Thesis Search




SEARCH RESULTS

Design and performance analysis of relay-based cooperative overlay cognitive radio networks

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2018 Telekomünikasyon Mühendisliği Bilim Dalı
Telsiz iletişimin hızla artan büyümesi, artan sayıda gelişmiş telsiz uygulamalar ve servisler desteklemeye yönelik talebin artması nedeniyle, radyo spektrumunun kullanılabilirliği oldukça yetersiz olmaktadır. Ayrıca, birçok çalışma, spektrumun çoğunun verimli kullanılmadığını bildirmiştir. Böyle bir sorunu çözmek için, bilişsel radyo (cognitive radio -- CR), radyo spektrumunun kullanımının artırılması için umut verici bir teknoloji olarak önerilmiştir. Bu teknoloji yetersiz kullanım karşısında spektrum kıtlığını etkili bir şekilde çözebilir. CR ağlarında lisanssız ikincil kullanıcıların (secondary users -- SU) birincil kullanıcılar (primary users -- PU) için lisanslanmış radyo spektrumunun kullanmasına veya paylaşmasına aktif veya aktif olmadıklarında PU'lerin başarımını düşürmeden izin verilir. CR ile ilgili araştırma üç temel spektrum paylaşım yaklaşımı ile sınıflandırılabilir: araya karıştırma (interweave), altına serme (underlay), ve üstüne serme (overlay). Araya karıştırma yaklaşımında, SU'lerin sadece PU'ler aktif olmadığında spektrumu kullanmalarına izin verilir. Altına serme yaklaşımında, SU'ların, PU'lerin alıcılarında kabul edilebilir bir girişim seviyesi ile spektrumları PU'ler ile paylaşmasına izin verilir. Üstüne serme yaklaşımında, SU'ların akıllı olmaları ve PU'ler arasındaki iletişimi işbirlikli olarak sürdürmeleri ya da geliştirebilmeleri ve aynı anda kendi iletişim için spektruma erişebildikleri varsayılmaktadır. Bu tez boyunca üstüne serme yaklaşımını ele alıyoruz. Kıt spektrumun verimli kullanımını daha da artırmak için uzaysal modülasyon (spatial modulation -- SM) ve ortogonal olmayan çoklu erişim (non-orthogonal multiple access -- NOMA) gibi, çeşitli modülasyon ve çoklu erişim teknikleri önerilmiştir. SM ve NOMA, spektrum kullanımını ve ağ kapasitesini verimli bir şekilde geliştirmek için, sırasıyla uzaysal ve güç alanları kullanırlar. SM, çoklu giriş çoklu çıkış (multiple input multiple output -- MIMO) sistemlerinde kanallararası girişim ve anten arası eşzamanlama sorununu etkin bir şekilde ortadan kaldıran uzaysal çoğullama tekniği olarak önerilmiştir. SM, her işaretleşme aralığında sadece bir verici antenin aktif olmasına izin verir; yani her işaretleşme aralığında sadece bir radyo frekans zinciri kullanılır. SM, klasik genlik ve faz modülasyonu (amplitude and phase modulation -- APM) tekniklerinin kullanımının yanı sıra bilgi aktarımı için aktif anten indisini kullanarak spektral verimliliği artırır. SM'nin başarımını daha da artırmak için verici anten seçimi (transmit antenna selectıon -- TAS) teknikleri önerilmiştir: özellikle kapasite en uygun hale getirmek için anten seçimi (capacity optimized antenna selection -- COAS) ve Öklid uzaklığını en uygun hale getirmek için anten seçimi (Euclidean distance optimized antenna selection -- EDAS). Öte yandan, NOMA, 5G sistemleri için bir spectrum-verimli çoklu-kullanıcı erişim adayıdır. NOMA, aynı zaman/frekans kaynak bloğu ile ancak farklı güç seviyeler

Design and simulation of single, double, and multi-layer antireflection coating for crystalline silicon solar cell

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Güneş hücrelerinin yüzeylerine gelen fotonların bir kısmı dalga boylarına göre yansır, bir kısmı emilir veya hücre içerisinden emilemeden geçerler. Yansıyan ve soğurulamayan fotonlar optiksel kayıp olarak sonuçlanacaktır. Dolayısıyla taşıyıcı oluşumuna katkı sağlayamadıkları için hücre veriminin düşmesine neden olmaktadırlar. Bu nedenle, güneş hücrelerinde hücre yüzeyine gelen fotonların maksimum seviyede soğurulması ve bu sayede taşıyıcı oluşumuna katkı sağlayarak yüksek verim elde edilebilmesi için çok önemlidir. Yansımayı önleyici yöntemlerden bazıları standart olarak kullanılan yüzey pürüzleştirme ve yansımayı önleyici ince film uygulamalarıdır. Özellikle yansımayı önleyici ince filmler kullanılarak optiksel soğurmayı arttırarak yansımayı önlemek ve hücre verimini arttırmak yüksek verimlere ulaşabilmek için son derece gereklidir. Yüksek verimli hücreler için en uygun malzemenin ve parametrelerin belirlenmesi ve bu tür ince filmlerin güneş hücrelerine uygulanmasını simülasyon çalışmalarıyla ortaya koyabilmek önemlidir. Bu çalışmada kristal silisyum güneş hücreleri için yansımayı önleyici tabakaların çalışma prensipleri, matematiksel olarak parametrelerinin belirlenmesi ve simülasyon çalışmaları farklı yöntemler kullanılarak hesaplanmış ve deneysel verilerle karşılaştırılmıştır. Tek, çift ve çok katmanlı yansımayı önleyici ince filmler için matematiksel çalışmalar MATLAB programı ile her yöntem için ayrı ayrı ele alınmış ve deneysel ölçümlerle karşılaştırılarak doğrulukları teyit edilmiştir. Ayrıca, PC1D simülasyon programı yardımıyla matematiksel olarak belirlenmiş optimal değerlerle güneş hücreleri simülasyonları gerçekleştirilmiştir.

