında yeni bir doktrin oluşturmaya çalışmıştır. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında Endonezya ve Türkiye'de demokratikleşme süreci her iki ülkenin yeni dış politika anlayışını etkilenmiştir. Bu çalışma 2000'li yıllarda Endonezya ve Türkiye'nin dış politikasında en çok vurgu yapılan söylemlerden birinin 'demokrasi' söylemi olduğuna işaret etmiştir. 'Dempokrasi' söylemi Endonezya ve Türkiye'nin dış politika yapıcıları açısından söz konusu ülkelerin dış politikasının oluşumunda önemli yer tutmuştur. Bu söylem her iki ülkenin bölgesel ve küresel politikalarının belirlenmesinde önemli yer oynamıştır.

2001 Makedonya iç savaşının Makedon ve Arnavut gazetelerinde kıyaslanarak çözümlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Makedonya, Yugoslavya'dan savaş olmadan ayrılan tek devlettir. Aslında sorunsuz bir oluşumun getirisi oluşacak sorunların da bir belirtisi gibiydi. Çünkü devletin coğrafyası ve de dağılan devletin oluşturduğu etnik meselede beraberindeydi. İlk patlak veren sorun Makedonların demokratik olmayan devlet yapılaşmasından ötürü meydana geldi. Makedonlar Arnavutları ikinci sınıf insan muamelesi yaparak varlıklarına ne dokundu ne de devlette söz sahibi olmalarına izin verdi. Nüfüs verilerini de eksik göstermeyi ihmal etmediler ve milletini 'Makedon Halkı' diye nitelendi. Bu zamanlarda Kosova'daki Arnavut teşkilatlanmasının UÇK (Milli Arnavutluk Kurtuluş Ordusu), Sırbistan ile olan savaşı da devam etmekteydi. Makedonya Devleti, UÇK tarafından Arnavutlara karşı uygulanan çifte standardın ortandan kalkması konusunda uyarılmıştı. Bütün bu önyargı ve korku Makedon halkının Makedon Arnavutlar hakkında düşüncelerinde saklıydı. Makedon Arnavutlarin 'Büyük Arnavutluk' projesini düşündüklerini ve hali hazırdakı UÇK destek vererek Büyük Arnavutluk devletini kurmak istediklerini düşünmekteydiler. Aslında Arnavutların tek istediği şey Makedonlar ile eşit hakka sahip olmak ve özgür bir şekilde topraklarında yaşamak idi. Tabi ki hiçbir zaman gerçekleşmedi. Toplumsal yapının bir parçası haline gelen iletişim araçları, düşünce ve fikirlerin oluşumunun ana kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. İletişim araçları, bireyin hayatında önemli bir yer edinmiştir. Bu açıdan iletişim araçlarını kullanan medya yapıcı bir sosyal karakter kazanır. Dünyadaki olayların seyri ve gelişimi hakkında bilgi veren medya, bunu yaparken de düşüncelerin oluşmasına katkı sağlamakta ve bu konuda ideolojik bir boyut kazanmıştır. Yapıcı sosyal yapısının temelini oluşturan medya, dünya çapında pek çok kişi tarafından okunan ve paylaşılan haberleriyle güçlü bir söylem potansiyeli kazanmıştır. Bu nedenle haber anlatım potansiyeli birebir haber analizi ve anlayışı açısından önemli bir faktördür. Bu bağlamda çalışmamızın ana konusu olan Makedoniyada savaş, ikinci bölümde gazetelerde yer alan haberlerden önce, bu faktörler dikkate alınarak medyada etkili olan dil, söylem ve ideoloji konularını tartışmaktadır. Bundan yola çıkarak literatürde dil, söylem, ideoloji, haber üretim süreçleri, ideolojik medya söylemi gibi kavramlar taranmış ve kavramlar netleştirilmeye çalışılmıştır. Böylelikle üçüncü bölümde haber söylemini incelerken kullanılan terim ve yaklaşımların anlaşılması amaçlanmıştır.

