Thesis Search




SEARCH RESULTS

Eğitimin çalışan performansı üzerine etkileri (Hormuud Telecom Somali) örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Diğer
Bu çalışmada, eğitimin HorTel Telecom Somali'deki çalışanların üzerindeki etkilerini incelenmiştir. İki değişken arasındaki ilişkiyi incelerken HorTel'de kullanılan eğitim yöntemlerinin analiz edilmesi, HorTel'de yüzleşilen güçlüklerin incelenmesi ve HorTel Telecom Somali'deki çalışan performansı ile eğitim arasındaki ilişkinin tesis edilmesi konuları ele alınmıştır. Araştırma analitik bir anket olarak tasarlanmıştır. Örnek büyüklüğü 60 katılımcıdır, veriler ise anket formları kullanılarak toplanmıştır. Temelde HorTel'de iş başı eğitim ve iş dışı eğitim olmak üzere iki ana eğitim yöntemi kullanılmaktadır. Çalışmanın gösterdiği kadarıyla HorTel'de yaygın olarak kullanılan eğitim yöntemi (formel ve enformel) iş başı eğitimdir. HorTel'de uygulanan iş başı eğitimi birtakım öğrenme yöntemlerini içermektedir. Bunlar; iş rotasyonu yöntemi, akıl hocalığı yöntemi, göreve getirmeler ve oryantasyon ile rehberlik hizmetleridir. HorTel'de iş dışı eğitimi kullanılan öğrenme yöntemleri de şunlardır: uzun eğitim temelli kurslar, konferanslar, seminerler, atölyeler ve ders verme yöntemi. Ayrıca öğrenim ihtiyaçları uygun biçimde değerlendirilmemekte ve sonuçta eğitim gören kişiler temel becerilere sahip olmadıkları konularda eğitim programlarına gönderilmektedirler. Çalışanlar eğitim ve öğrenime yeterince bağlılık göstermemekte, özellikle eğitim faaliyetlerine katılım düşük seviyelerde kalmaktadır.

Ehl-i sünnet ve İbâdiyye'ye göre hadis –Ma'mer b. Râşid'in Câmi'i (Ö. 153/770) ve Rebî' b. Habîb'in Müsned'i (Ö. 171/788) örneği-

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Hadis Bilim Dalı
Bu karşılaştırmalı araştırma, Ma'mer b. Râşid'in (ö. 153/770) Câmi'i ve Rebî' b. Habîb'in (ö. 171/788) Müsned'i esas alınarak, Ehl-i Sünnet ile İbâdiyye'nin hadis anlayışlarını temel özellikler bakımından ortaya koymayı amaçlamaktadır. İbâdiyye, hadis-i Nebevî'ye son derece önem vermekte olup –kendi anlatımlarına göre– İslâm tarihinde ortaya çıkan ve ilk dönemde itikâdî ve siyâsî esaslar oluşturan en eski mezheptir. Emevîlerin iktidara gelişlerinden itibaren çeşitli devletler İbâdîler'in düşünceleri ve eğilimlerine karşı çıkmışlar ve bu iki grup arasındaki söz konusu çekişme her iki tarafın bir yerde barış içinde yaşamalarını imkânsız kılmıştır. Bu yüzden İbâdîler, toplumdan ayrılmayı ve mensuplarının serbest hareket edecekleri ve elverişli bölgelerde güç elde etmek için hazırlayacakları gizli bir toplum oluşturmayı tercih ettiler. İbâdîlerin tarihte ve günümüzde bu iddialarını başardıkları görülmektedir. Konunun önemi, Sünnî ve İbâdîler arasında cereyan eden tatışmaların günümüze kadar sürmesinden ve araştırmacıların şimdiye kadar İbâdiyye mezhebini kendi kaynaklarından tanıyarak karşılaştırmalı pek fazla araştırma yapmamalarından kaynaklanmaktadır. Bu çalışma, söz konusu ihtilafın tarihini incelemek suretiyle meseleleri açıklamayı, olayları aydınlatmayı ve soraki dönemlere etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Ayrıca, Ma'mer b. Râşid'in Câmi'i ve Rebî' b. Habîb'in Müsned'i hakkındaki görüşleri inceleyerek, her iki kitaptaki rivayetler arasındaki benzerlik yönlerini ortaya koymayı, bu rivayetlerin senedlerini incelemeyi, eğer varsa müşterek noktaları beyân etmeyi ve aralarındaki ihtilaf noktalarını izah etmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma aynı zamanda hadis tenkidi, hadisleri anlama (fıkhu'l-hadîs), hadisleri, Kur'ân'a, Sünnete ve akla arzetme, garîbu'l-hadîs, muhtelifu'l-hadîs, nesh, şerhu'l-hadîs gibi metin ilimleri konularında İbâdiyye'nin anlayışını ortaya koymayı gaye edinmiştir. Anahtar Kelimeler: İbâdiyye, Hâricîler, Ma'mer b. Râşid, Câmi', Rebî' b. Habîb, Müsned, H?ric?ler, Ehli Sünnet