Design of medium access control protocol for aggregated VLC-IR and VLC-RF wireless networks

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2019 Diğer
Günümüzde dünya üzerindeki İnternet erişimi talebinde kayda değer bir artış yaşanmaktadır. İnternet erişimi talebindeki bu artış, İnterneti kullanan yeni cihaz ve uygulamaların, sosyal medya ortamlarının, ortaya cıkarılmasındakı yeniliklerden kaynaklanmaktadır. Yüksek miktardaki İnternet trafiği ihtiyacının giderilmesinde genellikle kablosuz iletişim kullanılmaktadır. Özellikle radyo frekansı (Radio Frequency, RF), kablosuz ağ bağlantısı için en çok kullanılan spektrumdur. İnternet abone sayısı hızla artarken, radyo spektrumunun limitlerine ulaştığı görülmektedir. Sürekli olarak artan İnternet erişim talebi için yeterli spektrum bulunmamaktadır. Optik spektrumun iletişim amaçlı kullanılması, İnternet endüstrisindeki bant genişliği sorununu iyileştirebileceği varsayılmaktadır. Literatürdeki güncel çalışmalar, kızılötesi (Infrared, IR), görünür ışık (Visible Light, VL) ve ultraviyole (Ultraviolet, UV) spektrumlarının sinyal iletimi için kullanılabileceğini göstermektedir. Optik spektrumun iletişim amaçlı kullanılmasında, yüksek bant genişliği ve güvenlik başta olmak üzere farklı yararları vardır. Buna göre, görünür ışık iletişimi (Visible Light Communication, VLC), kızılötesi iletişim (Infrared Communication, IRC) ve ultraviyole iletişim (Ultraviolet Communication, UVC) gibi optik spektrum tabanlı kablosuz ağların kullanımı artmaktadır. Son yapılan çalışmalar, VLC'nin iç mekan kablosuz ağları için daha uygun olduğunu göstermektedir. Dayanıklı, uygun maliyetli ve enerji verimliliği sağlayan ışık yayan diyotun (Light Emitted Diode, LED) iyileştirilmesi, VLC teknolojisinin gelişmesine neden olmuştur. Bu nedenle, iç mekan kablosuz ağlarında VLC teknolojisi kullanılarak İnternet bant genişliği sorunu ele alınabilmektedir. Bununla birlikte, VLC'yi sadece fiziksel katman perspektifinden ilerletmek için önemli çabalar bulunmaktadır. Mevcut VLC teknolojisi çalışmaları, noktadan noktaya bağlantılar ve yarı çift yönlü iletişim gibi basit varsayımları göz önünde bulundurmaktadır. VLC teknolojisini ölçeklenebilir ve çift yönlü ağa (mesh network) dönüştürmek gerekmektedir. VLC kablosuz ağların temel zorluklarından biri, yukarı bağlantı kanalının oluşturulmasıdır. Enerji tüketimi ve ışık kaynaklarından kaynaklanan görsel bozukluklar, VLC kablosuz ağlarda yukarı bağlantı kanalının gerçekleşmesini engelleyen ana faktörlerdir. Bu nedenle, VLC kablosuz ağlarda çift yönlü iletişim elde etmek için kızılötesi veya radyo spektrumu gibi diğer spektrumların kullanılması zorunludur. Bu tezde, VLC ve diğer kablosuz ağların bir arada bulunması durumunda ortam erişim kontrolü problemi üzerinde durulmaktadır. VLC ve diğer kablosuz ağların bir arada bulunmasında, iki olası senaryo bulunmaktadır; (i) her bir ağın bağımsız bir sistem olarak çalıştığı hibrit bir sistem ve (ii) iki sistemin birlikte çalıştığı, bir ağın yukarı bağlantı kanalı için diğer ağın aşağı bağlantı kanalı için kullanıldığı birleştirilmiş bir ağ. Literatürde, birleştirilmiş sistemin hibrit sistemden daha

Design of microstrip patch antenna for wimax applications

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Telekomünikasyon Bilim Dalı
Bu tez WIMAX uygulamalarıiçinmikroşerityamaanteninintasarımınaodaklanmaktadır. WIMAX teknolojisi, genişbantgenişliği, yüksekhızvemesafearalığıgibibüyük bit oranıveözelliklerinedeniyletelekomünikasyonalanındaihtiyaçduyulanenbüyükteknolojilerdenbiridir. microstrip antenibuuygulamalariçinenuygunantendir. Bu çalışmada, gelenekselmikroşerityamaantenlerininvemetamateryalbirimhücreliantenlerintasarımısunulmuştur. Yama antenlerininmodellenmesivesimüleedilmesiiçinbirbilgisayar tam dalgasıelektromayetiksimülatörükullanılır. tasarımınyaklaşıkboyutununeldeedilmesiiçiniletimhattıtekniğikullanılmıştır. Her ikianteninperformansları, bilgisayar tam dalgasıelektromayetiksimülatörprogramıilegözlemlendi. benzetimveölçülensonuç, metamaterial yapıyaeklendiğinde, ante in boyutunuküçültmeyevebantgenişliğinigeliştirmeyeyardımcıolduğunudoğrular. Bu nedenleönerilenantenler WIMAX uygulamalarıiçinçokuygundur.

Design of the optimum ogee spillway toe for a maximum energy dissipation

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Hidrolik Bilim Dalı
Bir dolusavakın tasarımı, hidrolik mühendisliğinde en çok çalışılan konulardan biri olmuştur. Düzgün tasarlanan dolusavaklar suyu bir baraj gölünden nehir yatağına kadar verimli ve güvenli bir şekilde serbest bırakabileceklerdir. Bu çalışma, ticari olarak mevcut Flow-3D programi kullanarak, mansapta farklı son eşik modelleri ile farklı bir merdane dolusavak modelleri oluşturarak, ogee döküntüsünün burnundaki enerji yayılımını araştırmayı amaçlamaktadır. A modeli dikdörtgen uç eşikli, B, C, D ve E modelleri ile 0.10, 0.15, 0.18 ve 0.20 metrelik yarıçaplı eğimli uç eşik ve eğimli bir uç eşik olan F modeli analiz edilmiştir. Hidrolik sıçramanın gerçekleştiği bölgedeki büyük enerji kaybı miktarı ayaktadır. Hidrolik sıçrama, aşağı akıştaki enerjiyi dağıtmak için kullanılır. Bu modellerin her birinde meydana gelen enerji kaybını oranları karşılaştırıldı. Türbülanslı akışı simüle etmek için ?? - ?? modeli kullannıldı. Sayısal sonuç, eğik uç eşikli ikinci modelin diğerlerine göre daha fazla enerji yaydığını göstermektedir. Eğik uç eşikli F modelinde, hidrolik sıçramanın gerçekleşmediği, tüm akıntı durumları için hızın yüksek kaldığı ve enerji kaybının önemsiz derecede olduğu sonucuna varılabilir. Debiye bağlı olarak enerji kaybı değişmekte, düşük debilerde yüksek oranda enerji kaybı meydana gelirken, yüksek debilerde enerji kaybı oranı azalmaktadır. Sonuçlar sayısal yöntemler için uygun ve zaman tasarruflu, en az hata ile belirtildi.