2002 sonrası Türkiye-Cezayir ilişkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2018 Diğer
Bu çalışma, Türkiye'nin Cezayir ile ikili ilişkilerini şekillendiren uzun bir soğukluk sürecinden sonra Afrika'nın en geniş topraklarına sahip ülkesine açılımının temel nedenlerini tartışarak 21.yüzyılın başından itibaren birçok alanda kayda değer iyileşme gösteren ve zengin ortak tarihi geçmişe sahip iki ülke arasındaki yakınlaşmaya ışık tutmaktadır. Çalışmada, siyasi ve ekonomik ilişkiler, bu ilişkilerde karşılaşılan sorunlar ve ortak menfaatlere dayalı etkin bir ortaklığa ulaşmak için kullanılabilecek fırsatlar incelenecektir. Coğrafi mesafeye ve iki devletin liderlerinin çözmeye çalıştıkları bölgesel konulardaki bazı farklı bakış açılarına rağmen, başta Türkiye-Cezayir ilişkilerinin, Osmanlı İmparatorluğu çerçevesinde uzun yıllardır iki ülkenin halkları arasındaki ilişkileri şekillendiren güçlü bir dostluğun temelini atmış, uzun bir tarihsel mirası barındırması olmak üzere birçok yakınlaşma faktörü mevcuttur. Ayrıca, Ankara ve başkent Cezayir'in birbirlerine sağlayabilecekleri iyi ekonomik fırsatlar da iki ülkeyi birçok açıdan etkin bir ortaklık inşa etmeye yönlendiren bir başka güçlü motivasyonu temsil etmektedir. Bu ortaklık her iki ülkenin ulusal menfaatlerini olumlu olarak yansıtabilecek bir ortaklıktır.

2003 sonrası Türk-İran ilişkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2014 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Bu çalışmada 2003 sonrası Türk-İran arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Tezin başlangıç bölümünde Osmanlı Hanedanından bahsedilmiş, ardından Mustafa Kemal Atatürk döneminden ve son olarak İran İslam Cumhuriyeti dönemi incelenmiştir. Gerçekte incelenen dönem 2003 sonrası Türk-İran ilişkilerinde yaşanan gelişmelerdir. Bu nedenle Türk- İran ilişkilerinin boyutları bu iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyen faktörler açısından incelenmiştir. Tezin birinci bölümünde Osmanlılar döneminin hemen ardından Mustafa Kemal Atatürk ve İran İslam Cumhuriyeti dönemi incelenmiştir. İkinci bölümde 2003 sonrası dönemde Türk- İran ilişkilerinden bahsedilmiş, iki ülke arasındaki ilişkilerin boyutları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise Türk- İran ilişkilerini etkileyen faktörler iç etkenler ve bölgesel etkenler olarak analiz edilmiştir. İç etkenlerde milliyetler meselesine değinilmiş özellikle Büyük Azerbaycan'ı kurma isteğinin İran üzerindeki tehdidine yer verilmiştir. Dini ideolojik etkeninde İran'ın Şii ve Türkiye'nin laik tanımlamaları üzerinde durulurken bölgesel etkenlerde Irak'ın işgalinin Türkiye'nin gözlerini Kerkük ve Musul'a çevirmesine bununla birlikte İran'ın ise %60'ı Şii olan Irak'ta Şii bir devlet kurma planlarına değinilmiştir. Anahtar Kelimeler: 1.ABD, 2.İran, 3.Irak, 4.Türkiye, 5.Ortadoğu.

