Thesis Search




SEARCH RESULTS

2010 sonrası Gine kamu yönetiminde yönetişim uygulamaları

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Kamu Yönetimi Bilim Dalı
Küreselleşme pek çok alanda olduğu gibi kamu yönetiminde de bazı değişikliklerin gerçekleşmesine yol açmıştır. Bu değişiklikler sonucunda bürokratik ilkelere dayalı geleneksel kamu yönetimi anlayışının işlevini kaybettiği, onun yerine vatandaş talep ve beklentilerini dikkate alan ve yöneten yönetilen ilişkisine yeni bir boyut kazandıran, yeni bir yönetim tarzına geçildiği bilimsel literatürde yerini almıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler dahil dünyadaki kamu yönetimi reformlarının yeni odak noktası olan bu yönetim anlayışı literatürde kurumsal yönetim ya da daha tercih edilir ismi ile yönetişimdir. Ülkelerin ekonomik, sosyal, siyasal, toplumsal, vb. tüm sorunların temel nedeni olarak geçmişteki kötü yönetim şekilleri olduğunu ileri sürülerek çözüm olarak yönetişim eksenli bir anlayışın 1990'lı yıllarda benimsenmeye başlandığı görülmektedir. Yönetişim ile birlikte kamu politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında kamu gücü anlayışı terkedilerek çoklu bir yönetim tarzına geçilmiştir. Devlet, sivil toplum ve özel sektörün birlikte yer aldığı bu yeni yönetim modelinin parolası etkin devlettir. Yönetişim uygulamaları ile birlikte artık kamu hizmetlerinin daha etkin ve verimli yürütüleceği düşünülmektedir. Bu bağlamda yönetişim çağdaş toplumlarda iktidarın kullanımını etkileyen dönüşümlerin bir bütünü haline gelmiştir. Son yıllarda idarenin işleyişindeki bu paradigma değişiminden Gine de etkilenmiştir. Gine hükümetinin kamuoyunun yönetişim ilkelerinin benimsenmesi hususunda bir konsensüs içinde oldukları söylenebilir. Ayrıca hükümet yönetişimi, özel yatırımlar ve kamu yönetimine uygun bir iklim oluşturmak için gerekli koşul olarak görmektedir. Hükümetin bütün gayretlerine rağmen Gine'deki yönetişim, ülkenin idari sisteminden kaynaklanan bir dizi engelle karşılaşmaktadır. Bütün bu engellere rağmen yönetişim anlayışının oturması noktasında hükümet girişimlerini devam ettirmektedir. Bu çerçeve de çalışmada Gine'deki yönetişim uygulamaları analiz edilecektir.

2010-2018 döneminde Suudi Arabistan-Yemen ilişkilerinin dinamiği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Suudi Arabistan ve Yemen çok farklı ve karmaşık bir siyasi ilişki içindedirler. Siyasi ilişkileri, kimi zaman ortak çıkarlara, kimi zaman da düşmanlık ve anlaşmazlıklara dayanmaktadır. Bununla beraber, bu ilişkilerin temel özelliği Suudi politikasının Yemen siyaseti üzerindeki güçlü etkisidir. Suudi Arabistan'ın güvenlik endişeleri, özellikle Arap Baharı, İran etkisi genişlemesi ve küresel ekonomik çalkantıları gibi bölgesel sahneyi süpüren dönüşümlerden sonra Yemen iç meselelerine sürekli müdahale ettiğini sebep olmuştur. Bu yüzden tez, 2010-2018 döneminde Yemen sahasındaki sürekli değişikliklerin ele alınmasında Suudi Arabistan dış politika temel yaklaşımlarını ve bu yaklaşımlarının sonuçlarını incelemeyi hedeflemektedir. Tez, Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin temel dinamiklerini incelemek için Yapısal Realist teorisine dayanmaktadır. Tez, siyasi dinamiklerin çok aşırı bir seviyeye çıktığını bulmaktadır. Bu nedenle Suudi Arabistan'ı Yemen'e yönelik dış politikasında bölgesel ve uluslararası ağırlığından eleştirel olarak yararlanmaya itilmiştir. Tez, Suudi Arabistan'ın hayatta kalması ve istikrarı için yeni yöntemlerin kullanılmasıyla Yemen'i kontrol altında tutacağını vurgulamaktadır.

2013 sonrası Vatikan'ın Orta Doğu politikası

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Strateji Bilim Dalı
Bu çalışmada 2013'te Papa Francis'in Papa olarak seçilmesinden sonra Vatikan'ın Orta Doğu politikası ele alınmıştır. Çalışmanın amacı, dünya politikasında değişen dinamikleri göz önünde bulundurarak genel bir çerçevede Vatikan'ın dünyada uyguladığı dış politikası ve özel olarak Orta Doğu politikasını araştırmak yönünde olmuştur. Bu çalışma küresel yumuşak güç olarak Vatikan'ın Orta Doğu politikasına ışık tutabilmek açısından önem taşımaktadır. Burada kullanılan yöntem, Vatikan'ın bölgesel hareket tarzını yorumlayıcı bir biçimde ele almak istakametinde olmuştur. Üç bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde Demonoloji yani günümüz dünyasında teokratik bir devlet olarak Vatikan'ın şeytan anlayışı ve ona yönelik tehdit kaynakları araştırılırken ikinci bölümde küresel anlamda Vatikan'ın Dışarıdaki Kilise başlığı altında biçimlenen dünya politikası ve üçüncü bölümde ise Orta Doğu bölgesinde buhran merkezleri olan ülkeler ile geliştirdiği politikalar araştırılmıştır. Bölgede süregelen istikrarsızlık gerçeğinden yola çıkarak Vatikan'ın dış politikası, 2000 yıllık maddi ve manevi bir geçmişe sahip olan Doğu Hristiyanlığı'nın korunması, Kutsal Topraklar'ın status quo durumunda herhangi bir değişikliğin olmaması ve özellikle İslam dünyası ile dinlerarası diyaloğun bozulmaması için bölgede yaşanan istikrarsızlık durumlarını indirgemek doğrultusunda olduğu sonucuna varılmıştır.