Design of x-bandpass waveguide chebyshev filter based on csrr metamaterial for telecommunication systems

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Diğer
Beşinci dereceden bir dalga kılavuzu bant geçiren filtre, iki farklı yöntemle tasarlanmıştır; ilk yöntem olarak, dikdörtgen dalga kılavuzu boşlukları ve doğrudan H-düzlem birleşimini sağlayan klasik teknoloji kullanılmıştır. Bir diğer yöntem icin metamalzeme tamamlayıcı bölünmüş halka rezonatörleri CSRR teknolojisi kullanılmıştır, her iki yöntem icin de Chebyshev yanıtı uygulanmıştır. [9.15 GHz - 10.44 GHz] aralığında çalısan dalga kılavuzu bant geçiren filtre 10 GHz merkez frekanslı X-bandında tasarlanmıştır. Aynı enine düzleme yerleştirilen fakat aynı paralel çizgi üzerinde olmayan CSRR, üst ve alt bölümleri kullanılarak CSRR bölümleri birbirinden kaydırılır. RLC her iki teknoloji için de topaklanmış elemanların basit bir modeli olarak tanıtılır ve hesaplanır. Daha sonra, uygun fiziksel parametreleri seçerek ve rezonatörler arasındaki kuplaj etkisini dikkate alarak ve aynı zamanda genel CSRR geometrik boyutlarını optimize ederek; genel filtrenin kısaltılmış uzunluğu ve geleneksel filtreden daha geniş bir bant genişliği elde edilir. Sonuç olarak, MM bant filtre geçiren, metamalzeme tekniğini kullanan diğer çalışmalara ek olarak geleneksel bant geçiren dalga kılavuzu filtresi ile karşılaştırılır. MM bant geçiren filtre, toplam fiziksel uzunluğu %31 azaltır ve bant genişliğini %37,5' e kadar artırır. Bir elektromanyetik simülasyon yazılımı olan CST, hem parametre tarama hem de optimizasyon tekniklerini kullanarak gerekli yanıtı elde etmek ve filtreyi tasarlamak için kullanılır. Simülasyon sonuçları, metamalzeme filtresinin yanıtının geri dönüş kaybı ve bant genişliği açısından gereksinimleri karşıladığını göstermektedir.

Design simualtion and analysis of piezoresistive microcantilever for biosensing applications

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Son on yılda, çeşitli araştırma çalışmaları, Biyolojik Mikroelektromekanik Sistem (Bio-MEMS) biyosensörlerinin Deoksiribonükleik Asit (DNA), proteinler, Bakteri ve Antijenler gibi biyomolekülleri belirleme yeteneğini ortaya koydu. Ancak, numunelerde tespit edilmesi gereken analitlerin düşük konsantrasyonundan dolayı, sensörün çıktısına ufak bir sinyal neden olur. Buna cevap olarak, numunedeki birkaç analitin bulgulanmasına yanıt olarak yüksek çıktı sinyali verebilen optimize edilmiş bir biyosensör için bir ihtiyaç ortaya çıkmıştır; Nihai hedef tek bir biyomoleküle yapışmayı ölçülebilir bir miktara dönüştürmektir. Bu amaçla, basit, ucuz, oldukça hassas ve daha önemlisi analitlerin optik etiketlenmesine ihtiyaç duymadığı için (Etiketsiz), MEMS mikrokantilever tabanlı biyosensörler umut verici bir algılama çözümü olarak ortaya çıkmıştır. Farklı mikrokandilever ileten teknikler arasında, piezoresistif tabanlı mikrokantilever biyosensörler, ucuz, yüksek hassasiyetli, minyatür olan, sıvı ortamlarda iyi çalışan ve entegre okuma sistemi olan cazip bir çözüm gibi gözükmektedir. Literatürde piezoresistif mikrokolantların hassasiyetini arttırmaya odaklanan birçok yayın olmasına rağmen, sırf birkaç tasarım ve işlem parametresini optimize etmeyi düşündükleri için sonuçta elde edilen hassaslık arttırmaları pratik uygulamalar için yetersiz kalıyordu. Literatürde yapılan çalışmanın analizinden sonra, Piezoresistif mikrokandilöre dayalı sensörlerin hassasiyetini arttırmak için optimize edilebilen / kullanılabilen parametreler / yaklaşımlar: kantilever boyutları, kantilever Malzemesi, kantilever şekli, Piezoresistör malzemesi, Piezoresistör Doping seviyesi, Piezoresistör Boyutları, Piezoresistörün konumu, Stres konsantrasyon Bölgesinin (SCR) şekli ve konumu. Bu çalışmada, tüm tasarım ve işlem parametrelerinin duyarlılık üzerindeki etkisini analizi yapıldıktan sonra, kademeli optimizasyon yaklaşımı geliştirilmiş. Bu yaklaşımında neredeyse tüm parametreleri , her adımda biri olmak üzere, değiştirerek öbtimsyon yapılmış ve öyleyse hassasiyet maksimum düzeyde olmasını sağlamıştır. Bu çalışma boyunca, sensör performansını simüle etmek için ticari bir Sonlu Elemanlar Analizi (FEA) aracı olan COMSOL Multiphysics 5.0 kullanıldı. Her bir optimizasyon adımında, aynı uygulanan kuvvet için piezoresistor bölgelerindeki gerilimi en üst düzeye çıkaracak ve yoğunlaştıracak şekilde parametrenin optimize edilmesi hedefi daha yüksek duyarlılık elde etmektir. Toplamda, son optimize edilmiş sensörü elde etmek için neredeyse 46 farklı simülasyon yapıldı. Biyolijik uygulamalarında kullanılan etkileşimli kuvvetler onlarca ila yüzlerce pN arasında olduğu için, bu sensörde kullanılacak 25 ila 250 pN aralığı seçilmiştir. Optimizasyon işlemindeki tüm simülasyonlar sırasında 250 pN'lik bir toplam xxvi dağıtılmış kuvvet, analitlerin sensöre bağlanmasını temsil eden Altın katmanın üzerine uygulanır. Başlangıç olarak sırasıyla uzunluk, genişlik ve kalın

Design, analysis and production of temperature sensor using microstereolithography technique

