Thesis Search




SEARCH RESULTS

Doğu Türkçesi Kur'an tercümelerinden Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa nushası No.2 kayıtlı Kur'an tercümesinin Arapça dizisine göre Türkçe analitle dizini ve konkordansı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2013 Diğer
Türklerin topluluklar halinde İslam?a girişiyle dini kaynakların tercümesi meselesi oldukça önemli bir hal almıştır. İslam?a girişle birlikte başta Kur?an olmak üzere dini hayata dair olan temel kaynaklar Türkçe?ye çevrilmiştir. Bu noktada metinlerin dini içerikli olmasından dolayı çevirilerde fazlasıyla özen gösterilmiştir. Bu da dil incelemesi açısından oldukça zengin ve nitelikli malzemenin elde edilmesini sağlamaktadır. Hekimoğlu Kur?an Tercümesi de doğu sahasında yazılan en önemli kaynaklardan birisidir. Arapça dizisine göre konkordanslı olarak hazırladığımız bu çalışmamızda kelimelerin Arapça çekimlerindeki anlam nüanslarını da ifade etmeye çalışarak Türkçe malzemeyi en nitelikli biçimde ortaya koymaya çalıştık. Çalışmada Kur?an?ın tercümesi meselesine ve Doğu ile Batı sahasında yazılan tercümelere kısaca değindikten sonra kelime başlarını transkriptli olarak verip anlamlarını da metindeki bağlamlarına göre latin harflariyle çeviri yazısına aktardık.

Dolarizasyon ve Zimbabwe ekonomisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Uluslararası Ticaret ve Para Yönetimi Bilim Dalı
Enflasyon kontrolünün zayıf, iç taahhüt yeteneğinin eksik ve uluslararası ticaret hacminin fazla olduğu ülkeler; dolarizasyon politikasını izlemeye daha çok eğilimli olmaktadır. Dolarizasyonu tercih etmenin iki potensiyel faydası vardır: Makroekonomik istikrar ve uluslararası ticaretin teşvik edilmesidir. Dolarizasyon, güvenilirlik sorununu çözerek makroekonomik istikrarı motive eder ve uluslararası ticaret de istikrarın artmasıyla tetiklenir. Bunlarla birlikte, ayarlama mekanizması kaybı veya emisyon kazançları kaybı gibi dolarizasyonun bazı maliyetleri de vardır. 2008 yılına geldiğinde Zimbabve, aşırı enflasyon ile karşı karşıya kaldı ve enflasyonun kontrol altına alınması gerekirdi. Bu durum, dolarizasyon politikasının izlenmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada, dolarizasyona özel bir şekilde odaklanarak Zimbabve tarafından uygulanan döviz rejimini incelenmektedir. Dolarizasyonun maliyet-fayda analizi; GSYH, enflasyon oranı, ihracat, ithalat vb ekonomik göstergelere göre yapılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre dolarizasyon, ülkenin ekonomisini olumlu bir şekilde etkilemiştir ama bu politika tüm ekonomik sıkıntılar için bir çözüm olmayacaktır. Anahtar Kelimeler: Dolarizasyon, Zimbabve Ekonomisi

Domates bitkilerine potasyum mono-fosfat, potasyum silikat ve kitosan uygulamalarının, domates bakteriyel solgunluk ve kanser hastalığına karşı dayanıklılıklarının arttırılmasındaki etkilerinin araştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Diğer
Bu çalışma ile Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis'in sebep olduğu Domates Bakteriyel Solgunluk ve Kanser Hastalığına karşı dayanıklılığın arttırılmasında tarım ilaçlarına alternatif uyarıcılardan potasyum mono-fosfat (PMF) (10 mM, 15 mM, 20 mM, 25 mM ve 30 mM), potasyum silikat (Psi) (2, 4, 6, 8 ,10 mL-1 ) ve kitosan (Ki) (0.05 mM, 0.10 mM, 0.15 mM, 0.20 mM ve 0.25 mM' ın farklı dozlarının etkileri araştırılmıştır. Ömür domates çeşidi üzerine uygulanan farklı PMP, PSi ve Ki'nin farklı konsantrasyonlarının dayanıklılığı arttırmadaki etkileri Peroksidaz (POK) Katalaz (KAT) Aktivitesi Tayini, Toplam Protein Tayini, Azot oranı (%N), Toplam Çözünür Şekerlerin Tayini, Yaprak Klorofili ve Karotenoidlerin Tahmini, Askorbik Asit Tayini (C Vitamini), Yaprak Prolinin Belirlenmesi, Yaprak Membran Stabilite İndeksi (MSI) (%) Tayini ve Göreceli Su İçeriğinin (GSİ%) Belirlenmesi testleriyle belirlenmiştir. PMF10 (10 mM) uygulamasında dayanıklılık en yüksek düzeyde sağlanmış ve hastalık oranı %41.4 olarak tespit edilen kontrol bitkileriyle karşılaştırıldığında hastalık oranı %0.7 olarak belirlenmiştir. PMF10 (10 mM) uygulamasında, peroksidaz, katalaz aktivitesi ve membran stabilite indeksi değerlerinin kontrolle karşılaştırıldığında sırasıyla %76.44'ten %85.92'ye, 4.2 mg-1 protein-1 'den 6.2 mg-1'ye ve 4.0 mg-1 protein-1 'den 6.2 mg-1 protein-1'ne kadar artış göstererek bitkinin direncinin artaması, hastalık oranının azalmasını açıklayabilir. PMF30 ve Psi2 uygulamalarında toplam klorofil oranı yüksek değer sahip olup kontrol bitkileriyle karşılaştrıldığında 8.48 mg/gFW'den 9.70 mg/gFW'ye kadar bir arış göstermiştir, Psi2 uygulamasında ise karotnoid oranının kontrol bitkileriyle karşılaştrıldığında 2.40mg/gFW'den 2.8mg/gFW'ye kadar artış gösterdiği kaydedilmiştir. Ki0.05 uygulamasında toplam erimiş şeker oranı en yüksek değer olup kontrol bitkileriyle karşılaştırıldığında 31.4 mg/g'dan 114.8 mg/g'a kadar artış göstermiştir. PMF10 uygulamasında domates bitkilerin yapraklarında C vitaminin oranı en yüksek değer olarak tespit edilmiş ve kontrol bitkileriyle karşolaştrıldığında 13,9'dan 23,0'a kadar artış gösterdiği tespit edilmiştir. En yüksek azot oranı PSi10 uygulamasında tespit edildi ve kontrol bitkileriyle karşılaştrıldığında bitkilerdeki azot oranı %3,64'den %5,39'e kadar artış göstermiştir. En yüksek protein oranı ise PSi10 uygulamasında elde edildi ve kontrol bitkileriyle karşılaştrıldığında protein oranının %22,77'den %33,6'ye kadar yükseldiği tespit edilmiştir.