2015 sonrası Birleşik Arap Emirlikleri'nin Yemen politikası: Saldırgan realist bir bakış

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2019 Diğer
Bu tez Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Yemen'e yönelik politikasını, Eylül 2014 devrimi sonrasını merkeze alarak derinlemesine incelemektedir. Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap koalisyonu, Yemen'deki darbeyi gerçekleştiren İran destekli Husi hareketine karşı 25 Mart 2015 tarihinde Kararlılık Fırtınası adıyla bir askeri operasyon başlatmıştır. Yemen'deki iç karışıklıkları gidermek için Arap koalisyonu ile birlikte Yemen'e gelen BAE, ülkedeki iç çatışmanın önüne geçmediği gibi Yemen meşru hükümetinin varlığını koruması yönünde bir adım da atmamıştır. BAE'nin 2015'te Yemen'e askeri müdahale kararı almasında, bölgedeki güç rekabeti olgusunun etkin olduğu ve BAE'nin Yemen'deki faaliyetlerinde güç ve bölgesel hegemonya arayışını devam ettirdiği gözlemlenmektedir. Bu bakımdan BAE'nin Yemen politikası Saldırgan Realizm teorisinin görüşleriyle uyuşmaktadır. Anahtar Kelimeker: Birleşik Arap Emirlikleri, Güç Rekabeti, Saldırgan Realizm, Yemen

21. yüzyılda askeri işgal hukukunun yeni yüzü

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Kamu Hukuku Bilim Dalı
Yüksek teknolojik gelişmelerin hayatın her alanını etkilediği bilinmektedir. Nitekim teknoloji çağı olan 21. yüzyılda bazı modern icatlarla insanların hayat standardı yükselmiş ve birçok zorluklar kolaylaşmıştır. Teknolojinin bu denli gelişimi yıllardır kendini silahlı çatışma alanında da göstermeye başlamıştır. Devletler daha az asker kaybı ve maliyete sebep olduğu için bu gelişmelerden yararlanmayı tercih etmektedir. Bundan başka, bu metotlar sayesinde devletler sıcak silahlı çatışmanın bir tarafı olarak görülmediğinden uluslararası barışı ihlal etmemiş gibi bir görüntü oluşturabilmektedirler. Akademik çalışmalarda bu metotlar uzaktan kontrollü savaş olarak bilinmektedir. İngilizcede boots on the ground şeklinde bilinen bu ifade, bölgede askeri mevcudiyet anlamına gelmektedir ve klasik savaşlarda askerlerin bölgede fiziksel varlığı şartına vurgu yapar. Fakat günümüzde çoğunlukla sahada silahlı birlikler olmadan (no boots on the ground) silahlı çatışmaların yürütülebildiğini teknolojik gelişmelerle açıklamak mümkündür. Silahlı çatışmaların bölgede askere ihtiyaç olmaksızın uzaktan kontrol edilebilmesi, ateşkes/barış zamanlarında da uzaktan kontrolün gerçekleştirilmesine imkân verebilir. Silahlı çatışmalar askeri birlikler olmaksızın sürdürülebilirse de bölgesel ve uluslararası mahkemelerin kararları ve birçok doktrine göre, bir işgalin bu şekilde gerçekleştirilebilmesi mümkün değildir. Fakat bahsedilen teknolojik gelişmeler ve işgal hukukunun temel ilkeleri bir araya gelince teknolojik savaş araçlarıyla işgalin varlığı sorusu ortaya çıkar. Araştırmada esasen bölgede askeri mevcudiyet olmadan bir işgalin varlığı sorusu kaynak taraması ve tarihsel analiz metoduyla araştırılmıştır. Ardından bu sorunun yanıtı teknolojik gelişmelerin işgal olgusundaki etkisiyle ortaya çıkarılmış, Gazze işgali örneği üzerinden uzaktan işgal uygulamasının belirlenmesi metotları gündeme getirilmiştir. Sonuç olarak 21. yüzyılda askeri mevcudiyet ilkesinin, işgalin varlığını tespit etme açısından kesin ölçüt olmadığı görüşü ortaya çıkarılmıştır. Anahtar Kelmeler: işgal, işgal hukuku, askeri mevcudiyet, uzaktan işgal, Gazze, İsrail