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2022 Mekatronik Mühendisliği Bilim Dalı
Sensör teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, son birkaç on yılda nanoelektronik yapı üretim tekniklerimde yapılan teknolojik ilerlemeden olumlu yönde etkilenmiştir. Mikro fabrikasyon tekniklerinin kullanılması performans ve güvenilirliği artırırken diğer yandan fiziksel boyut, hacim, ağırlık ve maliyetin azaltılmasına da yardımcı olmuştur. 3D baskı teknikleri ve ekipmanları alanındaki sürekli gelişmeler, elektronik yapı, devre ve cihaz imalatı alanında ve diğer birçok alanda kullanılmasını sağlamıştır. Bu ilerleme, silikon bazlı mikro ve hatta nano elektronikler kullanılarak bir entegrasyon yoluyla sensörlerin potansiyel olarak yazdırılmasını mümkün kılmıştır. Halihazırda bu tür cihazların ve yapıların üretimi ve ambalajlanması, ağır bir şekilde yavaş olabilen ve önemli işleme gereksinimleri içerebilen litografiye bağlıdır. Bu tezin temel amacı, İki Foton Polimerizasyon tabanlı 3B baskı tekniği yöntemlerinden biri olan Doğrudan Lazer Yazı üretim yöntemini kullanarak sıcaklık algılayıcı bir IDT yapısı tasarlamak, analiz etmek ve imal etmektir. Buna ek olarak, geliştirilen algılama yapısının Sonlu Elemanlar Analizi ve modellenmesi ve sıcaklıktaki değişimler kullanılarak karakterizasyonu bu çalışmanın en önemli amaçları arasındadır. Yüzey akustik dalgası kullanılarak sıcaklık algılamanın çalışma prensibi detaylı olarak araştırılmış ve son imalat sürecinden önce algılama yapısının tasarımını optimize etmek için sonlu eleman tabanlı çalışmalar yapılmıştır. Simülasyon yoluyla elde edilen sonuçlar ışığında IDT yapıları üretilmiştir. Üretilen yapılar daha sonra üretim sırasında herhangi bir kusur olup olmadığını kontrol etmek için elektron mikroskobu kullanılarak incelendi. Daha sonra, bir vektör ağ analizörü kullanılarak rezonans frekans tepkileri ölçüldü. Buna ek olarak, fabrikasyon algılama yapılarının karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir. Son olarak, bu çalışmanın ön sonuçları sunulmuş ve simülasyon ve pratik testler ile karşılaştırması yapılmıştır.

Design, analysis, and simulation of an isolated high voltage dc power supply based on modular converter and cockcroft-walton voltage multiplier topology

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Diğer
Güç elektroniği endüstrilerinin hızlı geliştirilmesi sayesinde, yüksek gerilim DA güç kaynakları artık çeşitli uygulamalarda kullanılmaktadır. Ancak, yüksek gerilim DA güç kaynaklarının tasarımı birçok zorluğu beraberinde getirir. Özellikle, uygun topoloji, kontrol şeması ve gerilim yükseltme tekniklerinin seçilmesi esastır. Ayrıca, yarı iletken teknolojisindeki büyük gelişmelere rağmen, güç elektroniği aygıtlarının çalışabileceği maksimum akım ve özellikle gerilim değerleri sınırlıdır. Bu çalışmada, çeşitli dönüştürücü topolojileri sunulmuş ve yüksek gerilim uygulamalarında kullanım için uygun olup olmadıklarını incelemek üzere karşılaştırılmıştır. Ardından, Girişi Paralel Çıkışı Seri ve Tam Dalga Cockcroft-Walton Gerilim Çarpanı dönüştürücü topolojisi kullanılarak 10 kW, 100 kV izole yüksek gerilim DA güç kaynağı ayrı olarak tasarlanmıştır. Her iki dönüştürücü faz kaydırma - Darbe Genişlik Modülasyonu tekniği kullanılarak tasarlanmıştır ve dönüştürücü modelleri PLECS simülasyon yazılımı ile simüle edilmiştir. Bu iki dönüştürücünün ilgili kontrol şeması ve tasarım özellikleri bu tezde sunulmuştur. Ayrıca, yüksek gerilim yüksek frekans transformatörleri her iki dönüştürücü modeli için ayrı ayrı tasarlanmıştır. Bunlara ek olarak, tasarlanan HVDC güç kaynağının iki farklı topoloji kullanılarak kayıp analizi ve verimlilik değerlendirmesi yapılmıştır. Son olarak, HVDC güç kaynağını tasarlamak için en uygun maliyetli dönüştürücü modelini belirlemek için bir maliyet analizi yapılmıştır.

Design, implementation and control of an overground gait and balance trainer with an active pelvis-hip exoskeleton