Domates erken yanıklığı etmeni alternaria solani (ell.ve mart.) jones ve grout. mücadelesinde uçucu yağların antifungal aktivitelerin incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Fitopatoloji Bilim Dalı
Bu araştırmada, domateste erken yanıklık hastalığına neden olan Alternaria solani (Ell. ve Mart.) Jones ve Grout. patojeni üzerine farklı bitki türlelinden (Satureja hortensis L., Thymbra spicata L., Thymus sipyleus Boiss, Origanum majorana L., Origanum syriacium L., Origanum onites L., Origanum vulgare L., Artemisia absinthium L., Artemisia santonicum L. ve Artemisia spicigera C Koch.) elde edilen uçucu yağların in vitro ve in vivo koşullarda antifungal aktiviteleri araştırılmıştır. Bu amaçla in vitro koşullarda 140, 280, 560, 1000 µl/L ve in vivo denemelerinde ise 2.5, 5, 10, 20 µl/meyve konsantrasyonları kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, uçucu yağların Alternaria solani'ye karşı etkili bir antifungal etkiye sahip olduğunu göstermektedir. İn vitro uygulamalarda, Thymus sipyleus ve O. onites'den elde edilen uçucu yağları en yüksek antifungal etkiyi göstererek, fungusun misel gelişimini %100 engellemişlerdir. İn vivo koşullarda, O. majorana ve A. absinthium uçucu yağları, domates meyvelerindeki hastalık gelişimini 2.5 µl/meyve konsantrasyonlarında, O.majorana için %84, A. absinthium için ise %64 oranında inhibe ettiği gözlenmiştir. Kullanılan tüm uçucu yağların yüksek oranda antifungal aktiviteye sahip oldukları tespit edilmiştir.

Domateste bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığına karşı dayanıklılık mekanizmasıyla ilişkili olabilecek genlerin ifadelerinin belirlenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm) adlı bakteriyel etmen domateste bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığına neden olmaktadır. Bu hastalığa karşı dayanıklılık çok genle kontrol edilmekte ve bu genler domatesin yabani türlerinde (Solanum pimpinellifolium, Solanum hirsutum ve Solanum peruvianum) bulunmaktadır. Bu çalışmada, Cmm etmenine karşı dayanıklılık mekanizmasından sorumlu gen/genlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, domatesin dayanıklı hatları (LA 407, LA 2157), hassas hatları (BATEM, Moneymaker) ve LA 2157 hattı ile BATEM 1 nolu saf hat arasındaki F1 melezlerinin Cmm patojenine karşı savunma mekanizmalarında etkili olabilecek 16 farklı genin ifade profilleri analiz edilmiştir. Dayanıklı ve hassas hatlara ait bitkiler, ülkenin farklı bölgelerinden toplanmış ve virülensliği yüksek 10 Cmm izolat karışımı ve kontrol gurubu olarak saf su ile gövdeden inoküle edilmiştir. İnokülasyon sonrası 1, 2, 4, 6, 8, 10 , 12 saat ve 1, 2, 4, 6, 8, 10, 12'inci günlerde, her bir bitkiden inokülasyon noktasının 1 cm altından ve 1 cm üzerinden örnekler alınmıştır. Alınan bitki örneklerinde 16 geninin ifadelerindeki değişim real-time PCR ile araştırılmıştır. LA 2157 ve LA 407 hatlarında, BATEM ve Moneymaker hatlarına göre yüksek oranda dayanıklılık tespit edilmiştir. Hastalık şiddeti bakımından değerlendirildiğinde ise LA 2157 hattının, LA 407 hattına göre daha dayanıklı olduğu belirlenmiştir. Hem hassas hem de dayanıklı hatlarda ERF/AP2 geni, Pti5 geni, ACO1 geni, sınıf II kitinaz geni, W-IP Sn-1 geni, ekstensin benzeri protein (ELP), K-1 TF geninin erken ve geç dönemde ifadelerindeki artış, bu genlerin Cmm dayanıklılık mekanizmasında etkili olabileceğini göstermektedir. Hassas Moneymaker ve BATEM 1 hatlarında VWP geninin erken dönemde en yüksek ifadeye ulaşması ve dayanıklı LA 2157 hattında ise geç dönemde en yüksek ifade profili göstermesi, bu genin Cmm etmenine karşı duyarlı tepkide ve temel savunma sisteminde rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca, EIX R1 geninin LA 2157 ve LA 407 dayanıklı hatlarda en üst ifadeye erken dönemde ulaşması, bu genin temel savunma mekanizmasıyla ilgili olabileceğini göstermektedir.

