Thesis Search




SEARCH RESULTS

Development & strategic planning; a comparative study of Kenya, South Korea and Turkey

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2017 Diğer
Bu araştırma, sosyal bilimler araştırmacılarının ilgi odağı olmaya devam eden, problematik ve bir o kadar kritik sorunsalı inceler. Neden ülkelerin yapısal, politik, demografik ve coğrafik olarak pek çok benzerlikleri varken bazıları zengin, bazıları ise fakir? Yazar, üç örnek-olay incelemesi; Kenya, Türkiye ve Güney Kore'nin tarihsel ve güncel politik, ekonomik ve planlamasal deneyimleri göz önünde bulundurarak neden bazı ülkelerin denklemdeki benzerliklere ve farklılıklara, uygulamalara ve yapısal çevreye bakarak fayda sağladığını cevaplamaya çalışır. Deneysel metotlar kadar titiz devlet planlama dokümanları incelemesi ve konuyla ilgili akademik kaynaklardan yararlanılmıştır. Süreç boyunca yazar, bahsi geçen ülkelerin strateji ve gelişim planlaması konusundaki tarihsel evrimine, karşılaştıkları zorluklara ve kazanılan başarılara değinmiştir. SWOT konsepti, planlamanın anahtar bileşeni olarak incelenmiştir. Sonuçlar şunu gösterir ki, iyi dökümanlanmış strateji ve gelişim planlamasının ötesinde, ülkenin verimli ve işe yarar, insan yapımı, organize etme ve uygulama işlevi gören politik ve ekonomik enstitüler kurması, bu enstitülerim net bir isabetlilikle planları uygulamaya geçirmesinin sağlamasını yapmalıdır.

Development and characterization of bionanocomposites from electro spun collagen/phbv/chitosan/ hypericum perforatum extract for potential wound healing applications

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Biyokimya Bilim Dalı
Yara genellikle derinin, kesilmeler, aşırı sıcak veya aşındırıcı maddeler gibi çeşitli faktörlere maruz kalmasının neden olduğu anatomik dokuların bütünlüğünün bozulması olarak tanımlanabilir. Yaranın oluşumunu genellikle birçok farklı bileşeni içeren karmaşık bir fizyolojik süreç olan yara iyileşmesi izler. Enflamatuar tepkinin, hücre dışı matris bileşenlerinin bozulmasına yol açan dermal enzimlerin sentezini hızlandırdığı bilinmektedir. Hyaluronidaz; hyaluronik asidi, elastaz; fibrin ve elastin liflerini ve kolajenaz (matris metaloproteinaz-1) ise özellikle tip I kolajeni hidroliz ederek yara iyileşmesini etkiler. Eski zamanlardan beri, yaraları tedavi etmek için çeşitli yöntemler kullanılmıştır ve bunların çoğu genellikle yara bölgesinin çeşitli materyaller ve bitkilerle kaplanmasını içerir. Son yıllarda, biyopolimerler ve bitki ekstrelerinden oluşan farklı kombinasyonlar, gazlı bez gibi klasik yara örtüleri ile karşılaştırıldığında gösterdikleri üstün özellikler nedeniyle, yeni yara örtü malzemeler için mükemmel adaylar olarak ortaya çıkmışlardır. Doğal kaynaklardan ve sentez yolu ile elde edilebilen biyopolimerlerin, farmasötik, biyomedikal, terapötik ve yara iyileştirici malzemeler olarak kullanımları önemli bir araştırma alanıdır. Bu çalışmada, karides kabuğu atıklarından kolajen ve kitosan ekstrakte edilmiş ve FTIR spektrumları ile karakterize edildi. Hypericum Perforatum, bitki ekstresi etanol ile maserasyon yöntemi ile elde edildi. PHBV / Kolajen / Kitosan ve Hypericum perforatum ekstresi karışımı çözücü olarak 1,1,1,3,3,3, -heksafloroizopropanol (HFIP) kullanılarak gerçekleştirildi ve elde edilen biyomateryal FTIR ve SEM ile karakterize edildi. Bu çalışmanın sonuçları, karides kabuğu atıklarının, biyoteknolojik uygulamalar için kullanılabilecek kolajen ve kitosan gibi biyopolimerlerin elde edilmesinde mükemmel bir kaynak olduğunu ortaya koymaktadır.

Development and characterization of thermal and structural properties of textile fibers

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2022 Diğer
Karbon lif ve aktif karbon lif üretiminin karbonizasyon ve aktivasyon işlemlerinde yüksek sıcaklıklar tolere edilerek öncül lifleri kararlı hale getiren en önemli adım termal oksidatif stabilizasyon işlemidir. Bu çalışmada, karbon lif üretim süresini ve maliyetleri azaltmak için farklı kimyasal ön işlemleri ve farklı stabilizasyon teknikleri kullanılarak stabilizasyon sürecini hızlandırmak amaçlanmıştır. PAN multifilamentleri %15'lik amonyum persülfat sulu çözeltisinde emdirilmesinden sonra çok aşamalı bir termal oksidatif stabilizasyon (TOS) işlemi uygulanmıştır. Poliamid 66 multifilamanın özelliklerine çevre dostu kimyasallar olan fosforik asit, borik asit ve ürenin emdirme etkisinin ve TOS işleminin farklı stabilizasyon sürelerinde 245 ?C 'ye kadar sıcaklıklarda analiz edilmiştir. Jüt lifleri, çevre dostu Sodyum metasilikat pentahidrat ve üre kimyasalları ile emdirilesi ile termal-oksidatif stabilizasyon üzerindeki etkisinin araştırılması gerçekleştirilmiştir. Oksidatif termal stabilizasyon süreci boyunca DAP, sodyum metasilikat ve üre ile emdirilmiş bambu öncül elyafın yapısal ve termal özelliklerinin dönüşümleri incelenmiştir. DAP, borik asit ve üre kimyasalları ve çok aşamalı bir termal oksidasyon işlemi beraber kullanılarak bitki bazlı mikro kristal keten lifinin oksidatif termal stabilitesi geliştirilmiştir. Ham ve termal olarak stabilize edilmiş numunelerin fiziksel, mekanik, yapısal ve termal karakterizasyonu, hacim yoğunluğu, iplik numarası ölçümü, lif kalınlığı, alev testi, gerilme mukavemeti, gerilme modülü, kopma uzaması, DSC, TGA, XRD, FT-IR, SEM, ve element analizi analizleri dahil olmak üzere bir dizi ölçüm kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Poliakrilonitril, Poliamid 66, Jüt, Bambu, Keten, Termal oksidatif stabilizasyon, Yapısal ve termal karakterizasyon

