Thesis Search




SEARCH RESULTS

Finansal anomalilerin test edilmesi: İMKB'de bir uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2012 Finansman Bilim Dalı
Son otuz yıldır finansal piyasalar üzerinde ekonomi uzmanlarının araştırma konuları, 1965-1970 yıllarda Fama tarafından dile getirilen ve yine kendisi tarafından kısmi de olsa küçük çaplı revizyona uğratılan, Etkin Piyasa Hipotezi olmuşlardır. Finansal piyasaların etkinliği konusunda genel olarak üç temel kriter ileri sürmekte ve akademik çevresinde ampirik olarak test edilmektedir. Bu kriterler, kaynakların iyi kullanana dağılımını sağlamak bakımından ?dağıtımsal etkinlik?, kaynak aktarımını minimum maliyetle gerçekleştirmek bakımından ?faaliyet etkinliği? ve piyasa fiyatlarının butün mevcut bilgileri yansıtması açısından ?bilgisel etkinlik? adlandırılmaktadır. Zayıf etkinlik olduğu piyasalarda etkinlik testleri gelecekteki geçmiş getiriler ile yarı güçlü formda piyasaya ulaşan bilginin fiyatlara ne kadar hızlı yansıdığıyla ilgilidir.Zamana bağlı etkileri hisse senetleri piyasalarında önceden tahmin yürütülebilir bir getiri ihtimali doğurmakta ve böylece söz konusu piyasaların verimli olduğunun yarı güçlü oluşuna dair bir veri olarak öne sürülebilmektedir. Dolayısıyla bir çok araştırmacı, anomalileri inceleyerek piayasadaki etkinliğini tartışmaktadır. Etkin Piyasa Hipotezi ters düşen herhangi ampirik bulgunun olması, anomali olarak adlandırılmaktadır. Belli zaman aralıklarında gözlemlenen getirilerin kullanılarak gelecekte söz konusu olabilecek getirileri tahmin etmek ve bu yönden yatırım yaparak kazanç sağlamanın olanaksız olduğunu söyleyen etkin piyasalar hipotezinin aksine, dönemsel anomalilere dair yapılan ampirik çalışmalardan elde edilen bulgular böyle durumu aksi sonuçlar ile ulaşmaktadır. Etkin piyasalara karşı, hisse senetlerinin belli zaman dilimlerinde diğerlerine göre sürekli negatif veya pozitif getiri sağladığını gösteren bulgularla dönemsel anomalilerin varlığını ortaya çıkarmışlardır.Bu çalışmanın amacı 04.01.2000 ? 25.06.2012 dönemi için İMKB30, İMKB50 ve İMKB100 endeksileri için günlük kapanış fiyatlarından getiriler hesaplanarak İMKB'de zamana bağlı anomalilerin var olup olmadığını araştırmaktadır.Anahtar Kelimeler: Etkin Piyasa Hipotezi, İMKB, Anomali

Finansal gelişme ve iktisadi büyüme ilişkisi: Zimbabwe örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Bu çalışma, Zimbabve'de finansal kalkınma ve ekonomik büyüme arasındaki nedensel ilişkiyi incelemeyi amaçlıyor ve Furqani ve Mulyany (2009) çalışmalarını izliyor. Zimbabve ekonomisi için iki finansal gelişim ve ekonomik büyüme modeli oluşturulmuştur. Zaman serisi verileri kullanılır; Tüm değişkenler son dönem oranlarındadır ve hepsi yıllık frekanslardır. Veri seti, 1965'ten 2015'e kadar uzanarak toplam 51 gözlem gerçekleştiriyor. Elde edilen sonuçlara göre, bu iki değişken arasındaki nedensellik yönü, Zimbabve'de finansal gelişim için ölçme seçimine oldukça duyarlıdır. Sonuç bulguları dikkate alınarak, çalışma Zimbabve'deki finansal kalkınma ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin talebi takip eden hipotezi onayladığı ve banka mevduatları aracılığıyla yapıldığı sonucuna varıyor. Özünde, Zimbabve'deki finansal gelişme, ekonomik büyümede otomatik olarak bir artış garanti etmez. Bu nedenle çalışma, Zimbabve hükümetinin finansal sektörü güçlendirme ve geliştirme politikalarını belirlemesini öneriyor.

Finansal hizmetlerin küreselleşmesine katkı açısından elektronik bankacılık

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2015 Diğer
Bu çalışma, elektronik bankacılık ve elektronik ticareti ana hatlarıyla incelemenin yanı sıra bu kavramların finansal hizmetlerin küreselleşmesine katkısını ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu noktadan hareketle, elektronik bankacılığın kavramsal çerçevesi çizilmiş, finansal hizmetlerin küreselleşmesi içerisinde yer alan bankacılık, ticaret ve sigortacılık sektörünün elektronik ortamda ne gibi olanaklar sağlayabileceği incelenmiş ve finansal küreselleşmenin elektronik bankacılık ve elektronik ticaret üzerindeki etkileri tartışılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde, elektronik bankacılığın kavramsal ve teorik altyapısı verilmiş, daha sonraki bölümde Türkiye'den ve dünyadan büyük bankalar ve şirketler baz alınarak, elektronik bankacılık, sigortacılık ve ticaretin elektronik ortamda gerçekleştirilme olanaklarının analizi yapılmıştır. Son bölümde ise finansal küreselleşmeyi hızlandıran nedenlerle birlikte avantajları ve dezavantajları incelenmiş, yine bu bölümde küreselleşmenin istihdam ve işsizlik üzerindeki etkileri ve bu etkilerin ortaya çıkardığı kazanım ve kayıpların ölçümü verilerle ortaya konmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak bu çalışma makro düzeyde elektronik bankacılığın finansal hizmetlere katkısını ortaya koymaya çalışmaktadır. Mikro düzeyde ise, küreselleşme sürecinin istihdam yaratma ve işgücü niteliğinin geçirdiği evrime katkısını sorgulamaktadır. Anahtar kelimeler: Elektronik bankacılık, elektronik sigortacılık, elektronik ticaret, finansal küreselleşme