Domestic factors affecting foreign policy decision-making process: The case of the Gambia

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2016 Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Dış Politikada karar verme süreci devletlerin elindeki hem en önemli araçlardan hem de en önemli yükümlülüklerden biridir. Alınacak doğru kararlar açıktır ki devletlerin gelişimine katkı sağlayacaktır. Uluslararası ilişkiler uzmanları küçük devletlerin daha çok güvenlik sorunlarıyla boğuştuğunu, dolayısıyla iç sorunlardan daha çok dış ilişkilere yoğunlaşmak zorunda kaldıklarını iddia etmektedirler. Bu nedenle, bu devletlerin dış politika yapımı sürecinin incelenmesinde uluslararası sistem çok daha ö plandadır. Fakat bu tez çalışması genel kabul gören bu iddianın aksine küçük devletlerin dış politika yapım sürecinde ulusal faktörlerin de eş düzeyde önemli olduğunu öne sürmektedir. Bu tez çalışmasının temel amacı Gambiya'nın dış politika yapımı sürecinde hangi ulusal faktörlerin daha belirleyici olduğunu ortaya koymaktır. Aynı zamanda Gambiya'nın ilk cumhuriyet dönemindeki geleneksel liberal dış politikasının ikinci cumhuriyet döneminde değişip değişmediği, Eğer değiştiyse hangi ulusal faktörlerin bu değişimden sorumlu olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu çalışmada Neo-klasik realist teori temelinde konu incelenmiş ve birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Yapılan araştırmanın sonucunda ulusal faktörlerin Gambiya'nın dış politika yapımı sürecinde daha etkili ve güçlü olduğu ortaya konmuştur. Liderlerin kişilikleri, ekonomik gelişme, doğal kaynaklar ve diplomasi Gambiya'nın dış politikasının belirlenmesinde en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Çalışmamızın sonuçları Gambiya'nın dış politikasının oldukça kişiselleştirildiği, merkezi ve bürokratik bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Ulusal politika ile küçük devletlerin dış politika yapım süreci arasındaki bağı ele alan bu çalışma hem bilim adamları hem de politika yapıcılar için önemli bir referans kaynağı olacaktır.

Don Cupitt'in non-realizm düşüncesinin eleştrisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Din Felsefesi Bilim Dalı
Don Cupitt, birçok kişi tarafından 21. yüzyılın en tartışmalı İngiliz filozoflarından biri olarak görülür. Cupitt çalışma hayatına kilisede hem papaz hem de öğretim görevlisi olarak başladı. BBC televizyonunda televizyon yayıncılığı yaptığı (İnanç Denizi) projesi sırasında (1984) ün kazandı. Tanrı'dan Ayrılmak adlı kitabı gerçekçilikle ilgili imanın sağlam bir tanıtımını yapmıştır. Cupitt'in non-realizmine göre, yalnızca bir gerçek var. Bu gerçek, maddi şeylerin ve canlı organizmaların alanıdır. Cupitt'e göre, insan dünyasına nihai anlam veren orada kişisel bir Tanrı yoktur. Özetle, Tanrı insan zihninin izdüşümünün sonucudur. Don Cupitt, Ortodoks Kiliselerin temelini, temel inanç ve uygulamalarının yeniden tanımlanmasını istemekle sorgulamıştır. Bu, Cupitt'in Hıristiyanlığı özerk hale getirmesi çağrısını da içermektedir. Kiliseler konusundaki eleştirileri, eserleri üzerine birçok olumsuz tepkiyi çekti. Cupitt'i eleştiren eleştirmenler arasında Stephen T. Davis, Gregory Spearritt, Brian Hebblethwaite ve Keith Ward gibi isimler vardır. Bu eleştirmenler, Cupitt'in argümanlarında bazı eksikliklerin bulunduğunu gözlemlemişlerdir. Keith Ward, 1982'de yayınlanan Tanrı Tutulması adlı kitabında Don Cupitt'in özerklik iddiasında özerklik bulunmadığı için eleştirdi. Hem Gregory Spearritt hem de Brian Hebblethwaite, Cupitt'i Hristiyanlığı Budizmle birleştirmekle suçladı. Her ikisi de Cupitt'i Hristiyan bir Budist olarak adlandırdılar. Eleştirmenleri tarafından Cupitt'in non-realizmi ve eleştirisi üzerine araştırma, Cupitt üzerine yapılan bazı eleştirilerin objektif olmadığını ortaya koymaktadır. Öte yandan, bazı eleştiriler Cupitt tarafından cevaplandırılmadı. Bunun temel nedeni, Cupitt pozisyonunu sebebi bilinmeyen bir nedenle düşüncesini değiştirdi ve sonunda, tamamen Hıristiyan non-realizminden uzaklaştı. Bu araştırma Don Cupitt'in non-realizm düşüncesi inceleyerek, Cupitt'in düşüncesine eleştirel olarak yaklaşma olacaktır.