21. yüzyılda radyonun toplum üzerindeki etkisi: Türkiye ve Uygur Özerk Bölgesi karşılaştırması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Diğer
21. Yüzyılda Radyonun Toplum Üzerindeki Etkisi: Türkiye ve Uygur Özerk Bölgesi Karşılaştırması isimli bu çalışmamız, iletişimi temel alarak; başta radyo olmak üzere kitle iletişimi ve radyonun toplum üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanmıştır. Araştırmamızın amacı, Uygur ve Türk toplumlarının radyoyu kullanıp kullanmadıkları tespit etmek ve radyolarının kendi toplumları üzerinde nasıl etkiler bıraktığını ortaya koymak olarak belirlenmiştir. Çalışmamızda Türk toplumunun radyoyu diğer kitle iletişim araçlarına göre ne sıklıkla kullandığını, Uygur toplumunun radyo yayınlarını gündelik hayatın bir parçası haline getirip getirmediğini ortaya koymak; Türk ve Uygur toplumlarının, radyoyu daha çok hangi işlevi için tercih ettiğini göstermek amacıyla yola çıkılmıştır. Radyonun bilgilendirici ve eğlendirici işlevleri başta olmak üzere diğer birçok işlevi bu toplumlar üzerinde görülür. Ayrıca kendi kültürlerine ve toplumlarına ait nitelikli bilgileri çevrelerine ulaştırma fırsatı yakalayıp bununla birlikte iletişimi temel alan gelişmeler göstermişlerdir. Anahtar Kelimeler: İletişim, Kitle İletişim, Radyo, Uygur Radyosu, Türk Radyosu, Uygur Toplum, Türk Toplum, Radyo Etkisi.

21.07.2017 tarihli mw=6.5 Muğla-Bodrum açıkları depreminin kuvvetli yer hareketi verileri kullanılarak analizi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
21.07.2017 günü, saat 01:31'de Bodrum-Muğla merkezli bir deprem meydana gelmiştir. AFAD – TDVMS (Türkiye Deprem Veri Merkezi Sistemi)'nden alınan verilerle yapılan çözüm sonucu elde edilen büyüklük Mw= 6,5 olarak güncellenmiştir. Depremden hemen sonra büyüklükleri 1,8–5,0 arasında değişen 511 (22/07/2017- 10:00 itibariyle) artçı deprem meydana gelmiştir. Depremin merkez üssüne en yakın yerleşim yeri Muğla ilinin Bodrum ilçesine bağlı Merkez köyüne kuş uçuş uzaklığı 12,09 km'dir. 21.07.2017 (01:31) Muğla-Bodrum Depremi (Mw=6,5), deprem episantrına 9,87 ile 43,05 km uzaklıklardaki AFAD Türkiye Kuvvetli Yer Hareketi Gözlem ağına ait 22 adet ivme-ölçer istasyonu (ilk belirlemelere göre) tarafından kaydedilmiştir. Depremin dış merkezine 9,87 km uzaklıktaki en yakın istasyon Muğla-Bodrum istasyonu olup en yüksek ivme değerleri sırasıyla K-G bileşeninde 158,77 cm/sn2, D-B bileşeninde 102,01 cm/sn2 ve düşey bileşeninde 88,04 cm/sn2 olarak ölçülmüştür. Ayrıca, S dalga fazının K-G ve D-B bileşeninde 8,5 sn kaydedildiği gösterilmiştir. MTA diri fay haritasına (2012) göre, deprem episantrı yakınlarında bulunan önemli fay sistemleri Gökova Fay Zonu'dur. 21.07.2107 Gökova Körfezi açıklarında meydana gelen Mw=6,5 büyüklüğündeki deprem, Körfezi kuzeyden sınırlayan K82D-53GB eğimli normal fay üzerinde meydana gelmiştir. Deprem saati, yapısal hasarı belirleyen önemli parametrelerden biridir. Muğla-Bodrum istasyonunda imve değeri 158,78 cm/ sn2'den daha yüksek olduğu ve yaklaşık 11 saniye sürdüğü açıklanmıştır. Alan önemli sismik faaliyetlere ve karmaşık arıza sistemlerine sahiptir. Muğla-Bodrum istasyonundaki ivme kaydı, kuvvetli yer hareketi sismolojisi için çok önemlidir. Yer imve kaydı beklenen ampirik değerlerden daha yüksek olmasından dolayı, binalarda büyük zararlar meydana gelmiştir.

2219 alüminyum alaşımının sürtünme karıştırma nokta kaynaklı bağlantılarının özellikleri ve deneysel tasarımla optimizasyonu

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2016 Diğer
Bu çalışmada, yaygın olarak uzay fırlatma sistemi ve süpersonik uçakların parçalarının imalatı için kullanılan ve vazgeçilmez bir havacılık malzemesi olan 2219 alüminyum alaşımının sürtünme karıştırma nokta kaynaklı bağlantılarının özellikleri incelenmiştir. Takım dönme hızı, dalma ve omuz derinlikleri ve kaynak süresi gibi kaynak parametrelerinin kontrolü altında değişen takım morfolojileri kullanılarak bu alaşımın sürtünme karıştırma nokta kaynağı gerçekleştirilmiştir. Mekanik özellikler, makro ve mikro özellikler ve plastikleştirilmiş malzeme akışının özellikleri açısından kaynak bağlantıları karakterize edilmiştir. Oluşturulan bağlantıların mekanik özellikleri, çekmede kırılma yükü, eğilmeli yorulma dayanımı ve kaynak bölgelerinin mikro sertlik dağıtımı özellikleri incelenmiştir. Sürtünme karıştırma nokta kaynağı ile elde edilen bağlantıların çıkarılan çapak hacmi ve plastikleştirilmiş miktarını hesaplanmak için matematiksel türetimler geliştirilmiştir. Ek olarak, optik mikroskop (OM) ve taramalı elektron mikroskobu (TEM) altında monoton eksenel yüklenme ve eğilmeli yorulma yüklenmesi koşullarına maruz kalan bağlantıların kırılma modları incelenmiştir. Tepe sıcaklığında kaynakların karıştırılmış bölgesinin enerjisi ile çıkarılan çapak hacmi arasındaki ilişki ve kırılma yükleri ve genel çapak hacmi arasındaki ilişki incelenmiştir. Kaynak kalitelerinin tek ve hibrid/melez çok tepkili optimizasyonları gerçekleştirilmiştir. Hibrid çok tepkili optimizasyon için Taguchi metodu (TM), temel bileşenler analizi (TBA) ve Gri ilişkisel analizin (GİA) tümleştirmesi gerçekleştirilmiştir.