Finansal küreselleşme ve en az gelişmiş ülkeler: Somali örneği

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2019 Diğer
Bu çalışma, uluslararası fon akışını derinlemesine inceleyerek ve artan finansal bağımlılığın genel olarak En Az Gelişmiş Ülkeleri ve özellikle Somali'yi nasıl etkilediğini inceleyerek finansal küreselleşme ve En Az Gelişmiş Ülkeler hakkında araştırma yaptı. Somali'deki döviz devalüasyonu ve resmi olmayan dolarızasyon, döviz kurundaki dalgalanmayı teşvik etti. ABD doları, Somali Şilini'nin istikrarsızlığını ve tutarlı devalüasyonunu önlemek için paranın değerini biriktirmek için önemli bir alternatife dönüştü. Neredeyse tüm ürün ve hizmet fiyat etiketleri, kamu ve özel çalışanların maaşları, merkezi hükümet ve Federal Üye Devletler tarafından toplanan vergiler, kira ve okul ücretleri dahil olmak üzere dolar şeklinde ücretlendirilir. Ticari bankalar yatırır, müşterilere borç verir ve banka ücretlerini sadece ABD doları cinsinden tahsil eder. Bu çalışma, 2009-2018 çalışma dönemi için günlük nominal döviz kuru verileri kullanılarak döviz kurunun değişkenliğini ve dolarizasyon ile ilişkisini değerlendirmek için bir zaman serisi analizi gerçekleştirmiştir. Ampirik sonuçlar, döviz kuru rejiminin dolarızasyonya ilham vermede çok önemli bir faktör olmadığını göstermektedir. Çalışma aynı zamanda mobil para, havale ve dış yardım gibi uluslararası fon akışına neden olabilecek diğer finansal küreselleşme faktörlerini de göz önüne almıştır.

Finansal performansın TOPSİS çok kriterli karar verme yöntemi ile belirlenmesi; Ana metal sanayi işletmeleri üzerine bir uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2017 Finansman Bilim Dalı
Performans değerlendirme her türlü işletmelerde büyük bir önem taşıdığı gibi ana metal sanayi için de faaliyetlerini sürdürme, başarı derecesinin tespiti ve stratejilerinin değiştirilmesinin gerekli olup olmadığının belirlenmesi gibi konularda da önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Borsa İstanbul'da faaliyette bulunan 11 ana metal işletmesinin finansal performansları 2011 ile 2015 arasındaki faaliyet tabloları kullanılarak TOPSIS yönteminin yardımıyla değerlendirilmiştir. Çalışma esnasında, işletmelerin mali tablolarından hesaplanan likidite, finansal yapı, faaliyet ve karlılık oranları; çalışmanın performans değerlendirme oranları olarak belirlenmiştir. Bu oranların kriter olarak kullanımı, ÇKKV yöntemleri arasında bulunan TOPSIS'in uygulanmasını mümkün hale getirmiştir. Çalışmada TOPSIS yönteminin yardımıyla kriterleri tek bir puana çevirip sonunda işletmelerin performans düzeyleri bu puanlara göre belirlenmiştir. İşletmelerin performansın değerlendirilmesi; yöneticileri, çalışanları ve işletme için bir bütün olarak önem taşımaktadır. Ayrıca, işletme dışında bulunan bankalar, yatırımcılar ve kredi verenler gibi gruplar tarafından dikkate alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ana Metal Sanayi, Finansal Performans, Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri, TOPSIS Yöntemi.

Finansal risk tahmininde sahte uzun hafıza: S&P500 üzerine bir uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Finansal İktisat Bilim Dalı
Karesi alınmış getirilerin gittikçe azalan otokorelasyonları, şokların uzun dönem bağımlılığı olduğuna işaret eder. Bununla birlikte, bu durum sahte uzun hafıza olarak nitelendirilen yapısal kırılmalara maruz kalan oynaklığın davranışıyla kolayca birbirine karışır. Çalışma, S&P 500'ün oynaklığındaki uzun hafızanın sahte nedenlerle açıklanıp açıklanamayacağını araştırmayı amaçlıyor. Çalışma hem zaman alanı hem de frekans alanı tahminlerini kullanmaktadır. Zaman alanında, veriler, yeni geliştirilmiş bir dalgacık (wavelet) tabanlı prosedürü kullanarak aykırı gözlemler için filtrelenir. Yapısal kırılmalar, değiştirilmiş bir ICSS algoritması kullanılarak tespit edilir. Ardından, filtreleme öncesi ve sonrası veriler için simetrik ve asimetrik GARCH modelleri tahmin edilmiştir. Frekans alanında, entegrasyon derecesi, Local Whittle tahmini kullanılarak hesaplanır, ardından sahte uzun hafızanın iki testi uygulanır. Ampirik sonuçlar, S&P 500'ün oynaklığındaki uzun hafızanın, en azından bir kısmı sahte olup oynaklık kaymasından kaynaklandığını işaret etmektedir. Aykırı gözlemlerin yok sayılması, GARCH modellerinde model kurma hatasına yol açabileceği bulundu. Buna ek olarak, frekans alanında tahmin edilen uzun hafıza parametresi zaman içinde tutarlı değildir. Bu, getiri serilerinin tutarlı bir (d) entegrasyon derecesinin kısmi olarak bütünleştirilmiş bir rejim yerine birkaç rejim tarafından daha iyi tanımlanabileceğini göstermektedir.