Ehl-i sünnet ve şia'nın farklılaşmasında hadis rivâyetlerinin rolü

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Hadis Bilim Dalı
Müslümanlar arasında Hz. Peygamber'in vefatını müteakip başlayıp süreç içerisinde gittikçe derinleşen bir farklılaşmanın olduğu tarihi bir gerçektir. Her ne kadar bu farklılaşma genellikle tarihte baş vermiş olayların etkisiyle ortaya çıksa da, şu bir gerçektir ki, bu süreçte oluşmaya başlayan hadis kaynaklarında yer alan rivâyetler de etkili olmuştur. Zira hadisler itikadî ve amelî birçok konunun yorumlanmasında Kur'ân-ı Kerîm'den sonra başvurulan ikinci asıl kaynaktır. Bu sebeple de, Ehl-i Sünnet ve Şia'nın farklılaşmasında rivâyetlerin etkisinin ne kadar olduğunu görmek için her iki mezhebin hadis kaynaklarına müracaat olunmalıdır. İnanç konuları üzerinde iki mezhep arasındaki farklılaşmayı araştırdığımızda bu farklılaşmanın üç sebepten kaynaklandığını görmekteyiz. Bunlar, âyetlerin farklı yorumlanması, hadislerin her mezhebin kendi anlayışına göre değerlendirilmesi ve Şia'nın imamların söz ve fiillerini hadis olarak görmesidir. Ehl-i Sünnet ve Şia arasında inanç konuları ortak ve farklı olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Tevhîd, nübüvvet ve âhiret/meâd gibi inanç konularında birleşen bu iki mezhep, bunların yorumlanmasında bazı görüş farklılıklarına sahiptirler. Fakat Ehl-i Sünnet'in inanç esasları arasında yer verdiği meleklere, kitaplara, kazâ ve kadere iman her ne kadar Şia inanç esasları arasında gözükmese de aslında Şia'nın kendisi de bu esasları bir inanç konusu olarak değerlendirmektedir. Fakat Şia'nın inanç esası olarak benimsediği adâlet ve imâmet konuları vardır ki, bunlar Ehl-i Sünnet tarafından bir inanç esası olarak görülmemektedir. Zira Ehl-i Sünnet adâlet konusunu tevhîd başlığı altında Allah'ın bir sıfatı olarak kabul etmekte, imâmet konusunda ise Şia'dan tamamen ayrılmaktadır. İki mezhep arasındaki farklı inanç esasları hadis kaynakları ışığında değerlendirildiğinde Şia'nın hadis kaynaklarında geçen rivâyetlerin bu ayrışma sürecinde daha etkili rol oynadığı gözlemlenmektedir.

Eileen Chang ve Oğuz Atay'ın hikayeleri üzerinde Jungcu ve varoluşsal psikoloji açısından karşılaştırmalı bir inceleme

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı
Eileen Chang (1920-1995) ile Oğuz Atay (1934-1977) kendi dönemleri ve ülkelerinde önde gelen büyük yazarlardandır. Birbirine uzak iki ülkede yaşayan yazar dönemin ortak problemlerini kavrayıp işlemiştir. Birincisi, ya ortaçağdan başlayan yapısal toplum değişimi ya eskiden kalma kültüre gömülmüş olan ideolojiden kaynaklanan varoluşsal kaygıdır. İkincisi ise yabancılaşma sonucu insanla kendisi, topluluk, doğa ilişkilerindeki kopuşla gelen sevgisizlik ve bunların sebep olduğu kayıp duygusudur.Öte yandan kişilik üzerinde Jung'un ''Kişilik kaderi tespit eder'' görüşüyle yazarın yaşamları ve yapıtları da kişilikleri tarafından yönlendirilmiş denilebilir. Dolayısıyla bu çalışmada Jung'un tipolojisi uygulanarak yazarın ve hikaye karakterlerinin kişilik tipi üzerinde bir değerlendirme yapılmıştır. Bunun yanı sıra Eileen Chang'ın Efsane ve Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken kısa hikaye seçmelerinde varoluşsal kaygı ve sevgisizlikten kaynaklanan kayıp duygusu irdelenmiştir. Bu arada psikoloj, sosyoloji, felsefi kaynakların verilerinden de faydalanarak karşılaştırma yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, söz konusu ortak duyguların iki yazarın kısa hikayelerinde de ağırlıklı olarak ele alınmış olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca aralarındaki kültür ve coğrafya farkına rağmen, varoluşsal kaygı ile sevgisizlikten kaynaklanan kayıp duygusu yaşayan bireylerin oldukça benzer süreçlerden geçtikleri görülmüştür.

Eine untersuchung zu den lesegewohnheiten der deutschlernenden in bezug auf familie, schule und peers am beispiel der deutschsprachigen schulen in Istanbul

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Almanca 2018 Alman Dili Eğitimi Bilim Dalı
Bireylerin sahip olduğu okuma alışkanlıkları hayatlarında belirleyici bir özelliğe sahiptir. Okuma aracılığıyla bireyler hem bilgiye hem de iş hayatlarında başarıya ulaşabilirler. Bunun yanı sıra günümüz teknoloji dünyası için okuma alışkanlığı bir koşuldur. Bu nedenle günümüz modern vatandaşları toplumun bir parçası olabilmek adına okuma alışkanlığına sahip olmaları gerekmektedir. Fakat okuma alışkanlığı kendiliğinde kazanılabilen bir alışkanlık değildir. Bireylerin okuma alışkanlığı kazanımının sağlanması Aile, okul ve akran çevresinin desteği ile gerçekleşmektedir. Bu çalışma aile, okul ve akran çevresi ile İstanbul Liselerinde okuyan öğrencilerin okuma alışkanlıkları arasındaki ilişkileri incelemektedir. Bu ilişkilere dair elde edilen veriler sonucunda aile, okul ve akran çevresinin okuma alışkanlığı bağlamındaki önemi gösterilmeye çalışılmaktadır. Araştırma İstanbul ilinde bulunan Almancayı birinci yabancı dil olarak öğreten 12 liseden alınan örneklem ile sınırlıdır. Anket formu vasıtasıyla veri elde edilen çalışmaya yaşları 14 ile 18 arasında değişen 455 lise öğrencisi katılmıştır. Anket formunda yer alan sorular öğrencilerin ailelerinin okuma sıklığı, okul ve Almanca dersine ilişkin soruları ve ayrıca akranların okuma alışkanlıklarına dair soruları da kapsamaktadır. Bu çalışmada toplanılan veriler bilgisayar ortamında SPSS'de kullanılan analiz yöntemleri ile incelenmiştir. Araştırma sorularına yanıt bulmak için Ki-Kare test yöntemi kullanılmıştır. Çalışma sonuçları doğrultusunda lise öğrencilerinin okuma sıklıkları ile aile, okul ve akran çevresi arasında anlamlı ilişkilerin bulunduğu saptanmıştır. Bu sonuçlara bağlı olarak aile, okul ve akran çevresinin kişilerin okuma alışkanlığı kazanmasında önemli rolü olduğu düşünülmektedir.