Development and non-linear control of a novel rotary series elastic actuator

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2021 Diğer
RSEA (döner seri elastik aktüatör), kontrol teorisi alanındaki temel problemlerden biridir. Modern kontrol teorisinde doğrulama yöntemi olarak kullanılabilecek iyi bir sistem örneği olarak düşünülebilir. RSEA, kontrolü daha zor hale getiren, doğrusal olmayan ve açık döngü kararsız bir sistemdir. Doğrusal olmaması nedeniyle kontrol teorisi açısından ilgi çekici bir konudur. RSEA, eklemlerdeki sürtünmelerden kaynaklanan doğrusal olmama durumunu içermektedir. Genel kontrol yaklaşımları, geri besleme kontrolörlerinin istenen performanslarını elde etmek için sistemin bağlantı noktalarındaki sürtünmeler hakkında bilgi ve doğru sürtünme tahmini gerektirmektedir. Bununla birlikte, sürtünmeler yüksek doğrusal olmayan değerlere sahiptir, bu da kararlı durum hatalarına, limit döngülere ve sistemin zayıf performansına neden olmaktadır. Bu nedenle sürtünme tahmini, sistemin kalitesini ve dinamik davranışını iyileştirme potansiyeline sahiptir. İnsansı/memetik robotlar için, döner seri elastik aktüatörün (RSEA) modellenmesi ve doğru tork yörünge kontrolü büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, RSEA sistemlerinde bu doğrusal olmayan elemanların neden olduğu bozulan yörünge izleme performansını iyileştirmek için doğrusal olmayan sürtünme kompanzasyonuna (NLFC) sahip bulanık mantık tork kontrolörü kullanılmıştır. Önerilen kontrol sisteminin güç verimliliğini ve performansını göstermek için, deney düzeneği üzerinde sonsuz dişli ve burulma düz-çift spiral yaylı (TFDSS) bir tork motoru da dahil olmak üzere çeşitli deneyler yapılmıştır. Önerilen yeni RSEA, PID ileri beslemeli kontrolör (PID-FFC), bulanık mantık ileri beslemeli kontrolör (FL-FFC) ve sürtünme dengelemeli bulanık tork kontrolörü (FTC-FC) dahil olmak üzere farklı kontrolörler kullanılarak tasarlanmış ve test edilmiştir. FTC-FC'nin adım ve rampa tipi bozulmalara karşı sağlamlığını göstermek için kontrolörler arasında karşılaştırmalı bir çalışma yapılmıştır. Buradaki simülasyon ve deneysel sonuçlar, önerilen kontrol yönteminin daha iyi kontrol performansı ürettiğini kuvvetle doğrulamaktadır. Bu tezin bir diğer amacı, empedans kontrol problemleri için doğrusal olmayan kontrolör geliştirmektir. Bu yazıda, engebeli arazilerde döner seri elastik aktüatörlerin (RSEA'lar) yüksek hassasiyetli temas stres kuvveti izleme kontrolü için yeni bir bulanık uyarlamalı kesirli hibrit empedans (FAFHI) kontrol yaklaşımı geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, zor ve ani büyük değişimler içeren geniş bir hareket yörüngesinde hem pozisyona hem de torka bağlı olan adaptif bir hibrit empedans kontrol modeli (AHICM) elde etmektir. Üç farklı durumda, FAFHI kontrolünün kesirli parametreleri parçacık sürüsü optimizasyon algoritması (PSO) ile optimize edilmiştir. Yumuşak (çim), orta (halı) ve sert zemine sahip gerçek ortamlarda ayak tabanının basıncına uyarlanabilirliği, geleneksel empedans kontrolünden çok daha üstündür. Bu nedenle, zamanla değişen sertlik ortamı tarafından tetiklenen tork hatası, bulanık uyarlamalı algoritmamız ku