Donatısız yığma duvarların makro modelleme yaklaşımı ile doğrusal olmayan analizi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2022 Yapı Bilim Dalı
Basitliği, dayanıklılığı, düşük maliyeti ve diğer özellikleri nedeniyle yığma, eski çağlardan beri en çok kullanılan yapı malzemelerinden biri olmuştur. Türkiye gibi yüksek sismik bölgelerde bile yığma yapılar günümüzde de sıkça inşa edilmektedir. Yığma yapıların düzlem içi yatay yükler altındaki yapısal davranışı çok karmaşık olduğundan, en temel taşıyıcı olan yığma duvarların tasarımı ve sayısal modellemesi oldukça büyük önem kazanmaktadır. Son yıllarda, özellikle doğrusal olmayan problemleri çözebilen bilgisayar programlarının gelişmesiyle birlikte, yığma yapıların davranışı ile ilgili çalışmalarda önemli bir artış olmuştur. Bu amaçla araştırmacılar tarafından çeşitli sayısal modelleme teknikleri geliştirilmiştir. Son depremler donatısız boşluklu yığma duvarların düzlem içi kapasitelerinin zayıf olduğu göstermiştir, ancak boşluk oranı ve konumu ile duvarların düzlem içi kapasitesi arasındaki ilişkiyi kurmak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Bu çalışma, boşluksuz ve boşluklu donatısız yığma duvarların doğrusal olmayan sonlu elemanlar analizinin yanı sıra boşlukların yığma duvarların düzlem içi davranışı üzerindeki etkisine odaklanmıştır. Sayısal çözümlemelerde, yığmanın homojen kompozit malzeme olduğu kabulüne dayanan makro modelleme yaklaşımı kullanılmıştır. Duvarların doğrusal olmayan davranışını simüle etmek için uygun bünye modellerinin kullanılması gereklidir. Bu çalışmada, beton için elastoplastik hasar modeli yığma birim için uygulanmıştır. Bu bağlamda, yığma duvarların malzeme parametreleri kapsamlı bir literatür taraması ile elde edilmiştir. Önerilen modelin doğruluğu, sayısal çözümlerle elde edilen sonuçların deneysel sonuçlarla yatay yük - yatay yer değiştirme eğrisi ve göçme mekanizmaları açısından karşılaştırılmasıyla gösterilmiştir. Önerilen model kullanılarak, donatısız yığma duvarlarda boşluk oranı ve konumunun düzlem içi davranışı üzerindeki etkilerini belirlemek için farklı boşluk oranlarına ve konumlarına sahip duvarların bir dizi sayısal analizi yapılmıştır.

Dondurulmuş boğa spermasının saklanması: Depolamada sıvı nitrojene bir alternatif olarak -152ºc ultra dondurucuların kullanımının araştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Bu çalışmanın amacı, dondurulmuş spermanın -152 ° C derin dondurucuda sıvı azot içinde depolanmasının geleneksel yöntemlerde kullanılan depolama yöntemine alternatif bir çözüm olup olmayacağının araştırılmasıdır. Farklı günlerde iki boğadan toplam 80 payet toplandı. Aynı günde toplanan spermalar iki farklı gruba ayrıldı. Çalışmanın deney grubu bir hafta boyunca -152 ° C'de saklanan spermadan ve kontrol grubu da geleneksel şekilde -196 ° C'de saklanmış spermalardan oluşturuldu. Deney süresinin sonunda donmuş sperma, 30 saniye boyunca 37 ° C buhar banyosunda -196 ° C ve -152 ° C sıcaklık derecelerinde çözdürüldü. Sonra CASA sistemi kullanılarak spermanın hareketsel parametreleri ve morfolojik özelikleri incelendi. CASA sistemi kullanılarak yapılan değerlendirmenin sonucunda, -196 ° C'de dondurulmuş ve saklanmış spermanın hareketi ve ilerleme hareketi (%69.66, %37.61) -152 ° C'de (% 54.54,% 28.72) depolanan değerlerden daha yüksek bulundu (p <0.001). Hiperaktiviteye sahip spermaların yüzdesi sırasıyla % 30.79 ve % 25.61 (p <0.05) olarak saptandı. Kinetik (hareket) değerler arasında istatistiksel bir fark olmadığı ve sayısal değerlere yakın olduğu görüldü (P> 0.05). Anormal sperma oranı göz önüne alındığında, sıvı nitrojende depolanan sperm için % 32 ve -152°C'de buzdolabında saklanan spermanın %45 olduğu saptandı. Sperma değerlendirilmesinden sonra alınan verilerin istatistiksel analizi sonucunda, -152°C derin dondurucuda depolanan spermaların çözüm sonu spermatolojik parametrelerinin kabul edilebilir aralıklarda olduğu saptandı.

Doygun olmayan zeminlerin mekanik özellikleri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Geoteknik Bilim Dalı
Yeraltı suyu iki farklı bölgelerden oluşur. Genel olarak pek çok yerde ve su kütlesinin yukarısında toprak yüzeyinin altında oluşmuş olan birinci bölge, tane, su ve hava-su arayüzü içerir, ayrıca doygun olmayan zemin bölgesi olarak adlandırılır. İkinci bölge de ise yeraltı su tabakasından oluşan bir bölüm mevcut olup, burada dane ve su içerir, ayrıca doygun bölge olarak adlandırılmaktadır. Doygun olmayan zeminler mekanik davranışları, doygun olan zeminlerden çok daha farklı özelliklere sahip ve karmaşıktır. Doygun olan zeminin araştırmaları doygun olmayan zeminin araştırmalarından daha fazladır. Bu çalışmada, doygun olmayan zeminlerin mekanik özellikleri incelenmiştir. Çalışma kapsamında Sakarya Üniversitesi Geoteknik Laboratuvarı'nda bulunan GCTS firması yapımı USTX-2000 marka cihaz kullanılmıstır. Söz konusu cihazçift hüçre duvara sahip, yüksek frekanslarda dinamik ve statik deneylerde yapabilmektedir. Ayrıca hem doygun hemde olmayan zeminler üzerinde deneyler yürütülebilmektedir.