24 GHz otomotiv radarlar için anten dizisi tasarımı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Diğer
Son yıllarda, düşük maliyet, minimum ağırlık ve düşük profil özellikleri, geniş bir frekans spektrumunda bulunması nedeniyle, mikroşerit yama antenlerinin kullanımı önemli ölçüde artmıştır. Bu tarz avantajları ve diğer özellikleri dolayısıyla, mikroşerit antenler genel olarak radarlar ve özellikle otomotiv radar sistemleri için oldukça uygun olmuştur. Yama antenlerinin, bazı özelliklerini ve performansını geliştirmek için, anten dizileri genellikle akademik ve endüstri topluluklarında kullanılmıştır. Bununla birlikte radar anteni tasarımında, yüksek yan lob seviyesi ve anten ışıma paterninin nasıl taranacağı konularında hala iki zorluk bulunmaktadır. Bu nedenle bu tezde, otomotiv radar sistemleri için mümkün olan en düşük yan loblara sahip yeniden yapılandırılabilir mikroşerit yama anten dizisi önerilmiştir. Antenler 8, 16, 32, 64 sayı elemanları ile tasarlanmıştır. Ayrıca, dikdörtgen elemanlara, seri beslenen diziler üzerinde tasarlanmıştır. Antenlerin çalışma frekansı 24.125 Ghz'dir. Antenler, ?r=3.55 olan Rogers RO4003C alttaş malzemesinde bulunur ve yalıtkan alttaş kalınlığı h'nin 0.508 mm'dir. Elde edilen yan lobların seviyesi -12 ile -20 dB arasında değişmektedir. Ayrıca kazancı 12 ila 21.7 dB arasındadır. MA4AGBL912 diyotları ile antenin ışıma paterni 10 derece taranmıştır. Tüm sonuçlar, matematiksel karmaşık işlemleri hesaplamak için MATLAB yazılımı ile CST ve HFSS 19 simülatörleri kullanılarak elde edilmiştir.

24.05.2014 tarihli Mw=6.5 Gökçeada açıkları Ege denizi depreminin kuvvetli yer hareketi verileri ile analizi ve bölgenin tektonik yapısı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
24 Mayıs 2014 tarihinde Gökçeada açıklarında meydana gelen ve büyüklüğü MI = 6.5 olarak ölçülen deprem, başta Çanakkale olmak üzere Edirne, İstanbul, İzmir, Balıkesir olmak üzere Ege ve Marmara bölgelerinde geniş çaplı bir alanda hissedilmiştir. Yaklaşık 42 sn süreye sahip bu deprem sonrası ilk iki gün içinde büyüklükleri 1 ile 5.3 aralığında olan 405 artçı şok kaydedilmiştir. Çeşitli kurumlar tarafından yapılan odak mekanizması çözümlerine göre depremin KAF' nın (Kuzey Anadolu Fayı) kuzey kolunun Ege denizi içindeki uzantısı olan bir doğrultu atımlı fay tarafından üretildiği anlaşılmaktadır. Depremin üst merkezine ortalama 50 km uzaklıkta yer alan Gökçeada istasyonunun KG bileşeninde 153.03 gal, DB bileşeninde 179.33 gal ve düşey bileşeninde 123.51 gal ivme değerleri ölçülmüştür. Yaklaşık 23 km odak derinliğine sahip bu depremde maksimum yatay yer ivmeleri tahmin edilen değerlerin altındadır. Deprem, derin odaklı olduğundan oldukça geniş bir coğrafyadan hissedilmesine rağmen 0.6 Hz ile 9 Hz aralığında hesaplanan frekans değerlerine sahip olması nedeniyle fay kırığının yırtılma yönünde yer alan Çanakkale-Merkez, Çanakkale-Merkez-2 ve Gelibolu istasyonlarında bir ileri yönlenme etkisi sergilediği görülmektedir. Öte yandan, hesaplanan periyot değerlerinin 0.1 sn 5 sn gibi oldukça geniş bir spektruma sahip olduğu göz önüne alındığında yapısal hasarın az olmasının en önemli nedeni olarak depremin derinde meydana gelmiş olması gösterilebilir. Anahtar kelimeler: Gökçeada depremi, ivme kaydı, kuvvetli yer hareketi, süre