Eklentiler kullanarak veri kaybını engelleme

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Diğer
Bir çok organizasyon için çalışanlar tarafından farkında olmayarak veri sızıntısı oluşması büyük bir problem oluşturmaktadır. Organizasyonlar veri gizliliğini sağlamak için gün geçtikçe veri kaybı/sızıntısı önleme (DLP-Data Loss/Leakage Prevention) çözümlerini daha fazla kullanmaktadır. Şu anda, DLP çözümleri gizli verileri ayırt etmekte zorluk çekmektedir. Ayrıca, kullanıcıların gizli verileri gizli olmayan verilerden ayırt etmelerine çok az izin vermektedir. Üstelik, organizasyon çalışanlarının çalışma alanları haricinde çalışmalarına sınırlar konulmaktadır. Bu sorunu çözmek için, veri sahiplerinin dosyanın tüm yaşam döngüsü boyunca (oluşturma, düzenleme, vb.) dosyaların gizliliğini sınıflandırarak tanımlayabilecekleri bir DLP Eklentileri modeli sunmak önemlidir. Bu model, organizyon içinde çalışanlar tarafından sınıflandırılmış dosyaların kazayla sızmasını önlemek için veri şifreleme ve erişim kontrolü gibi güvenlik önlemlerini kullanır. Bu yaklaşım, doğru kullanıcının organizasyon içindeki veya dışındaki güvenlik erişim ayrıcalığına göre doğru dosyalara erişebileceğini garanti eder. Yani sınıflandırılmış dosyaları her zaman şifrelenmiş olarak tutmak, bu dosyaları; dinlenme, hareket halinde veya kullanırken koruyacaktır. DLP-Eklentisi, kullanıcılara dosyaların şifrelenmesi veya şifresini çözmek için herhangi bir ek prosedür eklemek zorunluluğu olmadan dosyalara doğru bir şekilde erişebilmelerini garanti edmektedir. Kullanıcının normalde olduğu gibi tek yapması gereken dosyayı açmak ve kapatmaktır. DPL-Eklentileri ile veri kaybı önleme çözümünün uygulanmasına yönelik bu yaklaşım, verilerinin korunması için Microsoft Office, pdf okuyucular, metin editörü, medya oynatıcılar ve posta uygulamaları gibi yaygın ofis uygulamalarına rahatlıkla eklenebilir. Bu amaçla, DLPEklentileri modellerinden bir tanesini Microsoft offıce Word kelime işlemci uygulamasında gerçekleştirilmiştir.

Ekme kuramı bağlamında Türkiye ve Azerbaycan çocuk televizyonlarının karşılaştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Radyo Televizyon Bilim Dalı
Medyanın yoğun bir şekilde takip edilen kolu olan televizyon, bugün yaşam tarzımızı şekillendiren önemli kitle iletişim araçlarının başında gelmektedir. Bu bağlamda ortaya çıktığı ilk günden toplumun her yaş grubundan olan bireyini etkileyen televizyonun, çocuklar üzerinde de etkisi söz konusudur. Meydana geldiği ilk günle kıyaslandığında televizyon uzun bir gelişme kaydetmiştir. Önceleri genel aile kanallarında çocuklara sunulan programlar, son birkaç yılda çocuklara özel yayın yapan tematik kanallara da taşınmıştır. İster tematik isterse de kamu ve ticari yayın yapan kanallarda çocuklara sunulan programlar ekme kuramı bağlamında ele alındığında çocukların gelişimini ve düşünme tarzını şekillendirmektedir. Bu tez çalışması Türkiye ve Azerbaycan'da yayınlanan tematik çocuk kanallarına odaklanmış olup, çocuklara sunulan haberleri George Gerbner'in Ekme kuramı bağlamında ele almaktadır. 25 Şubat-25 Mart 2019 tarihlerini kapsayan dönemde Türkiye'de yayın yapan TRT Çocuk ve Azerbaycan'da faaliyetini sürdüren ARB Güneş televizyonunda yayınlanan haber programları niteliksel içerik analizi yöntemleriyle incelenmiştir. Bu tarih aralığında yaşanan önemli günlerin haberlere nasıl yansıdığına ve haber dili ile çocuklara nasıl aktarıldığına bakılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, TRT Çocuk milli kimlik olgusuna daha çok vurgu yapmış, tarihi günlerin aktarılmasına daha çok önem vermiştir. Çalışmanın birinci bölümünde, Ekme kuramı ve kültür kavramından bahsedilmiş, ikinci bölümde ise televizyonun tarihsel gelişim sürecine değinilmiştir. Tezin üçüncü bölümünde ise niteliksel içerik analizi yöntemleriyle haber içerikleri incelenmiş, ortaya çıkan bulgular sonuç kısmında tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Televizyon, Çocuk, Gorge Gerbner, Ekme Kuramı, Tematik Kanal