Doymamış asitlerin ozonla sulu çözeltideki tepkimelerinin moleküler modelleme yoluyla incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Diğer
Ozonoliz tepkimesi ozonun doymamış karbon-karbon bağları ile tepkimesi olarak tanımlanır. Bu tepkime gaz fazında veya sulu çözeltide gerçekleşebilir. Organik tepkmelerde yaygın olarak kullanılan bir tepkime türüdür. Ayrıca sulu ortamda kirleticilerin bozundurulması amacı ile de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada biyokimyasal açıdan önem taşıyan ve canlı sistemlerde yer alan ve/veya canlılarla doğrudan temas halinde bulunan doymamış asitlerin (akrilik asit, metakrilik asit, maleik asit) konformasyonel analizi Spartan 16 programı kullanarak yapıldı. Bulunan konformerlerin optimizasyonu ve frekans analizi hesaplamaları Gaussian16 yazılımında bulunduğu şekliyle B3LYP/6-311++G(d,p) seviyesinde gerçekleştirildi. Optimize edilmiş doymamış asitlerin tüm konformerlerinin ozon ile olan tepkime mekanizmalarının önce gaz fazında daha sonra sulu çözeltide hesaplamaları yapıldı. Rölatif enerji değerleri hesaplanarak yapıların enerji diyagramları oluşturuldu. Tüm sistemlerin yapıları, elektronik ve termodinamik özellikleri hem eş zamanlı hem basamaklı tepkime mekanizmaları için incelenerek sonuçlar değerlendirildi. Hesaplamalar FenCluster (Ege Üniversitesi Fen Fakültesi) ve TÜBITAK-ULAKBİM Truba kaynakları kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Anahtar sözcükler: Ozonoliz, Doymamış asit, Yoğunluk Fonksiyoneli Teorisi, Gaussian16

Doymamış gruplu halojenli bileşikler ve çeşitli nükleofillerden yeni sübstitue bileşiklerin sentezi ve karakterizasyonu

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2019 Diğer
Birçok çalışma nafokinonların, p-kloranilin, 1,1,3,4,4-pentakloro-2-nitro-1,3-bütadienin ve bunların türevlerinin sentezinin önemini bildirmiş ve ilginç biyolojik profilleri sayesinde bu bileşikler ve türevleriyle yapılan çalışmaların devam etmesine sebep olmuştur. Bu çalışmada 2,3-dikloro-1,4-naftokinonun (1), 2,3,5,6-tetrakloro-1,4-benzokinonun (1a) ve 1,1,3,4,4-pentakloro-2- nitro-1,3-bütadienin (1b) reaksiyonları çeşitli nükleofillerle farklı reaksiyon ortamlarında incelenmiş ve yeni bileşikler sentezlenmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında 2,3-dikloro-1,4-naftokinon (1) ile 3-piperidin metanol ve piperonil amin bileşikleri etanol içerisinde sodyum karbonat varlığında reaksiyona sokularak yeni bilinmeyen 2-kloro-3-(3-hidroksimetil)piperidin-1-il)naftalin-1,4-dion (2) ve bilinen 2-((benzo[1,3]dioksol-5-ilmetil)amino)-3-kloronaftalen1,4-dion (15) bileşikleri sentezlendi. Sentezlenen yeni ve literatürde bilinmeyen amino substitue bileşik 2-kloro-3-(3-hidroksimetil) piperidin-1-1)naftalen-l,4-dion (2) başlangıç maddesi olarak kullanıldı ve çeşitli S-, nükleofiller ile farklı mol oranlarında reaksiyona sokuldu ve yeni naftakinon türevleri (3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14) sentezlendi. Ardından, sentezlediğimiz 2-((benzo[l,3]dioksol-5-ilmetil)amino]-3-kloronaftalen-l,4-dion (15) bileşiği bir başlangıç maddesi olarak kullanıldı ve farklı S-, nükleofillerle reaksiyona sokuldu ve yeni N-, S-, substitute naftokinon türevleri dizisi (16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24) sentezlendi. Yeni N, N- ve S, S- substitue naftokinon türevlerini sentezlemek için; 2,3-dikloro-1,4-naftokinon (1), çeşitli reaksiyon ortamlarında bazı amin ve tiyol nükleofilleri ile reaksiyona sokuldu ve yeni bilinmeyen N, N- ve S, S- substitue bileşikleri (25, 26, 27, 28, 29, 30) sentezlendi. Çalışmanın ikinci aşamasında 2,3,5,6-tetrakloro-1,4-benzokinon (1a) bileşiği ile bazı amin ve tiyollerin reaksiyonu sonucunda çeşitli yeni N- ve S- türevlerinin bis-, tris-, tetrakis- substitue (31, 32, 33, 34, 35, 36, 37) yapıları elde edildi. Çalışmanın üçüncü aşamasında ise 1,1,3,4,4-pentakloro-2-nitro-l,3-bütadienin (1b) sentezi için trikloretilen ve benzoil peroksit geri soğutucu altında reflüks edilde ve serbest radikal dimerizasyonu ile trikloretilenin dimeri heksakloro-l-buten elde edildi. Daha sonra heksakloro-1-büten birkaç saat etanol içinde KOH ile karıştırıldı ve 2H-pentakloro-1,3-bütadien iyi bir verimle elde edildi. 2H-pentakloro-1,3-bütadien birkaç saat nitrik asit ile reaksiyonundan 1,1,3,4,4-pentakloro-2-nitro-1,3-butadien (1b) sentezlendi. Sentezlenen 1,1,3,4,4-pentakloro-2-nitro-1,3-butadien (1b) ile çeşitli amin ve tiyol nükleofillerinin reaksiyonundan yeni N-, S- sübstitue nitrodien bileşikleri (38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45) elde edildi. Sentezlenen bilinmeyen yeni bileşiklerin saflaştırma işlemleri kromatografik yöntemler ile yapıldı ve yapıları mikroanaliz ile spektroskopik yöntemler (IR, 1H-NMR, 13C-NMR, MS) kullanılarak aydınlatıldı.