28 Numaralı Rumeli Ahkam Defteri S.1-40(1777) (Inceleme-metin)

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı
Bu çalışma 28 numaralı Rumeli Ahkâm Defterinin transkripsyon ve incelemesidir. Eyâlet Ahkâm Defterleri 18. yüzyılın ortalarına doğru bürokratik işlemleri kolaylaştırmak ve netleştirmek için yeniden düzenlenen şikâyet defterinden biridir. Atik Şikâyet defterine göre daha kullanışlı ve hızlı bir bürokratik işleyişi sağlamıştır. Bu defter H.1190-1191/M.1776-1777 tarihleri arasındaki hükümleri kapsamaktadır. Çalışmanın kapsamını daraltmak için ilk 40 Sayfaya kadar olan kısım içerisinde yer alan 135 hükmü inceledik. Tezde öncelikle hükümlerin transkripsiyonu yapılmış, daha sonra da hükümlerin muhtevası kısaca özetlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada Osmanlıların Rumeli'ye geçişini ve Rumeli'deki sosyal hayatı idarî, adli iktisâdî kısımlarını genel anlamda inceledik.

2D materials and their hetero bilayer systems for optoelectronic applications

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Elektrik Elektronik Mühendisliği Bilim Dalı
Gelecekteki optoelektronik uygulamalarında meydana gelebilecek değişimlerle uyumlu malzeme sistemleri çalışmalar devam ederken, bu konuda iki boyutlu malzemelerin potansiyelini araştırmak için büyük çaba harcanmaktadır. Bu sebeple, bu tezde iki boyutlu geçiş metali dikalgonitleri ve bunların hetero yapılı çift katmanlı sistemlerinin optoelektronik uygulamalar için kapsamlı bir çalışması sunulmaktadır. Bu çalışma için tek katmanlı MoS2 ve MoSe2 materyalleri, dikalgonitler Kükürt ve Selenyum olarak değişirken geçiş metali Molibden aynı tutulmuştur. Böylece, yapısal ve optik karakterizasyonları sayesinde, etkileşimlerini inceleyebiliriz. Tek katmanlı MoS2 ve MoSe2 sırasıyla ~ 1.82 eV ve ~ 1.55 eV doğrusal bant aralıklarına sahiptir. Tek katmanlı MoS2, hem SiO2/Si alttaşlar üzerinde ALD yöntemi destekli CVD yöntemi hem de cam bir alttaş üzerinde geleneksel CVD yöntemi kullanılarak büyütülebilir. MoSe2 içinse, CVD sisteminde kullanılan NaCl çözeltisi ile kaplanmış SiO2/Si alttaşlar tercih edilebilir. Büyüme parametreleri optimize edilirken ürünün yüksek oranda alttaş yüzeyini kaplaması, yüksek kaliteli olması koşullarına dikkat edilmiştir. MoS2/MoSe2 iki tabakalı heteroyapı sistemi Polimetil Metakrilat (PMMA) destekli ıslak transfer yöntemi kullanılarak transfer edilir. Transfer edilen tek katmanlı geçiş metali dikalgonitleri ve bunların iki tabakalı heteroyapıları sistematik olarak Raman, Fotolüminesans ve Atomik Kuvvet Mikroskobu spektroskopileri kullanılarak karakterize edilir. Ayrıca iki katmanlı bu heteroyapı sıcaklığın 83-483 Kelvin sıcaklık değerleri arasında değiştilerek, sıcaklığa bağlı mikro Raman spektroskopisi ile karakterize edilir. Burada malzemelerin her birindeki sıcaklığa göre Raman modunun pik pozisyonundaki değişim ve maksimum yarısı tam genişlik (MYTG) analiz edilmiştir. Sıcaklık artışı bizim MoS2 ve MoSe2 Raman modlarının karakteristik yumuşamasını gözlemlememizi sağladı. Malzemelerin sıcaklık katsayısı, iki katmanlı heteroyapılarda izole bölgeye göre daha büyüktür. Anahtar Sözcükler: 2B malzemeler, MoS2, MoSe2, ALD, CVD, Optoelektronic

3 boyutlu nesne algılaması ile çalışan robot kollu otonom taşıma sistemi tasarımı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
Bu çalışma kapsamında, 3D algıyıcıyı bir robotik manipülasyona entegre etme, bir nesneyi otomatik olarak algılama, izleme ve tutma ve başka bir yere yerleştirme işlemleri yapılmıştır. Robotu kontrol etmek için, çok yönlü ve güçlü bir programlama dili olan MATLAB programı kullanılmıştır. 6 eksenli robot manipülatörleri endüstride Montaj, paketleme, paletleme ve alma ve yerleştirme işlemlerinde yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Bu çalışma kapsamında fabrikalarda kullanılan tut ve bırak işlemi uygulanmıştır. Bu çalışma için, bir gripper ve Windows kamera sensörü için 3D Kinect ile donatılmış bir ABB IRB120 robotundan oluşan bir robotik sistem kullanılmıştır. 3D veri toplama, görüntü işleme ve bazı farklı kamera parametreleri incelenmiştir. Kameradan elde edilen görüntülerden robotun çalışma alanını belirlemek ve iş parçalarını tanımak için kullanılır. Bu görüntüler daha sonra nesnelerin konumunu ve yönünü hesaplamak için kullanılır. Bu görüntüler kullanılarak, bir nesneyi kavramak için robot ile otomatik bir yol ve yörünge geliştirildi. İş parçalarını tespit edebilmek için, MATLAB'ın Bilgisayar Görme Araç Kutusu ve Görüntü Alma Araç Kutusu'ndaki mevcut algoritmalar kullanılarak nesne tanıma teknikleri uygulanmıştır. Bunlar nesnenin konumu ve ilgilenilen nesnenin yönelimi hakkında bilgi vermektedir. Bilgi daha sonra bir bilgisayar ağı üzerinden istemciden sunucuya bir bağlantı yoluyla yol planlaması için robota aktarılır. Bu nedenle test sonuçları, sistemin robotun çalışma alanına rastgele yerleştirilmiş nesneleri seçip yerleştirebildiğini gerçek zamanında göstermektedir.