2003'te Irak'a yapılan müdahalenin güç kullanma kavramına olası etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2012 Diğer
Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünyasında genellikle ABD'nin yalnız ya da müttefikleri ile gerçekleştirdiği askeri müdahale, işgal ve diğer anlamdaki güç kullanımları, genellikle mevcut uluslararası hukukun güç kullanma unsurlarını aşmakta ve dolayısıyla uluslararası ilişkilerdeki güç kullanma (yasağına) yeni boyut ve nitelik kazandırmaktadır. Soğuk Savaş sonrası tartışılanlardan konulardan biri de, 2003'teki ABD'nin Irak'ı işgalinde Birleşmiş Milletleri'nin açık izni olmadan güç kullanımının meşru olup olmadığı ve ABD'nin tek taraflı güç kullanmasının uluslararası hukuktaki güç kullanma kavramına nasıl etkide bulunacağı olmuştur. ABD, Saddam rejimini Kitle İmha Silahları (KİS) geliştirmekle ve terör örgütleri ile yakın ilişkiler içerisinde olmakla suçlamış; bu rejimin öylece dünya barışına tehdit oluşturduğunu savunmuş ve Irak'ın işgali bu şekilde meşrulaştırılmaya çalışmıştı. Ancak bu gerekçelerle Irak'ın işgali, günümüzde uluslararası hukukta ve ilişkilerde güç kullanma yasağını ihlal etmiş olabileceğine ilişkin kaygıları ortadan kaldırmaya yetmemiştir. Dahası, söz konusu işgalin, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda düzenlenen güç kullanmanın yasağının algılanmasını, yorumlanmasını ve sınırlarını ciddi bir biçimde değiştirme potansiyeli taşıdığı tartışılmaya başlanmıştır. Öyle ki, bu müdahalenin gelecekte BM Güvenlik Konseyi'nin dünya barışını sağlama görevinin devre dışı bırakılabileceğinden ve geleneksel uluslararası hukukun haklı savaşa (just war) anlayışına dönme riskinin ortaya çıkmış olduğundan söz etmek mümkün hale gelmiştir.Bu tezin amacı, 2003 Irak işgalinin uluslararası hukukta güç kullanma kavramına olası etkilerini tartışmaktır. Üç bölümden oluşan tezin ilk bölümü, uluslararası hukukta güç kullanmanın yasağını incelerken, ikinci bölüm, incelenen ilk bölümün ışığında 2003 müdahalesinin uluslararası hukuka uygunluğunu tartışmaktadır. Son bölümde ise söz konusu müdahalenin bu kavramın gelecekte nasıl şekillenebileceğini, özellikle `hegemonik uluslararası hukuk' kavramı çerçevesinde değerlendirmektedir.

2007-2008 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Çalışan Sağlığı Birimi'nin ulaştığı sağlık çalışanlarında iş stresinin değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2014 Diğer
Amaç: Bu çalışmanın amacı 2007-2008 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde çalışan ve Çalışan Sağlığı Birimde periyodik muayeneleri yapılan sağlık çalışanlarının iş stresi açısından irdelenmesidir. Yöntem: Araştırma kesitsel bir çalışmadır. Çalışan sağlık biriminde 480 kişinin periyodik muayenesi yapılmıştır. Veri tabanında yer alan tüm çalışanlar örneğe alınmıştır. Ancak örneğin 333'üne (%23.73 erkek ve %76.27 kadın, ulaşma yüzdesi % 69.37) iş stresi anketi uygulanmıştır. Araştırma iş stresi anketi uygulanan tüm çalışanların kayıtları kullanılarak yapılmıştır. İş stresi ölçümünde Karasek modelin iş yükü-kontrol-sosyal destek ölçeği kullanılmıştır. Katılımcıların sosyo-demografik özellikleri (yaş grubu, cinsiyet, eğitim düzeyi, kadro durumu, medeni durumu, görev türü, haftalık çalışma süresi, çalışılan ünite vb) de sorulmuştur. Çalışanların sosyo-demografik özellikleri ile iş stresi puanları arasında ilişki belirlenmesi için tek değişkenli bağımsız gruplarda t testi ve ki-kare testi kullanılmıştır. Bulgular: Çalışanların % 23.7'i yüksek iş stresi ile karşılaştıklarını bildirmiştir. Hemşirelerde iş yükü- kontrol ve sosyal destek puanının anlamlı olarak arttığı görülmüştür. Erkeklerde iş stresi puanı kadınlara göre daha yüksektir. Yüksekokul ve üzerinde eğitim alanlarda iş stresi puanı lise ve altında eğitimi olanlara göre daha düşüktür. Kadro durumu ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişki gösterilmemiştir. Hemşireler ve idare çalışanlarda iş stresi puanı diğer sağlık çalışanlara göre daha düşük olduğu saptanmıştır. Sonuç: 2007-2008 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Çalışan Sağlığı Birimin ulaştığı sağlık çalışanlarında cinsiyet, eğitim düzeyi ve görev türü ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Anahtar Sözcükler: İş stresi, sağlık çalışanları, sosyo-demografik özellikler