Ekolojik sorunlar ve sosyal mobilizasyon: Urmiye Gölü örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2020 Diğer
Bu tez, Ekolojik Sorunlar ve Sosyal Mobilizasyon başlığı altında, büyük bir havzanın kuraklaşma problemini değerlendirmektedir. Ekolojik soruna ek olarak oldukça büyük bir insani meseleye yol açan, Urmiye Gölü örneği üzerine odaklanmıştır. Bu çerçevede, su ve sosyal ekosisteme dair literatür çalışması gerçekleştirilmiştir. Kuramsal çerçevenin ikinci ayağında ise, sosyal mobilizasyon kavramı üzerinde durulmuştur. Birinci bölümün devamında, konunun bir vaka çalışması olması ve yaşamsal boyuttaki öneminden dolayı, benzer özelliklere sahip uluslararası örneklerle de ayrıca karşılaştırılmıştır. Bu çerçevede interdisiplin bir perspektifle, Urmiye Gölü ile benzerlikler taşıyan Aral Gölü ve Great Salt Lake (GSL) gibi iki uluslararası göl örneği değerlendirilmiştir. Genel olarak konunun ele alınış biçimi ve Urmiye Gölü'ndeki kuraklaşma sorununa ilişkin meseleler iki temel soruya dayanmaktadır: A) Urmiye Gölü özelinde kuraklaşma sorununun ne olduğu ve nasıl ortaya çıktığı ile ilgili etkenler, B) Birinci soruyla ilintili olarak bu sorununun doğurduğu ekonomik, politik, sosyal ve fiziki-ekolojik boyutlu sonuçların neler olduğu ve ne türden bir hareketliliğe yol açtığı üzerinde durmaktadır. Tezde öncelikli olarak yer alan literatür taraması ve dünya örneklerine müteakip, 3 eyaleti kapsayan bir havza haritalandırılması yapılarak bu çaptaki bir kuraklaşma sorununa yol açan etkenler araştırılmıştır. Bu bağlamda, ekolojik ve sosyal kaynaklı iki tür etkenden bahsedilerek her biri ayrı ayrı detaylandırılmıştır. Örneğin ekolojik çerçevede (iç müdahale), merkezi yönetimin de daha fazla üzerinde durduğu iklim değişikliği, sera gazları, küresel ısınma, geçirilen kurak yıllar dolayısıyla azalan yağışlardan bahsedilmiştir. Diğer bir açıdan ise, insan eliyle gerçekleşen dış müdahaleler olarak adlandırılmış, tarım yapısının değiştirilmesi, nüfus artışı, nehirler üzerinde yapılan çeşitli barajlar türünden nedenler analiz edilmiştir. İkinci bölüm olan bu bölümün devamındaysa, sorununun doğurduğu ekonomik, politik, sosyal ve fiziki-ekolojik boyutlar ele alınarak, bunlardan kaynaklı sosyo-politik hareketlilik ele alınmıştır. Örneğin, kuraklaşma sonrası en çok etkilenen kesim olan yerel halkın sağlığı ve geçimi nasıl etkilendiği üzerinde durularak bölgede birinci el kaynak ulaşımı açısından bolca araştırma yapılmıştır. Saha araştırması sırasında yüz yüze gerçekleştirilen görüşmelerde de açıkça ifade edildiği gibi, kimi yerel kesimin bölgeden göç etmesine yol açan olumsuz koşullardan bahsedilmiştir. Bu meselelere ilişkin, etkili bir aktör olan merkezi devlet ve yerel yönetimlerin kuraklaşmaya yönelik izlediği politikaların süreç içinde evirilme seyrine 3.bölümde yer verilmiştir. Bu bağlamda Rafsancani, Hatemi, Ahmedinecad ve Ruhani olmak üzere dört cumhurbaşkanlığı dönemi değerlendirilmiştir. Gölü kurtarma faaliyetlerine ilişkin, Ruhani dönemi başlayan girişimler olarak yerel yönetimlerin faaliyetinden bahsedilmiştir. Buna ek olarak Tahran Şerif Üniversitesi merkeziyetind

Ekonomik büyüme, gelir eşitsizliği ve yoksulluk arasındaki ilişkinin analizi: Latin Amerika örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 İkt. Gelişme ve Uluslararası İkt. Bilim Dalı
Bu tez çalışmasının amacı panel veri analizi aracılığıyla 1990-2016 yılları arasında 14 Latin Amerika ülkesi bağlamında ekonomik büyüme, yoksulluk ve gelir eşitsizliği arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Çalışmada yoksulluğun göstergesi olarak kafa sayısı endeksi kullanılırken, gelir eşitsizliğinin göstergesi olarak Gini endeksi dikkate alınmıştır. Kişi başına gelir, ekonomik büyümenin göstergesi olarak alınmış, kır-kent eşitsizliği bir diğer eşitsizlik göstergesi olarak kullanılmıştır. Böylece Latin Amerika'da ekonomik büyümenin belirleyicilerinin yanı sıra kırsal ve kentsel alanlardaki gelir eşitsizliğinin yoksulluk üzerindeki etkileri incelenmiştir. Ayrıca modelde ticari açıklık, yabancı doğrudan yatırım, finansal kalkınma, insani gelişme endeksi, enflasyon oranı gibi açıklayıcı diğer kontrol değişkenleri yer almıştır. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre Latin Amerika'nın ekonomik iyileşme süreçlerine neden olan faktörlerin yoksulluğun azaltılmasında anlamlı olmadığı tespit edilmiştir. Eğitim ve sağlık yatırımlarına yönelik kamu harcama stratejilerinin ise yoksulluğun azaltılmasında anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulgusu elde edilmiştir. Diğer yandan gelir eşitsizliği ve kır-kent eşitsizliği yoksulluğun artmasında etkili olan başlıca faktörlerdir.