304L östenitik paslanmaz çeliklerin alın kaynak işlemlerinde oluşan kalıntı gerilmelerin sayısal analizi ve deneysel ölçülmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2014 Diğer
Eritme kaynak yöntemleriyle üretilen yapılarda, kaynak işlemi sırasında oluşan kalıntı gerilmeler ve kaynak kusurları kaynağın dayanaklığını, yapıların ömrünü ve kırılma tokluğunu çok etkilemektedir. Bu çalışmada thermo-elastoplastic sonlu eleman analizi yöntemi kullanılarak ve ABAQUS yazılımı ortamında 304L östenitik paslanmaz çelik iki plakanın, birleştirilmesi neticesinde oluşan kalıntı gerilmelerin büyüklüğü ve dağılımı elde edilmiştir. Ayrıca deneysel olarak tahribatsız test yöntemlerinden x ışını kırınımı yöntemi ve tahribatlı test yöntemlerinden delik delme yöntemi, kalıntı gerilmelerin ölçülmesi için kullanılmıştır. Sonuçların karşılaştırması sayısal ve deneysel yöntemlerle elde edilen kalıntı gerilme sonuçlarının birbirine yakın olduğu göstermektedir.

3B in vitro hücre kültürlerinde biyoempedans modeli

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2019 Biyomühendislik Bilim Dalı
İki ve üç boyutlu (2B ve 3B) hücre kültürleri sırasında hücresel aktivitelerin karakterizasyonu doku mühendisliği uygulamalarında büyük önem taşımaktadır. Bu tez çalışmasında, hücre kültürlerinde, hücre büyümesini ve çoğalmasını izlemek amacıyla non-invaziv çoklu-elektrot tabanlı bir elektrik empedans ölçüm platformu geliştirildi. Biyoempedans ölçüm platformu, iki terminal (2T) ölçüm konfigürasyonunda kullanılan dört dikey gümüş kaplı elektrotlu dairesel bir kültür odasından yapıldı. Prostat kanser hücreleri (Du145), hücre kültür sistemlerinde (2B ve 3B) kültive edilerek hücre büyümesi ve çoğalması biyoempedans değişimlerini ölçme yoluyla incelendi. Gerçek zamanlı deneysel empedans ölçüm değerlerinin, hücre kültür süresi boyunca kolorimetrik hücre canlılık ölçümleri ile bağlantılı olarak arttığı görüldü. Bu teknik, kanser ilaç denemelerinde ve 3B biyobaskılı yapılarda hücre canlılığının çevrimiçi izlenmesi için kullanılabilir. Anahtar sözcükler: Biyoempedans, 2B ve 3B hücre kültürleri, hücre büyümesi ve çoğalması

3D printed levan scaffolds for cardiac regeneration

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Günümüzde, kardiyak doku mühendisliğinde yeni doku yapılara olan ihtiyaç, donör doku eksikliği, bağışıklık reddi, antikoagülasyon tedavisi ve damar implantlarının sınırlı dayanıklılığı gibi çözülmemiş problemler nedeniyle artmaktadır. Bu alandaki son gelişmeler, rejeneratif tıpta ve organ üretiminde kullanım potansiyeli yüksek olan doku yapılarını, malzemeleri ve destekleyici bileşenleri üretmek için yenilikçi bir üretim yöntemi olarak 3D bioprinting kullanmaya başladı. Aljinat ve selüloz gibi glikanlar genellikle kardiyak doku mühendisliği uygulamaları için kullanılır. Bu nedenle, levan polisakarit, büyük biyouyumluluk, amphilik yapı ve güçlü yapışma gibi ayırt edici özellikleri nedeniyle gün geçtikce ilgi artışı dikkat çekmektedir. Levan, fruktoz yapılı bir homopolisakkarit ve fruktandır. Halomonas levan ve Halomonas smyrnensis kültürleri tarafından üretilen sülfatlanmış türevleri, kardiyak doku mühendisliğinde uygulama için umut verici bir biyolojik malzeme gibi görünmektedir. Bunun için bu tez araştırmasında glikan bazlı doku yapılar levan ve aljinat gibi diğer glikanlar ile üretilmiştir ve doku yapıların morfolojik, mekanik, yüzey ve biyolojik özellikleri bakımından kapsamlı bir şekilde karakterize edilmiştir. Sülfatlanmış levanın sadece aljinattan ziyade doku yapılarının daha iyi sonuçlar ortaya çıkarmasına katkıda bulunduğu görülmektedir. Sülfatlanmış levan içeriği en yüksek olan ürünler en iyi morfolojik özelliklere sahiptir. Ayrıca, kardiyak doku mühendisliği için çok önemli olan elektriksel iletkenliği arttırdığı gözlemlenmektedir. Kuşkusuz yapılan araştırmanın sonuçları, kardiyak doku mühendisliğinde kullanılmak üzere biyolojik, fiziksel ve morfolojik olarak uyumlu akıllı doku yapılarının üretiminde sülfatlanmış levan türevlerinin kullanılabileceğini göstermektedir.