Development of a capacitance-resistive model accounting for shut-in wells

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Diğer
Sınırlı sayıda bulunan konvensiyonel petrol rezervuarlarının üretim performansını artırmak amacıyla, birçok rezervuar mühendisi ve yerbilimcileri, rezervuar tanımlaması, tarihçe çakıştırma ve gelecek üretim performans tahmini konularına yönelmişlerdir. Artan enerji talebi ve gelişen teknolojilerle birlikte hidrokarbon rezervuarlarından petrol kurtarımını arttırmak, petrol endüstrisi için en önemli mesele haline gelmiştir. Bu amaçlara ulaşmak için ise geçmiş rezervuar davranışlarını doğru biçimde tanımlayan bir model aramalı ve bu modeli rezervuar üretim performansı tahminlerinde kullanmaları gerekmektedir. Rezervuar özelliklerini tahmin etmek için uygun bir modele sahip olmak en önemli prensiptir. Örneğin, uygun bir model kullanarak petrol üretim stratejisi en iyi hale getirebilir ve petrol kurtarımını arttırabilir. Bu nedenden dolayı, uygun bir model ile rezervuar heterojenliğinin ve kuyular arası ilişkilerinin değerlendirilmesi, petrol kurtarımı veriminin gelişmesiyle sonuçlanabilir. Su basma, kanıtlanmış başarı oranı, uygulanabilirlik kolaylığı ve maliyet verimi nedeniyle dünyada uygulanan en yaygın ikincil kurtarım yöntemi olarak bilinir. Su basmanın kurtarım verimi çoğunlukla süpürme verimine (petrol yatağındaki gözenekler ile başarılı etkileşim) ve petrol – su viskozitelerinin oranına bağlıdır. Klasik rezervuar simülatörlerinin güvenilebilir sonuçlar verebilmesi, girilen verilerin kalitesine bağlıdır. Bu bağlamda, bazen gerekli rezervuar giriş verilerinin toplanması zor, zaman alıcı ve maliyetli olabilmektedir. Dahası, simülasyonlar çok büyük bir rezervuar için milyonlarca bloğu ve yüzlerce kuyuyu içerdiğinde, sonuçlara ulaşmak hem zor hem de uzun sürebilmektedir. Bu nedenle, rezervuarın gelecekteki performansının hızlı ve doğru bir tahminini sağlayabilecek sadeleştirilmiş rezervuar modellerine olan talep önemli ölçüde artmaktadır. Uygulamada, rezervuarlar genellikle heterojendir ve rezervuar özellikleri ilgili bilgiler kısıtlı olabilmektedir. Bu nedenle, rezervuar mühendisleri enjeksiyon – üretim kuyuları arasındaki heterojenlik ve bağlantılar hakkında yararlı bilgiler elde etmek için enjeksiyon ve üretim miktarları gibi mevcut verileri kullanarak çalışan modelleri pratikuygulamalar için kullanabilmnektedir. Enjeksiyon ve üretim verilerine dayanan modeller, kuyular arası bağları ve akış mekanizmalarını anlamak için, farklı yaklaşımlar içermektedir. Bunlar; 1) istatistik, 2) yapay sinir ağları (YSA) ve 3) analitik ve sayısal hesaplara olarak gruplanabilir. Bununla birlikte, kurtarım oranlarının tahmini ve rezervuar performans tahmini için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Hacimsel, deneysel ve klasik yöntemler, debi azalımı analizi ve sayısal rezervuar simülasyonu, su basma tahmin çalışmalarını yürütmek için kullanılan beş yaygın metodu oluşturmaktadır. Bu çalışmada rezervuar simülasyona bir seçenek olarak, veri güdümlü modeli kullanan ve yalnızca üretim, enjeksiyon ve basınç verisine ihtiyaç duyan bir kapasitans - direnç modeli (C

Development of a framework for frequent itemset mining under multiple support thresholds

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2016 Diğer
Sık kümeler madenciliği yöntemleri yoğun veri tabanlarındaki özellikli örüntülerin bulunmasını sağlarlar. Bu yöntemler, sık kümeler setlerini bulurken tek bir destek eşik değerini esas alırlar. Oysa gerçek dunya uygulamalarında tek bir destek eşik değeri örüntülerin tek başlarına özelliğini yansıtmakta yetersiz kalmakta ve seyrek örüntü (rare item) problemi ortaya çıkarmaktadır. Son zamanlarda, bu seyrek örüntü probleminin çözümüne odaklanan çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalar kümelere ve küme elemanlarına farklı destek eşik değerleri atanmasına izin vermektedir. Böylece gereksiz örüntüler oluşturulmadan seyrek örüntüler ele geçirilebilmektedir. Bu tez kapsamında, etkin bir Çoklu Destek Eşiklerinde Sık Kümeler (Multiple Item Support Frequent Pattern growth algorithm, MISFP-growth) yöntemi önerilmektedir. Bu yöntem veri tabanından sık örüntülerin bulunmasını sağlayacak veriyi bir ağaçta saklamaktadır (MISFP-Tree). Bu ağaç tüm veriyi değil de çoklu eşiklerin minimumunu dikkate alarak oluşturulduğu için, oluşturulma sonrası budama ve yeniden oluşturulmaya gereksinim duymamaktadır. Bu yöntemin etkinliği yeni bir ağaç tabanlı yöntemle (CFP-growth++) karşılaştırılarak gösterilmiştir. Karşılaştırma çalışmaları gerçek ve sentetik veri tabanları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Başarım değerlendirme sonuçları MISFP-growth yönteminin diğer yönteme göre, çalışma zamanı, bellek kullanımı ve ölçeklenebilirlik açısından daha başarılı olduğunu göstermiştir.

Development of a mathematical model for a secondary settling tank in wastewater treatment plants with control purposes

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
İkincil çökeltme tankları, atık su arıtma tesislerinde yer alan önemli süreçlerden biridir. Sürecin tasarım ve istenen değerlerde çalıştırılması için matematiksel modeline sıklıkla başvurulur. İkincil çökeltme tanklarının modellenmesi, çamur taneciklerinin çökelmesinden dolayı doğrusal olmayan ve yüksek derecede birbirine bağlı dinamikler ortaya çıkmaktadır bu sebeple oldukça zor bir problem haline dönüşür. Yağmur ve taşma gibi bozucuların etkilerini kaldırmak için çökeltme sürecini formüle etmek ve geri beslemeli kontrol çözümleri sağlamak amacıyla bir süreç kontrol mühendisliği yaklaşımı gerekmektedir. Bu araştırmanın temel amacı, tipik bir atıksu arıtma tesisinin ikincil çökeltme tankının yer alan tüm önemli dinamikleri kapsayan bir matematiksel modelini geliştirmektir. Geliştirilen model, bilgisayar simülasyonları için yeterince basit ve geri beslemeli kontrol uygulamaları için elverişlidir ayrıca çökeltme tankındaki asılı katıların sıkıştırma, dağılma ve engellenmiş çökeltme özelliklerini manevra özgürlüğü de kazandırır. Gerçekçi koşullarda geliştirilen modeli test etmek için bilgisayar simülasyonları yapılmış ve sonuçlar analiz edilmiştir. Geliştirilen modelin etkinliğini ve geri beslemeli kontrol çözümleri için olası uygulamayı ortaya koymak için simülasyon sonuçları tartışılmıştır.