Finansal riskin hisse başına kazanç üzerindeki etkisi: Filistin borsası ile Türkiye borsası üzerine karşılaştırmalı bir analiz

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2022 Diğer
Bu çalışmada finansal risklerin hisse senedi getirileri üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırma verileri, Filistin ve Türkiye borsasına kayıtlı şirketlerden oluşturulmuştur. Örnekleme koşullarına göre, 2010-2018 yılları arasında 9 yıllık bir süre içinde Filistin borsasından 34 şirket, Türkiye borsasından 82 şirket seçilmiştir. Bu şirketler sektörlere göre ayrılmıştır. Çalışmanın amacına ulaşabilmesi için dört ana hipotez oluşturulmuştur: Bu hipotezler, dört finansal riskin (Likidite Riski, Kredi Riski, Firma Riski ve Piyasa Riski) Hisse Başına Kazanç üzerindeki etkisinin önemine ilişkindir. Çalışmanın hipotezleri çoklu regresyon analizi kullanılarak test edilmiştir. Filistin borsasına ilişkin şu sonuçlara ulaşılmıştır: Bankacılık sektöründe cari oran ve enflasyon oranı hisse başına kazancı tahmin etmek için kullanılabilecek iki değişkendir. Sanayi sektöründe hisse başına kazancı etkileyen değişkenler faiz ve vergi öncesi karın standart sapması ile faiz oranı iken hizmet sektöründe döviz kurunun önemli olduğu tespit edilmiştir. Yatırım sektöründe ise Kısa Vadeli Yük./Toplam Varlıklar Oranı hisse başına kazancı tahmin etmek için kullanılabilecek tek değişken olarak bulunmuştur. Sigorta sektöründe üç değişken ise Kısa Vadeli Yük./Toplam Varlıklar Oranı, Toplam Yük./Toplam Varlıklar Oranı ve Enflasyon Oranı olarak tespit edilmiştir. Fakat Türkiye borsasında işlem gören şirketlerden elde edilen verilerle gerçekleştirilen analiz sonucuna göre hisse başına kazancı tahmin etmek için kullanılabilecek değişkenler şöyledir: Bankacılık sektöründe; Uzun Vadeli Yük./Toplam Varlıklar Oranı ve Faiz ve Vergi Öncesi Karın Standart Sapması, sanayi sektöründe Faiz ve Vergi Öncesi Karın Standart Sapması ve Faiz Oranı, hizmet sektöründe Uzun Vadeli Yük./Toplam Varlıklar Oranı ve Faiz ve Vergi Öncesi Kar Standart Sapması ve yatırım sektöründe ise Faiz ve Vergi Öncesi Karın Standart Sapması ve Döviz Kuru oranıdır.

Finansal risklerin işletmelerin piyasa değerine etkisi: BİST gıda-içecek sektöründe bir uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Finansman Bilim Dalı
Yüksek lisans tezi temel olarak Borsa İstanbul gıda-içecek sektöründe faaliyet gösteren 17 gıda şirketi için finansal risklerin işletmenin piyasa değeri üzerindeki etkisini incelemektedir. Finansal risklerin şirket üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması için finansal risk yönetiminin faydalı olduğu ve dolayısıyla şirketin ve şirketin kârlılığının, rekabet güçlerinin artmasında önemli olduğu tespit edilmiştir. Finansal risk yönetimi faaliyetleri de bir maliyettir. Finansal riskin yönetimi için sağlanacak faydalar, şirketin finansal risk faaliyetleri, risk yönetimi için harcanacak kaynaklardan düşük kalırsa anlamsızdır. Şirketler kredi riski, likidite riski, kur riski, piyasa riski ve faiz oranı riski gibi çeşitli risklere maruz kalmaktadır. Bu riskleri kontrol altına almak için zamanında ve etkin bir finansal risk yönetim sistemine ihtiyaç vardır. Risk yönetimi, tanımlandıktan ve bilindikten sonra yapılması gereken temel görevlerden biridir. Risk ve getiri doğrudan ilişkilidir, yani daha yüksek risk, daha yüksek getirilere yol açar ve bunun tersi de geçerlidir. Finansal risklerin şirketin performansı üzerinde büyük etkisi vardır. Çalışmada, BİST gıda-içecek sektöründe işlem gören 17 şirket için 2010-2020 yıllarının çeyrek dönemlerinin verileri ele alınmıştır. Araştırmada panel veri analizi uygulanmıştır. Finansal riskler olarak ifade edilen kredi, finansal kaldıraç ve likidite riskleri ile şirket değerini ifade eden piyasa değeri/defter değeri oranı arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmada kurulan regresyon modeli anlamlı çıkmıştır. Analiz sonuçlarına göre likidite riski anlamlı, diğer finansal riskler ise uygulama kapsamındaki şirketler için anlamsız çıkmıştır.