2008 küresel finans krizi sonrası Afganistan'da uygulanan para politikalarının dış ticaret üzerine etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 İktisat Politikası Bilim Dalı
İktisat politikalarının başarılı ve istikrarlı olması için, finans yasaları, istikrarlı bir ekonominin önemli indikatörü olduğu bilinmektedir. Ayrıca, küreselleşme kavramı iktisat politikalarını ve finansal krizleri yakından etkilemektedir. Yapılmış olan bu çalışmanın amacı 2008 Küresel Finans Krizinin, Afganistan dış ticareti ve uygulanmakta olan para politikalarının nasıl etkilendiğini tahlil etmektir. ABD'de küresel krizin şiddeti, 2008 yılının son çeyreğinden özellikle Lehman Brothers'ın iflas ettikten sonra başlamıştır. Krize sebep olan nedenlerin başında, supprime Mortgage kredileri ve geride bırakılan ödenilemeyecek borçlar, faiz oranlarının yükseltilmesi ve gerisinden gelen deflasyon ile son olarak büyük yatırım bankalar ve şirketlerin iflaslarıyla sonuçlanmıştır. 2008 küresel finans krizi'nin artan etkileri Afganistan'ın yabancı yatırım seveyesi, dış ticareti üzerinde etkili olarak ülke ekonomisinin kırlganlığını artırmıştır. Kriz sonrasında tüm dünyada emtia fiytlarındaki düşüş petrol fiyatlarınında düşmesine neden olmuştur. Petrol fiyatlarındeki aşaga yönlü hareket Afgan ekonomisinin yurtiçi yatırımları üzerinde olumlu sonuçları gözlense bile yabancı (tüm dünyada) yatırım sevyesinin düşük olması, Afgan ekonomisinin dış ticaret açığını artırmıştır. Afganistan milli parası olan Afgani'nin dolar karşısında değer kaybetmesi, ithalatın ihracattan fazla (İthalat bağımlılığı) seyretmesi ile birlikte dış ticaret açığını daha da tetiklemiştir. Afganistan'da finansal araç kullanımının ABD ve Avrupa ülkelerindeki gibi yüksek seviyede olmamısı bu finans krizinin, finans sektöründe daha az sonuç doğurmuştur. Ancak reel sektör üzerindeki etkileri büyük boyutlu olmuştur. Afganistan'da finansal derinleşmenin istenilen düzeyde olmaması krizin etkilerini bertaraf etme noktasında para politikalarının etkinliğini azaltmıştır. Anahtar kelimeler: Finansal Küreselleşme, 2008 Krizi, Afganistan.

2008 küresel finansal krizinin ABD, Avrupa Birliği, Türkiye ve Makedonya üzerine makroekonomik etkileri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2016 Diğer
2008 küresel finansal krizi, dünya genelindeki etkilerinden dolayı şimdiye kadar yaşanmış büyük ekonomik krizlerin başında gelmektedir. 2007 yılı ortalarında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde konut kredisi piyasasında yaşanan aksaklıklar sonucu ortaya çıkan 2008 küresel finansal krizi, patlak verdiği 2008 yılı Eylül ayından sonra, kısa sürede dünyadaki finansal piyasaları etkilemiş, sonrasında ise reel piyasalarda da büyük bir tahribata yol açmıştır. Finansal krizin bu kadar hızlı yayılmasının nedeni; özellikle 1990'lı yıllardan itibaren sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve ekonomik küreselleşmenin tüm dünya ekonomilerini kapsayacak şekilde artmasıdır. Bu çerçevede çalışmada, 2008 yılında meydana gelen küresel finansal krizinin ABD, Avrupa Birliği (AB), Türkiye ve Makedonya ekonomileri üzerine etkileri, kriz öncesinde ve sonrasında makroekonomik göstergeler ışığında karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda çalışmada adı geçen ekonomiler için krizden etkilenme derecelerinin ve toparlanma süreçlerinin farklılık gösterdiği tespit edilmiştir.