Dönüşümcü liderlik stilinin örgüt kültürü ve işletmenin yenilikçiliğine etkisi üzerine bir uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı
Geleneksel liderlik stillerinin günümüz dünyasındaki hızlı değişim ve gelişim sürecine cevap veremez hale gelmesi, değişim ve gelişimi destekleyici liderlik yaklaşımlarının örgütlerce daha fazla benimsenmesine yol açmıştır. Bunlardan araştırmalara fazlaca konu olanı dönüşümcü veya transformasyonel liderlik stilidir. Özellikle liderlerin örgüt kültürü üzerinde etkisinin olduğu göz önünde bulundurulacak olursa işletmeler açısından dönüşümcü liderlik stilinin ciddi önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Çünkü dönüşümcü liderler çalışanlara ilham vermeleri, onları yenilikçiliğe teşvik etmeleri, çalışanların görüşlerine önem vermeleri, değişen koşullara örgütü ve çalışanları kolayca adapte edebilmeleri ve bu doğrultuda çalışanları teşvik edebilmeleriyle dikkat çekmektedir. Ayrıca dönüşümcü liderler, örgüt kültürünü yeniden inşa ederek örgütün rekabet edebilirliğini artıracak vizyona sahiptirler. Bu özellikleri ile dönüşümcü liderler, işletmelerin yeniliklere ve değişime daha açık olmasını sağlayacak, sürekli gelişen ve değişen ekonomik yapıda işletmelerin ayakta kalabilmelerini mümkün hale getirecek donanıma ve yeteneğe sahiptirler. Dolayısıyla dönüşümcü liderlik stili ile örgüt kültürü ve işletmelerin yenilikçiliği arasında yakın bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Dönüşümcü liderlik stilinin örgüt kültürü ve işletmelerin yenilikçiliği üzerine olan etkisinin ortaya konulmasının amaçlandığı bu çalışmanın sonucunda dönüşümcü liderliğin, örgütsel yenilik üzerinde pozitif yönlü anlamlı etkiye sahip olduğu, dönüşümcü liderlik tutumunun düzeyi yükseldikçe örgütsel yenilik tutumunun arttığı, dönüşümcü liderlik tutumunun düzeyi azaldıkça örgütsel yenilik tutumunun azaldığı anlaşılmıştır. Aynı zamanda dönüşümcü liderliğin örgüt kültürü üzerinde de pozitif yönlü anlamlı etkiye sahip olduğu bulgusu elde edilmiştir. Anahtar Kelimler: Örgüt Kültürü, Örgütsel Yenilik, Liderlik Stilleri, Dönüşümcü Liderlik

Dönüşümsel liderliğin değişim yönetimine rolünü incelemeye yönelik bir saha araştırması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı
Günümüzde dönüşümsel liderlik örgütsel değişimleri etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Değişim yönetiminde kullanılan yöntemlerden dönüşümsel liderlik önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada dönüşümsel liderliğin değişim yönetiminde çalışanları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Suudi Arabistan genelinde faaliyet gösteren bir bankada 145 çalışan üzerinde araştırma yapılmıştır. Çalışanların dönüşümsel liderlik ve değişim yönetim düzeyleri ölçekler aracılığıyla tespit edilmiştir. Elde edilen bulgular incelendiğinde ilham verici motivasyon ile bireysel destek alt boyutlarının değişim yönetimi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi bulunmazken, idealleştirilmiş etki ve entelektüel teşvik değişkeninin değişim yönetim üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir.