Finansal teknolojilerin kullanımında tüketici algısı: Türkiye ve Azerbaycan karşılaştırması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Muhasebe Finansman Bilim Dalı
Bu çalışmanın amacı Azerbaycan ve Türkiye'de finansal teknolojilerin kullanımında tüketici algısının ölçülmesi ve bu algının demografik özelliklere göre farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesidir. Çalışma iki teorik ve bir araştırma bölümü olmak üzere toplamda üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümde dijitalleşme süreci, yeni nesil teknoloji modelleri, finansal teknoloji kavramı, finansal teknoloji iş modelleri ile ilgili teorik bilgilere yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise tüketici algısının ölçülmesi amacı ile yapılan anket sonuçları analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Araştırmanın örneklemini Türkiye ve Azerbaycan'da yaşayan finansal hizmet kullanıcıları oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında Türkiye ve Azerbaycan'da toplamda 397 adet anket uygulanmıştır. Anketlerden elde edilen veriler SPSS 22. istatistik programı kullanılarak analiz edilmiştir. Finansal teknolojilerin kullanımında tüketici algısının demografik özelliklere göre farklılaşıp farklılaşmadığını araştırmak amacı ile Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testleri uygulanmıştır. Yapılan testlerin sonucunda finansal teknolojilerin kullanımında tüketici algısının her iki ülkede de yaş ve eğitim düzeyine göre anlamlı farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Buna ek olarak Türkiye'deki katılımcıların finansal teknolojilerin verimliliğine karşı algılarının daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.

Finansal türev araçların portföy yönetiminde korunma amaçlı kullanılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Finans Bilim Dalı
Bu çalışmanın amacı menkul kıymet yatırımcılarının, yatırım faaliyetlerini minimum risk ile olası büyük zararlara maruz kalmaksızın nasıl sürdürebileceklerinin incelenmesidir. Söz konusu amaç doğrultusunda optimum portföy seçiminde Borsa İstanbul BİST 30 endeksinde işlem gören 4 şirket seçilmiş ve 01.01.2012 – 31.12.2016 tarihleri arasındaki günlük kapanış fiyatları kullanılarak getiri ve risk analizleri yapılmıştır. Markowitz Modeli yardımıyla oluşan etkin sınır üzerinde yer alan, iyi çeşitlendirmiş portföyler arasında bir model portföy seçilmiştir. Korunma için gerekli olan iyi çeşitlendirmiş portföy oluşturulduktan sonra, olası kayıpları bertaraf etmek adına portföye vadeli piyasalarda işlem görmekte olan vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin dahil edilmesi yöntemi ile korunma sağlanmıştır. Çalışma sonucunda, belirli bir miktar teminat yatırarak ve birtakım maliyetlere katlanmak suretiyle yüksek kaldıraç sayesinde finansal türev araçların portföyü koruma altına alabileceği gözlenmektedir.

Finansal varlık fiyatlama modeli: Borsa İstanbul üzerinde bir uygulama

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2018 Finans Bilim Dalı
William Sharpe ve John Lintner tarafından 1960'lı yıllarda geliştirilen Finansal Varlık Fiyatlama Modeli (FVFM) son elli yılda en fazla tartışma yaratan varlık fiyatlandırma modeli olmuştur. Birçok araştırma, dünyanın dört bir yanında farklı sermaye piyasalarında FVFM'nin geçerliliğini test etmiştir. FVFM ile ilgili deneysel test sonuçları modeli önemli ölçüde desteklediği gibi, model aleyhine kanıtlar da ortaya koymuştur. Modelin varsayımları ve tahminlerinin geçerliliği ile ilgili akademisyenler arasında hararetli bir tartışma olmuştur. Yine de üzerinden elli yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bu model halen teori ve uygulamada yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı Finansal Varlık Fiyatlama Modeli (FVFM) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda doğru olup olmadığını test etmektir. Çalışma, Ocak 2005-Aralık 2016 arasındaki örneklem dönemi için İMKB'de listelenen aylık hisse senedi getirilerinden yararlanır. İki teknik, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda risk ve getiri arasındaki ilişkiliyi incelemek için kullanılır. Birinci teknik, bireysel menkul kıymetlerde FVFM'yi inceleyen İki Geçişli Regresyon Testidir, ikinci teknik ise oluşturulan portföylerde FVFM'yi inceleyen Black, Jensen ve Scholes (1972) zaman serisi regresyonu ve Fama ve MacBeth (1973) enine kesit regresyonudur. Birinci tekniğe göre, FVFM İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda tam olarak ispatlanmamıştır. Kesişim, sıfırdan önemli ölçüde farklı bir değer olur ve fazla getiriler ve beta arasında belirgin bir doğrusal ilişki yoktur. SML eğrisi pozitiftir ancak FVFM tarafından öngörülen risk priminden düşüktür. Ayrıca, bu tekniğin sonuçları getirilerin sistematik olmayan riskten etkilendiğini göstermektedir. İkinci teknik daha iyi deneysel sonuçlar verir ancak yine de bütün olarak FVFM'yi desteklemez. İkinci tekniğin deneysel sonuçları beklenen getiriler ve beta arasında doğrusal bir ilişki bulmuştur, bu da FVFM hipotezinin risk ve getiri arasındaki doğrusal ilişkiye dair FVFM'nin güçlü bir desteği olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuçlar ayrıca fazla piyasa getirilerinin negatif olduğu alt dönemlerde beklenen getiriler ve beta arasında ters bir ilişki gösterir. FVFM'ye göre, kesişimin sıfıra eşit olması gerektiğini ve SML eğiminin ortalama risk primine eşit olması gerektiğini varsaydığı için, sonuçlar bu hipotezin yanlışlığını ispatlar ve FVFM'ye karşı kanıt sağlar. Ayrıca, çalışma FVFM'nin, menkul kıymetlerin kalıntı varyansı, yani sistematik olmayan risk testi de dâhil olmak üzere, getirilerin ilgili bütün belirleyici etkenlerini yeterli düzeyde kapsayıp kapsamadığını inceler. Sonuçlar, bakiye riskin bütün alt dönemlerde beklenen getiriler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını ortaya koyar. Bu, betanın halen riskin pragmatik bir ölçüsü olduğu ve yatırım kararları verme konusunda faydalı olabileceği anlamına gelmektedir. Her iki tekniğin deneysel sonuçlarına göre, temel sonuç Finansal Varlık Fiyatlama Modelinin 01.01.2005-31.12.2016 tarihleri arasındaki örneklem dönemi