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 Diğer
İnsan lokomosyonu, günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmek için çok önemlidir ve yürümedeki engellilik, yaşam kalitesinde belirgin bir düşüşe neden olmaktadır.Yürüyüş rehabilitasyon terapisinin uygulanması, bu tür özürlülüklerin neden olduğu olumsuz etkileri gidermek için zorunludur.Yürüme terapisinin; yoğun, çok tekrarlı ve hastaların aktif katılımına izin verdiği zaman daha etkili olduğu bilinmektedir. Robotik cihazlar, terapistin fiziksel yükünü ortadan kaldırıp, artan tekrarda güvenli ve çok çeşili rehabilitasyon hareketlerini mümkün kılarken aynı zamanda hastanın iyileşmesininin nicel ölçümlerine izin verdiği için yürüyüş rehabilitasyon terapilerinin bşarıyla uygulanmasında kolaylık sağlamaktadır. Yürüme terapileri, hastalarda doğal bir yürüyüş modeli oluşturmak için eşgüdümlü ve tekrarlanan bir şekilde hastaların belirli eklemlerine uygulanmalıdır. Yürüyüş hareketininin etkin olarak gerçekleştirilmesi için altı temel hareket etmeninin gerekli olduğu ve bu etmenlerdeki düzensizliklerin yürüyüş modelinde patolojik rahatsızlıklara sebep olduğu belirlenmiştir. Altı temel yürüme etmeninden üçü pelvik eklem hareketleridir. Bu nedenle, etkili bir yürüyüş rehabilitasyon robotunun insan pelvisinin hareketlerini kontrol edebilmesi beklenmektedir. Bu tezde robot destekli bir rehabilitasyon sistemi olan ve hasta alt ekstremitelerinde sakatlık olan hastaların yürüyüş ve denge yetilerini iyileştirmek için geliştirilen AssistOn-Gait'in; tasarım, uygulama, kontrol ve deneysel doğrulamasını sunuyoruz. Zemin üzeri yürüme ve denge eğitimine ek olarak, AssistOn-Gait, alt ekstremite dış iskeletlerini kullanarak uygulanabilecek terapilerin türünü genişletip, anormal yürüyüş şekillerinden kaynaklanan telafi hareketlerini düzeltmeyi amaçlayan pelvis-kalça egzersizleri sunabilir. Zemin üzeri yürüme ve denge eğitimine ek olarak, AssistOn-Gait, alt ekstremite dış iskeletlerini kullanarak uygulanabilecek terapilerin türünü genişletip, anormal yürüyüş şekillerinden kaynaklanan telafi hareketlerini düzeltmeyi amaçlayan pelvis-kalça egzersizleri sunabilir. Pelvis kalça dış iskelet sistemi, her kalçanın bağımsız olarak kontrolü için sagital düzlemdeki rotasyonu, pelvik rotasyon, pelvik eğilme, lateral pelvik yer değiştirme ve sagital düzlemdeki pelvik yer değiştirmeler ile 7 aktif serbestlik derecesine sahiptir. Seri elastik vücut ağırlığı destek sistemi, vücudun düşey hareketlerinden kaynaklanan atalet kuvvetlerini telafi ederken, aynı zamanda hastanın kilosunun bir yüzdesini desteklemek için dinamik boşaltma sağlayabilir. Holonomik mobil taban, hastaların zemin üzerinde hareketlerini izleyebilir. Böylece hastalar doğal şekilde yürüyebilir, hareketlerini başlatıp durdurabilir, hızlarını değiştirebilir, dengelerini korumak için yana adım atabilir ve yürüme yönlerini değiştirmek için vücutlarını döndürebilirler. Dinamik vücut ağırlığı desteği olsun veya olmasın, zemin üzeri ve koşu bandı tabanlı eğitim için farklı konfigürasyonlar sağlamak amacıyla bu modüllerin her

Designing and performance analysis of efficient and reliable medium access control protocols for vehicular ad hoc networks

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Haberleşme Mühendisliği Bilim Dalı
Araçsal tasarsız aglar (VANET'ler) son zamanlarda otomasyon ve akıllı ulaşım sistemine (ITS) ilgi duymaktadır. VANET'ler nakliye verimliliğini ve yol güvenliğini arttırmaktadır. VANET'ler araç ile araç iletişimi (V2V, araç-araç) ve araç ile altyapı (V2I, araç-altyapı) arasındaki iletişimi içerir. VANET'ler güvenlik mesajları (sm) ve güvenlik dışı veriler (nsd) olarak sınıflandırılabilecek sayısız uygulamayı kolaylaştırır. Bununla birlikte, faydalı uygulamalara sahip olmak için araçlar ile mevcut ağ altyapıları arasındaki iletişim verimli olmalıdır. Herhangi bir tasarsız (ad hoc) ağ için, orta erişim kontrolü (MAC) protokolü en önemli bölümlerden biridir, çünkü verimli ve güvenilir veri iletimi doğrudan MAC protokolüne bağlıdır. IEEE 802.11p standardı, IEEE tarafından araç ortamlarındaki (WAVE) kablosuz erişimi desteklemek ve VANET'ler için MAC ve Fiziksel (PHY) Katman özelliklerini sağlamak için ana hatlarıyla belirtilmiştir. Daha sonra IEEE 802.11 standardı, IEEE 802.11p'yi içermekteydi. IEEE 802.11p ve IEEE 802.11'de, dağıtılmış koordinasyon fonksiyonu (DCF) orta ve gelişmiş dağıtılmış kanal erişim fonksiyonuna (EDCAF) erişmek için temel mekanizmadır ve MAC katmanındaki çekişmeli öncelikli Servis Kalitesi (QoS) desteği için tasarlanmıştır. Bu tez çalışmasında, hem IEEE 802.11p hem de IEEE 802.11 için DCF ve EDCAF performansı modellenmiş ve analiz edilmiştir. Markov zincir modeline dayanan analitik bir analiz sunulmuştur. Türetilmiş performans modeli sayısal sonuçlarla doğrulanmıştır. Sonra kanal sönümlemesi ve yakalama etkisinin etkisini araştırılmıştır. Nakagami, Rayleigh ve Rician sönümlemeli kanallar göz önünde bulundurulmuştur. Ancak, hem IEEE 802.11p hem de IEEE 802.11, VANET'lerin performans kriterlerini yerine getirememektedir. VANET'lerde, araçlar arasında yüksek ve göreceli hareketlilik, sık bağlantı kopması, çarpışma ve paket kaybına neden olan dengesiz iletişim ile hızlı topoloji değişikliklerine neden olabilir. Alternatif olarak, VANET'lerin kanal çekişmesini sınırlayan ve ağ topolojisini verimli bir şekilde kontrol eden küçük gruplar halinde kümeleme yapılabilir. Bu tezde, VANET'ler için kümelemeye dayalı yeni bir MAC (CB-MAC) protokolü önerilmiştir. Küme oluşum süreci tanımlanmıştır. Ayrıca, küme içi ve küme dışında verimli iletişim için küme başı (cluster head, CH) seçimi ve küme birleştirme işlemleri açıklanmaktadır. IEEE 802.11'de tanımlanan mekanizma, sadece doğrudan iletişim için özel olarak tasarlanmış ve küme tabanlı iletişim için uygun değildir. Bu nedenle, yeni kontrol paketleri tanıtılmakta ve mevcut kontrol paketi formatı küme tabanlı iletişimi desteklemek için değiştirilmektedir. Etkili MAC protokolü tasarımı için gönderme niteliğinde olan sm için gönderme isteği (RTS) / göndermeye hazır (CTS) mekanizması kullanılmaz. Öte yandan, RTS / CTS mekanizması nsd teslimi için gizli düğüm problemini ortadan kaldırmak için kullanılır. Önerilen CB-MAC protokolünün performansını incelemek için Markov zincir modeline dayalı anali

Designing feeder bus routes by using smart card data

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Ulaştırma Mühendisliği Bilim Dalı
Attempts have been made of over decades to design a more efficient and yet sustainable transportation system by using different mass transportation systems. A simple form of this, is the intermodal transportation system which can be described by feeder bus route design problem (FBRNDP). One of the fundamental components of transit planning is the estimation of origin-destination (O-D) matrix. Collecting such data, however, is extremely difficult and expensive using traditional paper-survey-based approaches which are rarely available. Therefore, a new data source was explored in the form of transit smart cards. This spatio-temporal data is most important for any meaningful transit smart card studies, and even so, if they are used alongside other data sources such as data base management system and geographic information systems, their potential can be harnessed. Multiple Traveling Salesman Problem (MTSP) is similar to FBRNDP in which there are many origins and one destination. The main purpose of this research is to develop a methodology for the planning of public feeder bus routes by using smart card data, transit network with existing bus stop coordinates and a distance optimization algorithm. In this study, important aspects of feeder bus route network design are highlighted, a method for the determining of potential feeder bus stop location developed, and a modified genetic algorithm was used to solve FBRNDP. The methodology was used to design a new feeder bus routes, and the best solution was selected via pareto efficiency and minimized total system cost.