Development of a modular overset grid based adaptive mesh refinement algorithm

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Uçak ve Uzay Mühendisliği Bilim Dalı
Son yıllarda uçak ve uzay alanında gittikçe artan rekabet sebebiyle daha karmaşık tasarımların üretimi önem kazanmaya başlamıştır. Bu sebeple, henüz tasarım aşamasındayken ortaya çıkarılacak potansiyel ürünün aerodinamik performansının belirlenmesi için kullanılacak analiz yöntemlerinin daha güvenilir ve alternatiflerinden daha yüksek performans göstermesi beklenmektedir. Kullanılacak yöntem ve araçların, geometrik olarak oldukça karmaşık tasarımları mümkün olan en az kaynak ve zaman kullanarak istenilen hassasiyette çözüm verecek şekilde performans çıktılarına sahip olmaları beklenmektedir. Bir hava-uzay ürününün aerodinamik performansını ortaya çıkarmak için deneysel yöntemlere göre çok daha düşük maliyetli ve hızlı olan hesaplamalı akışkanlar dinamiği yöntem ve araçlarının tasarım aşamasında kullanımı günümüzde standart halini almıştır. Hesaplamalı Akışkanlar dinamiği kısaca HAD olarak isimlendirilir ve bir sonuç ortaya çıkarabilmek için hesaplama ağına ihtiyaç duyarlar. HAD yöntemlerin kullanılan ağlar kabaca yapısal ve yapısal olmayan ağlar olarak iki ayrı grup altında toplanabilir. Her iki ağında getirdiği avantajlar vardır. Örneğin, yapısal ağlar basit geometriler etrafında kolay ve hızlı bir biçimde üretilebilirler ve daha az kaynağa ihtiyaç duyarlar. Diğer taraftan yapısal ağların karmaşık tasarımlar için üretimi oldukça güç ve maliyetlidir. Karmaşık geometriler için yapısal olmayan ağların kullanımı daha uygundur ancak bu ağların üretimi sırasında daha yüksek kapasiteli sistemlere ihtiyaç duyulur ve hesaplama sırasında da daha fazla işlemci ve hafıza kullanımı gerektirirler. Benek, yapısal ve yapısal olmayan ağların getirdiği avantajları birarada kullanmak için overset grid (çok katmanlı ağ) yöntemini geliştirip geleneksel yöntemlere bir alternatif olarak 1983 yılında literatüre kazandırmıştır. Bu yöntemde, birbirleriyle herhangi bir sınırı paylaşmayan birden fazla yapısal ağ kullanılarak hesaplama bölgesi oluşturulmaktadır. Hesaplama sırasında farklı ağlar arasında bilgi geçişi interpolasyon aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Hesaplama maliyetleri ve zamanını düşürmek için elde edilen çözümü dikkate alarak hesaplama ağının iyileştirilmesi olarak tarif edilebilen adaptif ağ iyileştirme, HAD alanında kullanımı gün geçtikçe artan bir yöntemdir. Kullanılan hesaplama ağının iyileştirilmesinde çözüm alanaındaki büyüklüklerin kendisi, gradayanları veya sayısal hataların hesaplama bölgesindeki dağılımı dikkate alınabilmektedir. Bu tez çalışmasında, çok katmanlı bir ağ ile temsil edilen 2-boyutlu bir hesaplama bölgesinde adaptif ağ iyileştirme de yaparak çözüm üretebilecek bir algoritma geliştirilmiştir. Geliştirilen kod, etrafında hesaplamanın gerçekleştirileceği cisim etrafındaki yapısal ağın kullanıcı tarafından girdi olarak verilmesinden sonra, cisim de dahil olmak üzere bütün hesaplama bölgesi için dikdörtgen elemanlardan oluşan bir yapısal ağ üretir. Kod kullanıcı tarafından belirlenen iyileştirme oranına göre cisim yüzeyine

Development of a phantom for quali̇ty control of a gamma camera

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Diğer
This study deals with nuclear medicine as well as the technique of a gamma camera and the setting conditions in its good operation states, including associated with electronics, local materials, and test objects that can be employed for its calibration. Therefore, the thesis attempts to offer the nuclear medicine imaging field a novel phantom (imitation organ) and credibility of its possible uses. Additionally, the work describes the development method used to implement and test the phantom as a quality assurance tool. The phantom which is developed in this study can be considered as an original and valuable knowledge contribution made to the field. Since in-house phantoms may provide effective quality control for gamma cameras in clinical settings, in this thesis, it has been aimed at assess and develop an in-house phantom to perform quality control tests of a gamma camera using locally available, affordable materials. Such phantoms are especially important in developing countries where scientific support may not be readily available. The phantom which has been developed in the thesis was made from cylindrical plexiglass materials that are locally available and generally accessible to most nuclear medicine departments and require minimal engineering instruction. The phantom demonstrated high levels of reliability and accuracy. This work demonstrates that in-house phantoms are capable of monitoring gamma camera performance.

Development of a real-time face recognition system using deep learning techniques

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Devreler ve Sistemler Bilim Dalı
Yüz tanıma sistemi, dijital görüntüdeki bir kişiyi doğrulamak veya tanımlamak için kullanılan biyometrik bir sistemin invaziv olmayan bir türüdür. Yüz tanıma sistemleri ağırlıklı olarak güvenlik amaçlı kullanılmaktadır, ancak eğlence ve sağlık gibi birçok alanda kullanılabilirler. Literatürde yüz tanıma sistemlerinin doğruluğu ve hızı hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Bu tezde, gerçek zamanlı yüz tanıma sistemi, 2 farklı ucuz platformda tasarlandı ve uygulandı. Sistem farklı makine öğrenime ve derin öğrenme algoritma ve tekniklerinin bir kombinasyonunu kullanmıştır. Yüz tanıma sistemini dört ana aşamada gerçekleştirilmiştir. Yüz algılama için, Dijital Görüntüdeki yüzlerin algılanmasında daha hızlı olduğu için Yönelimli Eğim Histogramı (HOG) kullanıldı. Yüzü tespit ettikten sonra, yüz için 128 gömme üreten yüz tanıma modelinin eğitimi öncesine geçmeden önce yüzü ortaya getirmek için kullanılan 5 yüz yer işareti üreten yüz yer işareti tahmin algoritması kullanılmıştır. Son olarak, imgede kimin yüzü olduğunu tanımlamak için bir Destek Vektör Makinesi (SVM) sınıflandırıcı kullanılmıştır. Sistem 8 farklı kişinin 40 görüntüsünden oluşan bir veritabanı ile test edildiğinde % 96.88'lik doğruluk performansı elde etti. Bu tez, son derin öğrenme tekniklerine dayanan gerçek zamanlı yüz tanıma sistemlerinin sınırlı bir bilgisayar donanımı üzerinde uygulanabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Yüz tanıma, derin öğrenme, makine öğrenimi, bilgisayar vizyonu