Ekonomik büyümeyi geliştirmede, yabancı sermayenin etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2019 Finansal Piyasalar ve Yatırım Yönetimi Bilim Dalı
Ülkelerin de bireyler gibi farklılıkları vardır. Bu vaka da ise bunlar doğal kaynaklar, emek, sermaye, teknoloji gibi farklılıklardır. Ancak, bu ülkeler mal ve hizmet ticareti için bir anlaşmaya vararak farklılıklarından önemli ölçüde yararlanabilirler. Bu anlaşmalar yıllar boyunca dünya genelinde Uluslararası ticarette ve Yatırımda hızlı bir büyüme ile sonuçlanmıştır. Doğrudan yabancı yatırım (DYY), uzun vadeli bir ilişkiyi içeren ve bir ekonomideki yerleşik bir kuruluş tarafından uzun vadeli bir ilgiyi ve kontrolü, bir ekonomideki (yabancı doğrudan yatırımcı veya ana girişim) uzun süren bir ilgiyi ve kontrolü yansıtan doğrudan yabancı yatırımcı haricindeki bir yatırım olarak tanımlamaktadır. İlk olarak, Uluslararası ticari bankalar, bu ülkelere bir finans kaynağı olarak hizmet verdi ancak küresel kredi krizlerinin bir sonucu olarak 1990'lı yıllarda banka kredileri bozulduğunda, bölgedeki çok sayıda ülkenin, yabancı kaynakları elde etmek için yatırım stratejileri ve planlarını değiştirmesi gerekti ve bu şekilde kredilerle alakalı sıkıntılar hafifletildi. Son zamanlarda, Sahra Altı Afrika ekonomileri kademeli olarak büyümektedir, ancak tespit edilen en büyük zorluklardan biri, tasarruflarının yatırım projeleri yürütmek için nispeten düşük olmasıdır. Bu nedenle, büyük ölçüde, doğrudan yatırımlar şeklindeki yabancı sermayeye bağımlıdırlar. Küreselleşme ve uluslararası ticaret, yatırım kaynaklarının, dünyada bir takım ülkeler için dış sermayenin ana akışı haline gelen Çok Uluslu Ticari Kümeler tarafından dünyada akışına kapılar açtı. Belirgin bir şekilde, son zamanlarda gelişmekte olan ve gelişmiş uluslarda yabancı doğrudan yatırımın işlevi daha yoğun hale geldi. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansına (UNCTAD) göre, küresel anlamda hareket eden toplam Yabancı Doğrudan Yatırım (FDI) miktarı, 1980'de 51,464 Milyar Dolardan 2016'da 2,3 Trilyon Dolara çok büyük bir artış sergilemiştir. iii Genel olarak Sahra Altı Afrikası'nda, brüt gelen FDI stoku, 1980'de 251,67 Milyon Dolardan 2016'da 38,364 Milyar Dolara yükselmiştir, bu artış, dünyanın diğer bölgeleri ile kıyaslandığında daha düşük bir artıştır. Bunun anlamı, FDI çekimi ile alakalı olarak Sahra Altı Afrika'nın (SSA) dünyanın diğer bölgelerinden farklı olarak etkin olmadığıdır. 2001 yılında kıtanın önde gelen ülkelerinden oluşan bir grup tarafından oluşturulmuş bir ortaklık programı olan Afrika'nın Kalkınması için Yeni Ortaklık (NEPAD), IDG'lere (Uluslar arası Kalkınma Hedefleri) ulaşmak için gerekli olan tahmini yıllık yüzde 7'lik büyümeyi elde etmek için – özellikle, 2020 yılına kadar fakirlik içinde yaşayan Afrikalıların oranının yarıya düşürülmesi hedefi – Afrika'nın GSYİH'sinin yüzde 12'si ya da 64 Milyar Dolar değerinde bir yıllık kaynak boşluğunu doldurması gerektiğini ifade etti. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), bölgedeki yıllık kaynak boşluğunun, GSYİH'in %12-15'i civarında olduğunu (60-65 Milyar Dolar), bölgedeki ülkelerin, ekonomik sorunları

Ekonomik entegrasyon teorisi açısından Avrasya Ekonomik Birliği ve Tacikistan

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Diğer
20. yüzyılın en belirgin özelliği, ekonomik, kültürel, sosyal, teknolojik, iletişim, ulaştırma, çevresel, demokratik vb. alanlarda ortaya çıkan yenilikler ve bu yeniliklerin ülkeler üzerindeki etkileridir. Ekonomik entegrasyonlar öncelikle ticari alanlarda liberalleşme olarak görülse de, aslında daha sonra ülkelerin ticaret dışındaki diğer alanlarda da ortak bir politika uygulamasını mümkün kılan bir küreselleşme aracıdır. Ekonomik entegrasyon, genellikle ticaret engellerinin azaltılması veya ortadan kaldırılması ile para ve maliye politikalarının koordinasyonunu içeren farklı bölgeler arasındaki düzenlemelerdir. Ekonomik entegrasyon, hem tüketicilerin hem de üreticilerin maliyetlerinin azalmasını ve aynı zamanda anlaşmaya katılan ülkeler arasındaki ticaretin artmasını hedeflemektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde, Amerika Birleşik Devletleri tarafından benimsenen tek kutuplu dünya düzenine karşı yeni oluşumlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemdeki alternatif oluşumlardan biri Avrasya Ekonomik Birliği'dir. Avrasya Ekonomik Birliği, 29 Mayıs 2014 tarihinde, Belarus, Kazakistan ve Rusya öncülüğünde kurulmuş ve daha sonra Kırgızistan ve Ermenistan'ın katılımıyla genişlemiştir. AEB resmi olarak faaliyetlerine 1 Ocak 2015'ten itibaren başlamıştır ve şimdiye kadar faaliyet göstermektedir. Bu çalışmada, Avrasya Ekonomik Birliği'nin varlığı ve geleceği ekonomik entegrasyon teorisi çerçevesinde incelenmiştir. Tacikistan, son yıllarda diğer eski Sovyet ülkeleri hariç olmak üzere Rusya tarafından Avrasya Ekonomik Birliği üyeliği için ideal bir aday olarak görülse de, ülke şu ana kadar bu Birliğe üye olmamıştır. Aynı zamanda ülkede Birliğe katılma tartışmaları da 5 yıldır sürmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı Avrasya Ekonomik Birliği'nin Tacikistan'a sağlanacağı avantaj ve dezavantajların değerlendirilmesidir.

Ekonomik kalkınmada tarımın rolü: Burkina Faso örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Ekonomik Kalkınma ve Büyüme Bilim Dalı
Bu çalışmada Burkina Faso'nun ekonomik kalkınmasında tarım sektörünün rölü incelenmiştir. Burkina Faso'da ekonomik büyümenin kaynaklarını bir ekonometrik yöntem ile belirlemek, ardından ülkede tarım sektörü ile ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisinin tespiti araştırmanın temel konusudur. Kişi başına düşen GSYİH ve tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin katma değerlerini içeren 1970-2015 yılları arasındaki yıllık veriler ile Vektörel Otoregresif (VAR) modeli kullanarak Burkina Faso'nun ekonomik kalkınması üzerinde, diğer sektörlerle olan etkileşimlerini de kapsamak üzere, tarım sektörünün etkisi analiz edilmiştir. Burkina Faso'daki tarımın ekonomik kalkınma üzerindeki etkisini ve diğer sektörlerle olan etkileşimlerini analiz etmek için kullanılan VAR modeli, düşük bir nedensel yapı göstermiştir. Tahmin sonucu, % 5 anlamlılık eşiğinde, kişi başı GSYIH ile tarım sektörünün performansı arasında neredeyse hiçbir nedensellik ilişkisi bulunmadığını göstermiştir. Burkina Faso'da tarım sektörünün ekonomik kalkınma üzerinde pozitif yönde etkisinin olmadığını göstermiştir. Tarım dışı sektörlerde ise, bulunan tek nedensel bağlantı, sanayi ile tarım arasında olmuştur. Sonuçlar, tarım sektörü ile hizmetler sektörü arasında tam bağımsızlık olduğu için tarım sektörünün diğer bütün sektörlerin kaynak sektörü rolünü üstlenmeye henüz adapte olmadığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler : Burkina Faso, ekonomik kalkınma, GSYİH, tarımsal sektör, Vektörel Otoregresif (VAR).