Firmaların işletme sermayesi düzeyleri ile getiri, risk ve karlılık arasındaki ilişkinin incelenmesi: Borsa İstanbul'da ampirik bir çalışma

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2018 Diğer
Bu çalışmanın amacı firmaların işletme sermayesinin yatırım ve finansman düzeyleri ile hisse senet getiri, risk ve karlık arasındakı ilişkinin belirlenmesidir. Firmalar için karlılık ve piyasa değerlerini artırmak en önemli amaçlardan biridir. İşletme sermayesi ile firma karlılığı arasındaki sıkı ilişkiden dolayı, firmalar için önem arz eden işletme sermayesi yönetiminin başarısında karlılık, risk ve getiri arasındaki dengenin sağlanması da önemli bir etkendir. Bu dengenin kurulması ise firmaların hangi işletme sermayesi yatırım ve finanslama düzeyi ile çalıştıklarına bağlıdır. Araştırmanın amacına uygun olarak, 2009-2016 yılları arasında 8 yıl boyunca BIST'te süreklilik gösteren, 123 şirkete ait yıllık veriler, panel veri analizi ile incelenmiştir. Yapılan regresyon analiz sonuçlarına göre BİST'te kayıtlı olan firmaların İşletme Sermayesi Yatırım Düzeyi (IL) ile getiri arasında aynı yönlü ve İşletme Sermayesi Finanslama Düzeyi (FL) ile ters yönlü ilişki bulunmuştur. Diğer taraftan İşletme Sermayesi Yatırım Düzeyi ile RISK arasında ters yönlü ve İşletme Sermayesi Finanslama Düzeyi ile RISK arasında aynı yönlü ilişki vardır. Son olarak İşletme Sermayesi Yatırım Düzeyi ile karlılık arasında aynı yönlü ve İşletme Sermayesi Finanslama Düzeyi ile Karlılık arasında ters yönlü ilişki tespit edilmiştir.

Fizyolojik pH'da Cd(II) ve Zn(II) iyonlarının varlığında ve yokluğunda levofloksasin'in sistein ile etkileşiminin voltametrik incelenmesi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2016 Diğer
Bu tez çalışmasında, öncelikle, Cd2+ ve Zn2+ yokluğunda bir antibiyotik ilaç olan Levofloksasin (LEVOF)'un Sistein (RSH) aminoasidi ile etkileşimi Britton-Robinson tamponu (pH 7,4) 'nda kare-dalga ve dönüşümlü voltametri (KDV ve DV) teknikleri ile incelenmiştir. RSH'nın üzerine LEVOF eklenmesiyle RSH'nın cıva elektrottaki ana pik akımında (yani civa(I) sistein tiyolat' ın pik akımında) azalma gözlenmiştir. Akımdaki bu azalma sulu ortamda LEVOF ile RSH arasında bir etkileşimin olduğunu belirtmiştir. LEVOF'un RSH ile etkileşimi UV-GB ve IR spektroskopisi metotları ile de desteklenmiştir. Daha sonra LEVOF, RSH ve incelenilen metal iyonları (Cd2+, Zn2+) arasındaki etkileşimler aynı deneysel koşullarda KDV metodu ile test edilmiştir. Son olarak, Cd2+ ve Zn2+ iyonlarının varlığında, LEVOF'un RSH ile etkileşimin voltametrik incelenmesi gerçekleştirilmiştir. Biyomoleküler ve metal iyon komplekslerinin bağlanma sabitleri ve stokiyometrileri hesaplanmıştır. Etkileşim işlemleri için muhtemel mekanizmalar önerilmiş ve açıklanmıştır.Anahtar Kelimeler: Levofloksasin, Sistein, Etkileşim, Voltametri, Spektroskopi, Metal İyon, Bağlanma Sabiti, Stokiyometri

Floridzin molekülünün olası genotoksik ve antigenotoksik özelliklerinin in vitro araştırılması