Development of commercial diplomacy: A comparative analysis of Turkish embassy in belgrade and Serbian embassy in Ankara

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bilim Dalı
Ülkeler arasındaki uluslararası ilişkilerin ve işbirliğinin araştırması, farklı bilim dallarındaki birçok bilim adamlarının dikkatini sürekli olarak çekmektedir. Ankara'daki Sırp ve Belgrad'daki Türk, iki elçiliğin idari ve işbirliği veriminin değerlendirmesi, uygulanan ticari diplomasi alanını açıklamaya çalışmaktadır. Bu araştırma üç farklı alanı kavrar: yönetim, ticari diplomasi ve uluslararası ticaret. Tüm bu alanların Büyükelçilik çalışmaları ile yakın bağı bulunmaktadır. Sırbistan ve Türkiye'nin gelişme düzeyinde bir birine zıt olduğunu göz önünde bulundurarak bu araştırma öncelikle bu iki ülkenin elçiliklerinin çalışmaları arasında bir karşılaştırma yapıp daha sonra elçiliklerin çalışması vasıtasıyla ticari diplomasinin alanını ve gelişimini açıklamayı amaçlamaktadır. Ticari diplomasi yeni bir alan olduğundan şimdiye kadar fazla incelenmediği için bu araştırma gelecek aynı konulu araştırmalar için referans bir eser olabilir. Ticari diplomasi bir yana, ülkelerarası ticaretle ilişkin sorular, bu ticaretin hacmi ve gidişatı, ikili ilişkilerinin mevcut durumunun göstergesi olacaktır. İşbu araştırma, nitelikli yöntem olarak anket ve uzman görüşmeleri kullanılarak akademik malzemeleri inceleyerek ülkelerarası ticari ilişkilerle ilgili resmi hükümet bilgileri esas alınarak yapılmıştır. Sırbistan ile Türkiye arasındaki uluslararası ticaret dünyasındaki diplomatik misyonlar tarafından yürütülen ticari diplomasi faaliyetlerinin keşfedilmesi, bu araştırmanın amacıdır. Bu araştırmanın ulaştığı sonuçlar, çalışmasında önemli bir avantaja sahip olduğu gelişmiş bir Türkiye ile, aksine, belirgin bir başarıyla ilerlemesini iyileştirip hızlandırmaya tüm mevcut araçları kullanan Sırbistan arasında gerçek bir dengesizliğini göstermektedir. Anahtar kelimeler: Ticari Diplomasi, Elçilik, Uluslararası Ticaret, İdare, Türkiye, Sırbistan

Development of e-banking standards in Azerbaijan and risk management: Case of International Bank of Azerbaijan

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2010 Muhasebe Finansman Bilim Dalı
E-bankacılık terimi neredeyse telgraf ve Bilgisayar bilimi kadar eskidir. E-bankacılık'ı etkileyen tüm faktörleri avantaj ya da dezavantaj olarak genellemek doğru değildir. Bilgi Teknolojisinin gelişimi esasen modern insanın yaşam tarzını etkilemiştir.E-bankacılık, aracılığıyla bankacılık hizmetleri ve ürünleri elektronik kanallar vasıtasıyla sunulmasıdır. Şube dışında bankacılık işlemlerinin ilk adımı olan ATM'ler, genellikle alışveriş merkezlerinin yanında yer almaktadır. Mobil bankacılık dağıtım kanalı müşterilerine kablosuz cihazlar aracılığıyla internet sitesine erişerek işlemlerini yapmasına olanak sağlar. Son gelişmelerle bankacılık rekabet artmış, müşteri odaklı hizmet anlayışı oturaklaşmış, değişiklik için gereken hızlı adaptasyon yerleşmiş bir sektör haline geldi.

Development of electrochemical sensor based on modified electrode for the determination of carbendazim

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Analitik Kimya Bilim Dalı
Bu çalışmada, fungisit karbendazimin (CBZ) oldukça hassas, seçici, basit ve hızlı bir şekilde belirlenmesi için modifiye edilmiş bir elektrodun hazırlanmasına dayanan bir elektrokimyasal sensör geliştirilmiştir. İlk olarak, gümüş nanoparçacıkları ile modifiye edilmiş tütsülenmiş silikadan oluşan nanokompozit sentezlenmiştir. İkinci olarak, karbon pasta elektrot hazırlanan nanokompozit ile modifiye edilmiş ve karbendazimin belirlenmesi için voltametrik bir yöntem önerilmiştir. Nanokompozit, taramalı elektron mikroskopisi (SEM) ile karakterize edilmiştir, ayrıca hazırlanan modifiye elektrot yüzeyi, X-ışını kırınımı, EDX haritalaması ve taramalı elektron mikroskopisi ile karakterize edilmiştir. Modifiye edilmiş elektrotlar, elektrokimyasal olarak dönüşümlü voltametri ve elektrokimyasal empedans spektroskopisi kullanılarak karakterize edilmiştir. Modifiye edilmiş elektrot karbendazimin yükseltgenmesinde bir elektrokatalitik etki göstermiştir. Karbendazimin belirlenmesi için geliştirilen yöntem, yüzde modifikasyon ajanı, pH, tarama hızı ve bekleme süresini içeren deneysel parametrelerin optimizasyonunu içermektedir. Bu çalışmada hazırlanan elektrokimyasal sensörün performansı nehir suyu, portakal suyu, elma suyu ve domates numunelerinde test edilmiştir. Önerilen bu yöntemle CBZ analizi için düşük bir gözlenebilme sınırı (0,000940 µM), düşük bir tayin sınırı (0,003134 µM) ve doğrusal ölçüm aralığı (0,05 – 10,0 µM) elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlar hazırlanan elektrokimyasal sensörün karbendazimin ölçümü için kullanılan mevcut analitik metotlara alternatif olarak kullanılabileceğini göstermiştir.