Designing, verification and validation of railway signaling systems using coloured petri nets

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde hafta içi her gün 7 milyondan daha fazla kişi ulaşımda demiryollarını kullanmaktadır. Aynı zamanda demiryolu, güvenilir yük taşımacılığı yolu olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Genel olarak demiryolu çok önemli bir ulaşım yöntemi olarak düşünülebilir, bu önem ise onun nispeten daha ucuz ve çevre dostu olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da birçok ülkede demiryollarının ana ulaşım sistemi olarak kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Demiryolu sistemlerinde esas olarak insan hataları ve sistem arızaları gibi çeşitli sebeplerden dolayı kazalar meydana gelmektedir. Çok sayıda insanın demiryollarını kullanması demiryollarının güvenliğini de bu ölçüde önemli kılmaktadır. Bu durum, bazı hükumetlerin demiryolları sistemlerinin operasyonlarında düzenlemek için standartlar koyarak müdahale etmelerine sebep olmuştur. Demiryolu sistemlerinde ulaşım ve taşımanın güvenli olarak gerçekleştirilmesini sağlayan en önemli bileşen anklaşman (interlock) sistemidir. Anklaşman sisteminin geliştirilmesinde izlenilecek olan temel adımlar Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (European Committee for Electrotechnical Standardization - CENELEC) gibi uluslararası komiteler tarafınca hazırlanan güvenlik standartlarında tanımlanmıştır. EN 50126, EN 50128 ve EN 50129 standartlarından oluşan CENELEC, demiryolu sektöründe gerekli standartları oluşturan güvenlik referansının adıdır. Geliştirilen sinyalizasyon sisteminin istenilen Güvenlik Bütünlüğü Seviyesi (Safety Integrity Level - SIL) seviyesini sağlayabilmesi için bu güvenlik standartlarınca tavsiye edilen yöntem, teknik ve mimarilerin kullanılması yüksek önem arz etmektedir. Uluslararası güvenlik standartlarının gereksinimlerine ek olarak, sinyalizasyon sisteminin kurulacağı ülkeye ait ihtiyaçlar ve güvenlik kriterleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Yazılım geliştirme süreci başlangıcında yazılımdan beklenen çıktılar veya başka bir deyişle yazılım isterleri oluşturulmalıdır. Sonrasında güvenlik standartlarında tavsiye edilen yöntem ve mimarilerin istenilen SIL seviyesinin sağlanabilmesi için uygun bir şekilde seçilmesi gerekmektedir. Seçilen yöntem ve mimariler yazılım isterlerini eksiksiz sağlayacak şekilde tasarımı gerçekleştirecek olan grup tarafından yazılım geliştirme sürecinde kullanılmalıdır. Demiryolu sistemlerinde faaliyette bulunan trenler ve demiryolu sistemlerinin diğer bileşenlerinin güvenliğini sağlanması sinyalizasyon sistemlerinin sorumluluğundadır. Sinyalizasyon kazalardan kaçınmak amacıyla, trafik için optimum kontrol sağlamaktadır. Biçimsel yöntem yazılım geliştirmede çok önemli bir role sahiptir. Biçimsel yöntem ayrık matematik tekniklerinde ve yazılım ve donanım geliştirme sürecinde kullanılan yöntemlerdir. Matematiksel notasyonlar ise yazılım ve donanım sistemlerinin tasarım ve gerçeklemesinde kullanılmaktadır. Biçimsel yöntemleri kullanmanın temel amacı, bir tasarımın tüm durum uzay modelini sembolik olarak inceleyerek önemli özellikler ve tas

Destek vektör makineleri ile otel öneri sistemi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Otel rezervasyon yöntemleri gelişen teknoloji ile birlikte su¨rekli yenilenmektedir. Rezervasyonda en önemli problem kullanıcıların en az para ile en çok memnuniyet verebilecek otellerin tespitidir. Bu tu¨r problemlerin çözu¨mu¨nde son yıllarda gelişen makine öğrenmesi tekniklerinin kullanıldığı göru¨lmektedir. Ancak mevcut sistemler, statik yapıda çalışmakta ve otelleri belirli aralıklarda puanlamaktadırlar. Rezervasyonlarda bu ölçu¨t anahtar rol oynamaktadır. Ancak, mu¨şteriler oteli seçip rezervasyon yaptıktan sonra, eğer diğer otellerdeki fiyatlar ve diğer şartlar değişirse mu¨şteriler fırsatları kaçırmaktadırlar ve dolayısıyla bu durum mu¨şterilerde memnuniyet kaybına neden olmaktadır. Bu çalışmada, mu¨şterilerin memnuniyet/fiyat oranını yu¨kseltmeye odaklı makine öğrenmesi tabanlı otel öneri sistemi geliştirilmiştir. Önerilen sistemde, mu¨şteri rezervasyonunu yapmış olsa dahi, tatilin fiilen başlamasına kadar, daha iyi fırsatlar olduğunda mu¨şteriye öneriler sunacak ve dolaylı olarak mu¨şteri memnuniyetini ve otel doluluk oranlarını artırıcı bir etki yaratacaktır. Sistemin işleyişi makinenin eğitilmesine dayalıdır. Bunun için, çeşitli özelliklerine göre birbirine u¨stu¨nlu¨kleri bilinen oteller ile sistem eğitilmiştir. Daha sonra, sistemde olmayan bir otelin diğer otellerle otomatik olarak karşılaştırılıp daha iyi fırsatın oluşup oluşmadığı otonom ve dinamik olarak tespit edilmiştir. Karşılaştırma ve sınıflandırma işlemleri Destek Vektör Makinaları (DVM) algoritması ile gerçekleştirilmiştir. Eğitim verileri yaklaşık 680 satırdan oluşmuştur. Bu veriler, 1154983 otel u¨zerinden rastgele seçilen ikili eşleştirmelerin seyahat acentelerine gönderilip, karşılaştırma ve sonuç bilgilerinin manuel girişi ile elde edilmiştir. Sistemin başarımı, gerçek otel verileri u¨zerinde test edilmiş ve 0,85 doğruluğunda makine öğrenme modeli geliştirilmiştir