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans Türkçe 2021 Diğer
Doğal bileşikler, çeşitli hastalıklara karşı koruyucu etkileri nedeniyle yıllar boyunca ilgi odağı olmuştur. Floridzin (Phl), anti-genotoksik, antioksidan, antienflamatuar ve anti-kanser özelliklere sahip bir doğal bileşiktir. Bununla birlikte, Phl'nin insan lenfosit hücreleri üzerindeki anti-kanser ve anti-genotoksik etkileri hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Bu çalışmada, Phl'nin genotoksik/anti-genotoksik etkileri insan lenfosit kültürlerinde in vitro genotoksisite testleri ile belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla 4 sağlıklı donörden alınan insan periferik kan lenfositleri üzerinde, in vitro Kromozom Aberasyonu (CA), Mikronükleus (MN) ve Komet Testleri (CT) gerçekleştirilmiştir. Çalışmada Phl'nin 125, 250 ve 500 µg/ml'lik dozları ve genotoksik ajan olarak kullanılan Mitomisin C (MMC)'nin 0,25 µg/ml'lik dozu kullanılmıştır. Ayrıca Phl'nin 125, 250 ve 500 µg/ml'lik dozları ile MMC'nin 0,25 µg/ml'lik dozu kombine halde kullanılmıştır. Phl'nin genotoksisiteyi inhibe ettiği değerlendirilmiştir. MMC ile muameleden önce, lenfositlerdeki anormalliklerin sıklığı kontrol ile benzer sonuçlar göstermiştir. Sonuç olarak MMC tek başına kromozom aberasyonu, mikronükleuslu hücre ve hasarlı DNA oranını anlamlı şekilde artırmıştır. Ayrıca kombine dozlarda, MMC'nin Phl ile etkileşimi sonucu DNA hasar oranında azalma gözlenmiştir. Bununla birlikte, kombine dozlarda, MMC+250µg/ml Phl dozunun uygulandığı kültürlerde MMC'nin neden olduğu DNA hasarında önemli ölçüde bir azalma gözlenmemiştir. Bulgularımız MMC ve Phl'nin kombine halde sinerjik bir etki gösterdiğini ve Phl'nin, MMC'ye karşı anti-genotoksik bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir.

Folklor kaynaklarına göre eski Türk ve Slav inanç sistemi

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2019 Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı
Dinî-büyüsel anlayışlar, halk kültürünün temelini oluşturan ögelerden biridir. Mitolojik düşüncelerin, inanışların ve halk inançlarının incelenmesi; halkın kökenini anlayabilmek, henüz bilinmeyen soruların cevabını bulmak açısından büyük bir önem taşımaktadır. İlkel insanlar koruyucu iyelerle ya da Slavlardaki gibi çeşitli tanrılarla irtibat kurmaya, kendilerini kötü ruhlardan koruma ihtiyacı duymaya başlayınca istenilen bir sonuca ulaşmak için herhangi bir maddi nesneyi ya da insanı etkilemek amacıyla yapılan bir takım büyü ritüelleri de ortaya çıkmaya başlamıştır. Eski dinî inanışlar, insanların zihniyetinde mevcut olan ve günlük hayatta insanlara hâkim olan güçlerin fantastik yankısıdır. Ancak halk inanışları uzun süredir yaşadığı için ortaya çıktığı dönemde varlığını sürdürmeyi bitirmemiş, sonraki dönemlerde de hayatta kalabilmiştir. Yeni hayat koşulları çoğu zaman yeni inanışlara da yol açmıştır. Buna rağmen eski inanışlar, bazı değişikliklere uğrayıp yeni inançlarla yan yana bulunmaya devam etmiştir ve günümüzde de devam etmektedir. Bazı dinî-büyüsel anlayışlar diğerlerine katılınca nesilden nesle aktarılıp insanların bilincinde hep birlikte yaşayarak çok zengin ve karmaşık bir inanç sistemini oluşturur. Mitik anlayışların zengin ve büyük olasılıkla tek kaynağı insanın sözüdür. Bu bağlamda ritüellerle birlikte kullanılan sözel kalıplar, hem Türk hem Slav inanç sistemlerinde önemli bir role sahiptir. Söz gelimi, halk hekimliğinde, ekonomi, aşk, avcılık ve balıkçılık, meteoroloji büyüsünde özel yapısal özellikleri olan bu tür kalıpların aktif ve neredeyse eşit bir şekilde Türk ve Slav halklarında kullanılması görülmektedir. Tezin ana amacı, Türk ve Slav mitolojisi ve folklorik ürünlerine dayanarak karşılaştırılmalı analiz yaklaşımı vasıtasıyla eski mitolojik sistemin izlerini koruyan eski Türk ve Slav inanç sistemlerini incelemektir. Çalışma sürecinde animizm, fetişizm, büyü, atalar kültü, iye gibi kavramlar ele alınarak ve iki kültür arasında benzerlikler ve farklılıklar tespit edilmiştir. Türkiye'de yeterli derecede araştırılmamış Slav paganizm inanç sistemi konusunda söz konusu bilimsel çalışma sürecinde ulaşılan yargı yeni bilgiler ortaya konulacaktır. Araştırmanın özelliklerine göre yapısal-tipolojik, karşılaştırmalı, leksik-semantik gibi çeşitli yaklaşımlar kullanılmıştır.

Fonksiyonel ve sembolik faydanın marka genişletmesine yönelik tüketici tutumları üzerindeki etkisi: İlgilenim ve yenilikçiliğin rolü