Development of ensete fiber based composites and their characterization

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Tekstil Mühendisliği Bilim Dalı
Kompozit malzeme önemli ölçüde farklı fiziksel veya kimyasal özelliklere sahip iki veya daha fazla bileşen malzemeden yapılan ve birleştirildiğinde öncekinden farklı özelliklere sahip olan bir malzemedir. Kompozit malzeme formülasyonlarının ana bileşenleri arasında matrisler, lifler, katkı maddeleri ve dolgu maddeleri bulunur. Kompozitler matris malzemesi polimerlerden olduğunda polimer kompozit olarak adlandırılır. Polimerik matrisleri güçlendirmek için sentetik ve doğal lifler takviye elemanı olarak kullanılmaktadır. Yenilenebilir hammadde kaynaklarından elde edilen biyo-bazlı polimerler veya doğal liflerle üretilen kompozitler araştırmacıların dikkatini çeken güncel bir konudur. Artan çevresel farkındalık ve sürdürülebilirlik endişeleri nedeniyle akademi ve endüstriyel sektörler daha yeşil teknolojilere odaklanmaya başlamıştır. Bu çevre dostu teknolojinin uygulanması için araştırmaların büyük bir kısmı malzeme geliştirme üzerinedir. Bu tezin amacı, ensete lifi esaslı kompozit malzemeler geliştirmek ve özelliklerini karakterize etmektir. Ensete lifi, Ensete bitkisinin gövde ve yaprak kısımlarının dış tabakasının çıkarılmasıyla elde edilen bir yan üründür. Ensete ventricosum (bilimsel adı) olarak bilinen Ensete, büyük bir yeraltı soğanı ve gövdesi olan bir bitkidir. Bu bitki, Doğu Afrika'da özellikle Etiyopya'da geleneksel beslenme için yetiştirilmektedir. Ensete lifi bolluğunun yanı sıra 513 MPa çekme mukavemetine, %3,2 kırılma uzamasına, 8-16tex inceliğine, %64,9 kristallik indeksine ve %12,2 nem içeriğine sahiptir. Ensete lifinin kimyasal bileşimi %56 selüloz, %24 hemiselüloz, %2,2 lignin ve %17,8 diğer ekstraktif maddeler, mum ve küllerden oluşur. Ensete lifinin bu özellikleri, doğal lif bazlı biyokompozitler geliştirmek için önemli bir aday haline getirmiştir. Bu araştırmanın yenilikçi yönü, ensete lifi bazlı kompozitler üzerine ilk kapsamlı çalışma olmasıdır. Araştırma çalışmaları, ensete lifi yüzey modifikasyonunun ve polimerlere uyumlulaştırıcıların aşılanmasının kompozit malzeme özellikleri üzerindeki etkileri üzerine gerçekleştirilmiştir. Ayrıca hibridizasyon ve katmanların istiflenme şeklinin kompozit yapılar ve özellikler üzerindeki etkileri ve Ensete liflerinden mikroselüloz kristallerinin ekstraksiyonu araştırılmıştır. Nanoselüloz fibrillerle takviye edilmiş termoset reçineden geliştirilen nanokompozit, termal stabilite iyileştirmeleri ve dinamik mekanik özelliklerinin tespiti için karakterize edilmiştir. Bu çalışmanın sonuçları, Composite Structures ve Composite Science and Technology gibi yüksek etki faktörlü dergilerde yayınlanan araştırma makaleleri şeklinde verilmiştir. Ensete lifi bazlı kompozitler geliştirmek için kullanılan yöntemler, vakum destekli reçine transfer kalıplama (VARTM), elyaf ağlarının taranması, çift vidalı ekstrüzyon ile birleştirme ve granül elde etme, sıcak pres kalıplama ve kompozitlerin sıvı döküm kalıplama gibi üretim yöntemleridir. Her araştırma makalesi için belirli hedeflere yönelik ve genel olara

Development of epoxy/GNPs and hybrid carbon fabric/epoxy/GNPs nanocomposites and their mechanical/thermal/electrical properties