Dördüncü sanayi devrimine uyum çalışmaları çerçevesindebatı Afrika ülkelerinin durumu: Benin örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 İktisat Politikası Bilim Dalı
İlk sanayi devrimi, 1760'lı yıllarda buhar motorunun icadı ve demiryolu inşasının tetiklediği mekanize üretim ile olmuştur. Bir yüzyıl sonra, elektrik ve montaj hatlarının yol açtığı seri üretim ile ikinci sanayi devrimi başlamıştı. Üçüncü sanayi devrimi, 1960 yıllarının sonunda yarı iletkenlerin katalize ettiği bilgisayar ve internetin gelişmesiyle tetiklenmiştir. Günümüzde İnternetin kendi mobil formunda evrensel varlığı, hiç olmadığı kadar küçük, daha güçlü ve daha ucuz sensorlar, yapay zekâ, nesnelerin interneti, üç boyutlu yazıcılar, büyük veri, endüstriyel robotlar ve insan makine ara yüzü, yeni enerji depolama yöntemleri ve kuantum bilgisayarının ortaya çıkmasıyla yaşam, çalışma ve tüketme tarzı yeniden keşfedilmektedir. Bu devrim, kurumsal, ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde, düzenleyici çerçeve ve teknolojik gelişmeye bağlı olmakla birlikte büyük değişimleri getirmektedir. Bu bağlamda Batı Afrika ülkeleri, gereken düzenlemeleri yapıp dijital devrimin zorluklarıyla başa çıkabilmek için teknolojik altyapıları geliştirmenin en etkin yollarını inceleyip uygulamalılardır. Anahtar kelimeler: Dördüncü Sanayi Devrimi, Batı Afrika Ülkeleri ve Uyum Çalışmalar ve Benin.

Döviz kuru oynaklığı ve dış ticaret etkileşimi: Gambiya örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Finansal İktisat ve Bankacılık Bilim Dalı
Dışa açık her ekonomide olduğu gibi Gambiya da ekonomik büyümeyi ve ihracatı teşvik etmek için önemli bir politika aracı olarak döviz kurunu dikkate almaktadır. 1973 yılında bir tür sabit döviz kuru rejimi olan Bretton Woods sisteminin çöküşünden sonra, Batı Afrika Parasal Bölgesi dahilindeki ülkeler (WAMZ) ve bir kaç ülke makro ekonomik bağımsızlıklarını tamamen kazanmak amacının yanısıra, korumacı eğilimleri azaltmak ve ticareti teşvik etmek için esnek döviz kuru sistemine uyum sağladılar. 1965 ve 1985 yılları arasında Gambiya ekonomisi sabit döviz kuru sistemini uygulamıştır. Bu dönemlerde, Gambiya parası Dalasi, İngiliz Sterlinine bağlanmıştır. 1986 yılında ise Gambiya'da esnek döviz kuru sistemi uygulanmaya başlamıştır. Sabit döviz kuru sisteminin terk edilmesiyle birlikte, döviz kurundaki dalgalanmaların daha yüksek oranlarda olduğunu gerçekleştiği görülmüştür. Döviz kuru dalgalanmalarına bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlikler ülkenin dış ticaret hacmini etkilemiştir. Bu çalışmada Gambiya'da döviz kuru oynaklığının dış ticaret üzerindeki etkisi 1980-2013 yıllarını kapsayan veriler çerçevesinde incelenmiştir. Autoregressive Gecikmesi Dağıtılmış (ARDL) modeli kullanılarak değişkenler arasında uzun dönemli ilişki incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, çalışılan dönem boyunca, reel döviz kuru oynaklığı ülkenin ihracatı ve ithalatı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Nitekim kısa dönemde reel döviz kuru oynaklığındaki artışın, ihracat ve ithalat üzerinde negatif bir etki yarattığı sonucuna ulaşılmıştır. Uzun dönemde ise reel döviz kuru oynaklığının ithalat talebini negatif bir şekilde etkilerken, ihracat üzerinde önemli bir etki yaratmadığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Döviz kuru oynaklığı, Dış Ticaret , ARDL modeli

Döviz kuru rejimleri ve kur savaşları

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Diğer
Kur savaşları, gelişmiş ülkeler yanısıra gelişmekte olan ülkeler için de korkulan uluslararası ekonomik gelişmelerden biridir. Çünkü, modern küresel dünyada tüm bu ülkeler, çeşitli uluslararası ticaret kanallarıyla özel olarak bağlantılıdır. Bu tezin amacı, kur savaşlarını ilgili teorik çerçeve temelinde incelemek ve kur savaşlarının gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisini incelemektedir. Bu amaca ulaşmak için, finansal krizler sonrasında dolar-euro paritesinin reel efektif döviz kuru ile Türkiye ekonomisinin reel GSYİH'sı üzerindeki etkisi analiz edilmiştir. VAR modelleri kullanılarak, dolar-euro paritesinin Türkiye ekonomisini dolaylı olarak reel efektif döviz kuru üzerinden etkilediği görülmektedir. Sözü edilen parite aynı zamanda uzun vadede reel GSYİH'yi de etkilemektedir.

Döviz kuru volatilitesi ekseninde ticaret dengesini etkileyen faktörler: Türkiye ve BRICS ülkeleri için ampirik bir analiz

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Finans Bilim Dalı
Döviz kurlarında artan volatilite, çoğu ülkelerin ticaretlerini doğrudan veya dolaylı olsun, önemli bir şekilde etkilemektedir. Özellikle finansal krizler döneminde, döviz kurlarında meydana gelen aşırı dalgalanmalar, bu etkiyi daha da arttırmaktadır. Bununla birlikte, dış ticaret dengesini etkileyen birtakım makroekonomik ve finansal faktörler de vardır. Bu bağlamda, bu çalışmanın amacı, Türkiye ve BRICS ülkelerinin ticaret dengelerini etkileyen faktörleri araştırmaktır. İlk önce, ARDL modeli kullanılarak, sadece Türkiye'nin ticaret dengesini etkileyen faktörleri incelenmektedir. Daha sonra, dinamik panel veri yöntemleriyle, Türkiye ile birlikte BRİCS ülkeleri de incelenmektedir. Birinci modelin bulguları, para arzının Türkiye'nin ticaret dengesini pozitif bir şekilde etkilediğini göstermektedir. Diğer yandan, döviz kuru volatilitesi, iktisadi büyüme oranı, petrol fiyatları, altın fiyatları ve son finansal krize ilişkin kukla değişkeni, ticaret dengesini negatif bir şekilde etkiledikleri görülmektedir. İkinci modelde ise, Türkiye ve BRICS ülkelerinin ticaret dengeleri, ilk önce kendi gecikmeli değerlerinden, daha sonra da reel döviz kurları, para arzı ve enflasyon oranlarından pozitif bir şekilde etkilenmektedirler. Ancak, bu ülkelerdeki altın fiyatları ile ticaret dengesi ilişkisinin negatif olduğu görülmektedir. Diğer değişkenler ise, istatistiksel olarak anlamsız oldukları belirtilmektedir.