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora Türkçe 2017 Diğer
Bu çalışmada, tüketicilerin marka genişletmelerine yönelik tutumları incelenerek fonksiyonel ve sembolik fayda, marka yenilikçiliği, algılanan kategori ve imaj uyumunun yanı sıra tüketici yenilikçiliği ve ürün ilgilenimini kapsayan teorik bir model geliştirilmiştir. Elde edilen 300 anketin veri setine doğrulayıcı faktör analizi ve yapısal eşitlik modellemesi uygulanarak önerilen model farklı ürün sınıflarındaki sembolik ve fonksiyonel markaların hipotetik genişletmeleri arasında test edilerek ortaya çıkan bulgular karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Bulgulara göre fonksiyonel ve sembolik faydanın genişletmenin değerlendirmeleri üzerindeki etkisinin yanı sıra fonksiyonel faydanın kategori uyumu üzerindeki etkisi ve sembolik faydanın imaj uyumu üzerindeki etkisi genişletilmiş ürünün niteliğine bağlı olarak değişecektir. Başka bir ifadeyle, marka genişletmelerinin değerlendirmelerinde algılanan faydaların önemi ürünün sağladığı ihtiyaç tatminine bağlı olacaktır. Genişletilmiş ürün markanın diğer ürünleri ile benzer olarak algılandığında tüketiciler yeni ürünü mevcut marka ile daha kolay ilişkilendireceklerdir. Marka genişletmelerine yönelik tutumun oluşumunda doğrudan etkisi bakımından en güçlü faktör imaj düzeyinde algılanan uyum olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, yenilikçi olarak algılanan markaların genişletme stratejilerinde daha başarılı olma potansiyelleri vardır. Bu bulgular literatürdeki bulguları destekler niteliktedir Aynı zamanda, bu araştırmada tüketici yenilikçiliği ve ürün ilgileniminin düzenleyici etkileri açıklanarak tüketici özelliklerinin ve genişleme ürün kategorisinin rolü düşünüldüğünden daha önemli olabileceği vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Marka Genişletmesi, Fonksiyonel Fayda, Sembolik Fayda, Marka Yenilikçiliği, Algılanan Uyum, Tüketici Yenilikçiliği, Ürün İlgilenimi.

Foreign aid, consumption smoothing and welfare gains in least developed countries

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 İktisat Bilim Dalı
Bu tez, dış yardım kanallarının hane halkı tüketimini yumuşatmadaki etkililiğini, belirleyicilerini ve refah kazanımlarını incelemektedir. Bunu yaparken, 1975-2016 döneminde 48 Az Gelişmiş Ülke (EAGÜ'ler) için Dünya bankası göstergeler veri tabanından, BM veri tabanından ve OECD veri tabanından veriler toplanmıştır. Asdrubali ve ark. (1996) tarafından geliştirilen ve Hadsri (2006), Kose ve ark. (2015) Bali ve ark. (2015) tarafından geliştirilen metodolojiyi kullanarak bir etkileşim değişkeni (dış yardım ve yurtiçi üretim ve dünya üretimindeki farklılıklar) yarattık. Ülke başına ve tüm örneklem için tüketimi yumuşatan tahmin yaplıldı. Ayrıca, ülkeler arasındaki değişkenliği açıklayan faktörleri belirlemek için bir kesit denklemi geliştirdik ve son olarak tüketim yardımı ile dış yardım yoluyla ilişkilendirilen refah kazanımlarını elde ettik. Sonuçlar, kısmi tüketim yumuşatma hipotezinin reddedilmediğini göstermektedir. Dış yardım yoluyla ortalama tüketim yumuşatma seviyeleri oldukça düşüktür (% -0,28) ve gelişmekte olan ülkelerle ilgili önceki çalışmaları doğrulamaktadır. Ayrıca, dış yardım yoluyla tüketimin yumuşatılması % -5,73 (Butan) ile % 9,36 (Yemen) arasında değişmektedir ve gelir eşitsizliği, finans sektörü puanı, ekonomik yönetim, yolsuzluk ve şeffaflık algılama endeksi gibi ülkeye özgü faktörlerle açıklanmaktadır. Tüm örnek için refah kazancı % 0,89'dur. Bu nedenle, politika yapıcıların daha iyi bir yardım etkinliği için bu değişkenleri dahil etmeleri gerekmektedir. Ayrıca, yardımın yıllar içindeki değişkenliği nedeniyle, alıcı ülkeler, işçi dövizleri ve vergilerin iyileştirilmesi gibi başka kaynak seferber etme alternatifleri stratejileri aranmalıdır.

Foreign capital inflows and regional economic growth in selected East African countries

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2020 İktisat Bilim Dalı
Yabancı sermaye ekonomik büyüme için fon temininin tamamlanması için önemli olarak tanımlanmıştır; yabancı sermaye girişinin önemi kalkınmakta olan ülkeler başta olmak üzere ticaretin serbestleştirilmesinden sonra artmıştır. Ancak, bu çalışmanın amacı değişkenler ve kısa vadeli dinamikler arasında bir eşbütünleşme ilişkisi bulmak için Autoregressive Distributed Lag (ARDL) modeli uygulayarak 2004 – 2017 dönemi boyunca seçilmiş Doğu Afrika ülkelerinde ekonomik büyüme üzerinde yabancı sermaye girişinin etkisinin araştırılmasıdır. Sonuçlar yabancı doğrudan yatırımların, para havalesi ve dış yardımın ekonomik büyüme üzerinde olumlu ilişkisi olduğunu gösterirken dış borcun uzun vadede ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkisi olduğunu göstermiştir. Kısa vadede, dış borcun ülkenin özelliklerine ve dış borcun nihai tahsisine dayalı olan ekonomik büyüme üzerinde anlamlı olumlu ilişkisi varken doğrudan yabancı yatırımların (FDI) ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkisi vardır. Çalışmamız Doğu Afrika ülkelerinin iyi bir makroekonomik ve mikroekonomik ortamı destekleyen ve yaratan politikalar geliştirmesi ve ayrıca ülkelerin yerel koşulları iyileştirmek isteyenlere nazaran doğrudan yabancı yatırım çekmeye yönelik politikaların maliyetini dengelemesi gerektiğini tavsiye eder. Son olarak, dış borca ve yardıma bağımlılık akıllıca değildir, bu nedenle Doğu Afrika devletleri dış borcun ve yardım kaynaklarının tahsisi üzerinde yeniden düşünmeye başlamalı ve karar vericiler geçmişte işe yaramış olan yardıma ve borca yüksek bağımlılığı azaltacak bir strateji ve politikayı desteklemelidir.