2009 sonrası Afganistan güvenliğin'de ABD ve İran'ın Rolü

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Afganistan, sahip olduğu jeopolitik coğrafya dolayısıyla tarih boyunca uzun süreli süresiz olmayan istilalara maruz kalmış ve küresel kuvvetlerinin dikkatini çekmektedir. Afganistan coğrafya olarak Asya kıtasının merkez üssü niteliğinde olup, çok uzun zamandan beri ticari yolları sayılan ipek yolu da Afganistandan geçmektedir. Afganistan üzerindeki Sovyet işgalinin sona erdiği 1989 yılı ile ABD'nin Taliban'ı devirmeye yönelik askeri müdahalede bulunduğu 2001 yılları arasında, bu ülkede şiddetli bir iç savaş yaşanmıştır. ABD ve Sovyetler Birliği (sonrasında Rusya) gibi küresel güçlerle beraber, bazı bölgesel güçler de, iç savaşın taraflarını çeşitli şekillerde destekleyerek bu iç savaşa müdahil olmuşlardır. İran da Afgan iç savaşına müdahil olan bu bölgesel güçlerden biridir. ABD ve Suudi Arabistan'ın Taliban'a karşı tavır almaları, bu ülkelerin İran ile ilişkilerinde kısmi ve geçici bir yumuşamaya sebep olsa da, Taliban'ın ABD'nin askeri müdahalesi sonucunda devrilmesi ve Afganistan'daki ABD askeri üslerinin varlığı, İran için ciddi bir tehdit olmaya başlamıştır. Yeni Afgan yönetiminin, ABD ve müttefiklerinin inisiyatiflerinde oluşturulmasının da İran nezdinde antipatiyle karşılandığı söylenebilir. Bunun yanında, Taliban'a yönelik askeri müdahalede İran devre-dışı bırakılarak, Pakistan, Tacikistan ve Özbekistan ile işbirliği yapılmıştır. Bunun sonucunda İran'ın Afganistan'a yönelik Orta Asya ülkeleriyle kurmuş olduğu stratejik işbirliği de zedelenmiştir. Afganistan meselesine yönelik dış politikasında İran, Taliban Rejimine karşı yürütülen operasyon karşısında, başlangıçta olaylardan en çok menfaat sağlayan ülkelerden biri olduğundan ve gerek kendi içindeki iç siyasi gelişmeler, gerekse de dünyadaki genel siyasi durumu değerlendirerek sessizliği tercih etmiştitir. Ancak ABD'nin hemen yanı başına yerleşmesinden İran giderek daha çok rahatsız olmaya başlamış ve bu duruma karşı Afganistan politikasını değiştirmeye başlamıştır. İran Afganistan'ı doğal etki alanı olarak görmekte, milli güvenliği ve ticari hedefleri açısından bu ülkeye önem vermektedir. Diğer bir yandan İran 11 Eylül sonrası Afganistan siyasetinde belirli bir dönem için mezhepçi politikalar izlemiş ve kendisine doğal müttefik olarak gördüğü Şiileri ve özellikle de Hazaraları Afganistan siyasetinde desteklemişti. Bunun en önemli göstergesi 2001 sonrasında Hazaraların Afganistan'da elde ettiği siyasi güçtür. Hazaralar daha önceki hiç bir dönemde ülkede bu denli bir siyasî güç elde edememişti. Bunun da en önemli mimari tartışmasız Tehran yönetimidir.