Ekonomik performans üzerinde göçün pazar büyüklüğü etkisi: DominikCumhuriyeti'ndeki Haitili göçmenler örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Bölgesel Kalkınma İktisadı Bilim Dalı
Göç, insanların fark yaratabilecek bir süre kadar bir yerden başka bir yere harekete geçmesidir olarak tanımlanabilir. Ülkeler arası göç, küresel kalkınma gündeminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Sürdürülebilir kalkınmayı önemseyen ülkelerce ve uluslararası örgütlerce göçmenlerin hem menşe hem geçiş hem de varış ülkelerinde önemli katkı yarattığı kabul edilmektedir. Bu tezde Dominik Cumhuriyeti'ndeki Haitili göçmenlerin ekonomik performansa pazar büyüklüğü etkisi incelenmiştir. Bu bağlamda 1970-2017 dönemi için Hiller ve Chatruc (2020) çalışmasından elde edilen göç akımları ile World Development Indicators (WDI) veri tabanından GSYH, ihracat ve tüketim gibi göstergeler arasındaki etkisi vektör hata düzeltme (VEC) modeli yardımıyla araştırılmıştır. VEC modelinin etki tepki fonksiyonları sayesinde göçmen sayısının standart sapmasındaki %1'lik bir şokun GSYH ve hane halkı tüketim serisi üzerinde ikinci yıldan başlayarak pozitif ve anlamlı bir etki yarattığı gösterilmiştir. İhracatın tepkisi ise anlamsız bulunmuştur. Bu ilişkiler Dominikli politika yapıcılarının ilgisini çekmelidir. Çünkü göçün etkisini iyice değerlendirilmesi, ekonominin durumunu uygun şekilde izlenmesine ve uygun göç politikaları yürütülmesine olanak sağlayacaktır. Ev sahipliği yapan bir ülke olarak göçün ekonomik performansa katkısının arttırılması önceliklerden biri olmalıdır.

Eksozom içeren manyetik doku iskelelerinde osteojenik farklılaşmanın ayrıntılı değerlendirilmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Kemik doku mühendisliği ve rejenerasyonu stratejileri, kemik büyümesini sürdürebilen osteojenik bir mikro çevre sağlayan yaklaşımlar önemsenmektedir. Son zamanlarda biyoaktif moleküllerle zenginleştirilmiş (3B baskı) doku iskelelerinin geliştirilmesi ve kemik doku mühendisliği dikkate değer bir başarıya ulaştı. Bu tez kapsamında, osteosarkom hücre türevli eksozomlar ile zenginleştirilmiş 3B baskılı manyetik PLA (mg.PLA) geliştirilerek İnsan Adipoz Kaynaklı Kök Hücrelerde (hAdMSC'ler) osteojenik farklılaşma ayrıntılı değerlendirmesi çalışılmıştır. Bu çalışmada in vitro sonuçları, mg.PLA / hAdMSC / eksozom ile uygulanan grubun incelenmesinde alizarin kırmızısı ve alkalen fosfataz aktiviteleri ile doğrulanan kemik rejenerasyonu ve mineralizasyon sürecinin aktivasyonu gösterilmiştir. Bu süreçte RUNX2, COL1A1, OPN ve OCN genlerinin artan regülasyonu mg.PLA ve eksozomların varlığını anlam katmaktadır. Bununla birlikte, bu sonuçlar, manyetik parçacıklarla ilişkili eksozomların, gelişmiş farklılaşma ile kemik aktivitesini artırabildiğini ve osteogenez stratejilerinde yeni bir düzenleyici sistem önerdiğini kanıtlamaktadır. Sonuç olarak kemik greftlerini geliştirmek ve kemik rejenerasyonun araştırmaları amacıyla bu çalışma yeni bir strateji olarak öne sürülmüştür.

Ekstraksiyonda ultrason uygulamasının susam lignanlarına etkisi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Son yıllarda ultrason teknolojisi kullanımı çok yaygın bir prosestir. Ultrason uygulanması verim artırıcı özelliği, zamandan tasarruf etmesi, düşük maliyette ve özellikle etken maddelere daha az zarar verme özelliğinden dolayı tercih edilmektedir. Bu çalışmada lignan içeriği yüksek olan susamlara farklı Amplitude (Genlik) (%30, %65, ve %100) ve sürelerde (5 dakika, 10 dakika ve 20 dakika) ultrason uygulanarak ekstrakt elde edilmiştir. Elde edilen susam ekstraktlarının verim değerleri %6.82 ile %14.04 arasında bulunmuştur. Dolayısıyla genlik ve süre artışı ile ekstraksiyon verimi artmıştır. İndüksiyon zamanı açısından ele alındığında 110ºC'de 5.30 ile 5.94 saat arasında bulunmuştur. İndüksiyon zamanı 120ºC'de ise bütün ekstraktlar kontrol ayçiçek yağına (KA) göre etkili bulunmuştur. %DPPH inhibisyonu oranları %1.85-3.87 arasında bulunmuştur. BHT eşdeğeri antioksidan aktivitesi ise %100 genlik ve 20 dakika uygulamasında en yüksek değer (32.38 ppm) iken %30 genlik ve 5 dakika uygulamasında en düşük değer (3.23 ppm) görülmüştür. BHT konsantrasyonuna göre %DPPH inhibisyonu ele alındığında ultrason uygulama süresindeki artış ile antioksidan kabiliyetinde artış görülmektedir. Ekstraktların toplam fenolik madde miktarı bakımından incelendiğinde ise 804.57 ve 1324.04 mg/kg susam olarak bulunmuştur. Ancak %DPPH inhibisyonu ve BHT eşdeğeri antioksidan aktivitesi, toplam fenolik madde miktarı ile uyumlu çıkmamıştır. Ekstrakların sesamol içerikleri 2295.45 ile 2676.38 mg/kg yağsız susam arasında bulunmuştur. Sesamin içerikleri ise 5041.50 ile 7535.53 mg/kg yağsız susam arasında bulunmuştur. Sesamolin içerikleri 829.62 ile 1175.12 mg/kg yağsız susam arasında bulunmuştur. Dolaysıyla toplam lignanlar 8347.48 ile 11595.80 mg/kg yağsız susam arasında bulunmuştur. Ultrason uygulaması susamın ekstraksiyonunda tavsiye edilebilir.