Foreign direct investment (FDI) and its determinants: The case of sub-Saharan African (SSA) countries

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Yüksek Lisans İngilizce 2015 İktisat Bilim Dalı
Günümüzde gelişmekte olan, geçiş sürecinde olan ve gelişmiş coğrafyalardaki ülkelerde doğrudan yabancı yatırımları çekmek ve cazibeyi arttırmak için yapılan tanıtımlara ilgi giderek artmaktadır. Yabancı yatırımların önemi konusunda ekonomistler hemfikirdir çünkü yatırımlar milli gelirin artması konusunda bir tetikleyici rol üstlenerek köşe taşı görevi görür. Bu çalışmanın amacı 33 farklı sahra altı Afrika ülkesine yapılan doğrudan yabancı yatırımların belirleyici unsurlarını, 1998-2012 yıllarına ait yıllık dengelenmiş panel dataları ekonometri modeli içinde kullanarak araştırmaktır. Çünkü önemli değişkenlerin belirlenmesi sahra altı Afrika ülkelerinin politika yapıcılarına yardım ederek doğrudan yabancı yatırımların bölgeye çekilme politikalarını formalize ederek yürütmek konusunda önemli bir rol oynar. Modelde bağımlı değişken doğrudan yabancı yatırım girişi olarak tanımlanmıştır. Açıklayıcı değişkenler ise 5 ana kategori altında toplanmıştır. 1- Ekonomik Belirleyiciler olan; piyasa büyüklüğü, getiri oranı, hükümet harcamaları, döviz kuru ve faiz oranı. 2- Kurumsal Faktörler olan; ticarete açıklık ve resmi kalkınma yardımı. 3- Altyapı Faktörleri olan; telefon hattı ( 100 kişi için ) ve elektrik üretimi. 4-Beşeri Sermaye Birikimi değişkenleri olan; toplam işgücü( her iki cinsiyet için), birincil ve ikincil okul bitirme ve kaydolma oranları ve 5-Doğal Kaynaklar olan doğal kaynak kiraları. Çalışma sabit etki regresyonu uygulayarak ana değişkenleri test etmektedir. Deneysel ekonometri çalışmasının sonucuna göre, getiri oranı, ticarete açıklık, resmi kalkınma yardımı, elektrik üretimi, doğal kaynaklar ve beşeri sermaye birikimi değişkenlerinin, doğrudan yabancı yatırımı belirleyen potansiyel ve anlamlı değişkenler olduğunu göstermiştir. Enflasyon ise doğrudan yabancı yatırımlarla negatif bir ilişki içindedir.

Foreign direct investment in ethiopia: Motives, impacts and behavioral aspects

Thesis Number level Language Year Bilim Dalı
Doktora İngilizce 2018 Diğer
Çalışma, Etiyopya'da Doğrudan Yabancı Yatırımın (DYY) nedenleri, etkileri ve davranışsal yönlerini incelemiştir. Hareketleri ve etkileri değerlendirmek için, çalışma 1992-2016 yılları arasında ikincil zaman serileri kullanmıştır. En Küçük Kareler Yöntemi (OLS) ve vektör otoregresif model (VAR) modelleri kombinasyonları tahmin etmek, kontrol etmek ve DYY ile belirtilen süre zarfında hareketleri ölçmesi gereken açıklayıcı değişkenler arasındaki uzun vadeli ilişkiyi incelemek için kullanılmıştır. Etiyopya'da DYY'nin etkilerini ölçmek için Johansen eş bütünleşim ve Granger nedensellik testleri kullanıldı. Davranışsal açıdan, Türk DYY yatırımcılarının Etiyopya'ya yatırımlarında davranış sapması olup olmadığını kontrol edilmiş ve faktör analizi ve regresyon yöntemleri kullanılmıştır. Hareketlere ilişkin çalışmanın sonuçları, DYY ile pazar büyüklüğü, dış ticaret açığı, döviz kuru ve finansal özgürlük arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğunu, enflasyonun ise DYY ile negatif ve anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir. Kalan değişkenlerden yatırım özgürlüğü ve ekonomik küreselleşme endeksleri pozitif, ancak önemsiz bulunmuştur. Etkilerle ilgili bulgular, kişi başına düşen milli gelir ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) arasında pozitif, zayıf bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, istatistiksel testler, ülkedeki DYY akışı ve ekonomik büyüme arasında uzun dönemli bir ilişki olduğunu ve DYY Granger'ın ekonomik büyümeye neden olduğunu, ekonomik büyümenin de DYY akışına neden olamayacağını göstermiştir. Davranışsal tarafın sonuçları, Etiyopya'da yatırım kararları alırken, Türk DYY yatırımcıları; temsil gücü, sürü psikolojisi, pişmanlıktan kaçınma ve zihinsel muhasebe gibi psikolojik önyargıların gözlemlendiğine işaret etmiştir. Ayrıca, firmanın Etiyopya'da yatırım miktarı; sürü psikolojisi, temsil gücü, pişmanlıktan kaçınma ve zihinsel muhasebe ve yatırımcıların yatırım sürelerini olumlu yönde etkilemektedir.