3-hidroksibütirat'ın SH SY-5Y hücre hattında hidrojen peroksit toksisitesi üzerine etkisinin incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Biyokimya Bilim Dalı
Giriş ve amaç: Alzheimer Hastalığı (AH), progresif ilerleme gösteren, hafıza kaybı ile sonuçlanan geri dönüşümsüz nörodejeneratif bir hastalıktır. Patogenezinde amiloid beta (Aß) toksisitesinin temel mekanizmalardan biri olduğu düşünülse de, oksidatif stres ve mitokondri disfonksiyonu gibi birçok patofizyolofik süreç yer almaktadır. Nörolojik hastalıkların bir kısmında ketojenik diyet terapötik bir seçenek olarak kullanılmaktadır. Ketojenik diyetin etki mekanizması tam olarak anlaşılamamış olsa da, güçlü kanıtlar mitokondriyal fonksiyonu iyileştirerek etki ettiğini ileri sürmektedir. Diğer taraftan hücre mitokondrisinde sentezi başlayan nörosteroidlerin nöroprotektif rolleri yanı sıra aktif nörotransmiter rolü görerek, beynin öğrenme, hafıza, duygu durum ve bilişsel yeti ile ilgili alanlarında olumlu etkiler gösterdikleri bilinmektedir. Bu çalışma ile nöronal karakterli SH SY-5Y hücrelerinde oluşturulan Hidrojen Peroksit (H2O2) toksisitesinde bir keton cismi olan 3-Hidroksibütirat (3-OHB) uygulamasının hücre canlılığı üzerine etkilerinin konsantrasyon ve zaman bağımlı olarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra 3-OHB'ın steroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı mitokondriyal bir enzim olan sitokrom P450 kolesterol yan zincir koparıcı (P450scc) enzim düzeyi ve kognitif fonksiyonlar üzerine olumlu etkileri olduğu bilinen nöronal steroidlerden dehidroepiandrosteron (DHEA) ve dehidroepiandrosteron sülfat (DHEAS) konsantrasyonları üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: SH SY-5Y hücrelerine 48 saat süre ile 1 ve 4 mM 3-OHB'ın ön uygulamasının farklı glukoz konsantrasyonlarında oluşturulan H2O2 toksisitesinde hücre canlılıkları üzerine etkileri 3-(4,5-dimethyl-2-thiazolyl)-2,5-diphenyl-2H-tetrazolium bromid (MTT) testi kullanılarak incelendi. Ayrıca P450scc enzim, DHEA ve DHEAS düzeyleri Enzyme-Linked ImmunoSorbent Assay (ELİSA) yöntemi kullanılarak belirlendi. Bulgular: H2O2 ile oluşturulan toksisite modelinde 200 µM dozda uygulanan H2O2'in hücre canlılığını kontrol grubuna göre ~% 40- 50 oranında azalttığı gösterildi. 1 mM 3-OHB ile 48 saat ön muamelenin, üç glukoz konsantrasyonu (17.5 mM, 5 mM ve 1 mM) koşulunda da 200 µM H2O2 uygulanan gruba kıyasla hücre canlılığında herhangi bir değişiklik ortaya çıkarmadığı izlendi. Bunun yanında, aynı deney koşullarında 1 mM 3-OHB'ın sadece H2O2 uygulanan gruba kıyasla P450scc enzimi, DHEA ve DHEAS düzeylerinde artışa neden olduğu gösterildi. Ancak bu artış sadece 5 mM glukoz varlığında P450scc enzimi (p=0.043) ve DHEAS için (p=0.029) istatistiksel olarak anlamlıydı. Sonuç: Sonuç olarak bu çalışma ile 3-OHB'nin nörosteroidlerin sentezinde görevli enzimi tetiklediği ve oksidatif hasara karşı olası koruyucu etkileri olduğu vurgulanan DHEA ve DHEAS seviyelerinde artışa neden olduğu gösterilmiştir. 3-OHB'nin olası nöroprotektif etkisini sadece normoglisemik bir koşulda oluşturduğunu ve bu etkinin nörosteroidler ile bağlantılı olduğunu gösteren önemli in vitro veriler elde edil

4,5-disübstitüye imidazol-2-iliden ligandi içeren paladyum komplekslerinin sentezi ve katalitik uygulamalari

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Anorganik Kimya Bilim Dalı
Bu çalışmada, imidazol iskeletinin 4,5-konumu ve N atomları üzerinde farklı elektronik özellikler içeren gruplarla modifiye edilmiş NHC ligantlarının (L1-5) ve bu ligantlardan türeyen NHC-Pd komplekslerinin (C1-6) sentezi ve karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen komplekslerin, hidrojen ödünç alma yöntemi kullanılarak ketonların alkollerle ?-alkilasyonu ile dallanmış ketonların eldesindeki katalitik aktiviteleri incelenmiştir. Bu komplekslerin ilgili tepkimeyi etkili bir şekilde katalizlediği bulundu. Katalitik denemeler sonucu 12 farklı dallanmış keton ürünü sentezlenerek yapıları aydınlatıldı.