El-Câhız'ın El-Hayevan adlı eserinde ayet ve hadisleri kullanma yöntemleri

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2020 Arap Dili ve Belagatı Bilim Dalı
Bu araştırma, el-Câhız'ın el-Hayevân adlı eserinin örneklem olarak birinci cildinde ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri kullanırken kullandığı belagat metoduna ilişkin bir çalışmadır. Giriş Bölümü: Bu araştırmanın konusu, amacı ve hedefi ile birlikte konuya ilişkin önceki araştırmalar, araştırmanın önemi, araştırma planı ve bölümlerini içermektedir. Bu bölümde araştırmanın, el-Hayevân kitabının birinci cildinde yer alan Kur'an ayetleri ve Nebevî hadisler gibi delillerin nasıl değerlendirdiği ele alınmış, araştırmanın hazırlık aşamasında izlenen yöntem açıklanmıştır. Ayrıca araştırmaya ilişkin bilgilerin yer aldığı kaynaklar, referanslar ve yerler belirtilmiştir. Birinci Bölüm: el-Câhız'ın hayatı ve eserleri ele alınmış, el-Câhız'ın yetiştiği ortam, ilmi birikimi, kaleme aldığı eserler, incelediği edebi ve ilmi konular izah edilmiştir. Ayrıca yaşadığı dönemin koşulları, siyasi ortamı ve toplumsal, fikri ve edebi yapısı genel olarak anlatılmıştır. Zira bütün bunlar, el-Câhız'ın düşünüş biçimi, telif ve edebiyat ekolü üzerinde açıkça etkili olmuştur. İkinci Bölüm: Bu bölümde el-Câhız'ın el-Hayevân adlı eserinin ilk cildinde yer verdiği ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri kullanma yöntemi üzerinde durulmuştur. Bu bölüm iki ana konudan oluşmaktadır. İlk konuda, el-Câhız'ın ayet-i kerimeleri kullanma yöntemi yirmi başlık altında detaylı olarak ele alınmış, her başlıkta el-Câhız'ın ilgili ayet-i kerimeyi zikretmesinin gaye ve maksadı izah edilmiştir. İkinci konuda ise aynı şekilde el-Câhız'ın hadis-i şerifleri kullanma yöntemi yirmi başlık altında detaylı olarak ele alınmış, her başlıkta el-Câhız'ın ilgili hadis-i şerifi zikretmesinin gaye ve maksadı izah edilmiştir. Son olarak sonuç bölümü, araştırmanın ulaştığı en önemli sonuçları, ayrıca el-Câhız'ın eserlerine ilişkin gelecekte yapılacak inceleme ve araştırmalara yönelik tavsiye ve önerileri, belagat ve lügat araştırmaları açısından yararlı olabilecek hususları içermektedir.

Electricity markets simulation game

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2020 Diğer
Geçtiğimiz yüzyılda, elektrik üretimi, iletimi, ticareti ve son olarak tüketicilere dağıtımı devletler tarafından kontrol edildi, başka bir deyişle, piyasa tekelleştirilmişti. Bu düzenlenmiş sistem, tüketicilere kamu hizmetlerini seçme seçeneği sunmaz. Bu nedenle yetkililer tarafından kendilerine uygulanan fiyata mecburdurlar. 20. yüzyılın sonunda, elektrik sektörünün serbestleşmesinin başlamasıyla birlikte, bağımsız elektrik üreticilerinin pazara girişi serbest bırakıldı. Böylece, müşteriler için daha ucuz fiyatlar ve daha kaliteli hizmetler sunan rekabetçi elektrik piyasaları ortaya çıkmıştır. Ancak, rekabetçi elektrik piyasası, gelişmeye devam eden ve karmaşık doğası nedeniyle, yeni öğrenciler ve profesyoneller için sistemi anlamada zorluklar yaratmaktadır. Bu öğrenme sorununun çözümüne yardımcı olmak için, bu çalışmada PHP ve JavaScript gibi web programlama dilleri kullanılarak, web tabanlı bir simülasyon oyun platformu geliştirilmiştir. Oyunun başarısını test etmek amacıyla, oyunu oynayan öğrencilere bir anket sunuldu. Öğrencilerin simülasyon oyununu kullandıktan sonra öğrenmelerinin yaklaşık %95 oranında arttığı görülmüştür. Simülasyon oyununun kullanıcılara sağladığı uygulamalı eğitim ortamı sayesinde, karmaşık kavramlar daha kolay anlaşılabilmiştir. Ayrıca, Erciyes Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümünde okutulan Enerji Ekonomisi ve Politikası dersini alan öğrenciler, dersi aldıktan sonra bir teste tabi tutulmuştur. Bu testin içeriğinde, teorik soruların yanında oyun ile ilgili sorular da yer almaktadır. Testte, öğrencilerin genel başarı oranı %76,78'dir. Simülasyon oyunu ile ilgili sorulardaki başarı oranı ise %98,0'tür. Test sonuçları da göstermektedir ki, simülasyon oyunu öğrenmede olumlu etki yapmaktadır. Simülasyon oyunu ileriki safhalarda geliştirilerek elektrik piyasaları ile ilgili akademik çalışmalarda da kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Elektrik piyasaları, Simülasyon, Oyun ile öğrenme