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2022 Diğer
Grafen nanoplateletler (GNPs), 2D düzlemsel yapıları, yüksek yüzey alanları ve dikkate değer termal-mekanik-elektrik özellikleri nedeniyle 21. yüzyılda küresel bilimsel araştırma topluluğundan büyük ilgi görmüştür. Polimer matrise doğru bir şekilde entegre edildiklerinde, statik ve yüksek gerinim yükleri altında bunların özelliklerini iyileştirebilirler. Bu proje, epoksi/GNPs nanokompozitleri ve karbon kumaş/epoksi/GNPs nanokompozitlerin üretilmesi için GNPs, üç tip dolgu yükleme yüzdesi (%0.1 wt., %0.2 wt. ve %0.3 wt.) ile bir nanodolgu maddesi olarak kullanılmıştır. GNP'lerin epoksi reçinesine homojen bir şekilde dağılmasını sağlamak için ultrason destekli bir karıştırma tekniği kullanıldı. Karbon kumaş/epoksi/GNPs nanokompozitleri, elle yatırma yöntemi ve ardından sıcak presleme ile kürlenerek gekiştirildi. Bu çalışma, epoksi bazlı nanokompozitlerde ve karbon fiber takviyeli epoksi nanokompozitlerde GNPs yükleme yüzdelerinin mekanik, termal ve elektriksel özellikler üzerindeki etkisini araştırma üzerine yapılmıştır. Sonuçlar, epoksi çözeltisine yalnızca ağırlıkça %0.3 GNPs eklendiğinde, epoksi/GNPs kompozitlerin ortalama gerilme mukavemetinin, saf epoksiye kıyasla ~%71.62 arttığını göstermiştir. Epoksi kompozitlere GNPs eklenmesi, basma, eğme ve katlararası kayma mukavemetini azalltığı sonucu elde edilmiştir. GNPs yükleme yüzdelerinin arttırılması, karbon fiber takviyeli epoksi nanokompozitlerin çekme mukavemetini azaltırken, elastik modülde bir miktar iyileşme göstermiştir. GNPs karbon takviyeli kompozit yapıya eklendiğinde, basma, eğme ve katlararası kayma mukavemet özellikleri önemli ölçüde iyileşmektedir. GNPs katkısız kompozitlere kıyasla hem epoksi/GNPs hem de karbon kumaş/epoksi/GNPs nanokompozitlerin termal ve elektriksel iletkenliğinde önemli bir iyileşme tespit edilmiştir.

Development of imazamox (IMI) resistant cumin genotype (Cuminum cyminum L.) through in vitro selection

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Diğer
Several herbicide-tolerant crops have been developed and commercialized as a result of the advancement of plant biotechnology, allowing for high agricultural yields. The objective of this study was to determine imazamox (IMI) herbicide-resistant cumin (Cuminum cyminum L.) genotype through in vitro selection. The experiments were carried out in the Plant Biotechnology Laboratories of Agriculture Faculty, Erciyes University. Hypocotyls from the cumin plant were utilized as the source of explant for the tests, and were cultured on MS (Murashige and Skoog) medium supplemented with various concentrations and combinations of 2,4-D and BAP for callus induction and proliferation. The effect of different concentrations and combinations of 2,4-D and BAP (0.00, 0.50, 1mg/L 2,4-D and 0.00, 0.1, 1mg/L BAP) on callus induction and callus proliferation, as well as the effect of different imazamox (IMI) concentrations (control, 0.02, 0.04, 0.06, 0.08, and 0.1 M) on somatic embryogenesis and plant regeneration of cumin callus were evaluated. The result of the study showed that callus induction rate, callus proliferation rate, and plant regeneration from the callus tissue were significantly affected by the plant growth regulator and imazamox herbicide concentration. The highest values of callus induction rate (76.6%), callus proliferation (87.5%), and plant regeneration (45.8%) were obtained from 0.1mg/L BAP, 1mg/L BAP, and control treatments, respectively. The survival rate of callus tissue and plant regeneration was higher up to 0.06 µM imazamox treated medium, but after 0.06 µM imazamox no plant regeneration was observed. Therefore, 0.06 µM was recommended to get imazamox (IMI) resistant cumin plants. Further studies are needed to test the regenerated imazamox resistant plants under field conditions. Keywords: Callus, Imazamox (IMI), Cumin, Cuminum cyminum, Herbicide resistant, Plant regeneration, Somatic embryogenesis

Development of overmolded all-biodegradable functional poly(lactic acid)/jute eco-composite materials

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Diğer
Bu tez çalışmasında, üzerine enjeksiyon prosesi kullanarak polilaktik asit (PLA) ve dokunmuş jüt elyaf içeren %100 çevre dostu biyobozunur kompozitlerin hazırlanması hedeflenmiştir. Çalışma, üç aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada Ecosheet hazırlamak için PLA film tabakaları arasına belirli bir yönde yerleştirilen jüt elyafların sıcak preste birleştirilmesi esnasında farklı konsantrasyonlarda jüt elyaf ve PLA polimeri kullanılmıştır. Mekanik, termal ve diğer testlerden sonra Ecosheet tabakası belirli bir boyutta kesilmiş ve üzerine enjeksiyon yöntemiyle PLA tabakası eklenmiştir. Elde edilen overmolding örnekleri yine aynı testlere tabi tutulmuştur. İkinci aşamada jüt elyaflara kimyasal yüzey işlemi uygulamasının, Ecosheet ve overmolding örneklerinin mekanik, termal ve su absorblama özellikleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Üçüncü aşamada, alev geciktirici içeren Ecosheet overmolding numuneleri hazırlanarak mekanik, termal ve alev geciktirme özellikleri incelenmiştir. PLA ile farklı alev geciktiriciler (APS, MPZ ve ADS) farklı oranlarda (90/10 ve 80/20) ekstrüde edilmiştir. Her bir katkı ve bunların kombinasyonlarının polimer, alev alma, kristallenme ve mekanik özellikler üzerindeki etkileri sistematik olarak incelenmiştir . 4 farklı tipte PLA, 2 kimyasal yüzey işlemi metodu, 6 farklı alev geciktirici ve analiz için 14 cihaz kullanılmıştır. Her bir test için en az 5 adet numune kullanılmıştır. Bu çalışma için en az 1200 adet örnek hazırlanmıştır. Bu teknolojinin sanayide ve özellikle otomotiv endüstrisinde kullanımı için güçlü ve ümit veren sonuçlar elde edilmiştir. Test sonuçları, bu teknolojiyle üretilen kompozitlerin, doğal, biyobozunur, hafif ve güvenilir olmanın yanısıra, cam ve karbon elyaf gibi mukavemeti yüksek diğer kompozitler ile rekabet edebilir durumda olduğunu ortaya koymaktadır.