Dracaena cinnabari reçinesinin insan akciğer kanseri hücre hattında (A549) proliferasyon ve apoptoz düzeyleri üzerine etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Biyokimya Bilim Dalı
Akciğer kanseri dünya çapında önemli ve yaygın hastalıklardan biridir. Akciğer kanserinde hastalığın tipi ve evresine göre cerrahi müdahale ya da kemoterapik ilaçlar ile tedavi uygulanabilmektedir. Dracaena cinnabari (DC) reçinesi uzun yıllardır genel yara iyileşmesi, pıhtılaşma, ishal, ishali azaltma, dizanteri hastalıkları, ağız yaraları, boğaz ağrısı gibi hastalıklar için bir çeşit tedavi aracı olarak kullanılmıştır. Yaptığımız bu tez çalışmasında, DC reçinesi ekstraktının, insan akciğer kanseri hücre hattı olan A549 hücrelerinde, apoptoz ve hücre proliferasyonu üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Hücre proliferasyon testi MTT yöntemi ile, apoptoz analizi ise Annexin V yöntemi ile Muse flow sitometre cihazında çalışılmıştır. DC reçinesinin metanol ekstraktı elde edilip A549 ve HEK-293 hücrelerine uygulanmıştır. A549 ve HEK-293 hücrelerine 50,75,100,125,150 µg/ml konsantrasyonlarda DC reçinesi ekstraktı uygulanmış ve MTT yöntemi ile proliferasyon analizi yapılmıştır. A549 hücreleri için IC50 değeri 24. saatte 90,96 µg/ml, HEK-293 hücrelerinde ise IC50 değeri 24. saatte 72,10 µg/ml olarak bulunmuştur. Muse/Flow sitometri cihazında Annexin V yöntemi ile A549 hücrelerinin ve HEK-293 hücrelerinin apoptoz analizleri yapılmıştır. Elde edilen IC50 konsantrasyonunda DC reçinesi ekstraktı uygulanmış A549 hücreleri yaklaşık %65 oranında özellikle geç apoptoza gitmiştir. A549 hücrelerine benzer şekilde HEK-293 hücreleri de daha çok geç apoptoza gitmiştir. DC reçinesi ile yapılan diğer çalışmalarda çoğunlukla DC reçinesi ekstraktı hücre proliferasyonunu inhibe etmiş ve hücreleri apoptoza götürmüştür. Fakat yapılan çalışmaların hiçbirinde DC reçinesi ekstraktının sağlıklı hücrelere etkisi araştırılmamıştır. Elde ettiğimiz bu sonuçlara göre DC reçinesinin doğrudan takviye tedavi olarak kullanılamayacağı ve ileri moleküler araştırmalarla etki mekanizmasının aydınlatılmasının yapılacak olan diğer çalışmalara yol gösterici nitelikte olacağını düşünmekteyiz.

Drought and trend analysis in Trarza region in Mauritania

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2016 Diğer
Üç istasyon'dan (Boutilimit (istasyon 1), Nouakchott (istasyon 2) ve Rosso (istasyon 3)) elde edilen uzun süreli yağış ve sıcaklık kayıtları kullanılarak 1970'den 2013'e kadar olan süre için kuraklık ve eğilim analizleri Moritanya'daki Trarza bölgesi için yapılmıştır. Altı kuraklık indeksi (DIs); standart yağış indeksi (normal-SPI), log-normal standart yağış indeksi (log-SPI), gamma dağılımı kullanan standart yağış indeksi (gamma-SPI), Normal yüzde (PN), Çin-Z indeksi (CZI) ve Deciles kuraklık analizi için kullanılmıştır. Bu yöntemler 1-, 3-, 6-, ve 12 aylık zaman periyodu için kullanılmıştır. Sonuçlar göstermiştir ki; log-SPI, gamma-SPI, PN, ve Deciles yöntemleri 1970 ve 1980 başlarında gözlenmiş olan tarihi ekstrem ve şiddetli kuraklıkları tahmin edebilmişlerdir. Mann Kendall (MK test), Spearman's rho (SR test) ve Şen eğilim test yöntemleri yağış ve sıcaklık zaman serilerinin eğilimlerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. Zaman serilerinde değişim noktasının belirlenmesinde Pettitt testi ve yağış ve sıcaklık zaman serilerinin eğimlerinin değerinin belirlenmesinde ise Thiel-sen yaklaşımı kullanılmıştır. Eğilim analiz sonuçları göstermiştir ki; ortalama yıllık sıcaklık 0.3 oC/10 yıl ve ortalama yıllık yağış 3 mm/10 yıl olarak artmıştır.