Destinasyon pazarlamasında kent markasının yaratılması: Çimkent üzerine bir araştırma

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Bu çalışmada, Destinasyon Pazarlamasında Kent Markasının Yaratılması: Çimkent şehri üzerine bir araştırma yapılmıştır. Tezin literatür kısmının birinci bölümünde, destinasyon pazarlaması, ikinci bölümünde destinasyon pazarlamasında kent markasının yaratılmasından bahsedilmiştir. Son olarak üçüncü bölümünde ise, Çimkent şehri ile ilgili bilgiler ve araştırma yöntemleri yer almıştır. Şehrin geçmişi, bugünü ve gelecekteki planları hakkında genel bir bilgi verilmiştir. Çimkent şehrinin durumunu değerlendirmek amacıyla ek olarak SWOT analizi de yapılmıştır. Araştırma kısmında iki yöntem mevcuttur: nicel ve nitel. Dolayısıyla, Google Anket aracılığıyla yapılan anket Kazakistan'ın farklı şehirlerinde yaşayan vatandaşlar (öğrenci ve hocalar) tarafından cevaplandırılmış 585 anket elde edilmiştir. Araştırmada kullanılan diğer yöntemi ise yarı yapılandırılmış yüz-yüze görüşmedir. Elde edilen sonuçlara göre, belirlerlenen hipotezlerden: H_2,H_3,H_4,H_5 hipotezleri kabul edilmiştir. Fakat? H?_1 hipotez anlamlı etkileşim göstermediği için kabul edilmemiştir diğerlerinde ise pozitif etki görülmektedir.

Desulfurization of biogas using a membrane bio-scrubber

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2018 Çevre Mühendisliği Bilim Dalı
Biyogaz bünyesinde bulunan H2S gazı yanma motorlarında metal aksamların aşınmasına sebep oldugundan kojenerasyon performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışmada, biyogaz üretimi sırasında açığa çıkan biyogazın olumsuz etkilerini azaltmak üzere biyolojik ve biyolojik olmayan gaz–sıvı membran kontaktörler geliştirilmiş ve bunların seçici sülfür giderim verimleri incelenmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında; farklı pH, gaz debisi, sıcaklık ve membran duvar kalınlıklarında laboratuvar ölçekli abiyotik polidimetilsiloksan (PDMS) membran kontaktörün H2S absorpsiyon performansı incelenmişir. Sonuçlar, en düşük sülfür yükleme hızında (91 mg H2S/m2.h) H2S'in ve CO2'in sırasıyla %98 ve %59'dan yüksek bir performansta absorplandığını göstermiştir. Böylece biyogazdaki metan içeriği sadece %5 kayıpla %60'dan %80 mertebesine ulaşmıştır. Artan pH (7-10) ve sülfür yükleme hızları (91–355 mg H2S/m2.h) H2S absorpsiyon kapasitesini arttırmıştır. Hidrojen sülfürün karbondioksite ve metana göre seçicilik faktörü (H2S/CO2 ve H2S/CH4) sırasıyla 2,5 ve 58 olarak hesaplanmıştır. Benzer bir şekilde, membran duvar kalınlığı 1mm'den 2mm'ye çıkarıldığında, hidrojen sülfürün seçiciliğinin arttığı gözlenmiştir. Ayrıca prosesde sıcaklık da anahtar rol oynamaktadır. Düşük sıcaklıklarda H2S absorpsiyon verimini arttığı gözlenmiştir. SEM-EDS analizleri membran üzerinde Ca, Mg, S, ve Si gibi inorganiklerin biriktiğini göstermiştir. Ancak, çalışma boyunca herhangi bir membran tıkanma olayına rastlanmamıştır. En yüksek H2S akısı pH 10 ve 7'de sırasıyla 4 g/m2.gün and 1,8g/m2.gün ve kütle transferi ise 6.91×10-6 ve 4.99×10-6 m/s olarak hesaplanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında literatürde ilk defa bir hibrit PDMS membran biyo-sıyırıcı (MBS) ile biyogazdan hidrojen sülfür giderimi araştırılmıştır. Absorpsiyon sıvısının pH'sı, biyogaz debisi ve çözünmüş oksijen konsantrasyonunun, seçici H2S giderimi ve sülfür oksidasyonu üzerine etkileri incelenmiştir. H2S giderim kapasitesi ve seçicilik göz önüne alındığında proses performansının pH 7'de pH 8.5'e göre daha iyi olduğu gözlenmiştir. Sülfürün karbondioksit (H2S/CO2) ve metana (H2S/CH4) göre seçiciliği gaz debisinin arttırılmasıyla (32/gün) sırasıyla 3,5 ve 63'e yükselmiştir. Metan içeriğinin %21 oranında artması ile birlikte biyogazın kalorifik değerinde anlamlı bir artış meydana gelmiştir. Uzun soluklu işletim sırasında membrandan biyogaza hava girişi gözlenmemiştir. Hacimsel yükleme oranının 148 g H2S/m3gün ve çözünmüş oksijen konsantrasyonunun 1 mg/l'nin altında olduğu durumda, H2S'in neredeyse tamamı (%97) giderilmiş ve giderilen H2S in %74'ü elementel kükürte oksitlenmiştir. Sülfürün elementel kükürte kısmi oksidasyonu, sülfata tam oksidasyonundan ziyade, kostik sarfiyatını yarıya indirmiştir. MBS'lerde SEM-EDS analizleri sonucu membran yüzeyinde elementel kükürt ve diğer inorganik maddeler gözlemlenmesine rağmen herhangi bir tıkanma problemi yaşanmamıştır.