4-6 yaş çocukların annelerinin ağız sağlığı konusundaki bilgi ve davranışlarının çocukların ağız sağlığına etkisinin değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Amaç: Çalışmanın amacı, Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğine başvuran annelerin okul öncesi çocuklarının (4-6 yaş) ADS konusundaki bilgi değerlendirme ve annelerin ADS bilgisi ve davranışları çocuklarının ADS'na olan etkilerini belirlemektir. Yöntem: Daha önce ADS konusunda kullanılan anketlerden yararlanılarak, 27 soruluk bir anket hazırlandı. Ankette 10 soru ADS konusunda bilgi ölçmeye, 17 soru da davranıs¸ları belirlemeye yönelikti. Bu anket 4-6 yas¸ arası çocukları olan ve çocuk sağlığı poliklinigˆe bas¸vuran annelere uygulandı. Ayrıca çocukların dis¸ muayenesi aras¸tırmacı tarafından yapıldı ve dmft formu kullanarak skorları hesaplandı. Annelerin okul öncesi çocukların ADS ile ilgili bilgi ve davranıs¸larıyla, bu bilgi ve davranıs¸ların çocuklarının ADS'na olan etkisi değerlendirildi. Bilgi sorularında annelerin ADS konusundaki bilgi düzeyi hesaplandı. Annelerin bilgi düzeyi ile çocukların dmft skoru ilişkisi incelendi. İstatistiksel analizlerde SPSS ile ki kare, t testi ve lojistik regresyon kullanıldı. Bulgular: Çalışma grubunu okul öncesi çocuk ve annelerinden oluşuyordu. Toplam 261 çocuk ve annesi çalışmaya katıldı. Çocukların 126 (%48,3) sı erkek, ve 135 i kızdır (%51.7). Araştırmaya dahil edilen 4, 5 ve 6 yaşlarındaki çocukların yüzdeleri sırasıyla %31.4, %30.7 ve %35.2'dir. Doğru cevap sayısı hesaplanmış ve ADS bilgi puanı toplam 10 üzerinden değerlendirilmiştir. Annelerin ADS bilgi düzeyi ortalaması 4.24 ? 1.94 olarak bulunmuştur. Anneleri ADS bilgi düzeylerine göre 3 gruba ayrıldığımızda, düşük, orta ve iyi olarak değerlendirilmiş olup, sırasıyla %37.5, %33.0 ve %29.5 olarak bulunmuştur. Çocukların ADS muayenesinde %71.3'ünün diş çürüğü olduğu ve dmft skorunun ortalama 2.32 ? 2.39 olarak saptanmıştır. Çocukların ortalama çürük diş sayısı 2.08 ? 2.28, eksik diş sayısı 0.08 ? 0.29 ve dolgulu diş sayısı 0,19 ? 0,76 olarak bulunmuştur. Çürük gözlenen çocukların %47.2'sinde düşük çürük diş sayısı, % 24.1'i yüksek çürük diş sayısına görülmüştür. Çalışmamızda, annenin kümülatif ADS bilgi düzeyi ile çocukların ADS durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu saptanmıştır (p = 0.001). Annenin ADS bilgi düzeyi ne kadar yüksekse, çocuklarının ADS durumunun da o kadar iyi olduğu görülmüştür. Sonuçlar: Araştırmamıza katılan annelerin ADS bilgi düzeyleri, gelişmiş ülkelerin annelerle yaptıkları benzer çalışmalardan daha düşük bulunmuştur. Elde ettiğimiz veriler 2020 Dünya sağlık örgütünün (DSÖ) hedefinin gerisinde kalmaktadır. Bu sonuçlar, özellikle Türk çocuklarının ve genel olarak Türk toplumunun ağız sağlığı standartlarını yükseltmek için ağız sağlığı geliştirme programlarında koruyucu hizmetleri etkinliğini artırmaya ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu araştırma sonuçları ayrıca, çürüksüz bir nesile sahip olmak için titre, analiz edilebilen ve değiştirilebilen faktörleri incelemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Okul öncesi sağlığı, a

4-boyutlu yarı-Ökli̇d uzayında kuaterni̇yoni̇k eğri̇ler ve uygulamaları

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2015 Diğer
Bu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde giriş, tezin amacı ve kaynak özetleri hakkında bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde ilerideki bölümlerde gerekli olacak temel kavramlar verilmiştir. Üçüncü bölümde 4-boyutlu yarı-Öklid uzayında kuaterniyonik eğrilerin genel tanımı yapıldıktan sonra kuaterniyonik eğriler için Serret-Frenet formülleri ve 4-boyutlu yarı-Öklid uzayında kuaterniyonik Bertrand eğrilerinin bazı karakterizasyonları verilmiştir. Dördüncü bölümde 4-boyutlu yarı-Öklid uzayında kuaterniyonik Bertrand eğrilerinin bazı karakterizasyonları verilmiştir. Beşinci bölümde ise 4-boyutlu yarı-Öklid uzayında bir helisin Bertrand eğrisi ve kuaterniyonik B_2-slant helis incelenmiştir. Son olarak, örnekler verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yarı-reel kuaterniyonlar, Serret-Frenet formülleri, Bertrand eğrileri, helisler.