Electrophysiological effects of some analgesic polyphenols on dorsal root ganglia neurons

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2021 Diğer
Ağrı, hastaların üretkenliğini sınırlayan ve yaşam kalitesini düşüren sağlık sorunlarından biridir. Birçok analjezik ajan varlığına rağmen, bunların güvenlikleri ve yan etkileri konusunda büyük bir endişe vardır. Kersetin ve diğer bazı polifenoller, antienflamatuar, analjezik ve antioksidan ajanlar olarak önem taşımaktadır. Bu çalışma, üç test maddesinin (rozmarinik asit, kersetin ve gallik asit) hücre uyarılabilirliği ile ilgili parametreler açısından etkisini araştırmak için primer dorsal kök ganglion hücreleri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Patch clamp tekniğinin tüm hücre konfigürasyonu, toplam dışa doğru akımları ve aksiyon potansiyeli parametrelerini değerlendirmek için kullanılmıştır. Kontrol grupları, aynı hayvandan alınan aynı test hücre gruplarıdır. Dorsal kök ganglion hücrelerinden alınan elektrofizyolojik kayıtlar, rosmarinik asit, kersetin ve gallik asidin, test edilen membran potansiyeli aralığında maksimum K+ iletkenliğini önemli ölçüde azalttığını ve tepe akımı ve iletkenliği daha pozitif membran potansiyellerine kaydırdığını göstermiştir. Buna ek olarak, kimyasalların uygulanmasından sonra, K+ akımları için sonuç olarak gözlemlenen etkiye benzer şekilde, aksiyon potansiyeli parametreleri belirgin bir inhibisyon yönünde değişmiştir. Elde edilen sonuçlar, maddelerin K+ akımları üzerindeki indüklediği inhibisyonun konsantrasyona bağlı olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak, bu çalışmada kullanılan fitokimyasalların ağrıyı hafifletme potansiyeline sahip olduğunu açıkça ortaya konmuştur ve bu çalışmaya dayalı daha ileri araştırmalar etkili bir yaklaşım sağlayacaktır.

Elektrikli araç tahrik sistemleri için sürekli mıknatıslı senkron motor tasarımı

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Dünya nüfusundaki artış, beraberinde ulaşım sıkıntısını da ortaya çıkarmıştır. Trafiğe çıkan araç sayısı her geçen gün artış göstermektedir. Bu durumda ulaşım sektöründe kullanılan içten yanmalı motora sahip olan araç sayısındaki artış, çevreye salınan CO2 miktarını da artırmıştır. Günümüzde dünyada kullanılan enerjinin büyük bir kısmı fosil enerji kaynaklarından karşılanmakta olup bu enerjinin % 26 gibi büyük kısmı da ulaşım sektöründe kullanılmaktadır. Bunun akabinde enerji kullanımına bağlı olarak ulaşım araçları % 26 CO2 emisyonu oluşturmaktadır [1]. Günümüzde yaygın olarak kullanılan içten yanmalı motorlu araçların yerine daha az çevre kirliliğine yol açan ve çevre dostu olan elektrikli araçların kullanımı her geçen gün artmaktadır. Elektrikli araçların tahrik sistemlerinde kullanılan elektrik motorları ve güç kaynağı olan batarya sistemleri üzerine daha uzun menzilli ve yüksek performanslı elektrik araçların üretilebilmesi amacıyla literatürde yapılmış olan çok sayıda çalışma bulunmaktadır [2]. Elektrikli araçlarda kullanılan elektrik motorunun da, elektrikli aracın menzili, verimliliği ve performansı üzerinde önemli bir rolü vardır. Bu doğrultuda elektrikli araç üreticileri tarafından farklı özellikler sahip elektrik motorları tercih edilmektedir [3]. Bu tez çalışması, elektrikli araç motoru tasarımı ve benzetim çalışmaları üzerinedir. Çalışmada öncelikle elektrikli araç teknolojisinde kullanılan elektrik motorları incelenmiş ve sürekli mıknatıslı senkron motorlar üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bu doğrultuda, Toyota firmasının üretmiş olduğu 2004 model Prius elektrikli aracının sürekli/sabit mıknatıslı senkron motor (SMSM) tasarımı temel alınmış ve ilgili motorun simülasyonu gerçekleştirilmiştir. Ardından referans alınan bu motor tasarımı üzerinde farklı değişiklikler yapılarak çok sayıda tasarım ve simülasyon çalışmaları yapılmıştır. Simülasyon sonuçlarına göre en iyi değerlerin elde edildiği SMSM tasarımları seçilerek, referans alınmış SMSM yapısı ile karşılaştırılması yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Elektrikli araçlar, elektrik motorları, sürekli mıknatıslı senkron motor

Elektrikli araçlar ve kesir dereceli denetleyici içeren bir bölgeli yük-frekans kontrol sisteminin zaman gecikmesine bağlı kararlılık analizi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Bu çalışma, MATLAB/Simulink ortamında zaman alanı simülasyonları kullanılarak kesirli sıra oransal integral (FOPI) ve elektrikli araçlara sahip bir bölgeli yük frekansı kontrol sisteminin gecikmeye bağlı kararlılık analizini araştırmakta, çok çeşitli PI kontrolör kazanımları, integral kontrolör sırası ve konvansiyonel enerji santrali ile elektrikli araçlar EV'leri arasındaki güç paylaşımı faktörleri için kararlılık gecikme payları belirlenmiştir. Kontrol sistemlerindeki iletişim sistemi ağları, dinamik bir sistemin doğal bir parçası olan zaman gecikmeine neden olur. Sonuçlar, kararlılık gecikme marjını artırmak için integral denetleyicinin kesirli sırasının birden düşük olması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Ek olarak, EV'lerin frekans düzenlemesine katılım faktörü üzerinden artmasıyla kararlılık gecikme paylarının arttığı ve böylece EV'lerin YFK sistemine entegrasyonunun kararlılığı artırdığı gözlenmektedir. Hem EV'lerin hem de FOPI denetleyicisinin, YFK sisteminin dinamik performansını iletişim zamanı gecikmeleriyle artıracak önemli araçlar olduğu sonucuna varılmıştır.