Detecting microwave and millimeter wave/THz signals using AC driven glow discharge detectors

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Elektrik Elektronik Mühendisliği Bilim Dalı
Neon gösterge lambası yanma deşarj dedektörlerinin (GDD'ler) kullanımı, bir dizi mikrodalga ve THz tespit ve görüntüleme uygulaması için nispeten büyük bir potansiyele sahiptir. Bunun nedeni, bunlarla sınırlı olmamak üzere birçok avantajı nedeniyle; Düşük maliyetli, hızlı tepki süresi ve daha geniş dinamik aralık. Bu tez çalışmasında AC tahrikli GDD'nin performansını deneysel olarak incelerken, 170kHz'de modüle edilmiş 60GHz THZ sinyalini ve 10.5GHz'lik bir mikrodalga sinyalini tespit ettik. GDD'yi alternatif voltajla kullanmanın, DC tahrikli GDD'lerle ilişkili GDD yanması sorununu azaltmaya yardımcı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, deneysel olarak, bir DC tahrikli GDD'nin GDD duyarlılığının zamanla azaldığı ve böylece 10 dakika içinde 100 mV'den 42 mV'ye düşen bir duyarlılığın azaldığı kanıtlanmıştır. Ayrıca, AC tahrikli bir GDD ile mikrodalga etkileşimi de, 10.5GHz sinyal kaynağı ile GDD arasındaki mesafenin, tuhaf modülasyon frekansları için sinyal tepe-tepe voltajı (Vpp) üzerindeki etkisinin analiz edilmesinde incelenmiştir. En verimli modülasyon frekansının 200kHz, ardından 250kHz olduğu bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Terahertz radyasyonu, Mikrodalga, Glow Discharge, Neon gösterge lambaları, Algılama, Plazma

Detection of mycotoxin levels in animal feeds and raw milk samples by using high performance liquid chromatography and liquid chromatography tandem mass spectrometry

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Mikotoksinler, insan ve hayvan sağlığı üzerine ciddi bir tehdit oluşturan, çeşitli küf mantarları/küfler tarafından üretilen ikincil toksik metabolitlerdir. Sağlık üzerine etkilerinin yanı sıra önemli bir ekonomik engel oluşturmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda mikotoksinlerin eşzamanlı değerlendirmesinde çoklu hedeflendirme yöntemlerinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu yöntemler analiz sayısını azaltmakta ve tekli ölçüm yapılan analizlere göre daha fazla zaman kazandırmaktadırlar. Sunulan tez çalışmasının esas amacı, Yukarı Mısır bölgesinden toplanan çiğ süt örneklerinde aflatoksin M1 (AFM1) saptanmasının yanı sıra mısır ve yem örneklerinde doğal olarak oluşan küf ve bakteri kaynaklı metabolitlerin sıvı kromatografisi-kütle spektrofotometri (LC-MS/MS), immünoafinite kolon ve kolon sonu fotokimyasal dedektör bulunan floresans dedektörlü yüksek performanslı sıvı kromatografisi (HPLC-FLD) gibi gelişmiş teknolojik yöntemler kullanarak belirlemektir. Elde edilen sonuçlara göre mısır ve yem örneklerinde toplam 115 metabolit ile çiğ süt örneklerinde AFM1 kontaminasyonu olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırma mısır ve yemlerde oluşan bilinen, yeni görülen ya da değişikliğe uğramış mikotoksinleri içerecek şekilde küf kaynaklı toksik metabolitleri kapsayan, Mısır'dan sağlanmış örneklerde yapılmış geniş ölçekli ilk çalışmadır. Elde edilen veriler, gelecek araştırmalar ile birlikte Mısır'da mikotoksin kaynaklı sağlık risklerini en aza indirmek amacıyla hazırlanacak, mikotoksin kontaminasyon düzeylerini gösteren bir veri tabanı oluşturulmasında kullanılabilir. Anahtar kelimeler: Mikotoksinler, immünoafinite kolon, aflatoksin, fumonisinler, zearalenon, deoksinivalenol, mısır, hayvan yemi, süt, yeni görülen mikotoksinler, HPLC-FLD, LC-MS/MS. Bu tez kısmen Hacettepe Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından desteklenmiştir (014 D06 301 002-620).

Determinants of capital structure: Evidence from Azerbaijan firms

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2017 İşletme Bilim Dalı
Bu çalışmanın amacı Azerbaycan şirketlerinin sermaye yapısı kararlarını incelemek ve finansman kararlarını etkileyen faktörleri belirlemektir. Çalışma genel olarak üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım Azerbaycan şirketlerinin 2007-2014 döneminde borçlanma durumunu tesbit etmektedir. Bulgular borçlanma seviyesinin sektörler arasında farklılık gösterdiğini ve esas olarak, inşaat ve tarım sektörünün daha çox borclanma yapısına sahib olduklarını göstermektedir. İkinci olarak, sermaye yapısını etkileyen şirket içi faktörlerle borçlanma oranı arasında ilişki saptanmıştır. Araştırmanın sonucu seçilmiş faktörlerden sadece karlılık ve şirket büyüklüğünün borçlanma oranı üzerinde etkisi olduğunu göstermektedir. Bulunan sonuçlar daha önce elde edilmiş olan bulgularla benzerlik göstermektedir. Gayri safi yurt ici hasila v? enflasyon gibi makro ekonomik göstergelerin borçlanma oranı üzerindeki etkisi ise üçüncü kısımda test edilmiştir. Araştırma, sadece gayri safi yurt içi hasılanın pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı şekilde borçlanma ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Anahtar kelimeler: Azerbaycan, sermaye yapısı, şirket içi faktörler, borçlanma.

Determinants of dividend policy for selected African countries

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Uluslararası Finans Bilim Dalı
Çalışma, Afrika'da seçilen bazı borsalarda, yani Nijerya, Güney Afrika ve Mısır'da, firmaların temettü politikasını belirleyen faktörleri, 2005'ten 2019'a kadar olan yıllık verileri kullanarak incelemektedir. Bu çalışmanın sonuçları, Afrika'daki temettü politikasının bir bütün olarak somutluk, karlılık, kaldıraç, büyüme fırsatları, yaşı ve firmalarının büyüklüğü ile belirlendiği desteklemektedir. Temettü oynaklığının Afrika'daki temettü üzerinde önemsiz bir etki yarattığı görülüyor. Bilhassa çalışma, Nijerya'da somutluk ve kaldıraç ve temettü oynaklığının temettülerin önemli belirleyicileri olmadığını gösterdi. Güney Afrika'da kârlılık, temettü oynaklığı ve yaş önemli değilken, temettü oynaklığı, karlılık, kaldıraç ve yaş, Mısır'daki temettülerin önemli belirleyicileri de değildir. Elde edilen bulgulara dayalı olarak çalışma, seçilen ülkelerdeki firmaların yatırımcılara temettü ödeme kararını belirleyen en önemli faktörlerin büyüme fırsatları ve büyüklükleri olduğu sonucunu desteklemektedir.