Development of polymeric materials for flexible lithium-ion batteries

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 Organik Kimya Bilim Dalı
Esnek elektronik pazarı, klasik elektronik pazarının da ötesine geçmiştir. Yakın gelecekte giyilebilir elektroniklerin ve medikal cihazların kullanımı artacağı için günümüzde esnek katı hal pillerin geliştirilmesi oldukça önemli bir konudur. Yüksek teorik spesifik kapasite, güvenli çalışma gerilimi ve düşük maliyetli üretim gibi avantajları nedeniyle, lityum-sülfür (Li/S) piller, yeni nesil esnek güç kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Esnek sülfür bazlı katodun üretilmesi ve esnek katı hal elektrolitler ile birleştirilmesi, Li/S piline önemli avantaj sağlayacaktır. Bu tez çalışmasında, esnek lityum-iyon pillerde (LİP'ler) kullanılabilecek birtakım alternatif malzemeler geliştirildi. Araştırmanın ilk bölümünde LİP'lerin temel bir bileşeni olarak esnek, bağlayıcı polimer içermeyen sülfür bazlı kompozit katot elektrospin tekniği ile hazırlandı. Nanofiber sülfür katodun, klasik karbonat bazlı elektrolitler ile uyumlu olduğu görüldü. Yüksek kulombik verimliliği, uzun yaşam döngüsü ve yüksek akım yoğunluğu pil uygulamaları için umut vaat etmektedir. İkinci bölümde, poliakrilonitrilden üç boyutlu karbon nanolif üretilerek, sulfur bazlı katotlar için akım toplayıcı olarak kullanıldı. Ağır metal akım toplayıcısının, daha hafif olan karbon akım toplayıcısı ile değiştirilmesi sülfür katodunun kapasitesini dikkate değer bir şekilde arttırdı. Üçüncü bölümde, UV polimerizasyon metodı ile siloksan bazlı çapraz bağlı esnek katı polimer eletrolitler geliştirildi. Poli(dimetilsiloksan) bazlı katı polimer eletrolitler, ortam sıcaklığında mükemmel esneklik ve iyonik iletkenliğin artışını gösterdi. Filmlerin termal ve yapısal özelliklerinin yanı sıra elektrokimyasal ve mekanik özellikleri araştırıldı. Hazırlanan tüm malzemelerin elektrokimyasal performans testleri düğme tipi bataryalar hazırlayarak yapıldı.

Development of sPEEK/ TiSi04 and sPEEK/ sulfonatedTiSi04 nanocomposite membranes for applications in Direct Methanol Fuel Cells

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Diğer
Şu an itibariyle, birçok araştırmacı dikkatlerini daha düşük maliyetli PEEK'e, bir alternatif olarak ortaya çıkan bir polimer olarak odakladılar. Bu çalışma, yüksek su alımı, proton iletkenliği ve iyi DMFC performanslarına sahip sPEEK/TiSiO4 (x1-x3) ve sPEEK/sülfonlanmış TiSiO4 (y1-y3) nanokompozit membranları geliştirmeyi ve üretmeyi amaçlanmaktadır. Baz polimer olarak PEEK, poli (eter eter keton) seçildi ve %53 dereceli bir sülfonasyon ile sPEEK polimeri oluşturmak için 35°C'de 18 saat süreyle sülfonasyon sonrası tekniği ile aktive edilmektedir. Bir FTIR ve XRD analizleri, PEEK'in sülfonatını ve yeni polimerin armofor doğasını doğruladı. Ayrıca FTIR'den saf ve modifiye edilmiş TiSiO4 dolgu maddelerinde titanya ve silis oksitlerin bazı etkileşimlerini de ortaya çıkardı. %53 DS değerine sahip saf sPEEK, tüm sıcaklık aralığında en düşük proton iletkenlik değerlerini göstermiştir. x2 ve y3 membranları su alımında ve 80ºC'deki iletkenlikte önemli artışlar göstermiştir. 80°C'de, y3, 49.14mW/ cm2' lik bir zirve güç yoğunluğuna ulaşırken, x2 membranı, sadece 29.21mW/cm2' ye ulaştı. Bu sonuçlar, DMFC' nin modifiye edilmiş membranlarla performansında bir gelişme olduğunu ortaya koymaktadır. Anahtar Sözcükler: Doğru metanol yakıt hücresi, Nanokompozit membranlar, İnorganik oksit, Sülfonasyon derecesi, Proton iletkenliği

Development of vibrating mesh nebulizer device

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2018 Devreler ve Sistemler Bilim Dalı
Nebülizasyon tedavisi, akciğer hastalığı olan hastaların tedavisinde etkili bir yöntem olmuştur. Nebulizasyon tedavisinde, tıbbi solüsyonlar ve süspansiyonlar aerosol partiküllerine dönüştürülür ve nebülizatör ile hastaların hava yollarına doğrudan iletilir. Nebulizatörler temel olarak üç tipe ayrılır; jet nebulizatörler, ultrasonik nebulizatörler, ve mesh nebulizatörler. Jet nebulizatörler hacimde ve çalışması için ihtiyaç duyuduğu güç kaynağının büyük olmasının dezavantajına sahiptir. Ayrıca, ultrasonik nebülizörler, kıvamlı solüsyonları aerosol haline getiremeyen ve ısıya duyarlı çözeltiler için kullanılamayan büyük bir artık hacim üretirler. Bu tezde, bu dezavantajlarla karşılaşmamak için mikrodenetleyici ve mikro gözenekli örgü levha kullanılarak titreşimli örgü nebulizatör tasarımı önerilmiştir. Tasarım, mikro gözenekli örgü levhasını sürmek için belirli voltaj, frekans ve dalga formuna sahip bir analog sinyal üreten bir elektronik devreden oluşur. Sinyal oluşturulduğunda, örgülü plaka çok yüksek bir hızda titreşir ve sıvı ilaç, örgü plakasındaki deliklerden çekilir. Bu çalışmada geliştirilen titreşimli örgü nebülizatörün kompakt boyut, portatif, sessiz çalışma, düşük frekans ve düşük güç tüketimi açısından avantajları vardır, daha az kalıntı hacim oluşturur ve ısıya duyarlı çözeltiler için de kullanılabilir.